AKP VE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN SARAY DARBESİ VE SÖMÜRGECİ SAVAŞI
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 


24 Temmuz 2015 günü, düşmüş AKP hükümeti ve T. Erdoğan içte ve dışta inkarcı, tekçi ve sömürgeci yeni bir savaş başlattı. Bu topyekun saldırı konsepti ve politikalarıyla Kuzey Kürdistan ve Güney Kürdistan gerilla alanları bombalanıyor, Rojava Kürdistan'ına tehditler yağdırılıyor, içeride siyasi soykırım operasyonlarıyla binlerce devrimci, ilerici ve yurtsever gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Günlerce süren bombalamalarda PKK gerilla alanlarında partimize büyük dayanışmada bulunan HPG komuta konseyi üyesi Şervan Varto (Önder Arslan) ve üç arkadaşı katledildi. Sivil insanlar yaralandı. Ve Kürdistan ormanları yanmaya devam ediyor. İçteki operasyonlarda DHKP-C li devrimci Günay Özarslan infaz edildi.


7 Haziran seçimlerinde büyük bir yenilgiyle düşmüş AKP hükümeti ve Saray sultanı T. Erdoğan, MİT, faşist generaller, kontrgerilla ve emperyalistlerin desteğiyle sivil bir saray darbesi gerçekleştirdi. Yönetime fiilen el koyan bu sivil darbeciler, seçim sonuçlarını kabul etmeyerek yeni bir seçime savaş ve siyasi kaos koşullarında giderek İslami faşist rejimlerini tahkim ve sürekli kılmak istiyorlar.


7 Haziran 2015 seçim yenilgisi, AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı T. Erdoğan'ın Rojava ve Sünni eksenli Ortadoğu politikalarının, Kürt sorunundaki inkarcı, oyalamacı ve sahte “çözüm süreci” politikalarının iflas etmesi anlamına geldi. Çünkü, HDP önüne dikilen seçim barajını yıktı. Ve olası siyasal gelişmeler ve dengeler üzerinde sarsıcı etkilerde bulundu. Seçimlerin sonucunda T. Erdoğan'ın başkanlık hayalleri suya düştü, AKP 400 milletvekili bir yana, hükümet olmak için salt çoğunluğu bile kaybetti.


Seçimlerde AKP, Kuzey Kürdistan'da silindi. Kürt sorununda gerçek çözümün halkların birliği ve mücadelesinden geçeceği; barış ve çözüm sürecinin gerçek muhataplarının da halklar olacağı ortaya çıkmış oldu. Ek olarak DAİŞ'le işbirliği içinde Kürtlere ve diğer halklara karşı kirli savaş yürüten faşist rejim coğrafyamızda teşhir oldu. Ve yine ABD ve BM'in İran'la gerçekleştirdiği anlaşma, Türk burjuva devletini alelacele politikalarında bazı değişikliklere gitmesi yönünde zorladı. DAİŞ'e karşı olduğunu üsleri açarak, göstermelik tutuklama ve bombalama ile inandırıcı olmak zorunda kaldı.


Türkiye ve K. Kürdistan coğrafyasında işçi sınıfı ve halklarımızın AKP ve Türk burjuva devletinin DAİŞ'le işbirliğine, Alevi halkımızın talepleri ve Kürt sorununun çözümü konusunda oyalama politikasına, Rojava devrimini boğma söylem ve taktiklerine, Aralık 2014 rüşvet ve yolsuzluk dosyalarına, Soma kömür işçilerinin katliamına ve metal işçilerinin grevi ve isyanına yasak ve baskıların dayatılmasına; işçi sınıfı ve bütün ezilenlerin karşısına dikilen iç güvenlik yasasına karşı tepkisi ve eylemi büyümeye başladı. AKP'nin toplumsal seçim dayanağı çözülme sürecine girdi.


Rojava ve Ortadoğu'da birleşik devrimci mücadelenin bir yükseliş eğilimine girdiği görüldü. Rojava devrimi, Kobane direnişi ve demokratik yönetimi, Ortadoğu halklarının kendi kaderlerini kendi ellerine aldıkları ve kendi yönetimlerini kurdukları anlamına geliyordu. Bu da emperyalist ve bölgesel gerici güçlerin Ortadoğu'dan sökülüp atılmasına bir çağrıdır. Dolayısıyla genç komünistlere yönelik Suruç katliamı, ve hemen arkasında içte ve gerilla alanlarına yönelik askeri ve siyasi saldırılar devrimle karşıdevrim arasındaki çatışmaların bir yansımasıdır. Emperyalizm, bölge gericiliği ve sömürgeci Türk faşist rejiminin bu devrimci yükseliş ve gelişme eğiliminde rahatsızlık duymaları ve buna müdahale için anlaşarak harekete geçtiklerinin resmidir. Aralarındaki politika farklılıkları esasa ilişkin değildir.


