Pirsus Bir Sıçrama Eşiğidir
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 

01 Aralık 2015 /Partinin Sesi / Sayı: 86

 

Her hareket için bazı kritik süreçler vardır. Böyle süreçlerde ya önde duran eşik aşılır, bir sıçrama yapılır ya da düşüşe geçilir. FKF'nin DevGenç'i yaratması da böyle bir süreçtir. DevGenç bir kaç gencin büyük ısrar ve çabalarıyla yaratılmış, kendi çapını aşarak döneme damgasını vurmuştur. Bugün de benzer bir süreçten geçiyoruz. Buradan hareketle, günümüz gençlik hareketinin de Suruç katliamına kadar böyle bir süreç içerisinde olduğunu ve komünist gençlerin cesur hamlesiyle gençlik hareketinin önemli bir eşiği aştığını söyleyebiliriz.
Gençlik hareketi, 2006'dan yaklaşık 2012'ye kadar önemli mesafeler katetti. Hareketi üniversite merkezli bir öğrenci hareketi düzeyine ulaştırdılar. Kitlesel bir öğrenci hareketi oluşturabilmek, en geniş öğrenci kesimlerini bir araya getirebilmek için, öğrencilerin ilk elden sahiplenebileceği, kendi sorunlarına denk düşen akademik ve demokratik öğrenci gündemleri etrafında mücadele yürütüldü.
2012 yılı, üniversitelerde ve liselerde hissedilir bir güce ulaşan öğrenci hareketinin artık yeni meseleleri tartışmaya başladığı yeni bir döneme denk düşer. Siyasi iktidarla karşı karşıya gelmeye başlayan öğrenci gençlik, özgün gündemlerinin yanında "memleketin" siyasi meselelerini de daha fazla tartışır oldu. Açlık grevleri, Roboski ve Reyhanlı katliamı, seçimler ve HDK'nin kurulması gibi gündemler öğrenci gençliğin büyük bir güçle sahiplendiği gündemler oldu. Sonrasında gelişen Haziran ayaklanması, Rojava Devrimi, Kobane direnişi gibi gündemlerse bir bütün olarak gençliğin (çoğunluğu örgütsüz gençliğin) özneleştiği siyasi gündemlerdi.
KGÖ, daha Haziran ayaklanması patlak vermemişken, gençlik hareketinin siyasallaştığı, önemli kopuşlar gerçekleştirebileceği, tıkanan hareketin önünü açmak gerektiği, bir devrimci kopuş kuşağı yaratmak gerektiği tespitlerini yaptı. Sendikalist bir çizgide hareket etmekte ısrar eden gençlik örgütleriyle uzun süre mücadele yürüttü. Örgütlerini, kadro yapısını bu hedefe bağlı bir şekilde kurdu. Yani kopuşmakta olan gençliğin kopuşunu örgütlemeye karar verdi. Buna cüret etti.
KGÖ'nün ele aldığı kopuş, sistemin bireye sunduklarının her türlüsünü reddetmek, özgürleşmektir. Okul, aile, düzen içi duygusal ilişkiler, kariyer vb düzenin sağladığı ya da sağlayabileceği herşeyi reddetmek, onlarla savaşmaktır. Che'nin söylediği ve Sinan yoldaşımızın da haykırdığı gibi: "Gidelim dostum/Öcünü almak için haksızlıkların/Yenemezsek ölürüz/ne çıkar" demektir.
Roboski katliamına karşı mücadelede, Haziran Ayaklanması'nda, Kobane direnişinde, işçi sınıfıyla dayanışma eylemlerinde anti-faşist mücadelede komünist gençlerin öne çıkması aynı yaklaşımın ürünüdür. Son olarak Suruç'a gitme kararı da böyle bir siyasi hattın izlendiğinin göstergesidir.
Suruç-ve Kobane-, siyasi iktidarın en zayıf olduğu, birleşik enternasyonalist devrim hattının ise en çok gelişebilir olduğu noktadır. Komünist gençler bir taraftan rejimin sinir uçlarına dokunarak onu yıpratmak diğer taraftan da güçlü bir dayanışma ağı örmek istemişlerdir. Bu anlamda seçilen hedef ve zaman çok anlamlıdır.
