Rejim gerçeği ve devrimimiz*
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Sermaye, faşizm ve sömürgecilik, keskinleşen sınıfsal, ulusal ve toplumsal çelişkilere karşı kendini yeniden konumlandırıyor. Newroz'da uygulamaya sokulan ve generallerin pozisyonunu güçlendiren militarist strateji, özellikle ilerici Türk halk kitlelerinin şovenizm, sosyal-şovenizm bataklığına çekilip çürütülmesi amacı ve taktikleri bakımından dikkat çekicidir. Gerillanın ve Kürt halkımızın ulusal demokratik mücadelesine karşı örgütlenen şoven-ırkçı kitle gösterileri ile devrimcilere karşı geliştirilen linç saldırıları ve provo- kasyonlar yoluyla geniş yığınların duygu ve düşünceleri yönlendirilmeye, yeni militarist strateji kanalına akıtılmaya çalışılıyor'

Sermayenin Genelkurmay Başkanı "topyekün mücadele" çağrısı yaparak, aylar önce uygulamaya sokulan yeni stratejinin hangi temeller üzerinde yükseltilmek istendiğini ortaya koydu. ' Kitlelere, ev sahiplerine, apartman-site yöneticilerine, komşulara yapılan çağrılar, Mercan katliamı, ' Faşist devlet terörü, sivil faşist çetelerin harekete geçirilmesi, kontrgerillanın değişik tipte saldırı ve provokasyonları ise "topyekün saldırının" klasik askeri unsurları'

Faşizm ve sömürgeciliğin topyekün saldırı planı, Kürt ulusal kitle hareketinin nasıl söndürüleceği-bastırılacağı, yönetememe krizinin nasıl aşılacağı sorununda çatlar, ağız ve irade birliği sağlayamazken; komünist, devrimci ve ulusal demokratik parti ve örgütleri gözden düşürmek, bölüp parçalamak, ezip dağıtmak; proletarya ve ezilenlerin mücadele azmi ve gücünü kırmak konusundaki irade birliği sürecektir.

Yeni dönemde en önemli tehlike faşist generaller cephesinin, işsizlik, yoksulluk, konut meselesi ve ağır vergiler gibi sorunların cenderesinde bunalmış, geleceğe dair umut yeşertemeyen Türk işçi ve emekçilerinin öfkesinin ve giderek şiddetinin, tepkisinin "sözde vatandaşlar"a, "bölücüler"e, "teröristler"e yöneltilmesi faaliyetleridir.

Onlar, bugün uluslararası koşulların, artırmak-yaymak istedikleri faşist devlet terörünü ve yeni faşist yasakları meşrulaştıracağı düşüncesindeler. ABD ve AB emperyalistlerinin "teröre karşı sert tedbirler" şemsiyesi altında, kendi planlarını daha rahat uygulayabilecekleri bir fırsatla karşı karşıya olduklarını düşünüyor ve bunu kaçırmak istemiyorlar. ABD'yle ilişkilerini düzelttiler' AB'ye karşı keskin laflar etmeyecekleri, meseleye ABD perspektifiyle yaklaşacakları anlaşılıyor. Ki bugün, bir bütün olarak egemenler cephesinde AB'ye giriş on yılın sonundaki bir iş olarak görülüyor. Bu, generalleri rahatlatan bir durum. "Demokratik atılım başarıldı, sıra ekonomik atılımda" diyen TÜSİAD cephesi için de, atılan adımlar geri alınmadıkça önemli bir sorun yok demektir.

Bütün bunlardan sonra, yeni faşist saldırının "güncel-dönemsel" hedeflerini şöyle tarif edebiliriz:

1) Tüm yasal Kürt örgütlenmelerine, aydın ve sanatçılara, halk kitlelerine, bireysel kültürel hakları yeterli bulmayan, sömürgeci boyunduruk altında da olsa, Kürtlerin bir ulus veya halk olarak kabul edilmesini; kültürel ve demokratik haklarının kolektif çerçevede tanınmasını isteyen PKK'ye tavır aldırılması; "hemen ve koşulsuz olarak silah bırak" baskısının örgütlenmesi; PKK saflarında "kazanma umudu yok" virüsünü yayarak politik teslimiyetin geliştirilmesi, bölünmeler yaratılması.

2) İlerici Türk aydın ve sanatçılarını "bölücülüğe ve teröre" karşı olmak adına, rejime eklemlemek; ekonomik- toplumsal koşullar nedeniyle tepki içindeki Türk halk yığınlarının öfke ve enerjisini faşist diktatörlüğe yedeklemek; bunu "Türk-Kürt" saflaştırması biçiminde en geniş tabana yaymak.

