KÜRT SORUNUNDA “ÇÖZÜM SÜRECİ”
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

01 Ocak 2015 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 147

 

2013 Mart'ında, İmralı adasında tutsak tutulan PKK ve Kürt halk önderi A.Öcalan'ın “çatışmasızlık hali” ve hükümetle diyalog çağrısı, “çözüm süreci” adına son bir yıldan bu yana gerilim, çatışma, sıkıntı ve krizlerle sürmektedir. Bunun nedeni, sömürgeci Türk burjuva devleti ve AKP hükümetinin süreci oyalama, zamana yayma ve geçiştirme; çözümü içeriksizleştirme ve alıştırma politikalarıdır. Devlet terörü ve baskıcı politikalar, sürecin ilerlemesini kesintiye uğratmaktadır. Gelinen yerde, taraflar diyalogtan müzakere sürecine geçmiş değildir.


Bu süreçte, A. Öcalan'la görüşmek için İmralı adasına giden HDP heyeti genişledi. HDP heyetiyle hükümetin oluşturduğu “Çözüm Süreci Kurulu” heyeti görüşmelere başladı. AKP Hükümeti, esasen kendisi ve görüşmelere katılan devlet bürokratlarını güvenceye alan “çözüm süreci yasası”nı parlamentodan geçirdi. A. Öcalan'ın hazırladığı müzakere taslağı, kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

 

Ne var ki, görüşmeler ve müzakere taslağının içeriğine ilişkin yeterli bir açıklama yapılmadığı gibi, hükümetin oyalama ve zamana yayma politikasından değişiklik anlamına gelecek bir gelişme de yaşanmadı. AKP hükümeti'nin 2015 Haziran genel seçimlerine kadar çatışmasızlık halinin devamını istediği, sonrası için savaşa hazırlandığı ve Ekim 2014 tarihinde MGK toplantısında bunun kararının alındığı söylenebilir. Dolayısıyla “çözüm süreci”nin devamı ve olası müzakere sonuçları, tamamıyla devrim ile karşıdevrim arasındaki güç ilişkileri, iradesi ve Kürt halkı ve devrimci hareketin devrimci eylemi ve savaşımının faşist rejim üzerindeki yaptırımcı ve geriletici etkisine göre şekillenecek ve sürecektir.


Bugün sömürgeci faşist rejim ve AKP hükümeti, içte ve dışta büyük kriz, sıkıntı ve sorunlar kuşatması altındadır. Dış politika ve Ortadoğu'da “Yeni Türkiye” ve Yeni Osmanlıcılık politikalarıyla tarihinin en büyük yalnızlığını yaşamaktadır. Ortadoğu, Suriye ve Rojava politikaları iflas etmiştir. AKP'nin DAİŞ çeteleriyle stratejik işbirliği içine girmesi ve ortak ideolojik zeminde bulunması, Ortadoğu'da Mısır, İsrail, Müslüman kardeşler vd. konularda ABD ve AB ülkeleriyle farklı politikalar izlemesi, yalnızlaşmasında önemli rol oynamaktadır. Irak'ta federal Kürt yönetiminden sonra, Suriye'de Rojava demokratik Kürt yönetiminin oluşması, 30 yıldır Kürt ulusal özgürlük güçleriyle savaşan sömürgeci Türk burjuva rejimini, Kuzey Kürdistan (Türkiye Kürdistanı) ve bölgede birleşik Kürdistan siyasal eğilimi ve statüsü bakımında korkutmaktadır.


Son iki yılda AKP hükümeti, içte de büyük siyasi sarsıntı ve krizler yaşadı: 2013 Haziran ayaklanması, yine 2013 Aralık'ta F. Gülen cemaatinin devlet içindeki örgütlenmesi tarafından başbakan T. Erdoğan başta gelmek üzere 4 bakan hakkında ortaya çıkarılan yolsuzluk ve rüşvet skandalı, Soma'da 301 maden işçisinin ocakta boğularak ölmeleri, son olarak 6-8 Ekim 2014 tarihinde hükümetin Kobane direnişi karşısında DAİŞ'i desteklemesi ve “çözüm süreci”ndeki oyalamasına karşı Kürdistan ve Türkiye'deki ayaklanma süreçlerinin her biri, hükümetin yıkılmasına işaret etti. AKP hükümeti, yeni dönemde, Kürt sorununda bazı tavizler vermezse, kendi öncesi hükümetler gibi yıkılacaktır. AKP hükümeti, bir yandan “çözüm süreci” diyerek çatışmasızlık istiyor, diğer yandan Kürt halkına ve Kürt özgürlük hareketine karşı “Kamu düzeni” ve “iç güvenlik” yasası adına faşist-gerici yasa ve politikalarla saldırmaktadır. Rejim kirli savaşını Rojava ve Kobane'de DAİŞ; Kuzey Kürdistan'da ise yine radikal islamcı örgüt Hizbullah ve uzantısı Hüda-Par üzerinden yürütmektedir.


