Kontrgerillayı halk yargılayacak
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Ergenekon davası, hükümet ile Genelkurmay arasında, kontrgerillanın içinde, kontrolden çıkan, kendi çıkar ve planlarını dayatmaya başlayan, payını isteyen unsurları tasfiyeye dönük uzlaşmanın bir yansımasıdır.

01 Kasım 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 75

Aylardır ülke gündeminden düşmeyen Ergenekon davası 20 Ekim'de yeni yapılan Silivri Ceza İnfaz kampusunda dava için özel olarak oluşturulan mahkeme salonunda başladı. Dava, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülüyor.
Dava kapsamında, 46'si tutuklu olmak üzere 86 kişi yargılanıyor. Sanıklar, JİTEM'den ırkçı faşist İşçi Partisi'ne, MHP'den Cumhuriyet Gazetesi'ne faşizmin değişik cephelerinden geliyor. Başlıca sanıklar arasında, kirli savaş örgütü JİTEM'in kurucularından emekli tuğgeneral Veli Küçük, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi başyazarı İlhan Selçuk ve eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Yalçın Alemdaroğlu gibi isimler yer alıyor.
İlk duruşma beklendiği üzere kimlik tespiti ile geçerken, avukatların mahkeme koşullarının yetersizliği nedeniyle duruşmanın ertelenmesi talebi ise reddedildi. Aylardır hazırlıkları yapılan ve görkemli biçimde başına sunulan davanın bir diğer çarpıcı yönü ise, gizli sanığın yan odadan ve sesi değiştirilmek suretiyle dinlenmesi ve ne sanıkların, ne sanık avukatlarının da bu durumu denetleme koşullarının olmaması dahil olmak üzere, çeşitli anti-demokratik uygulamaların da ilerde esasen devrimci örgütlere yönelik kullanılmak üzere Ergenekon davasının gürültüsüyle uygulamaya sokulması. Davaya, İnsan Hakları Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği, DTP'li milletvekilleri, Diyarbakır Barosu ile, DTP'li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, JİTEM tarafından "faili meçhul" cinayetle katledilen Kürt aydını Musa Anter'in oğlu Dicle Anter, aynı yöntemle katledilen Kürt işadamı Savaş Buldan'ın eşi Pervin Buldan, gözaltında kaybedilen Kürt yurtseverleri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in yakınları Yakup Tanış ve Ata Deniz davaya müdahil olma başvuruşunda bulundular. Başvurular reddedildi.
Mahkeme, burjuva medyanın akınına ve günler süren hazırlıklarına sahne olurken, mahkeme önünde bir yanda Ergenekon sanıklarıyla dayanışmak amacıyla İP'çi, kızılelmacı faşistler, diğer yanda ise Ergenekon katillerinden ve devletten hesap soran devrimci, demokrat ve yurtsever güçler yerini aldı.
