Türk Burjuvazisi Washington Kapılarında...
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Faşist diktatörlüğün iki koldan, ayrı ayrı düzenlediği ABD çıkartması hüsranla sonuçlandı. Devlet katındaki siyasal krizin doğrudan bir ifadesi olarak sivil (hükümet) kanadın arkasından askeri kanadın da Beyaz Saray'ın kapılarını aşındırması başlı başına bir olaydır. Bu durum, Türkiye'de iktidarın hükümet ve ordu arasında bölüşülmüşlüğünü, hükümet olunabileceğini ama ordusuz iktidar olunamayacağını göstermektedir.
Ne umutlarla gidilmişti.. Dışişleri Gül vasıtasıyla hükümet, Amerikan yönetimine ‘çıkarlarınızı en iyi biz savunuruz'u anlatmaya ve arkasından ordu, en üst düzeydeki temelcisiyle ‘bu işi en iyi biz yaparız' demeye çalıştı.
Gül ve Büyükanıt'ın ABD ziyaretlerinin amacı, Irak sorunu, PKK varlığı ve Kongre gündemine alınmış olan Ermeni soykırımıyla ilgili karar tasarısıydı. Amerikan emperyalizminin sorunu ise, dünya hakimiyeti stratejisinin bir parçası olarak Ortadoğu'daki konumunu güçlendirmek için faşist diktatörlüğü yeniden konumlandırmaktı. ABD, Türkiye'yi Irak sorununa dahil etmeye, İran'a karşı olası saldırıyla ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Aynı dönemde Türkiye'ye gelen Olmert ile hükümet arasındaki görüşme de ABD ve İsrail'in Ortadoğu ve İran planlarına hizmet eden bir görüşme olmuştur.
Irak sorununda Amerikan emperyalizmi bolca nasihatte bulundu: ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü T. Casey, Irak Cumhurbaşkanı C. Talabani ve Irak Kürdistanı Yerel Kürt Yönetimi'nin Türkiye ve ABD ile PKK'ye karşı mücadelede işbirliği yaptığını söyleyerek bu Kürt liderleriyle konuşmaları gerektiği tavsiyesinde bulundu.
Gitmeden önce, ziyareti sırasında ve sonrasında yüksek perdeden konuşan Büyükanıt, "Açıkça ifade ediyorum ki Irak tarafı PKK'ya teslim edilmiştir"... "Artık ne yapıyorsanız yapın, terör örgütüne karşı gereğini yapın, yoksa biz yapacağız" diyerek kendi kendine horozlanmıştı. "Türkiye Cumhuriyeti, 1923'ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmamıştır", "Çok büyük bir oyun başlamak üzere... son aylarda ... Kürt konferansları düzenleniyor. Onların sonuç bildirilerine dikkatli baktığınız zaman o perdeyi açacak aktörlerin kim olduğunu da anlarsınız" sözleriyle bir taraftan ABD'ye, ‘bu sorunu çözün, aksi taktirde bildiğimizi yaparız, gerekirse Rusya ile ortak hareket ederiz' tehdidini savururken, diğer taraftan da Türkiye'nin kurtarıcısının ordu olduğu mesajını vermeye çalışmıştır. Zira Putin'in Münih konuşmasının Genelkurmay sitesinde yer alması boşuna değildi. Anlaşılan o ki, Büyükanıt'ın son uyarısı faşist diktatörlüğün yeni "kırmızı çizgisi" olmuştur. Ordunun yeni bir "kırmızı çizgisi" de Barzani ve Talabani'yi kast ederek "Ben asker olarak nesini görüşeceğim. Irak'taki liderlerle kim görüşürse görüşsün, ben görüşmem" olmuştur.
Bu aynı zamanda hükümete karşı da bir tehdittir. Görüşürsün-görüşmezsin krizi MGK toplantısına havale edilmiş ve MGK'nun 23 Şubat'taki toplantısında generallerin görüşmeme tehdidi geri alınmış, Güneydeki Kürt yöneticilerle konuşulabileceği sonucuna varılmış ve böylece Amerikan tavsiyelerine uyulacağı açıklanmıştır.
