Filistin'in Kurtuluşu
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Mekke'de El Fetih ve Hamas, ulusal birlik hükümeti kurmak ve yaşanan gerginliğe son vermek için anlaştılar. Ama Amerikan emperyalizmi ve İsrail bu anlaşmanın da sonuçsuz kalması için her olanağı kullanmaktalar. Daha Ortadoğu turuna çıkmadan önce C. Rice, dayatmaları sıraladı. Amerikan emperyalizminin bütün sorunu Filistin'in İsrail'i tanımasında düğümlenmektedir. Ambargonun kaldırılması için Amerikan hükümet sözcüsü de aynı doğrultuda konuştu.
Mekke anlaşmasında, kurulması durumunda ulusal birlik hükümetinin, dolayısıyla da Hamas'ın FKÖ'nün İsrail ile yapmış olduğu anlaşmalara uyacağı yer almasına rağmen Olmert, Filistin İsrail'in varolma hakkını tanımadığı müddetçe yeni hükümetle görüşmeye hazır olmadığını açıkladı. Rice, Olmert ve Abbas arasında gerçekleştirilen üçlü görüşmeden de ilerletici bir sonuç çıkmadı. Rice'ın görüşme öncesinde yaptığı açıklamada "İsrail ile Filistin arasındaki barış süreci öyle pek hızlı sonuçlandırılacak bir süreç değildir" açıklaması, Filistin ne yaparsa yapsın dayatmaların devam edeceğini göstermektedir. El Fetih ile Hamas arasında ulusal birlik hükümeti kurma anlaşması, emperyalist güçlerin ve İsrail'in işine hiç gelmedi. Mekke'deki görüşmeler öncesinde, süresinde ve sonrasında yapılan bütün açıklamalar, istediğiniz gibi anlaşın, ama biz bildiğimizi yapacağız türündendi. Nitekim, anlaşmaya rağmen veya Filistin 2003'ten bu yana "barış süreci"nin gereklerini yerine getirmesine rağmen emperyalizm tarafından boykot edilen taraf olmaktan kurtulamamıştır.
Bilindiği gibi, emperyalist güçler boykotun kaldırılması için üç koşul öne sürmüşlerdir: a) Hamas ve Filistin hükümeti "İsrail'in var olma hakkını" tanımalıdır; b) "Terör"e son vermelidir ve c) FKÖ'nün imzaladığı anlaşmalara uymalıdır. "Terör"den bahsedilecekse bunun yegane sorumlusu İsrail ve Amerikan emperyalizmidir. Filistin kendini savunmak ve ulusal kurtuluşunu elde etmek için mücadele etmektedir. FKÖ'nün yapmış olduğu anlaşmalara uyan taraf Filistin'dir. Bu anlaşmalara uymayan taraf ise İsrail'dir.
Gerçeklerin böyle olduğu bilinmesine rağmen İsrail ve emperyalist güçler, Filistin'in İsrail'i, İsrail ve Amerikan emperyalizminin doğru bulduğu gibi tanımasını talep olarak dayatmaktalar. Mekke anlaşmasında, Hamas'ın da İsrail ile yapılan anlaşmalara uyacağını kabul etmesi yetmemektedir. Amaç oldukça açık: Filistin istediği kadar taviz verebilir, Filistinli güçler kendi aralarında anlaşabilirler, ama sonuçta bütün bunlar sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Çünkü bizim amacımız, İsrail'in var olma hakkının tanınmasıdır. Bu hak tanınmadığı müddetçe de Filistin ile İsrail arasında barış olmaz ve Filistin devleti de kurulamaz. Böylece Filistin devletinin kurtulması, Filistin halkının kabul edemeyeceği bir koşula bağlanmış oluyor.