PKK ve Kürt özgürlük harketi, Kürdistan, Ortadoğu ve uluslararası alanda tarihinin en güçlü dönemini yaşamaktadır. PKK, HPG, YPG ve YPJ'nin Şengal, Maxmur ve Kobane direnişleri, 1 Kasım 2014 günü Dünya Kobane dayanışma eylemleri önemli siyasal destek, olanak ve koşullar yaratmıştır. Ve Kürtler tarihte ilk olarak daha ileri bir siyasal statü elde edebilirliğin koşullarına sahip durumdadır. Kürt halkı ve PKK, çözüm sürecinin müzakere sürecine evrilmesini ve oyalamanın terk edilmesini, somut adımlar atılmasını beklemekte; 2015 Haziran seçimleri öncesi, A. Öcalan'ın devlet heyetiyle mutakabat kalarak oluşturduğu “çözüm taslağı”na uygun adımlar atılmasını dayatmaktadır.


Kürt ulusal hareketi ve PKK, anadilde eğitim, Kürt kimliğinin kabul edilmesi, Demokratik Özerklik, hasta tutsakların serbest bırakılması ve A.Öcalan'ın hapishane koşullarının düzeltilmesi ve giderek özgürlüğüne kavuşmasını ileri sürmektedir.


AKP hükümeti ise, Türkiye'de silahların bırakılması ve gerillanın sınır dışına çıkarılmasını istemektedir. “Çözüm süreci”, güvensizlik temelinde gerginlik ve çatışmalarla zikzaklar çizerek yürümektedir. 27 Aralık günü Kürdistan'ın Cizre kentinde AKP hükümetinin polisi ve askeri, bölgedeki Hizbullah'ın uzantısı Hüda-Par ve DAİŞ çetelerinin işbirliğiyle halka yapılan saldırıda iki genç öldürüldü, onlarcası yaralandı. AKP, Kürt halkının özsavunma, asayiş ve milis gücü, yargı ve eğitim konularındaki her yerel yönelimi ve istemini büyük bir “güvenlik sorunu” görerek saldırmaktadır.


AKP hükümeti, Kürt ulusunun kolektif haklarının kabul edilmesi, demokratik özerklik ve Kürt kimliğinin kabul edilmesi konularında bir çözüme yanaşmayacaktır. Çünkü, bu taleplerin kabul edilmesi faşist yasaların kaldırılması, açık ve gizli faşist kurumların dağıtılması; devletin çeşitli kurumlarıyla kendisini yeniden yapılandırması anlamına gelecektir. Yani Kürtlerin özgürlüğü, Türkiye'nin demokratikleşmesini zorunlu kılmaktadır. Hem toplumsal ve siyasal ilişkiler, hem de hükümetin yönetim politikaları buna elvermemektedir.

Sömürgeci faşist rejim, bazı kültürel hakların bireysel temelde düzenlenmesi, AB yerel yönetimler yasasına konulan şerhin kaldırılması, anadilde eğitim ve Kürt kimliği taleplerinin gelecekte Anayasal düzenlemelere ertelenmesi, hasta tutsakların bırakılması vb. en geri düzeyde, devrimin yan ürünleri diyebileceğimiz bazı tavizler ya da düzenlemeler yapmak zorunda kalacaktır. Partimiz, Kürt halkının bu talepleri için de mücadele yürütmeyi, Kürt ulusunun hak eşitliği ve özgürlüğü için gerekli görmektedir.