Amerikan emperyalizminin faşist diktatörlükten ne istediği belli: ‘PKK'yi tasfiye edebilirim, ama Güneyde oluşmakta olan Kürt devleti hakkında ve Kerkük konusunda ileri-geri konuşma, Kürt yöneticilerle konuş, bu yönetimi tanı. İran'a karşı yanımızda yer al. Yeni bir tezkere olayıyla karşı karşıya kalmayalım. Ancak bunları yaptığında PKK'nin tasfiyesini düşünürüm' demektedir. Büyükanıt'ın "İran füzelerinin Türkiye'yi tehdit ettiği" açıklaması ancak bu bağlamda bir anlam kazanmaktadır.
Amerikan emperyalizmi, faşist diktatörlüğü kendi çıkarlarına tam anlamıyla koşabilmek için birtakım göstermelik adımlar atacaktır. Şimdiye kadar yaptığı gibi, ‘PKK'nin tasfiyesi için elimizden geleni yapıyoruz' diyecek ve bu doğrultuda bazı adımlar da atacaktır. Nitekim, Gül ABD'de iken Fransa'da bazı tutuklamaların olması bunun açık bir ifadesidir. Her halükarda faşist diktatörlüğün Irak'a girme tehdidini bertaraf etmek için bu türden adımlar atacaktır.
Büyükanıt'ın Washington ve Olmert'in de Ankara ziyaretlerinde İran, ortak bir gündemdi. ABD'nin İran'a olası bir saldırısı açık ki, ABD-İsrail ortaklığıyla gerçekleşecektir. Amerikan emperyalizmi bu saldırı için Türkiye'yi yedeklemeye, çıkarlarının gerekli kıldığı gibi kullanmaya çalışmaktadır. Açık ki, bu konu Washington'da ve Ankara'da konuşulmuştur.
Sonuç itibariyle, ziyaretlerden sonraki günlerdeki gelişmelerin de gösterdiği gibi faşist diktatörlük Washington kapılarında umduğunu bulamamış, bir demet nasihatle geri dönmüştür.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Türk Burjuvazisi Washington Kapılarında...
fc Share on Twitter
 

Faşist diktatörlüğün iki koldan, ayrı ayrı düzenlediği ABD çıkartması hüsranla sonuçlandı. Devlet katındaki siyasal krizin doğrudan bir ifadesi olarak sivil (hükümet) kanadın arkasından askeri kanadın da Beyaz Saray'ın kapılarını aşındırması başlı başına bir olaydır. Bu durum, Türkiye'de iktidarın hükümet ve ordu arasında bölüşülmüşlüğünü, hükümet olunabileceğini ama ordusuz iktidar olunamayacağını göstermektedir.
Ne umutlarla gidilmişti.. Dışişleri Gül vasıtasıyla hükümet, Amerikan yönetimine ‘çıkarlarınızı en iyi biz savunuruz'u anlatmaya ve arkasından ordu, en üst düzeydeki temelcisiyle ‘bu işi en iyi biz yaparız' demeye çalıştı.
Gül ve Büyükanıt'ın ABD ziyaretlerinin amacı, Irak sorunu, PKK varlığı ve Kongre gündemine alınmış olan Ermeni soykırımıyla ilgili karar tasarısıydı. Amerikan emperyalizminin sorunu ise, dünya hakimiyeti stratejisinin bir parçası olarak Ortadoğu'daki konumunu güçlendirmek için faşist diktatörlüğü yeniden konumlandırmaktı. ABD, Türkiye'yi Irak sorununa dahil etmeye, İran'a karşı olası saldırıyla ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Aynı dönemde Türkiye'ye gelen Olmert ile hükümet arasındaki görüşme de ABD ve İsrail'in Ortadoğu ve İran planlarına hizmet eden bir görüşme olmuştur.
Irak sorununda Amerikan emperyalizmi bolca nasihatte bulundu: ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü T. Casey, Irak Cumhurbaşkanı C. Talabani ve Irak Kürdistanı Yerel Kürt Yönetimi'nin Türkiye ve ABD ile PKK'ye karşı mücadelede işbirliği yaptığını söyleyerek bu Kürt liderleriyle konuşmaları gerektiği tavsiyesinde bulundu.
