Krizin faturasını ödemeyeceğiz!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Kriz koşulları, son derece önemli devrimci olanakları da bağrında barındırıyor. Emek-sermaye çelişkisini keskinleştirirken, kapitalizmi sorgulatıyor, sosyalizm propagandası için elverişli koşullar doğuruyor.  

 01 Aralık 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 76

ABD'de konut kredilerinin geri dönmeyişiyle patlak veren ve hızla dünyaya yayılan mali kriz, neoliberal politikaların iflası anlamına geliyordu. Ardından kriz reel üretime de yansıdı ve kapitalist dünya yeni bir ekonomik krize girdi. 1929-33 bunalımıyla karşılaştırılabilecek çaptaki bu ekonomik kriz, burjuvazinin "neoliberalizm" argümanlarını burjuva ekonomistler cephesinde bile tartışmaya açtı. Emperyalist ve kapitalist devletler ekonomiye "devlet müdahalesini" devreye sokarak batan tekelleri işçi ve emekçilerden soyduklarıyla kurtarmaya giriştiler. Dünya burjuvazisi, krizin faturasını zamlarla, işten atmalarla, ekonomik kemer sıkma paketleriyle işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yüklemeye, işçi ve emekçilerden çalıp sermayeye aktarmaya ve krizden bu biçimde kurtulmaya çalışıyorlar. Kapitalizmin krizi işçi ve ezilenlere açlık, yoksulluk, işsizlik ve sefalet getiriyor.
İşbirlikçi Türk burjuvazisi de ekonomik krizin etki alanına girmiş durumda. İşbirlikçi AKP hükümeti, krizin Türkiye'yi etkilemeyeceği iddialarıyla tartışmaları geçiştirmeye çalışsa da çoktan ekonomik kriz paketlerini ardı ardına dizdi. Ekonomik Sosyal Konseyi devreye sokarak paketlerini açıklamaya başladı. Bütçeden 7.1 milyar dolar ilk elden sermayenin hizmetine sunuldu. IMF ile 20. stand-by için anlaştı. En temel tüketim maddelerine yüksek oranda zamlar yapıldı. Son iki ay içinde yapılan zamlarla, 2008 yılı başından bu yana doğal gaz zammı yüzde 82, elektrik zammı yüzde 52'yi bulurken, aynı dönemde işçi ve emekçi memur maaşlarına yüzde 4 ile 6 arası sefalet zammı reva görüldü. Buna vergi artırımı eklendi. Bir çok kentte toplu taşıma ücretlerine zam yapıldı. İşsizlik sigortası ve kıdem tazminatının kaldırılması kriz bahanesiyle yeniden gündeme geldi.
İşten atmalarda hızlı bir artış yaşanıyor. Tekstil sektöründe son bir yılda en az 500 fabrika ve atölye kapatılırken, sadece son bir ay içinde yaklaşık 5000 işçi işini kaybetti. Gemi inşa, metal ve tekstil en çok işçi kıyımının yaşandığı sektörler durumunda. 40 bin işçinin çalıştığı Tuzla tersane havzasında son süreçte en az bin beş yüz işçi işten çıkarıldı. Bir numaralı krom üreticisi Elazığ Eti-Krom 68 işçi çıkardı. Metal ve seramik sektörlerinde yüzlerce işçi işini kaybetti. Ücretsiz izne çıkarmalar yaygınlaşıyor.
Devrimci ve ilerici güçler işçi sınıfı ve ezilenlerin birleşik eylemini örgütlemeye girişti. Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), "Krizin faturasını ödemeyeceğiz" şiarıyla emekçi semtleri başta olmak üzere zamların geri alınması talebiyle yaygın eylemler örgütlüyor. ESP'li Emekçi Memurlar ise "Zamlar geri alınsın" talebiyle iki aylık bir kampanya başlattı.
Birleşik Metal-İş, Limter-İş, Tekstil-Sen gibi dinamik sendikalar ve meslek odaları krize karşı mücadele programlarını açıkladılar. Bu programlar esasen yerel, bölgesel ve ülke çapında eylem birliği platformlarının kurulmasını, fabrika ve işyerlerinde direniş komitelerinin örgütlenmesini içeriyor. KESK ve DİSK'in 29 Kasım'da Ankara'da düzenlediği merkezi mitinge tüm illerden yüz bin işçi ve emekçi katılarak, "Krizin sorumlusu değiliz, faturasını ödemeyeceğiz!" dediler. Miting, işçi ve emekçilerin krize karşı mücadelede irade birliğini gözler önüne sermekle birlikte, konfederasyonların kriz karşısında sürekli bir eylem programından yoksunluğunu da gösteriyordu.
Çok sayıda işyeri ve fabrikada işten atmalara karşı tekil direnişler başladı. Grevlerin yanı sıra işyeri işgalleri de gerçekleşiyor. Özellikle işten atmaların dorukta olduğu metal sektöründe çok sayıda direniş baş gösterdi. Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsünde işten atılan yemekhane işçileriyle öğrenciler ortak biçimde yemekhaneyi işgal etti.
Kriz koşulları, son derece önemli devrimci olanakları da bağrında barındırıyor. Emek-sermaye çelişkisini keskinleştirirken, kapitalizmi sorgulatıyor, sosyalizm propagandası için elverişli koşullar doğuruyor. Devrimci ve komünistlerin, işçi ve emekçilerin, ezilen kesimlerin birleşik eylemini örgütleme yönünde sürece müdahalesi bugün hayati önemdedir.