MLKP, Kürt sorununun çözümünü, Kürt ulusunun ayrı devlet kurmak dahil kendi kaderini belirlemesinde, ulusların ve dillerin tam hak eşitliğinin gerçekleşmesinde görür. Bu da emekçi çözümdür. Türkiye ve Mezopotamya coğrafyasında halklarımızın birleşik devrimiyle sömürgeci faşist rejimin yıkılması, siyasal özgürlüklerin kazanılmasından geçecektir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

KÜRT SORUNUNDA “ÇÖZÜM SÜRECİ”
fc Share on Twitter
 

01 Ocak 2015 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 147

 

2013 Mart'ında, İmralı adasında tutsak tutulan PKK ve Kürt halk önderi A.Öcalan'ın “çatışmasızlık hali” ve hükümetle diyalog çağrısı, “çözüm süreci” adına son bir yıldan bu yana gerilim, çatışma, sıkıntı ve krizlerle sürmektedir. Bunun nedeni, sömürgeci Türk burjuva devleti ve AKP hükümetinin süreci oyalama, zamana yayma ve geçiştirme; çözümü içeriksizleştirme ve alıştırma politikalarıdır. Devlet terörü ve baskıcı politikalar, sürecin ilerlemesini kesintiye uğratmaktadır. Gelinen yerde, taraflar diyalogtan müzakere sürecine geçmiş değildir.


Bu süreçte, A. Öcalan'la görüşmek için İmralı adasına giden HDP heyeti genişledi. HDP heyetiyle hükümetin oluşturduğu “Çözüm Süreci Kurulu” heyeti görüşmelere başladı. AKP Hükümeti, esasen kendisi ve görüşmelere katılan devlet bürokratlarını güvenceye alan “çözüm süreci yasası”nı parlamentodan geçirdi. A. Öcalan'ın hazırladığı müzakere taslağı, kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

 

Ne var ki, görüşmeler ve müzakere taslağının içeriğine ilişkin yeterli bir açıklama yapılmadığı gibi, hükümetin oyalama ve zamana yayma politikasından değişiklik anlamına gelecek bir gelişme de yaşanmadı. AKP hükümeti'nin 2015 Haziran genel seçimlerine kadar çatışmasızlık halinin devamını istediği, sonrası için savaşa hazırlandığı ve Ekim 2014 tarihinde MGK toplantısında bunun kararının alındığı söylenebilir. Dolayısıyla “çözüm süreci”nin devamı ve olası müzakere sonuçları, tamamıyla devrim ile karşıdevrim arasındaki güç ilişkileri, iradesi ve Kürt halkı ve devrimci hareketin devrimci eylemi ve savaşımının faşist rejim üzerindeki yaptırımcı ve geriletici etkisine göre şekillenecek ve sürecektir.


Bugün sömürgeci faşist rejim ve AKP hükümeti, içte ve dışta büyük kriz, sıkıntı ve sorunlar kuşatması altındadır. Dış politika ve Ortadoğu'da “Yeni Türkiye” ve Yeni Osmanlıcılık politikalarıyla tarihinin en büyük yalnızlığını yaşamaktadır. Ortadoğu, Suriye ve Rojava politikaları iflas etmiştir. AKP'nin DAİŞ çeteleriyle stratejik işbirliği içine girmesi ve ortak ideolojik zeminde bulunması, Ortadoğu'da Mısır, İsrail, Müslüman kardeşler vd. konularda ABD ve AB ülkeleriyle farklı politikalar izlemesi, yalnızlaşmasında önemli rol oynamaktadır. Irak'ta federal Kürt yönetiminden sonra, Suriye'de Rojava demokratik Kürt yönetiminin oluşması, 30 yıldır Kürt ulusal özgürlük güçleriyle savaşan sömürgeci Türk burjuva rejimini, Kuzey Kürdistan (Türkiye Kürdistanı) ve bölgede birleşik Kürdistan siyasal eğilimi ve statüsü bakımında korkutmaktadır.


Son iki yılda AKP hükümeti, içte de büyük siyasi sarsıntı ve krizler yaşadı: 2013 Haziran ayaklanması, yine 2013 Aralık'ta F. Gülen cemaatinin devlet içindeki örgütlenmesi tarafından başbakan T. Erdoğan başta gelmek üzere 4 bakan hakkında ortaya çıkarılan yolsuzluk ve rüşvet skandalı, Soma'da 301 maden işçisinin ocakta boğularak ölmeleri, son olarak 6-8 Ekim 2014 tarihinde hükümetin Kobane direnişi karşısında DAİŞ'i desteklemesi ve “çözüm süreci”ndeki oyalamasına karşı Kürdistan ve Türkiye'deki ayaklanma süreçlerinin her biri, hükümetin yıkılmasına işaret etti. AKP hükümeti, yeni dönemde, Kürt sorununda bazı tavizler vermezse, kendi öncesi hükümetler gibi yıkılacaktır. AKP hükümeti, bir yandan “çözüm süreci” diyerek çatışmasızlık istiyor, diğer yandan Kürt halkına ve Kürt özgürlük hareketine karşı “Kamu düzeni” ve “iç güvenlik” yasası adına faşist-gerici yasa ve politikalarla saldırmaktadır. Rejim kirli savaşını Rojava ve Kobane'de DAİŞ; Kuzey Kürdistan'da ise yine radikal islamcı örgüt Hizbullah ve uzantısı Hüda-Par üzerinden yürütmektedir.