Siyonizm'in bilinen "gizli" silahı, Filistin halkının "İsrail'in var oluş hakkını" tanımayacağından emin olmasıdır. Filistin ile İsrail arasındaki bütün "barış" görüşmelerinde bu böyle olmuştur. İsrail'in var oluş hakkının tanınması, Filistin topraklarının işgalinin, uygulanan katliamların, ülkelerinden göç etmeye zorlanan ve göç eden Filistinlilerin geri dönemeyeceklerinin, Filistin topraklarında İsrail yerleşim alanlarının kabul edilmesi anlamına gelecektir. Filistin halkı bunu kabul etse de İsrail bir bahaneyle kabul etmeyecektir. 1948'den bu yana hep böyle olmuştur. Sürekli genişlemek, büyük İsrail'i kurmak amacında olan Siyonizm amacına henüz ulaşamadığı için, Filistin'i kendini (İsrail'i) tanımasını kabul etmeyecektir. Çünkü bu durumda belli bir sınır çizilmiş olacak ve bu sınırın ötesine geçmek, başka toprakları işgal etmek anlamına gelecektir. İsrail buna yanaşmamaktadır.
Amerikan emperyalizminin ve İsrail'in körüklemesi ve Abbas'ın yönetmesiyle iç savaş eşiğine gelen Filistin'de bu tehlike şimdilik atlatıldı. Ama ulusal birlik hükümeti kurulsa da bunun uzun ömürlü olacağının ve Filistin iç güçleri bakımından beklenen barışı getireceğinin hiçbir garantisi yok. Ne Filistin-İsrail arasındaki sorunların çözümü için doğru bir yola girilmiştir ve ne de Filistinli güçler arasındaki sorunlar gerçekten çözülmüştür. Şimdi sorunlar ulusal birlik hükümeti içine taşındı ve bu hükümetin uzun ömürlü olmaması için emperyalist güçler ve İsrail Abbas ile anlaşmalı olarak ellerinden geleni yapacaklar.
İntifada, İsrail'in var oluş hakkını tanımama dilidir. İntifada, Filistin'in gerçek kurtuluşunun nasıl elde edileceğini göstermektedir. Şimdiye kadar yapılan bütün anlaşmalar, İntifadanın sonucu olmadığı için hep İsrail'in "haklı"lığıyla ve sürekli genişlemesiyle sonuçlanmıştır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Filistin'in Kurtuluşu
fc Share on Twitter
 

Mekke'de El Fetih ve Hamas, ulusal birlik hükümeti kurmak ve yaşanan gerginliğe son vermek için anlaştılar. Ama Amerikan emperyalizmi ve İsrail bu anlaşmanın da sonuçsuz kalması için her olanağı kullanmaktalar. Daha Ortadoğu turuna çıkmadan önce C. Rice, dayatmaları sıraladı. Amerikan emperyalizminin bütün sorunu Filistin'in İsrail'i tanımasında düğümlenmektedir. Ambargonun kaldırılması için Amerikan hükümet sözcüsü de aynı doğrultuda konuştu.
Mekke anlaşmasında, kurulması durumunda ulusal birlik hükümetinin, dolayısıyla da Hamas'ın FKÖ'nün İsrail ile yapmış olduğu anlaşmalara uyacağı yer almasına rağmen Olmert, Filistin İsrail'in varolma hakkını tanımadığı müddetçe yeni hükümetle görüşmeye hazır olmadığını açıkladı. Rice, Olmert ve Abbas arasında gerçekleştirilen üçlü görüşmeden de ilerletici bir sonuç çıkmadı. Rice'ın görüşme öncesinde yaptığı açıklamada "İsrail ile Filistin arasındaki barış süreci öyle pek hızlı sonuçlandırılacak bir süreç değildir" açıklaması, Filistin ne yaparsa yapsın dayatmaların devam edeceğini göstermektedir. El Fetih ile Hamas arasında ulusal birlik hükümeti kurma anlaşması, emperyalist güçlerin ve İsrail'in işine hiç gelmedi. Mekke'deki görüşmeler öncesinde, süresinde ve sonrasında yapılan bütün açıklamalar, istediğiniz gibi anlaşın, ama biz bildiğimizi yapacağız türündendi. Nitekim, anlaşmaya rağmen veya Filistin 2003'ten bu yana "barış süreci"nin gereklerini yerine getirmesine rağmen emperyalizm tarafından boykot edilen taraf olmaktan kurtulamamıştır.