3) Komünist ve devrimci parti ve örgütlere önderlikleri düzeyinde darbeler indirmek; saldırı ve kuşatma yoluyla onları içe döndürmek, iddiasızlaştırmak, ufuklarını karartmak.

4) Politik kitle ajitasyonu ve çalışmasında elde edilmiş devrimci meşruiyeti geriletmek, sınırlamak, yok etmek; faaliyet yürütenleri ve ilişkilenecek güçleri fiili, yasal cendereye almak ve moralsizliğe sürüklemek.

5) Sempatizanlardan başlayarak devrimci hareketin kitle bağlarını zayıflatmak, koparmak, saflarına taze kan akışını engellemek, savaşım ve zafer azimlerini-inançlarını kırmak.

Tüm bunlar için, komünist, devrimci ve ulusal demokratik parti ve örgütlere yönelik saldırılar dışında, devrimci ve antifaşist gösterilere, işçi ve ezilenlerin karşı koyuşa dayalı eylemlerine, devrimci-ilerici kurumlara, legal örgütlülüklere karşı faşist devlet terörü ve sivil faşist saldırılar; örgütlenecek, teşvik edilecek, yönlendirilecek şoven-ırkçı kitle gösterileri, gözaltına alınmalar, basın açıklamaları vb. sırasında "vatandaş" saldırı ve provokasyonları, aynı biçimde "polise-askere destek-alkış" şarlatanlıkları; sistematik yalana dayalı faşist psikolojik savaş gibi yöntemler kullanılacağı görülüyor'

Mesele devrimci çözümün geliştirilmesinde. Özgürlük savaşımının büyütülmesinde. Türk emekçi yurtseverliği ve ezilenlerin çıkarları temelinde, Türk halk yığınlarının ABD uşağı faşist generallere ve işbirlikçi sermaye oligarşisine tavır almaya yöneltilmesinde. Kürt ulusal kitle hareketi ile proletarya ve ezilenlerin mücadelesinin tek bir cephe haline getirilmesinde. Devrimci saflaştırma ve devrimci cepheleştirme: duyguda, düşüncede, eylemde sağlanması gereken budur.

Zor, ciddi tehlikeler ve önemli devrimci imkanlarla yüklü bir dönemin içindeyiz'

Öğrenmesini bilen, yenilik duygusuna sahip, kendi sınırlarını yıkarak ilerleyen, cüret ve feda ruhuyla donanmış bir parti, onun örgütleri ve militanları olamazsak, bu tarihsel eşikte görevlerimizin üstesinden gelemeyiz. Bu koşullarda yaşama ve gelişme yeteneğini; devrimi omuzlama inanç, cesaret ve kararlılığını kesintisizce güçlendirecek olan partimiz, sert savaşımlara, tayin edici kavgalara hazır olmak, süreci bu temelde yönlendirmek bilinci ile hareket edecektir.

Son birkaç aylık gelişmeleri, güncel politik anlamı ve yüklediği güncel siyasal görevler dışında, daha geniş bir çerçevede ele aldığımızda, görüyoruz ki, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın toplumsal maddi gerçeği ve önceki otuz yılın sınıf mücadelesi dersleri ışığında 'strateji' belgemizde ortaya konulan, "iç savaşlar serisinden geçerek ilerleyecek devrim" öngörüsü ve yine "devrimimizi bastırmak için ABD işgali olasılığı" vurgusu, bir an bile akıldan çıkarmamamız gereken temel gerçeklerdir.

İşte bu kavrayış ve bilinç nedeniyledir ki, Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimine önderlik edecek partinin güçlü bir illegal iskelete, onu çevreleyen güçlü yarı-legal ve legal örgütler ağına, bıkıp usanmak bilmeyen bir kitle faaliyetine, kitlelerle birlikte soluk alıp vermeye dayalı bir konumlanmaya; yığınların duygu ve düşüncelerini örgütleyecek, proletarya ve ezilenleri savaşım içinde eğitecek bir mücadele hattına; faşist burjuva güçler karşısında emekçi milyonların devrimci iktidar umudunu ve seçeneğini cisimleştiren bir politik-askeri pratiğe-güce ve giderek derinleşen uluslararası devrimci perspektiflere sahip olması gerektiği marksist leninist komünistler için açık bir konudur. Yürüdüğümüz ve yürüyeceğimiz yol budur.

