TÜRKİYE'DE ASKERİ FAŞİST DARBE GİRİŞİMİ VE DEVRİMCİ GÖREVLER
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

15 Temmuz 2016 akşamı, “darbeler ülkesi Türkiye”de, kanlı askeri bir darbe girişimi gerçekleşti. Yöneten egemen sınıf klikleri, kanlı bir iç iktidar savaşına tutuştu. Asker, polisle çatıştı. Savaş uçakları ve helikopterler TBMM, Polis Özel Kuvvetler karargahı, MİT binası gibi devlet kurumlarını bombaladı. Sokağa çıkan sivil halk kurşunladı. Politik İslami faşist AKP hükümeti ve C. başkanı T. Erdoğan'a karşı gerçekleşen darbe girişiminde asker, polis ve daha çok sivil insanlar olmak üzere 256 kişi öldürüldü. 2 bine yakın kişi yaralandı. Darbeci klikte başı çekenler, F. Gülen taraftarı ve Erdoğan karşıtı generallerdir.

AKP hükümeti ve C. başkanı T. Erdoğan, askeri darbe girişimine karşı halkı sokağa çağırdı. İçinde politik İslami gerici ve yarı silahlı paramiliter güçlerin de yer aldığı AKP kitlesi mobilize oldu. 250 bin kişilik polis ordusu, MİT, Diyanet İşleri Başkanlığı, AKP'li belediyeler, burjuva medya ve iletişim araçlarının koordinasyonu, seferberliği ve işbirliğiyle darbe girişimi bastırıldı. Sokak, burjuva medya, cami, ezan ve sala çağrıları darbecilerin yenilgisini getirdi. Zaten AKP hükümeti ve Erdoğan'a karşı gerçekleşen Gezi ayaklanması ve 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olayları sürecinde, bu güçler, deneyimli ve provalıydı. Örgütlü ve hazırlıklıydılar. Hükümet yanlısı bu kitleler, sokaklarda gösterilerini sürdürüyorlar.


MGK ve Bakanlar Kurulu, üç ay boyunca bütün ülkede Olağanüstü Hal Yönetimi (OHAL) ilan etti.

Onbinlerce asker, polis, hakim, savcı ve sivil gözaltına alındı, binlercesi tutuklandı. Militarist ve bürokratik devlet mekanizmasında görevli 70 bin kişi görevden alındı. Bunlar,17 yıldır ABD'de de yaşayan, “Komünizme karşı yeşil kuşak” projesinin aktörü, Fethullah Gülen'e bağlı “terörist örgüt üyesi ya da destekçisi” olarak soruşturmalara tabi tutuluyorlar. Gözaltı, yasak ve yargılama süreci devam ediyor. “Devletin yeniden inşası” söylemi yoğunlaşıyor. Ve bununla devlet krizi aşılmaya çalışılıyor. Ne var ki, rejim krizi, boyutlu ve derindir. Gezi ayaklanması, Rojava devrimi ve 7 Haziran seçim yenilgisi karşısında iç çözülmeleri devam ediyor. Düzen içi müdahalelerle aşılacak gibi değildir.

AKP ve T. Erdoğan, hükümet karşıtı mücadeleleri, devamla bir “üst akıl” yönetimi ve kışkırtması olarak gördü. Yakın zamanda Ortadoğu ve Suriye politikalarından ani ve keskin dönüşler yaptı. Rusya, İsrail, İran ve başka ülkelerle yakınlaşma görüşmeleri başlattı. Seçimle gelen Başbakan A. Davutoğlu azledildi. Ve onun öngörülen ABD ziyareti temel bir kriz konusu yapıldı. Bütün bunlar, hükümetin istihbaratını aldığı askeri darbe hazırlığı ve hareketliliğine karşı kendi hazırlık ve öngörü politikaları olarak görülebilir. Zira, ellerindeki kabarık liste ve hazırlıklarla darbeci güçlere yönelik gözaltı ve tutuklamalara hemen girişebildiler. Bu da, hükümet ve Erdoğan'ın darbe girişimi bilgilerine önceden sahip olduğunu gösteriyor.

Askeri darbe girişimi, emperyalist güçler, NATO ve CIA'dan ayrı düşünülemez. Çünkü, Türk generaller eğitim, silah ve istihbaratlarıyla bu güçlerle bağlıdır. Askeri darbe girişimine AB ve ABD son ana kadar yeşil ışık yaktı ya da izleme tutumu içine girdi.