DTP'li milletvekilleri, İHD, ESP, DTP, SDP, EHP, EKD, YAKAY-DER, SGD, aydınlar ve sanatçılar, Ergenekon şahsında kontrgerilla devletini teshir etmek ve kayıpların, faili meçhullerin sorumlularının bulunması talebini yükseltmek için Silivri kampusu önündeydiler. ESP'nin kitlesel katılımıyla dikkat çektiği basın açıklamasında, kontrgerillacıların dağıtılması talebi dile getirildi, kontrgerilla örgütü Ergenekon'dan asıl hesabı halkın soracağı vurgulandı ve davayı takip etme çağrısı yapıldı. Basın açıklamasına Gazi katliamı tanığı Mehmet Güneysel, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın ablası Hüsniye Ocak Acar, gözaltında katledilen Limter-İş Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter'in eşi Ayşe Yumli Yeter, 12 Eylül'de cezaevinde katledilen İrfan Çelik'in eşi Mukaddes Çelik ile Musa Anter, Savaş Buldan, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in yakınları da katıldı.
Ergenekon duruşmalarının ilk oturumunda da bir kez daha açığa çıkan gerçek, Ergenekon davasının burjuva basında yansıtıldığının aksine darbecilerin, kontrgerillacıların üzerine gitmekten fersah fersah uzak olduğu oldu. Göstermelik, hükümetin imajını kuvvetlendirmeye yönelik bu dava yoluyla, kontrgerillanın devletin denetiminden çıkmış kesimleri hizaya sokulmaya, kitlelere bu suçların hesabinin sorulduğu izlenimi verilirken, kirli savaşın, Silivri'de sanık sandalyesinde değil, makam koltuklarında oturan baş sorumluları aklanmaya çalışılıyor. Kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiği, JİTEM'in eliyle yapıldığı açıkça bilinen sayısız kitle katliamının, siyasi cinayetin iddianamede yer almaması, davanın gündemine bile girmemesi bunu çok açık kanıtlıyor. Üstelik, kirli savaş, kaybetme, işkence, kitle katliamı gibi kontrgerilla suçlarının tek bir mağduru bile davaya müdahil olamadı, talepleri reddedildi.
Duruşmada, sanıkların, bütünlüklü bir savunmadan çok, birbirlerinden ayrı ayrı, yer yer çelişen ve çatışan bağımsız ifadeleri ve konuşmaları da, Ergenekon adında tek bir iradenin üst düzey yönetici ve militanlarından ziyade, bir bütün kontrgerilla örgütü olarak örgütlenmiş devletin, şu veya bu düzeyde taşeronluğunu yapan, İP'ten Cumhuriyet gazetesine, rektörlerden generallere değişik kesimlerden oluştuğunu gösteriyordu.
Ergenekon davası, hükümet ile Genelkurmay arasında, kontrgerillanın içinde, kontrolden çıkan, kendi çıkar ve planlarını dayatmaya başlayan, payını isteyen unsurları tasfiyeye dönük uzlaşmanın bir yansımasıdır. Ergenekon ismiyle simgeleşen kontrgerilla, devletin bir parçası değil, kendisidir. Faşizmin kontrgerilla aygıtını, faşizmin mahkemeleri değil, ancak işçi sınıfı ve emekçiler yargılayabilir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Kontrgerillayı halk yargılayacak
fc Share on Twitter
 