Bununla birlikte; Suruç'a gitmenin "riskli" olduğu da bilinmektedir. Risklidir çünkü çok "gerçek" bir meseledir. İki hareketin birleşme ihtimali devleti her dönem korkutur. Devletin provakasyonlara yönelebileceği bilinmektedir. Geçmişte de yapmıştır. Bu konuda KGÖ deneyimlidir de. Kardeş üniversite, Zap'a köprü, Roboski kampanyalarında devletin açık tehtit ve şantajlarını yaşamıştır. Üstelik, faşist çetelerden tehditler de gelmektedir. Suruç'a gitme kararı tüm bunlar bilinerek alınmıştır. "Yine de gideceğiz" denilmiştir.
Özcesi, komünist gençlik Kobane halkı ile dayanışmayı büyütmek istediği gibi, Türkiye'de bir devrim gerçekleştirmek, Kürdistan Devrimi'nin sahasını genişletmek, orayla kalıcı bağlar kurmak gibi somut siyasi perspektiflere de sahiptir. "Suruç'a, devletin kirli tezgahlarının kalbine gidilmelidir. Devletin savaş politikaları boşa düşürülmelidir. Bunun bir bedeli olacaksa, bu bedel göze alınmalıdır" denilmiştir.
Değişik gruplar, ögb'leri, harç zamlarını, yurtta kalma sorunlarını vb'ni tartışırken, KGÖ devrimin ihtiyaçlarını tartışmıştır. Devrimin ihtiyacı Rojava Devrimi'ni sahiplenmek ve büyütmektir. Devrimin ihtiyacı Kobane'yi inşa etmektir. Devrimin ihtiyacı iktidarı darbelemektir. Komünist gençlik bu ihtiyaca yanıt olmaya çalışmıştır. Suruç'u da bu temelde tartışmış ve yola koyulmuştur.
Bu saldırıyla katil çeteler ve onların işbirlikçilerinin hedeflerinden biri de gençliğin devrimle, devrimin de gençlikle böyle bir düzlemde buluşmasını engellemektir. Daha özel olarak ise, gençliğin Partisi'yle bu düzlemde buluşmasını engellemektir. Çünkü böyle bir buluşmanın, gençliğin, özgürlüğüyle ve partisiyle buluşmasının nasıl bir güç açığa çıkaracağı aşikardır. O halde, bu saldırı aynı zamanda gençliğin özgürleşmesinin, devrimci bir kopuşa ulaşmasının önüne geçmek içindir de. Gençliği ezerek sindirme çabasıdır.
Tüm bu yaşananlara, konuşulanlara bakınca aklımıza ilk gelen ister istemez 33'ler oluyor. Gerçekten çok ağır bir bedel verildi. Birçok yoldaşımızı kaybettik, onlarca yoldaşımızın bedenlerinden parçalar koptu. Ve bütün bunlar gözlerimizin önünde, bir anda oldu. Kelimenin tam anlamında tarifsiz acılar yaşadık.
Ancak görüyoruz ki biz olalım ya da olmayalım, artık 33'ler halklarımıza umut ve ilham kaynağı olmaktalar. Artık binlerce genç Pirsus ölümsüzlerinin izinden yürümeye aday. Binlerce çocuğa isimleri verilecek yoldaşlarımızın. Ve biliyoruz ki, artık bu eylemin olmadığı bir gençlik hareketinden bahsedilemez. Bir feda gençliği, kan ile, et parçaları ile yaratılmıştır. Büyük bir cüretle yaratılmıştır. Bilinecek. Ve görüyoruz ki canımızı ancak bu kadar yakabilirlerdi. Ancak bu kadar acıyabilirdik. Bir düşünelim; düşmanın yapabileceği hangi şey yaşadığımızdan daha fazla canımızı yakabilir? Düşünmeksizin cevaplayabiliriz: hiçbir şey! Öyleyse, artık bizi acıtamazlar yoldaşlar. Artık çok daha öfke dolu, çok daha engel tanımaz düşmanlara sahipler.
O halde yoldaşlar, durum bahsedildiği gibiyse, bilinmeli ki, komünist gençler başarılı olmuştur. Gençlik hareketinin önü açılmıştır. Öncü, rolünü oynamıştır. O halde, bir feda kuşağı, devrimci kopuş kuşağı Suruç'ta yaratılmıştır, büyük bir hızla gelişmektedir. Sıra bu hareketi örgütlemektedir. Hepimizin yolu açık olsun yoldaşlar. Zafer yoldaşımız olsun.