*


15 Temmuz Askeri faşist darbe girişimi, sömürgeci faşist rejim krizi ve saray diktatörü T. Erdoğan ve AKP hükümetinin iç ve dış politikalarının ürünüdür. 2013 Gezi ayaklanması, Rojava Devrimi ve 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarının yok sayılması, Kürt sorununda “çözüm süreci” üzerine Dolmabahçe mutabakatının geçersiz kılınması ve Kürdistan'da gerçekleşen katliamlar, seçimle gelen Başbakan A. Davutoğlu'nun azledilmesi darbe zeminini döşedi. 15 Temmuz, bu süreçte Erdoğan'a karşı askeri faşist bir kliğin karşı darbesidir.


Askeri darbeci klik, AKP ve T. Erdoğan'ın savaş suçu işleyen ortaklarıdır. Kürdistan'da Roboski, Cizre, Sur, Nusaybin katliamı ve vahşetini gerçekleştiren faşist çetelerdir. Cizre'de bodrumlarda Kürt halkını yaktılar, Kürt kentlerini bombaladılar. Gerilla cenazelerini yerlerde sürüklediler, kadın gerilla cesetlerini çıplak ederek teşhir ettiler.

T. Erdoğan ve AKP hükümeti, asker ve polis kayıpları karşısında kentleri uzaktan bombalamalarını salık verdiler. Yasaları bir yana bırakarak katliam yapmalarını istediler. Kürt halkına karşı kirli savaş yürüten MİT, asker, polis ve koruculara yargı dokunulmazlığı zırhı getiren yasaları Meclis'te geçirdiler. O zaman darbeci çeteler, kahraman asker ya da polislerdi. Bugün ise, “halkına kurşun sıkan hainler” oldular.

Bu askeri güçler, Kürt özgürlük mücadelesi karşısında yenilgiye uğrayınca ya da yürütülen kirli savaşta sonuç alamayınca, iç iktidar savaşı ve dalaşında derinleştiler. İktidarı ele geçirmek istediler. Kürt halkı ve emekçilere yönelik baskı ve katliamları, bu kez birbirlerine karşı yapmaya başladılar. Kürdistan'daki savaşın vahşeti ve sonuçları, bir kaç günlüğüne Türkiye'de de yaşanmaya başladı.

Sömürgeci faşist rejimin Kuzey Kürdistan kentlerinde yürüttüğü kirli savaş, Rojava'ya yönelik izlediği politika, siyasi gerilim ve kaotik ortam, askeri veya sivil darbe arayışları ve girişimlerine zemin yaratmıştır. Türkiye'de burjuva demokrasisi anlamında bir demokrasi zaten yoktu. Askeri darbe girişimi önlendi. Ancak Erdoğan ve AKP, Saray darbesini derinleştiriyor. OHAL, KHK ve 30 günlük gözaltı süresi koşullarında yeni yasa ve kurumlarla “devleti yeniden yapılandırma”ya çalışıyor.


Türkiye'de askeri ve sivil faşist darbelerin esas hedefi, Kürt Özgürlük hareketi, Demokratik Alevi hareketi, işçi sınıfı hareketi, kadın ve gençlik hareketidir. Devrimci ve komünist harekettir. Faşist diktatörlük, bölgede ve ülkede devrimci durum koşullarının ortaya çıkardığı devrimci dinamikler, aktörler, olanaklar ve süreçlerden korkuyor, demokratik devrimin zaferinden korkuyor. O nedenle kaotik ve gerilimli politikalarla halklara, özgürlüklere ve örgütlere saldırıyor.


Faşist rejim, OHAL yönetimi ilanıyla halklara ve ezilenlere yönelik baskı, yasak ve karşıdevrim şiddetini dayatıyor. Halklar ve ezilenler ise, özgürlük, siyasal demokrasi ve halklara eşitlik talebi ve özsavunma refleksiyle devrimci şiddeti hazırlama, örgütleme ve eyleme geçirme iradesi, eğilim ve kararlığı içindedir. Halkların birleşik direnişi, devrimci parti ve örgütlerin cepheleşmesi, Kürtler, Aleviler, kadınlar ve gençlerin yaşam alanlarında gerçekleştirecekleri özsavunma araçları ve mücadele biçimleriyle demokratik mevzilerini korumaya çalışıyorlar.


Bu mücadelenin merkezinde, illegal, silahlı devrim mücadelenin platformu Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) ve demokratik zeminde mücadele yürüten HDP-HDK yer almaktadır. Partimiz MLKP, bölgede ve ülkede faşist diktatörlüğe karşı devrim ve sosyalizm savaşımını, birleşik devrimci direnişi büyütmek için tarihsel, siyasal ve öncü rolünü oynamaya devam ediyor.


