OBAMA: Barış nidaları ile savaşa!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Türk Burjuva devleti ise Obama'nın başbakanları Erdoğan'ın koluna girmesini nimet sayarak Obama'nın ne kadar sıcak olduğu ve kendisini sevdiğini pohpohlayarak Türkiye halklarının gözlerini boyamayı kutsal görev bildiler. 

01 Mayis 2009 /Enternasyonal Bülten/ Sayı: 81 

 

ABD Başkanı Barak Hüseyin Obama çıktığı Avrupa turunun ardından soluğu Türkiye'de aldı. ABD medyası tarafından çok önceden "Barış adına Müslüman bir ülkeden İslam alemine seslenecek" diye duyurulan ziyaret, özellikle Ortadoğu'da Obama tarzı yeni tipte saldırganlığın ilanına dönüştü.Buna göre ‘herkesle diyalog kurabilir' diye lanse edilen Obama ve ekibi "Barış nidaları ile savaşa devam" dedi. ABD'nin eski Başkanı Bush'tan farklı olması gerektiğini bilen Obama ABD emperyalizminin Neronluğuna halel getirmeden ‘Irak'ta son, Afganistan ve Pakistan'da devam" dedi.
Türk burjuva devletinin meclisinde konuşan Obama, Türkiye'den bölgeye ve Türk burjuva devletine yeni dönem direktiflerini sıraladı. İran'a yönelik ABD emperyalizminin tehditlerini yineledi. Suriye-İsrail "barış" görüşmelerine ilişkin Türkiye'nin rolüne değinerek Suriye'ye yakın zamanda safını yeniden gözden geçir mesajını iletti. Başkan olmadan önce ilk olarak gidip kutsadığı Siyonist İsrail devletine ise "iki devletli" sömürgeci çözüm ABD emperyalizminin üzerinde uzun zamandır çalıştığı bir çözümdür, yeni hükümet seçimden önce söylediklerini unutsun dedi.
Obama'nın direktiflerine İran dini lideri aracılığı ile sert cevap verirken; Ahmedinejat'ı sessiz bırakarak teslimiyetçi uzlaşma kapısını aralık bıraktı. Suriye yönetimi ise yıllardır umup da bulamadığı açılma imkanı adına "olur mu olur" diyerek ılımlı mesajlar verdi.
Türk Burjuva devleti ise Obama'nın başbakanları Erdoğan'ın koluna girmesini nimet sayarak Obama'nın ne kadar sıcak olduğu ve kendisini sevdiğini pohpohlayarak Türkiye halklarının gözlerini boyamayı kutsal görev bildiler. Türk sömürgeci ordusu ise "fırsat bu fırsattır" diyerek; "biz demiştik Mart tezkeresi geçmeliydi" dedi ve ABD hizmetkarlığını Obama Türkiye'deyken bir kez daha tescilledi.
Buna bağlı olarak da Türk burjuva devleti secde yaparak bekledikleri Obama'ya "emret" dedi. Obama ise sıraladı: Kürtlerin eğitim haklarını geliştirin, "terörist" PKK'yi Irak'ta bize bırakın. Azerbaycan'a rağmen Ermeni sınırını açın, Kafkaslarda Rusya'ya karşı elimizi güçlendirin. Irak'tan çekilirken topraklarınızı kullandırın. Buna bağlı olarak Irak'tan çekilmeden kuracağımız bir denge durumuna katkı sağlayın biz çekilince orada rol alın. Afganistan'da ise muharip güç olarak bizim için görev yapın... Obama tüm bu emirleri verirken de işbirlikçilerinin elini içeride güçlendirmek adına "Ermeni soykırımını'da artık abartmayın bakın bizde Kızılderililere yapmıştık" sözde itirafı ile "bizim isteklerimiz karşısında kırmızı çizgilere son" dedi.
Ortadoğu'da ciddi değişikliklere gitmek isteyen Obama bunlarla da kalmadı, bölgede tam söz dinleyen jandarmalık rolü için Türk devletinin pozisyonunu yeniden belirledi. Buna göre Clinton'dan kalma ve Bush'la devam eden ve Türk devletinin kendini dev aynasında görmesini sağlayan stratejik ortaklığı son buldu. Yerine önemli bir şeymiş gibi gözükse de daha çok daha haddini bilen ve sınırsız itaat isteyen model ittifak geldi. Bunun üzerine işbirlikçi AKP hükümeti Ermeni meselesi üzerinden kolları sıvarken, muhalefet ise Azerbaycan Dağlık Karabağ "milli meselesi" üzerinden yaygara kopartmakta. Obama direktiflerle geldiği Türkiye ziyaretini de nihayetinde Irak'ta sonlandırarak Türk işbirlikçileri ile yaptığı kirli pazarlığı ABD'nin Irak'taki katil komutanlarına iletip ülkesine döndü.
Obama'nın Türkiye'ye gelişi, komünist, devrimci ve antiemperyalist güçler tarafından protestolarla karşılandı. Daha çok İstanbul merkezli yapılan protestolarda "Obama senin de ellerinin kanlıdır, ülkemizden defol" denilerek, Obama maskesinin de ABD emperyalizminin kanlı yüzünü örtemeyeceği belirtildi.