 

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Krizin faturasını ödemeyeceğiz!
fc Share on Twitter
 

Kriz koşulları, son derece önemli devrimci olanakları da bağrında barındırıyor. Emek-sermaye çelişkisini keskinleştirirken, kapitalizmi sorgulatıyor, sosyalizm propagandası için elverişli koşullar doğuruyor.  

 01 Aralık 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 76

ABD'de konut kredilerinin geri dönmeyişiyle patlak veren ve hızla dünyaya yayılan mali kriz, neoliberal politikaların iflası anlamına geliyordu. Ardından kriz reel üretime de yansıdı ve kapitalist dünya yeni bir ekonomik krize girdi. 1929-33 bunalımıyla karşılaştırılabilecek çaptaki bu ekonomik kriz, burjuvazinin "neoliberalizm" argümanlarını burjuva ekonomistler cephesinde bile tartışmaya açtı. Emperyalist ve kapitalist devletler ekonomiye "devlet müdahalesini" devreye sokarak batan tekelleri işçi ve emekçilerden soyduklarıyla kurtarmaya giriştiler. Dünya burjuvazisi, krizin faturasını zamlarla, işten atmalarla, ekonomik kemer sıkma paketleriyle işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yüklemeye, işçi ve emekçilerden çalıp sermayeye aktarmaya ve krizden bu biçimde kurtulmaya çalışıyorlar. Kapitalizmin krizi işçi ve ezilenlere açlık, yoksulluk, işsizlik ve sefalet getiriyor.
İşbirlikçi Türk burjuvazisi de ekonomik krizin etki alanına girmiş durumda. İşbirlikçi AKP hükümeti, krizin Türkiye'yi etkilemeyeceği iddialarıyla tartışmaları geçiştirmeye çalışsa da çoktan ekonomik kriz paketlerini ardı ardına dizdi. Ekonomik Sosyal Konseyi devreye sokarak paketlerini açıklamaya başladı. Bütçeden 7.1 milyar dolar ilk elden sermayenin hizmetine sunuldu. IMF ile 20. stand-by için anlaştı. En temel tüketim maddelerine yüksek oranda zamlar yapıldı. Son iki ay içinde yapılan zamlarla, 2008 yılı başından bu yana doğal gaz zammı yüzde 82, elektrik zammı yüzde 52'yi bulurken, aynı dönemde işçi ve emekçi memur maaşlarına yüzde 4 ile 6 arası sefalet zammı reva görüldü. Buna vergi artırımı eklendi. Bir çok kentte toplu taşıma ücretlerine zam yapıldı. İşsizlik sigortası ve kıdem tazminatının kaldırılması kriz bahanesiyle yeniden gündeme geldi.
İşten atmalarda hızlı bir artış yaşanıyor. Tekstil sektöründe son bir yılda en az 500 fabrika ve atölye kapatılırken, sadece son bir ay içinde yaklaşık 5000 işçi işini kaybetti. Gemi inşa, metal ve tekstil en çok işçi kıyımının yaşandığı sektörler durumunda. 40 bin işçinin çalıştığı Tuzla tersane havzasında son süreçte en az bin beş yüz işçi işten çıkarıldı. Bir numaralı krom üreticisi Elazığ Eti-Krom 68 işçi çıkardı. Metal ve seramik sektörlerinde yüzlerce işçi işini kaybetti. Ücretsiz izne çıkarmalar yaygınlaşıyor.
Devrimci ve ilerici güçler işçi sınıfı ve ezilenlerin birleşik eylemini örgütlemeye girişti. Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), "Krizin faturasını ödemeyeceğiz" şiarıyla emekçi semtleri başta olmak üzere zamların geri alınması talebiyle yaygın eylemler örgütlüyor. ESP'li Emekçi Memurlar ise "Zamlar geri alınsın" talebiyle iki aylık bir kampanya başlattı.
Birleşik Metal-İş, Limter-İş, Tekstil-Sen gibi dinamik sendikalar ve meslek odaları krize karşı mücadele programlarını açıkladılar. Bu programlar esasen yerel, bölgesel ve ülke çapında eylem birliği platformlarının kurulmasını, fabrika ve işyerlerinde direniş komitelerinin örgütlenmesini içeriyor. KESK ve DİSK'in 29 Kasım'da Ankara'da düzenlediği merkezi mitinge tüm illerden yüz bin işçi ve emekçi katılarak, "Krizin sorumlusu değiliz, faturasını ödemeyeceğiz!" dediler. Miting, işçi ve emekçilerin krize karşı mücadelede irade birliğini gözler önüne sermekle birlikte, konfederasyonların kriz karşısında sürekli bir eylem programından yoksunluğunu da gösteriyordu.
Çok sayıda işyeri ve fabrikada işten atmalara karşı tekil direnişler başladı. Grevlerin yanı sıra işyeri işgalleri de gerçekleşiyor. Özellikle işten atmaların dorukta olduğu metal sektöründe çok sayıda direniş baş gösterdi. Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsünde işten atılan yemekhane işçileriyle öğrenciler ortak biçimde yemekhaneyi işgal etti.
Kriz koşulları, son derece önemli devrimci olanakları da bağrında barındırıyor. Emek-sermaye çelişkisini keskinleştirirken, kapitalizmi sorgulatıyor, sosyalizm propagandası için elverişli koşullar doğuruyor. Devrimci ve komünistlerin, işçi ve emekçilerin, ezilen kesimlerin birleşik eylemini örgütleme yönünde sürece müdahalesi bugün hayati önemdedir.