 

Çağdaş Azad

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Pirsus Bir Sıçrama Eşiğidir
fc Share on Twitter
 

 

01 Aralık 2015 /Partinin Sesi / Sayı: 86

 

Her hareket için bazı kritik süreçler vardır. Böyle süreçlerde ya önde duran eşik aşılır, bir sıçrama yapılır ya da düşüşe geçilir. FKF'nin DevGenç'i yaratması da böyle bir süreçtir. DevGenç bir kaç gencin büyük ısrar ve çabalarıyla yaratılmış, kendi çapını aşarak döneme damgasını vurmuştur. Bugün de benzer bir süreçten geçiyoruz. Buradan hareketle, günümüz gençlik hareketinin de Suruç katliamına kadar böyle bir süreç içerisinde olduğunu ve komünist gençlerin cesur hamlesiyle gençlik hareketinin önemli bir eşiği aştığını söyleyebiliriz.
Gençlik hareketi, 2006'dan yaklaşık 2012'ye kadar önemli mesafeler katetti. Hareketi üniversite merkezli bir öğrenci hareketi düzeyine ulaştırdılar. Kitlesel bir öğrenci hareketi oluşturabilmek, en geniş öğrenci kesimlerini bir araya getirebilmek için, öğrencilerin ilk elden sahiplenebileceği, kendi sorunlarına denk düşen akademik ve demokratik öğrenci gündemleri etrafında mücadele yürütüldü.
2012 yılı, üniversitelerde ve liselerde hissedilir bir güce ulaşan öğrenci hareketinin artık yeni meseleleri tartışmaya başladığı yeni bir döneme denk düşer. Siyasi iktidarla karşı karşıya gelmeye başlayan öğrenci gençlik, özgün gündemlerinin yanında "memleketin" siyasi meselelerini de daha fazla tartışır oldu. Açlık grevleri, Roboski ve Reyhanlı katliamı, seçimler ve HDK'nin kurulması gibi gündemler öğrenci gençliğin büyük bir güçle sahiplendiği gündemler oldu. Sonrasında gelişen Haziran ayaklanması, Rojava Devrimi, Kobane direnişi gibi gündemlerse bir bütün olarak gençliğin (çoğunluğu örgütsüz gençliğin) özneleştiği siyasi gündemlerdi.
KGÖ, daha Haziran ayaklanması patlak vermemişken, gençlik hareketinin siyasallaştığı, önemli kopuşlar gerçekleştirebileceği, tıkanan hareketin önünü açmak gerektiği, bir devrimci kopuş kuşağı yaratmak gerektiği tespitlerini yaptı. Sendikalist bir çizgide hareket etmekte ısrar eden gençlik örgütleriyle uzun süre mücadele yürüttü. Örgütlerini, kadro yapısını bu hedefe bağlı bir şekilde kurdu. Yani kopuşmakta olan gençliğin kopuşunu örgütlemeye karar verdi. Buna cüret etti.
KGÖ'nün ele aldığı kopuş, sistemin bireye sunduklarının her türlüsünü reddetmek, özgürleşmektir. Okul, aile, düzen içi duygusal ilişkiler, kariyer vb düzenin sağladığı ya da sağlayabileceği herşeyi reddetmek, onlarla savaşmaktır. Che'nin söylediği ve Sinan yoldaşımızın da haykırdığı gibi: "Gidelim dostum/Öcünü almak için haksızlıkların/Yenemezsek ölürüz/ne çıkar" demektir.
Roboski katliamına karşı mücadelede, Haziran Ayaklanması'nda, Kobane direnişinde, işçi sınıfıyla dayanışma eylemlerinde anti-faşist mücadelede komünist gençlerin öne çıkması aynı yaklaşımın ürünüdür. Son olarak Suruç'a gitme kararı da böyle bir siyasi hattın izlendiğinin göstergesidir.
Suruç-ve Kobane-, siyasi iktidarın en zayıf olduğu, birleşik enternasyonalist devrim hattının ise en çok gelişebilir olduğu noktadır. Komünist gençler bir taraftan rejimin sinir uçlarına dokunarak onu yıpratmak diğer taraftan da güçlü bir dayanışma ağı örmek istemişlerdir. Bu anlamda seçilen hedef ve zaman çok anlamlıdır.