PKK ve Kürt özgürlük harketi, Kürdistan, Ortadoğu ve uluslararası alanda tarihinin en güçlü dönemini yaşamaktadır. PKK, HPG, YPG ve YPJ'nin Şengal, Maxmur ve Kobane direnişleri, 1 Kasım 2014 günü Dünya Kobane dayanışma eylemleri önemli siyasal destek, olanak ve koşullar yaratmıştır. Ve Kürtler tarihte ilk olarak daha ileri bir siyasal statü elde edebilirliğin koşullarına sahip durumdadır. Kürt halkı ve PKK, çözüm sürecinin müzakere sürecine evrilmesini ve oyalamanın terk edilmesini, somut adımlar atılmasını beklemekte; 2015 Haziran seçimleri öncesi, A. Öcalan'ın devlet heyetiyle mutakabat kalarak oluşturduğu “çözüm taslağı”na uygun adımlar atılmasını dayatmaktadır.


Kürt ulusal hareketi ve PKK, anadilde eğitim, Kürt kimliğinin kabul edilmesi, Demokratik Özerklik, hasta tutsakların serbest bırakılması ve A.Öcalan'ın hapishane koşullarının düzeltilmesi ve giderek özgürlüğüne kavuşmasını ileri sürmektedir.


AKP hükümeti ise, Türkiye'de silahların bırakılması ve gerillanın sınır dışına çıkarılmasını istemektedir. “Çözüm süreci”, güvensizlik temelinde gerginlik ve çatışmalarla zikzaklar çizerek yürümektedir. 27 Aralık günü Kürdistan'ın Cizre kentinde AKP hükümetinin polisi ve askeri, bölgedeki Hizbullah'ın uzantısı Hüda-Par ve DAİŞ çetelerinin işbirliğiyle halka yapılan saldırıda iki genç öldürüldü, onlarcası yaralandı. AKP, Kürt halkının özsavunma, asayiş ve milis gücü, yargı ve eğitim konularındaki her yerel yönelimi ve istemini büyük bir “güvenlik sorunu” görerek saldırmaktadır.


AKP hükümeti, Kürt ulusunun kolektif haklarının kabul edilmesi, demokratik özerklik ve Kürt kimliğinin kabul edilmesi konularında bir çözüme yanaşmayacaktır. Çünkü, bu taleplerin kabul edilmesi faşist yasaların kaldırılması, açık ve gizli faşist kurumların dağıtılması; devletin çeşitli kurumlarıyla kendisini yeniden yapılandırması anlamına gelecektir. Yani Kürtlerin özgürlüğü, Türkiye'nin demokratikleşmesini zorunlu kılmaktadır. Hem toplumsal ve siyasal ilişkiler, hem de hükümetin yönetim politikaları buna elvermemektedir.

Sömürgeci faşist rejim, bazı kültürel hakların bireysel temelde düzenlenmesi, AB yerel yönetimler yasasına konulan şerhin kaldırılması, anadilde eğitim ve Kürt kimliği taleplerinin gelecekte Anayasal düzenlemelere ertelenmesi, hasta tutsakların bırakılması vb. en geri düzeyde, devrimin yan ürünleri diyebileceğimiz bazı tavizler ya da düzenlemeler yapmak zorunda kalacaktır. Partimiz, Kürt halkının bu talepleri için de mücadele yürütmeyi, Kürt ulusunun hak eşitliği ve özgürlüğü için gerekli görmektedir.


MLKP, Kürt sorununun çözümünü, Kürt ulusunun ayrı devlet kurmak dahil kendi kaderini belirlemesinde, ulusların ve dillerin tam hak eşitliğinin gerçekleşmesinde görür. Bu da emekçi çözümdür. Türkiye ve Mezopotamya coğrafyasında halklarımızın birleşik devrimiyle sömürgeci faşist rejimin yıkılması, siyasal özgürlüklerin kazanılmasından geçecektir.