Gitmeden önce, ziyareti sırasında ve sonrasında yüksek perdeden konuşan Büyükanıt, "Açıkça ifade ediyorum ki Irak tarafı PKK'ya teslim edilmiştir"... "Artık ne yapıyorsanız yapın, terör örgütüne karşı gereğini yapın, yoksa biz yapacağız" diyerek kendi kendine horozlanmıştı. "Türkiye Cumhuriyeti, 1923'ten bu yana bu kadar büyük risk, tehdit ve sıkıntılarla karşı karşıya kalmamıştır", "Çok büyük bir oyun başlamak üzere... son aylarda ... Kürt konferansları düzenleniyor. Onların sonuç bildirilerine dikkatli baktığınız zaman o perdeyi açacak aktörlerin kim olduğunu da anlarsınız" sözleriyle bir taraftan ABD'ye, ‘bu sorunu çözün, aksi taktirde bildiğimizi yaparız, gerekirse Rusya ile ortak hareket ederiz' tehdidini savururken, diğer taraftan da Türkiye'nin kurtarıcısının ordu olduğu mesajını vermeye çalışmıştır. Zira Putin'in Münih konuşmasının Genelkurmay sitesinde yer alması boşuna değildi. Anlaşılan o ki, Büyükanıt'ın son uyarısı faşist diktatörlüğün yeni "kırmızı çizgisi" olmuştur. Ordunun yeni bir "kırmızı çizgisi" de Barzani ve Talabani'yi kast ederek "Ben asker olarak nesini görüşeceğim. Irak'taki liderlerle kim görüşürse görüşsün, ben görüşmem" olmuştur.
Bu aynı zamanda hükümete karşı da bir tehdittir. Görüşürsün-görüşmezsin krizi MGK toplantısına havale edilmiş ve MGK'nun 23 Şubat'taki toplantısında generallerin görüşmeme tehdidi geri alınmış, Güneydeki Kürt yöneticilerle konuşulabileceği sonucuna varılmış ve böylece Amerikan tavsiyelerine uyulacağı açıklanmıştır.
Amerikan emperyalizminin faşist diktatörlükten ne istediği belli: ‘PKK'yi tasfiye edebilirim, ama Güneyde oluşmakta olan Kürt devleti hakkında ve Kerkük konusunda ileri-geri konuşma, Kürt yöneticilerle konuş, bu yönetimi tanı. İran'a karşı yanımızda yer al. Yeni bir tezkere olayıyla karşı karşıya kalmayalım. Ancak bunları yaptığında PKK'nin tasfiyesini düşünürüm' demektedir. Büyükanıt'ın "İran füzelerinin Türkiye'yi tehdit ettiği" açıklaması ancak bu bağlamda bir anlam kazanmaktadır.
Amerikan emperyalizmi, faşist diktatörlüğü kendi çıkarlarına tam anlamıyla koşabilmek için birtakım göstermelik adımlar atacaktır. Şimdiye kadar yaptığı gibi, ‘PKK'nin tasfiyesi için elimizden geleni yapıyoruz' diyecek ve bu doğrultuda bazı adımlar da atacaktır. Nitekim, Gül ABD'de iken Fransa'da bazı tutuklamaların olması bunun açık bir ifadesidir. Her halükarda faşist diktatörlüğün Irak'a girme tehdidini bertaraf etmek için bu türden adımlar atacaktır.
Büyükanıt'ın Washington ve Olmert'in de Ankara ziyaretlerinde İran, ortak bir gündemdi. ABD'nin İran'a olası bir saldırısı açık ki, ABD-İsrail ortaklığıyla gerçekleşecektir. Amerikan emperyalizmi bu saldırı için Türkiye'yi yedeklemeye, çıkarlarının gerekli kıldığı gibi kullanmaya çalışmaktadır. Açık ki, bu konu Washington'da ve Ankara'da konuşulmuştur.
Sonuç itibariyle, ziyaretlerden sonraki günlerdeki gelişmelerin de gösterdiği gibi faşist diktatörlük Washington kapılarında umduğunu bulamamış, bir demet nasihatle geri dönmüştür.