Parti ateş altında yürüyor'

* Kısaltarak yer verdiğimiz bu yazı, Partinin Sesi'nin 47. sayısından alınmıştır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Rejim gerçeği ve devrimimiz*
fc Share on Twitter
 

Sermaye, faşizm ve sömürgecilik, keskinleşen sınıfsal, ulusal ve toplumsal çelişkilere karşı kendini yeniden konumlandırıyor. Newroz'da uygulamaya sokulan ve generallerin pozisyonunu güçlendiren militarist strateji, özellikle ilerici Türk halk kitlelerinin şovenizm, sosyal-şovenizm bataklığına çekilip çürütülmesi amacı ve taktikleri bakımından dikkat çekicidir. Gerillanın ve Kürt halkımızın ulusal demokratik mücadelesine karşı örgütlenen şoven-ırkçı kitle gösterileri ile devrimcilere karşı geliştirilen linç saldırıları ve provo- kasyonlar yoluyla geniş yığınların duygu ve düşünceleri yönlendirilmeye, yeni militarist strateji kanalına akıtılmaya çalışılıyor'

Sermayenin Genelkurmay Başkanı "topyekün mücadele" çağrısı yaparak, aylar önce uygulamaya sokulan yeni stratejinin hangi temeller üzerinde yükseltilmek istendiğini ortaya koydu. ' Kitlelere, ev sahiplerine, apartman-site yöneticilerine, komşulara yapılan çağrılar, Mercan katliamı, ' Faşist devlet terörü, sivil faşist çetelerin harekete geçirilmesi, kontrgerillanın değişik tipte saldırı ve provokasyonları ise "topyekün saldırının" klasik askeri unsurları'

Faşizm ve sömürgeciliğin topyekün saldırı planı, Kürt ulusal kitle hareketinin nasıl söndürüleceği-bastırılacağı, yönetememe krizinin nasıl aşılacağı sorununda çatlar, ağız ve irade birliği sağlayamazken; komünist, devrimci ve ulusal demokratik parti ve örgütleri gözden düşürmek, bölüp parçalamak, ezip dağıtmak; proletarya ve ezilenlerin mücadele azmi ve gücünü kırmak konusundaki irade birliği sürecektir.

Yeni dönemde en önemli tehlike faşist generaller cephesinin, işsizlik, yoksulluk, konut meselesi ve ağır vergiler gibi sorunların cenderesinde bunalmış, geleceğe dair umut yeşertemeyen Türk işçi ve emekçilerinin öfkesinin ve giderek şiddetinin, tepkisinin "sözde vatandaşlar"a, "bölücüler"e, "teröristler"e yöneltilmesi faaliyetleridir.

Onlar, bugün uluslararası koşulların, artırmak-yaymak istedikleri faşist devlet terörünü ve yeni faşist yasakları meşrulaştıracağı düşüncesindeler. ABD ve AB emperyalistlerinin "teröre karşı sert tedbirler" şemsiyesi altında, kendi planlarını daha rahat uygulayabilecekleri bir fırsatla karşı karşıya olduklarını düşünüyor ve bunu kaçırmak istemiyorlar. ABD'yle ilişkilerini düzelttiler' AB'ye karşı keskin laflar etmeyecekleri, meseleye ABD perspektifiyle yaklaşacakları anlaşılıyor. Ki bugün, bir bütün olarak egemenler cephesinde AB'ye giriş on yılın sonundaki bir iş olarak görülüyor. Bu, generalleri rahatlatan bir durum. "Demokratik atılım başarıldı, sıra ekonomik atılımda" diyen TÜSİAD cephesi için de, atılan adımlar geri alınmadıkça önemli bir sorun yok demektir.

Bütün bunlardan sonra, yeni faşist saldırının "güncel-dönemsel" hedeflerini şöyle tarif edebiliriz:

1) Tüm yasal Kürt örgütlenmelerine, aydın ve sanatçılara, halk kitlelerine, bireysel kültürel hakları yeterli bulmayan, sömürgeci boyunduruk altında da olsa, Kürtlerin bir ulus veya halk olarak kabul edilmesini; kültürel ve demokratik haklarının kolektif çerçevede tanınmasını isteyen PKK'ye tavır aldırılması; "hemen ve koşulsuz olarak silah bırak" baskısının örgütlenmesi; PKK saflarında "kazanma umudu yok" virüsünü yayarak politik teslimiyetin geliştirilmesi, bölünmeler yaratılması.

2) İlerici Türk aydın ve sanatçılarını "bölücülüğe ve teröre" karşı olmak adına, rejime eklemlemek; ekonomik- toplumsal koşullar nedeniyle tepki içindeki Türk halk yığınlarının öfke ve enerjisini faşist diktatörlüğe yedeklemek; bunu "Türk-Kürt" saflaştırması biçiminde en geniş tabana yaymak.