Bu saldırılar, 7 Haziran seçimleri öncesinde, 2014 Ekim MGK toplantısında karar altına alındı. Ve seçim yenilgisi üzerine planlanarak uygulamaya koyuluyor. Hatta ilk işaretleri, seçim sürecinde HDP'ye yönelik saldırılarla verilmişti. Adana-Mersin HDP il binalarının bombalanması, Erzurum'da HDP arabasının yakılması ve 5 Haziran'da büyük Amed mitinginde patlatılan bombalar. Baştan sona sömürgeci faşist Türk rejiminin MİT, kontrgerilla ve DAİŞ'le birlikte gerçekleştirdikleri karşıdevrimci saldırılardır. AKP ve Erdoğan bunun içindedir. Erdoğan, yüzleri kapalı gösteri yapan gençlere ilişkin emir verdi: İç güvenlik yasasına göre, “gerekeni yapın!” dedi. Bu, açıkça infaz yapın ve kitlesel tutuklamalara yönelin demektir. Faşist rejim, bu kadar kontrolsüz bir saldırı içine girmiştir.


7 Haziran seçimleri öngünlerinde Kürdistan'ın Ağrı kentinde, MİT ve Kontrgerilla askerleri içine alan bir provokasyon hazırladılar. Türkiye'nin çeşitli illerinden seçilen askerlerden oluşan bir grup, Ağrı'daki etkinliğe müdahale edecek, gerillanın müdahalesiyle askerler ölecek ve Türkiye'nin her tarafına “şehit”ler uğurlanacak. Ve bu durum HDP'nin oylarını düşürecek. Ama Kürt halkı bu provokasyonu boşa çıkardı. Yaralı askerleri halk hastahanelere taşıdı.


Yine MİT başkanı H. Fidan, “Suriye'den iki füze attırırız ve süreci başlatırız” diyerek işgalin gerekçesini sunuyor. Bu kirli yöntemler devlet geleneklerinde vardır ve kullanıyorlar. En son MİT'in organize ettiği SGDF'li gençlerin Suruç'ta katledilmesi de benzer bir saldırıdır. Sömürgeci devlet hem katliamı örgütledi, hem de sömürgeci savaşı yeniden başlatmanın vesilesi yaptı. Ve ABD, Rusya ve diğer emperyalist ülke yöneticileri, faşist diktatörlüğün örgütlediği bu katliam nedeniyle yine aynı devlete taziyelerini iletebildiler.


Bu devlet geleneğinde, 1921'de sahte TKP kurmak da var. Bu devlet ülkeye komünizm gelecekse yine biz getireceğiz dedi. Bu devlet kendi Kürdünü, kendi Alevisini, kendi solcusunu yaratmaya çalışmış bir devlettir.


Türk burjuva devleti, ABD ile anlaşarak ve onlara bazı tavizler vererek bugün Ortadoğu'daki savaşa dahil olmuştur. DAİŞ'in bulunduğu alana birkaç bomba atmak göstermeliktir. Çünkü DAİŞ ile Erdoğan ve AKP'nin siyasi ve ideolojik zeminleri aynıdır. İslami devlet ve cihat, Sünni eksenli Ortadoğu iki gücün de temel hedefleridir. Türkiye'de ramazan bayramında İstanbul Ömerli'de DAİŞ toplu namaz kıldı ve cihat çağrısı yaptı. İstanbul Fatih Camii'nde iki bin kişi cuma namazından sonra DAİŞ bayraklarıyla yolu kapattı ve sloganlar attı. Türkiye, Ceylanpınar Tarım çiftliğini DAİŞ'e eğitim ve lojistik destek için özel olarak tahsis etmiştir. Bugün DAİŞ Gire Sip'ide kovulunca işlevli değil. TC, Makedonya, Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Balkanlarda TİKA(Türkiye İşbirliği Ve Koordinasyon Ajansı) üzerinden DAİŞ'e eleman topluyor ve buralarda eğitim için destekler sunuyor. Türkiye'deki özel DAİŞ eğitim kampları ve hastahanelerini, çiftliklerini de saymıyoruz. Sömürgeci rejim, önümüzdeki süreçte ABD ve AB'yi memnun etmek için belki bazı tutuklamalara girebilir. Belki çatışmalar da olabilir. Ama aralarındaki ilişki siyasi ve ideolojiktir. Ve bugün DAİŞ'in hedeflenmesi danışıklı dövüştür.