Bununla birlikte; Suruç'a gitmenin "riskli" olduğu da bilinmektedir. Risklidir çünkü çok "gerçek" bir meseledir. İki hareketin birleşme ihtimali devleti her dönem korkutur. Devletin provakasyonlara yönelebileceği bilinmektedir. Geçmişte de yapmıştır. Bu konuda KGÖ deneyimlidir de. Kardeş üniversite, Zap'a köprü, Roboski kampanyalarında devletin açık tehtit ve şantajlarını yaşamıştır. Üstelik, faşist çetelerden tehditler de gelmektedir. Suruç'a gitme kararı tüm bunlar bilinerek alınmıştır. "Yine de gideceğiz" denilmiştir.
Özcesi, komünist gençlik Kobane halkı ile dayanışmayı büyütmek istediği gibi, Türkiye'de bir devrim gerçekleştirmek, Kürdistan Devrimi'nin sahasını genişletmek, orayla kalıcı bağlar kurmak gibi somut siyasi perspektiflere de sahiptir. "Suruç'a, devletin kirli tezgahlarının kalbine gidilmelidir. Devletin savaş politikaları boşa düşürülmelidir. Bunun bir bedeli olacaksa, bu bedel göze alınmalıdır" denilmiştir.
Değişik gruplar, ögb'leri, harç zamlarını, yurtta kalma sorunlarını vb'ni tartışırken, KGÖ devrimin ihtiyaçlarını tartışmıştır. Devrimin ihtiyacı Rojava Devrimi'ni sahiplenmek ve büyütmektir. Devrimin ihtiyacı Kobane'yi inşa etmektir. Devrimin ihtiyacı iktidarı darbelemektir. Komünist gençlik bu ihtiyaca yanıt olmaya çalışmıştır. Suruç'u da bu temelde tartışmış ve yola koyulmuştur.
Bu saldırıyla katil çeteler ve onların işbirlikçilerinin hedeflerinden biri de gençliğin devrimle, devrimin de gençlikle böyle bir düzlemde buluşmasını engellemektir. Daha özel olarak ise, gençliğin Partisi'yle bu düzlemde buluşmasını engellemektir. Çünkü böyle bir buluşmanın, gençliğin, özgürlüğüyle ve partisiyle buluşmasının nasıl bir güç açığa çıkaracağı aşikardır. O halde, bu saldırı aynı zamanda gençliğin özgürleşmesinin, devrimci bir kopuşa ulaşmasının önüne geçmek içindir de. Gençliği ezerek sindirme çabasıdır.
Tüm bu yaşananlara, konuşulanlara bakınca aklımıza ilk gelen ister istemez 33'ler oluyor. Gerçekten çok ağır bir bedel verildi. Birçok yoldaşımızı kaybettik, onlarca yoldaşımızın bedenlerinden parçalar koptu. Ve bütün bunlar gözlerimizin önünde, bir anda oldu. Kelimenin tam anlamında tarifsiz acılar yaşadık.
Ancak görüyoruz ki biz olalım ya da olmayalım, artık 33'ler halklarımıza umut ve ilham kaynağı olmaktalar. Artık binlerce genç Pirsus ölümsüzlerinin izinden yürümeye aday. Binlerce çocuğa isimleri verilecek yoldaşlarımızın. Ve biliyoruz ki, artık bu eylemin olmadığı bir gençlik hareketinden bahsedilemez. Bir feda gençliği, kan ile, et parçaları ile yaratılmıştır. Büyük bir cüretle yaratılmıştır. Bilinecek. Ve görüyoruz ki canımızı ancak bu kadar yakabilirlerdi. Ancak bu kadar acıyabilirdik. Bir düşünelim; düşmanın yapabileceği hangi şey yaşadığımızdan daha fazla canımızı yakabilir? Düşünmeksizin cevaplayabiliriz: hiçbir şey! Öyleyse, artık bizi acıtamazlar yoldaşlar. Artık çok daha öfke dolu, çok daha engel tanımaz düşmanlara sahipler.
O halde yoldaşlar, durum bahsedildiği gibiyse, bilinmeli ki, komünist gençler başarılı olmuştur. Gençlik hareketinin önü açılmıştır. Öncü, rolünü oynamıştır. O halde, bir feda kuşağı, devrimci kopuş kuşağı Suruç'ta yaratılmıştır, büyük bir hızla gelişmektedir. Sıra bu hareketi örgütlemektedir. Hepimizin yolu açık olsun yoldaşlar. Zafer yoldaşımız olsun.

 

Çağdaş Azad