3) Komünist ve devrimci parti ve örgütlere önderlikleri düzeyinde darbeler indirmek; saldırı ve kuşatma yoluyla onları içe döndürmek, iddiasızlaştırmak, ufuklarını karartmak.

4) Politik kitle ajitasyonu ve çalışmasında elde edilmiş devrimci meşruiyeti geriletmek, sınırlamak, yok etmek; faaliyet yürütenleri ve ilişkilenecek güçleri fiili, yasal cendereye almak ve moralsizliğe sürüklemek.

5) Sempatizanlardan başlayarak devrimci hareketin kitle bağlarını zayıflatmak, koparmak, saflarına taze kan akışını engellemek, savaşım ve zafer azimlerini-inançlarını kırmak.

Tüm bunlar için, komünist, devrimci ve ulusal demokratik parti ve örgütlere yönelik saldırılar dışında, devrimci ve antifaşist gösterilere, işçi ve ezilenlerin karşı koyuşa dayalı eylemlerine, devrimci-ilerici kurumlara, legal örgütlülüklere karşı faşist devlet terörü ve sivil faşist saldırılar; örgütlenecek, teşvik edilecek, yönlendirilecek şoven-ırkçı kitle gösterileri, gözaltına alınmalar, basın açıklamaları vb. sırasında "vatandaş" saldırı ve provokasyonları, aynı biçimde "polise-askere destek-alkış" şarlatanlıkları; sistematik yalana dayalı faşist psikolojik savaş gibi yöntemler kullanılacağı görülüyor'

Mesele devrimci çözümün geliştirilmesinde. Özgürlük savaşımının büyütülmesinde. Türk emekçi yurtseverliği ve ezilenlerin çıkarları temelinde, Türk halk yığınlarının ABD uşağı faşist generallere ve işbirlikçi sermaye oligarşisine tavır almaya yöneltilmesinde. Kürt ulusal kitle hareketi ile proletarya ve ezilenlerin mücadelesinin tek bir cephe haline getirilmesinde. Devrimci saflaştırma ve devrimci cepheleştirme: duyguda, düşüncede, eylemde sağlanması gereken budur.

Zor, ciddi tehlikeler ve önemli devrimci imkanlarla yüklü bir dönemin içindeyiz'

Öğrenmesini bilen, yenilik duygusuna sahip, kendi sınırlarını yıkarak ilerleyen, cüret ve feda ruhuyla donanmış bir parti, onun örgütleri ve militanları olamazsak, bu tarihsel eşikte görevlerimizin üstesinden gelemeyiz. Bu koşullarda yaşama ve gelişme yeteneğini; devrimi omuzlama inanç, cesaret ve kararlılığını kesintisizce güçlendirecek olan partimiz, sert savaşımlara, tayin edici kavgalara hazır olmak, süreci bu temelde yönlendirmek bilinci ile hareket edecektir.

Son birkaç aylık gelişmeleri, güncel politik anlamı ve yüklediği güncel siyasal görevler dışında, daha geniş bir çerçevede ele aldığımızda, görüyoruz ki, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın toplumsal maddi gerçeği ve önceki otuz yılın sınıf mücadelesi dersleri ışığında 'strateji' belgemizde ortaya konulan, "iç savaşlar serisinden geçerek ilerleyecek devrim" öngörüsü ve yine "devrimimizi bastırmak için ABD işgali olasılığı" vurgusu, bir an bile akıldan çıkarmamamız gereken temel gerçeklerdir.

İşte bu kavrayış ve bilinç nedeniyledir ki, Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimine önderlik edecek partinin güçlü bir illegal iskelete, onu çevreleyen güçlü yarı-legal ve legal örgütler ağına, bıkıp usanmak bilmeyen bir kitle faaliyetine, kitlelerle birlikte soluk alıp vermeye dayalı bir konumlanmaya; yığınların duygu ve düşüncelerini örgütleyecek, proletarya ve ezilenleri savaşım içinde eğitecek bir mücadele hattına; faşist burjuva güçler karşısında emekçi milyonların devrimci iktidar umudunu ve seçeneğini cisimleştiren bir politik-askeri pratiğe-güce ve giderek derinleşen uluslararası devrimci perspektiflere sahip olması gerektiği marksist leninist komünistler için açık bir konudur. Yürüdüğümüz ve yürüyeceğimiz yol budur.

Parti ateş altında yürüyor'

* Kısaltarak yer verdiğimiz bu yazı, Partinin Sesi'nin 47. sayısından alınmıştır.