Esas saldırı PKK ve Kürt özgürlük güçlerine, devrimci ve komünist güçlere yöneliktir. Bu saldırılar, askeri ve siyasi hedeflidir. Içte ve bölgede sürdürülmektedir. Emperyalist ve gerici ülke yöneticileri bölgede ve coğrafyamızda devrimci gelişmeleri, olanakları ve yönelimleri engellemek, boğmak istiyorlar. Ama halklar ayakta, kendi iradeleri ve siyasi özneleriyle bu savaşta yer aldıklarını eylemleriyle ortaya koymaya devam ediyorlar.


Rojava devrimini, Kobane direnişini desteklemek ve sahiplenmek, Türkiye ve Kürdistan devrimini, Ortadoğu devrimini desteklemek ve büyütmek demektir.

 

Halklarımıza ve devrimci güçlere dayatılan bu yeni sömürgeci savaş barışa, özgürlüğe ve halkların kardeşliğine yönelik bir savaştır. Faşist AKP hükümeti, islami faşist rejimi tahkim etmek ve sürekli kılmak için şovenizm ve dini gericilikle toplumu zehirlemeye devam ediyor. Bunun için de karşıdevrimci şiddet ve kirli savaşı öngörüyor.

 

Partimiz MLKP bu savaşta bütün alanlarda ve her cephede en etkin biçimde yer almaktadır. Partimiz..işçi sınıfı ve halklarımızı bu faşist sivil darbeye ve kirli savaşa karşı sokağa ve eyleme çağırıyor.

 

Dünya komünist, devrimci ve ilerici partileri, sendikaları, demokratik kurumları, platformları ve güçleri, savaşa ve AKP faşizmine karşı ses ve tepki vermeye, enternasyonal dayanışmaya çağırıyor. TC'nin bütün uluslararası temsilcilikleri, kurumları ve elçilikleri protesto ve lanetleme adresleri olmalıdır.

 

Yaşasan devrim ve sosyalizm!

Yaşasın Enternasyonalizm!

Yaşasın Rojava Devrimi Ve Kobane Direnişi!

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

AKP VE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN SARAY DARBESİ VE SÖMÜRGECİ SAVAŞI
fc Share on Twitter
 


24 Temmuz 2015 günü, düşmüş AKP hükümeti ve T. Erdoğan içte ve dışta inkarcı, tekçi ve sömürgeci yeni bir savaş başlattı. Bu topyekun saldırı konsepti ve politikalarıyla Kuzey Kürdistan ve Güney Kürdistan gerilla alanları bombalanıyor, Rojava Kürdistan'ına tehditler yağdırılıyor, içeride siyasi soykırım operasyonlarıyla binlerce devrimci, ilerici ve yurtsever gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Günlerce süren bombalamalarda PKK gerilla alanlarında partimize büyük dayanışmada bulunan HPG komuta konseyi üyesi Şervan Varto (Önder Arslan) ve üç arkadaşı katledildi. Sivil insanlar yaralandı. Ve Kürdistan ormanları yanmaya devam ediyor. İçteki operasyonlarda DHKP-C li devrimci Günay Özarslan infaz edildi.


7 Haziran seçimlerinde büyük bir yenilgiyle düşmüş AKP hükümeti ve Saray sultanı T. Erdoğan, MİT, faşist generaller, kontrgerilla ve emperyalistlerin desteğiyle sivil bir saray darbesi gerçekleştirdi. Yönetime fiilen el koyan bu sivil darbeciler, seçim sonuçlarını kabul etmeyerek yeni bir seçime savaş ve siyasi kaos koşullarında giderek İslami faşist rejimlerini tahkim ve sürekli kılmak istiyorlar.


7 Haziran 2015 seçim yenilgisi, AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı T. Erdoğan'ın Rojava ve Sünni eksenli Ortadoğu politikalarının, Kürt sorunundaki inkarcı, oyalamacı ve sahte “çözüm süreci” politikalarının iflas etmesi anlamına geldi. Çünkü, HDP önüne dikilen seçim barajını yıktı. Ve olası siyasal gelişmeler ve dengeler üzerinde sarsıcı etkilerde bulundu. Seçimlerin sonucunda T. Erdoğan'ın başkanlık hayalleri suya düştü, AKP 400 milletvekili bir yana, hükümet olmak için salt çoğunluğu bile kaybetti.