Ergenekon davası, hükümet ile Genelkurmay arasında, kontrgerillanın içinde, kontrolden çıkan, kendi çıkar ve planlarını dayatmaya başlayan, payını isteyen unsurları tasfiyeye dönük uzlaşmanın bir yansımasıdır.

01 Kasım 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 75

Aylardır ülke gündeminden düşmeyen Ergenekon davası 20 Ekim'de yeni yapılan Silivri Ceza İnfaz kampusunda dava için özel olarak oluşturulan mahkeme salonunda başladı. Dava, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülüyor.
Dava kapsamında, 46'si tutuklu olmak üzere 86 kişi yargılanıyor. Sanıklar, JİTEM'den ırkçı faşist İşçi Partisi'ne, MHP'den Cumhuriyet Gazetesi'ne faşizmin değişik cephelerinden geliyor. Başlıca sanıklar arasında, kirli savaş örgütü JİTEM'in kurucularından emekli tuğgeneral Veli Küçük, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi başyazarı İlhan Selçuk ve eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Yalçın Alemdaroğlu gibi isimler yer alıyor.
İlk duruşma beklendiği üzere kimlik tespiti ile geçerken, avukatların mahkeme koşullarının yetersizliği nedeniyle duruşmanın ertelenmesi talebi ise reddedildi. Aylardır hazırlıkları yapılan ve görkemli biçimde başına sunulan davanın bir diğer çarpıcı yönü ise, gizli sanığın yan odadan ve sesi değiştirilmek suretiyle dinlenmesi ve ne sanıkların, ne sanık avukatlarının da bu durumu denetleme koşullarının olmaması dahil olmak üzere, çeşitli anti-demokratik uygulamaların da ilerde esasen devrimci örgütlere yönelik kullanılmak üzere Ergenekon davasının gürültüsüyle uygulamaya sokulması. Davaya, İnsan Hakları Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği, DTP'li milletvekilleri, Diyarbakır Barosu ile, DTP'li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, JİTEM tarafından "faili meçhul" cinayetle katledilen Kürt aydını Musa Anter'in oğlu Dicle Anter, aynı yöntemle katledilen Kürt işadamı Savaş Buldan'ın eşi Pervin Buldan, gözaltında kaybedilen Kürt yurtseverleri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in yakınları Yakup Tanış ve Ata Deniz davaya müdahil olma başvuruşunda bulundular. Başvurular reddedildi.
Mahkeme, burjuva medyanın akınına ve günler süren hazırlıklarına sahne olurken, mahkeme önünde bir yanda Ergenekon sanıklarıyla dayanışmak amacıyla İP'çi, kızılelmacı faşistler, diğer yanda ise Ergenekon katillerinden ve devletten hesap soran devrimci, demokrat ve yurtsever güçler yerini aldı.
DTP'li milletvekilleri, İHD, ESP, DTP, SDP, EHP, EKD, YAKAY-DER, SGD, aydınlar ve sanatçılar, Ergenekon şahsında kontrgerilla devletini teshir etmek ve kayıpların, faili meçhullerin sorumlularının bulunması talebini yükseltmek için Silivri kampusu önündeydiler. ESP'nin kitlesel katılımıyla dikkat çektiği basın açıklamasında, kontrgerillacıların dağıtılması talebi dile getirildi, kontrgerilla örgütü Ergenekon'dan asıl hesabı halkın soracağı vurgulandı ve davayı takip etme çağrısı yapıldı. Basın açıklamasına Gazi katliamı tanığı Mehmet Güneysel, gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın ablası Hüsniye Ocak Acar, gözaltında katledilen Limter-İş Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter'in eşi Ayşe Yumli Yeter, 12 Eylül'de cezaevinde katledilen İrfan Çelik'in eşi Mukaddes Çelik ile Musa Anter, Savaş Buldan, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz'in yakınları da katıldı.
Ergenekon duruşmalarının ilk oturumunda da bir kez daha açığa çıkan gerçek, Ergenekon davasının burjuva basında yansıtıldığının aksine darbecilerin, kontrgerillacıların üzerine gitmekten fersah fersah uzak olduğu oldu. Göstermelik, hükümetin imajını kuvvetlendirmeye yönelik bu dava yoluyla, kontrgerillanın devletin denetiminden çıkmış kesimleri hizaya sokulmaya, kitlelere bu suçların hesabinin sorulduğu izlenimi verilirken, kirli savaşın, Silivri'de sanık sandalyesinde değil, makam koltuklarında oturan baş sorumluları aklanmaya çalışılıyor. Kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiği, JİTEM'in eliyle yapıldığı açıkça bilinen sayısız kitle katliamının, siyasi cinayetin iddianamede yer almaması, davanın gündemine bile girmemesi bunu çok açık kanıtlıyor. Üstelik, kirli savaş, kaybetme, işkence, kitle katliamı gibi kontrgerilla suçlarının tek bir mağduru bile davaya müdahil olamadı, talepleri reddedildi.
Duruşmada, sanıkların, bütünlüklü bir savunmadan çok, birbirlerinden ayrı ayrı, yer yer çelişen ve çatışan bağımsız ifadeleri ve konuşmaları da, Ergenekon adında tek bir iradenin üst düzey yönetici ve militanlarından ziyade, bir bütün kontrgerilla örgütü olarak örgütlenmiş devletin, şu veya bu düzeyde taşeronluğunu yapan, İP'ten Cumhuriyet gazetesine, rektörlerden generallere değişik kesimlerden oluştuğunu gösteriyordu.
Ergenekon davası, hükümet ile Genelkurmay arasında, kontrgerillanın içinde, kontrolden çıkan, kendi çıkar ve planlarını dayatmaya başlayan, payını isteyen unsurları tasfiyeye dönük uzlaşmanın bir yansımasıdır. Ergenekon ismiyle simgeleşen kontrgerilla, devletin bir parçası değil, kendisidir. Faşizmin kontrgerilla aygıtını, faşizmin mahkemeleri değil, ancak işçi sınıfı ve emekçiler yargılayabilir.