Bir kez daha görüldü ki, özgür Kürdistan ve demokratik Türkiye, demokratik halk devriminin ürünü olacaktır. Devrim, siyasal ve toplumsal bir dönüşüm için zorunludur. Demokratik halk devrimi ile faşist diktatörlük yıkılacak, siyasette ve toplumda demokrasi kültürü ve bilinci büyüyecektir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

TÜRKİYE'DE ASKERİ FAŞİST DARBE GİRİŞİMİ VE DEVRİMCİ GÖREVLER
fc Share on Twitter
 

15 Temmuz 2016 akşamı, “darbeler ülkesi Türkiye”de, kanlı askeri bir darbe girişimi gerçekleşti. Yöneten egemen sınıf klikleri, kanlı bir iç iktidar savaşına tutuştu. Asker, polisle çatıştı. Savaş uçakları ve helikopterler TBMM, Polis Özel Kuvvetler karargahı, MİT binası gibi devlet kurumlarını bombaladı. Sokağa çıkan sivil halk kurşunladı. Politik İslami faşist AKP hükümeti ve C. başkanı T. Erdoğan'a karşı gerçekleşen darbe girişiminde asker, polis ve daha çok sivil insanlar olmak üzere 256 kişi öldürüldü. 2 bine yakın kişi yaralandı. Darbeci klikte başı çekenler, F. Gülen taraftarı ve Erdoğan karşıtı generallerdir.

AKP hükümeti ve C. başkanı T. Erdoğan, askeri darbe girişimine karşı halkı sokağa çağırdı. İçinde politik İslami gerici ve yarı silahlı paramiliter güçlerin de yer aldığı AKP kitlesi mobilize oldu. 250 bin kişilik polis ordusu, MİT, Diyanet İşleri Başkanlığı, AKP'li belediyeler, burjuva medya ve iletişim araçlarının koordinasyonu, seferberliği ve işbirliğiyle darbe girişimi bastırıldı. Sokak, burjuva medya, cami, ezan ve sala çağrıları darbecilerin yenilgisini getirdi. Zaten AKP hükümeti ve Erdoğan'a karşı gerçekleşen Gezi ayaklanması ve 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olayları sürecinde, bu güçler, deneyimli ve provalıydı. Örgütlü ve hazırlıklıydılar. Hükümet yanlısı bu kitleler, sokaklarda gösterilerini sürdürüyorlar.


MGK ve Bakanlar Kurulu, üç ay boyunca bütün ülkede Olağanüstü Hal Yönetimi (OHAL) ilan etti.

Onbinlerce asker, polis, hakim, savcı ve sivil gözaltına alındı, binlercesi tutuklandı. Militarist ve bürokratik devlet mekanizmasında görevli 70 bin kişi görevden alındı. Bunlar,17 yıldır ABD'de de yaşayan, “Komünizme karşı yeşil kuşak” projesinin aktörü, Fethullah Gülen'e bağlı “terörist örgüt üyesi ya da destekçisi” olarak soruşturmalara tabi tutuluyorlar. Gözaltı, yasak ve yargılama süreci devam ediyor. “Devletin yeniden inşası” söylemi yoğunlaşıyor. Ve bununla devlet krizi aşılmaya çalışılıyor. Ne var ki, rejim krizi, boyutlu ve derindir. Gezi ayaklanması, Rojava devrimi ve 7 Haziran seçim yenilgisi karşısında iç çözülmeleri devam ediyor. Düzen içi müdahalelerle aşılacak gibi değildir.

AKP ve T. Erdoğan, hükümet karşıtı mücadeleleri, devamla bir “üst akıl” yönetimi ve kışkırtması olarak gördü. Yakın zamanda Ortadoğu ve Suriye politikalarından ani ve keskin dönüşler yaptı. Rusya, İsrail, İran ve başka ülkelerle yakınlaşma görüşmeleri başlattı. Seçimle gelen Başbakan A. Davutoğlu azledildi. Ve onun öngörülen ABD ziyareti temel bir kriz konusu yapıldı. Bütün bunlar, hükümetin istihbaratını aldığı askeri darbe hazırlığı ve hareketliliğine karşı kendi hazırlık ve öngörü politikaları olarak görülebilir. Zira, ellerindeki kabarık liste ve hazırlıklarla darbeci güçlere yönelik gözaltı ve tutuklamalara hemen girişebildiler. Bu da, hükümet ve Erdoğan'ın darbe girişimi bilgilerine önceden sahip olduğunu gösteriyor.

Askeri darbe girişimi, emperyalist güçler, NATO ve CIA'dan ayrı düşünülemez. Çünkü, Türk generaller eğitim, silah ve istihbaratlarıyla bu güçlerle bağlıdır. Askeri darbe girişimine AB ve ABD son ana kadar yeşil ışık yaktı ya da izleme tutumu içine girdi.