Seçimlerde AKP, Kuzey Kürdistan'da silindi. Kürt sorununda gerçek çözümün halkların birliği ve mücadelesinden geçeceği; barış ve çözüm sürecinin gerçek muhataplarının da halklar olacağı ortaya çıkmış oldu. Ek olarak DAİŞ'le işbirliği içinde Kürtlere ve diğer halklara karşı kirli savaş yürüten faşist rejim coğrafyamızda teşhir oldu. Ve yine ABD ve BM'in İran'la gerçekleştirdiği anlaşma, Türk burjuva devletini alelacele politikalarında bazı değişikliklere gitmesi yönünde zorladı. DAİŞ'e karşı olduğunu üsleri açarak, göstermelik tutuklama ve bombalama ile inandırıcı olmak zorunda kaldı.


Türkiye ve K. Kürdistan coğrafyasında işçi sınıfı ve halklarımızın AKP ve Türk burjuva devletinin DAİŞ'le işbirliğine, Alevi halkımızın talepleri ve Kürt sorununun çözümü konusunda oyalama politikasına, Rojava devrimini boğma söylem ve taktiklerine, Aralık 2014 rüşvet ve yolsuzluk dosyalarına, Soma kömür işçilerinin katliamına ve metal işçilerinin grevi ve isyanına yasak ve baskıların dayatılmasına; işçi sınıfı ve bütün ezilenlerin karşısına dikilen iç güvenlik yasasına karşı tepkisi ve eylemi büyümeye başladı. AKP'nin toplumsal seçim dayanağı çözülme sürecine girdi.


Rojava ve Ortadoğu'da birleşik devrimci mücadelenin bir yükseliş eğilimine girdiği görüldü. Rojava devrimi, Kobane direnişi ve demokratik yönetimi, Ortadoğu halklarının kendi kaderlerini kendi ellerine aldıkları ve kendi yönetimlerini kurdukları anlamına geliyordu. Bu da emperyalist ve bölgesel gerici güçlerin Ortadoğu'dan sökülüp atılmasına bir çağrıdır. Dolayısıyla genç komünistlere yönelik Suruç katliamı, ve hemen arkasında içte ve gerilla alanlarına yönelik askeri ve siyasi saldırılar devrimle karşıdevrim arasındaki çatışmaların bir yansımasıdır. Emperyalizm, bölge gericiliği ve sömürgeci Türk faşist rejiminin bu devrimci yükseliş ve gelişme eğiliminde rahatsızlık duymaları ve buna müdahale için anlaşarak harekete geçtiklerinin resmidir. Aralarındaki politika farklılıkları esasa ilişkin değildir.


Bu saldırılar, 7 Haziran seçimleri öncesinde, 2014 Ekim MGK toplantısında karar altına alındı. Ve seçim yenilgisi üzerine planlanarak uygulamaya koyuluyor. Hatta ilk işaretleri, seçim sürecinde HDP'ye yönelik saldırılarla verilmişti. Adana-Mersin HDP il binalarının bombalanması, Erzurum'da HDP arabasının yakılması ve 5 Haziran'da büyük Amed mitinginde patlatılan bombalar. Baştan sona sömürgeci faşist Türk rejiminin MİT, kontrgerilla ve DAİŞ'le birlikte gerçekleştirdikleri karşıdevrimci saldırılardır. AKP ve Erdoğan bunun içindedir. Erdoğan, yüzleri kapalı gösteri yapan gençlere ilişkin emir verdi: İç güvenlik yasasına göre, “gerekeni yapın!” dedi. Bu, açıkça infaz yapın ve kitlesel tutuklamalara yönelin demektir. Faşist rejim, bu kadar kontrolsüz bir saldırı içine girmiştir.


7 Haziran seçimleri öngünlerinde Kürdistan'ın Ağrı kentinde, MİT ve Kontrgerilla askerleri içine alan bir provokasyon hazırladılar. Türkiye'nin çeşitli illerinden seçilen askerlerden oluşan bir grup, Ağrı'daki etkinliğe müdahale edecek, gerillanın müdahalesiyle askerler ölecek ve Türkiye'nin her tarafına “şehit”ler uğurlanacak. Ve bu durum HDP'nin oylarını düşürecek. Ama Kürt halkı bu provokasyonu boşa çıkardı. Yaralı askerleri halk hastahanelere taşıdı.