Bilindiği gibi, emperyalist güçler boykotun kaldırılması için üç koşul öne sürmüşlerdir: a) Hamas ve Filistin hükümeti "İsrail'in var olma hakkını" tanımalıdır; b) "Terör"e son vermelidir ve c) FKÖ'nün imzaladığı anlaşmalara uymalıdır. "Terör"den bahsedilecekse bunun yegane sorumlusu İsrail ve Amerikan emperyalizmidir. Filistin kendini savunmak ve ulusal kurtuluşunu elde etmek için mücadele etmektedir. FKÖ'nün yapmış olduğu anlaşmalara uyan taraf Filistin'dir. Bu anlaşmalara uymayan taraf ise İsrail'dir.
Gerçeklerin böyle olduğu bilinmesine rağmen İsrail ve emperyalist güçler, Filistin'in İsrail'i, İsrail ve Amerikan emperyalizminin doğru bulduğu gibi tanımasını talep olarak dayatmaktalar. Mekke anlaşmasında, Hamas'ın da İsrail ile yapılan anlaşmalara uyacağını kabul etmesi yetmemektedir. Amaç oldukça açık: Filistin istediği kadar taviz verebilir, Filistinli güçler kendi aralarında anlaşabilirler, ama sonuçta bütün bunlar sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Çünkü bizim amacımız, İsrail'in var olma hakkının tanınmasıdır. Bu hak tanınmadığı müddetçe de Filistin ile İsrail arasında barış olmaz ve Filistin devleti de kurulamaz. Böylece Filistin devletinin kurtulması, Filistin halkının kabul edemeyeceği bir koşula bağlanmış oluyor.
Siyonizm'in bilinen "gizli" silahı, Filistin halkının "İsrail'in var oluş hakkını" tanımayacağından emin olmasıdır. Filistin ile İsrail arasındaki bütün "barış" görüşmelerinde bu böyle olmuştur. İsrail'in var oluş hakkının tanınması, Filistin topraklarının işgalinin, uygulanan katliamların, ülkelerinden göç etmeye zorlanan ve göç eden Filistinlilerin geri dönemeyeceklerinin, Filistin topraklarında İsrail yerleşim alanlarının kabul edilmesi anlamına gelecektir. Filistin halkı bunu kabul etse de İsrail bir bahaneyle kabul etmeyecektir. 1948'den bu yana hep böyle olmuştur. Sürekli genişlemek, büyük İsrail'i kurmak amacında olan Siyonizm amacına henüz ulaşamadığı için, Filistin'i kendini (İsrail'i) tanımasını kabul etmeyecektir. Çünkü bu durumda belli bir sınır çizilmiş olacak ve bu sınırın ötesine geçmek, başka toprakları işgal etmek anlamına gelecektir. İsrail buna yanaşmamaktadır.
Amerikan emperyalizminin ve İsrail'in körüklemesi ve Abbas'ın yönetmesiyle iç savaş eşiğine gelen Filistin'de bu tehlike şimdilik atlatıldı. Ama ulusal birlik hükümeti kurulsa da bunun uzun ömürlü olacağının ve Filistin iç güçleri bakımından beklenen barışı getireceğinin hiçbir garantisi yok. Ne Filistin-İsrail arasındaki sorunların çözümü için doğru bir yola girilmiştir ve ne de Filistinli güçler arasındaki sorunlar gerçekten çözülmüştür. Şimdi sorunlar ulusal birlik hükümeti içine taşındı ve bu hükümetin uzun ömürlü olmaması için emperyalist güçler ve İsrail Abbas ile anlaşmalı olarak ellerinden geleni yapacaklar.
İntifada, İsrail'in var oluş hakkını tanımama dilidir. İntifada, Filistin'in gerçek kurtuluşunun nasıl elde edileceğini göstermektedir. Şimdiye kadar yapılan bütün anlaşmalar, İntifadanın sonucu olmadığı için hep İsrail'in "haklı"lığıyla ve sürekli genişlemesiyle sonuçlanmıştır.