*


15 Temmuz Askeri faşist darbe girişimi, sömürgeci faşist rejim krizi ve saray diktatörü T. Erdoğan ve AKP hükümetinin iç ve dış politikalarının ürünüdür. 2013 Gezi ayaklanması, Rojava Devrimi ve 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarının yok sayılması, Kürt sorununda “çözüm süreci” üzerine Dolmabahçe mutabakatının geçersiz kılınması ve Kürdistan'da gerçekleşen katliamlar, seçimle gelen Başbakan A. Davutoğlu'nun azledilmesi darbe zeminini döşedi. 15 Temmuz, bu süreçte Erdoğan'a karşı askeri faşist bir kliğin karşı darbesidir.


Askeri darbeci klik, AKP ve T. Erdoğan'ın savaş suçu işleyen ortaklarıdır. Kürdistan'da Roboski, Cizre, Sur, Nusaybin katliamı ve vahşetini gerçekleştiren faşist çetelerdir. Cizre'de bodrumlarda Kürt halkını yaktılar, Kürt kentlerini bombaladılar. Gerilla cenazelerini yerlerde sürüklediler, kadın gerilla cesetlerini çıplak ederek teşhir ettiler.

T. Erdoğan ve AKP hükümeti, asker ve polis kayıpları karşısında kentleri uzaktan bombalamalarını salık verdiler. Yasaları bir yana bırakarak katliam yapmalarını istediler. Kürt halkına karşı kirli savaş yürüten MİT, asker, polis ve koruculara yargı dokunulmazlığı zırhı getiren yasaları Meclis'te geçirdiler. O zaman darbeci çeteler, kahraman asker ya da polislerdi. Bugün ise, “halkına kurşun sıkan hainler” oldular.

Bu askeri güçler, Kürt özgürlük mücadelesi karşısında yenilgiye uğrayınca ya da yürütülen kirli savaşta sonuç alamayınca, iç iktidar savaşı ve dalaşında derinleştiler. İktidarı ele geçirmek istediler. Kürt halkı ve emekçilere yönelik baskı ve katliamları, bu kez birbirlerine karşı yapmaya başladılar. Kürdistan'daki savaşın vahşeti ve sonuçları, bir kaç günlüğüne Türkiye'de de yaşanmaya başladı.

Sömürgeci faşist rejimin Kuzey Kürdistan kentlerinde yürüttüğü kirli savaş, Rojava'ya yönelik izlediği politika, siyasi gerilim ve kaotik ortam, askeri veya sivil darbe arayışları ve girişimlerine zemin yaratmıştır. Türkiye'de burjuva demokrasisi anlamında bir demokrasi zaten yoktu. Askeri darbe girişimi önlendi. Ancak Erdoğan ve AKP, Saray darbesini derinleştiriyor. OHAL, KHK ve 30 günlük gözaltı süresi koşullarında yeni yasa ve kurumlarla “devleti yeniden yapılandırma”ya çalışıyor.


Türkiye'de askeri ve sivil faşist darbelerin esas hedefi, Kürt Özgürlük hareketi, Demokratik Alevi hareketi, işçi sınıfı hareketi, kadın ve gençlik hareketidir. Devrimci ve komünist harekettir. Faşist diktatörlük, bölgede ve ülkede devrimci durum koşullarının ortaya çıkardığı devrimci dinamikler, aktörler, olanaklar ve süreçlerden korkuyor, demokratik devrimin zaferinden korkuyor. O nedenle kaotik ve gerilimli politikalarla halklara, özgürlüklere ve örgütlere saldırıyor.


Faşist rejim, OHAL yönetimi ilanıyla halklara ve ezilenlere yönelik baskı, yasak ve karşıdevrim şiddetini dayatıyor. Halklar ve ezilenler ise, özgürlük, siyasal demokrasi ve halklara eşitlik talebi ve özsavunma refleksiyle devrimci şiddeti hazırlama, örgütleme ve eyleme geçirme iradesi, eğilim ve kararlığı içindedir. Halkların birleşik direnişi, devrimci parti ve örgütlerin cepheleşmesi, Kürtler, Aleviler, kadınlar ve gençlerin yaşam alanlarında gerçekleştirecekleri özsavunma araçları ve mücadele biçimleriyle demokratik mevzilerini korumaya çalışıyorlar.


Bu mücadelenin merkezinde, illegal, silahlı devrim mücadelenin platformu Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) ve demokratik zeminde mücadele yürüten HDP-HDK yer almaktadır. Partimiz MLKP, bölgede ve ülkede faşist diktatörlüğe karşı devrim ve sosyalizm savaşımını, birleşik devrimci direnişi büyütmek için tarihsel, siyasal ve öncü rolünü oynamaya devam ediyor.


Bir kez daha görüldü ki, özgür Kürdistan ve demokratik Türkiye, demokratik halk devriminin ürünü olacaktır. Devrim, siyasal ve toplumsal bir dönüşüm için zorunludur. Demokratik halk devrimi ile faşist diktatörlük yıkılacak, siyasette ve toplumda demokrasi kültürü ve bilinci büyüyecektir.