Yine MİT başkanı H. Fidan, “Suriye'den iki füze attırırız ve süreci başlatırız” diyerek işgalin gerekçesini sunuyor. Bu kirli yöntemler devlet geleneklerinde vardır ve kullanıyorlar. En son MİT'in organize ettiği SGDF'li gençlerin Suruç'ta katledilmesi de benzer bir saldırıdır. Sömürgeci devlet hem katliamı örgütledi, hem de sömürgeci savaşı yeniden başlatmanın vesilesi yaptı. Ve ABD, Rusya ve diğer emperyalist ülke yöneticileri, faşist diktatörlüğün örgütlediği bu katliam nedeniyle yine aynı devlete taziyelerini iletebildiler.


Bu devlet geleneğinde, 1921'de sahte TKP kurmak da var. Bu devlet ülkeye komünizm gelecekse yine biz getireceğiz dedi. Bu devlet kendi Kürdünü, kendi Alevisini, kendi solcusunu yaratmaya çalışmış bir devlettir.


Türk burjuva devleti, ABD ile anlaşarak ve onlara bazı tavizler vererek bugün Ortadoğu'daki savaşa dahil olmuştur. DAİŞ'in bulunduğu alana birkaç bomba atmak göstermeliktir. Çünkü DAİŞ ile Erdoğan ve AKP'nin siyasi ve ideolojik zeminleri aynıdır. İslami devlet ve cihat, Sünni eksenli Ortadoğu iki gücün de temel hedefleridir. Türkiye'de ramazan bayramında İstanbul Ömerli'de DAİŞ toplu namaz kıldı ve cihat çağrısı yaptı. İstanbul Fatih Camii'nde iki bin kişi cuma namazından sonra DAİŞ bayraklarıyla yolu kapattı ve sloganlar attı. Türkiye, Ceylanpınar Tarım çiftliğini DAİŞ'e eğitim ve lojistik destek için özel olarak tahsis etmiştir. Bugün DAİŞ Gire Sip'ide kovulunca işlevli değil. TC, Makedonya, Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Balkanlarda TİKA(Türkiye İşbirliği Ve Koordinasyon Ajansı) üzerinden DAİŞ'e eleman topluyor ve buralarda eğitim için destekler sunuyor. Türkiye'deki özel DAİŞ eğitim kampları ve hastahanelerini, çiftliklerini de saymıyoruz. Sömürgeci rejim, önümüzdeki süreçte ABD ve AB'yi memnun etmek için belki bazı tutuklamalara girebilir. Belki çatışmalar da olabilir. Ama aralarındaki ilişki siyasi ve ideolojiktir. Ve bugün DAİŞ'in hedeflenmesi danışıklı dövüştür.


Esas saldırı PKK ve Kürt özgürlük güçlerine, devrimci ve komünist güçlere yöneliktir. Bu saldırılar, askeri ve siyasi hedeflidir. Içte ve bölgede sürdürülmektedir. Emperyalist ve gerici ülke yöneticileri bölgede ve coğrafyamızda devrimci gelişmeleri, olanakları ve yönelimleri engellemek, boğmak istiyorlar. Ama halklar ayakta, kendi iradeleri ve siyasi özneleriyle bu savaşta yer aldıklarını eylemleriyle ortaya koymaya devam ediyorlar.


Rojava devrimini, Kobane direnişini desteklemek ve sahiplenmek, Türkiye ve Kürdistan devrimini, Ortadoğu devrimini desteklemek ve büyütmek demektir.

 

Halklarımıza ve devrimci güçlere dayatılan bu yeni sömürgeci savaş barışa, özgürlüğe ve halkların kardeşliğine yönelik bir savaştır. Faşist AKP hükümeti, islami faşist rejimi tahkim etmek ve sürekli kılmak için şovenizm ve dini gericilikle toplumu zehirlemeye devam ediyor. Bunun için de karşıdevrimci şiddet ve kirli savaşı öngörüyor.

 

Partimiz MLKP bu savaşta bütün alanlarda ve her cephede en etkin biçimde yer almaktadır. Partimiz..işçi sınıfı ve halklarımızı bu faşist sivil darbeye ve kirli savaşa karşı sokağa ve eyleme çağırıyor.

 

Dünya komünist, devrimci ve ilerici partileri, sendikaları, demokratik kurumları, platformları ve güçleri, savaşa ve AKP faşizmine karşı ses ve tepki vermeye, enternasyonal dayanışmaya çağırıyor. TC'nin bütün uluslararası temsilcilikleri, kurumları ve elçilikleri protesto ve lanetleme adresleri olmalıdır.

 

Yaşasan devrim ve sosyalizm!

Yaşasın Enternasyonalizm!

Yaşasın Rojava Devrimi Ve Kobane Direnişi!