DTP'ye Saldırılar, Kürt Sorunu ve Ortadoğu
Türk sömürgeci devleti, Kürt halkına karşı yıllardır sürdürdüğü imha ve inkar politikasında bir başarı sağlayamayınca ve böylece Kürt sorununu çözemeyince, Obama önderliğindeki efendisi ABD tarafından kulakları bir kez daha çekildi. Obama özetle, Türk devletinin Ortadoğu ve Kafkaslarda kendisine daha iyi hizmet edebilmesi için, iç istikrarını sağlaması amacıyla Güney Kürtleri ile işbirliğini geliştirerek PKK'yi tasfiye etmesi ve Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirmesi gerektiğini emretmişti. Zira Ortadoğu'ya vermek istediği yeni dizaynda ve Kafkasları yeniden paylaşma hesaplarında bölgedeki müttefiklerini yan yana görmek istemektedir. Bu konuda adım atılmasını sağladı. Türk devleti, Azerbaycan ile ilişkilerini zayıflatmayı bile göze alarak, Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek için adımlar attı. Obama, bunun karşılığında Ermeni Soykırımı'nın yıldönümü olan 24 Nisan'da, soykırım kavramı yerine "büyük felaket" kavramını kullanarak Türk devletinin sırtını sıvazladı.
Obama, Kürt sorununda ise, Türk devletini Güney Kürtleri ile bir araya getirerek, hem Güney'deki Kürt yönetimini resmi olarak tanımasını, hem de Kürtlere yönelik yeni tasfiyeci planını hayata geçirmek için görüşmeler yapmasını sağladı. Bu planın merkezinde, gerillayı tasfiye etmek, Kürt sorununda ABD ve Türk devletine bağımlı bir yolda ilerlemek durmaktadır. Obama'nın DTP lideri Ahmet Türk ile yaptığı kısa görüşme ise, bu konuda bir mesajı ifade etmektedir. Mesajını almış olan Türk devletinin ordu kanadı ise, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un geçen yıllara nazaran daha "sakin" olarak yaptığı "Yıllık Değerlendirme Konuşması"nda yeni bir Türklük tanımına girişerek, bunun tartışmasız üst kimlik olarak görülmesini ve Kürtlerin ise kültürel ikincil kimlik olarak kabul edilebileceğini söyledi. Başbuğ, "Üst ortak kimliği tartışmaya açarsak, Lübnan ve Irak'ın durumuna düşeriz. Üst ortak kimlik dışında kültürel ikincil kimlik mümkündür. Üst ortak kimliğin önüne geçerek, onu parçalayarak egemen kültür haline dönüştürülmemelidir.İkincil kimlik ancak kültürel bireysel seviyelerde yaşanabilir. Yeni üst kimliklerin yaratılmasına izin veremeyiz.'' diyerek, Kürtlerin kolektif haklarını tanımayacaklarını, yerine sadece kültürel ve bireysel kullanabilecekleri haklar tanıyabileceklerini söyledi. Başbuğ, Kürt sorununun çözümünün PKK'nin tasfiyesinden geçeceğini eklemeyi de ihmal etmedi.
Faşist diktatörlük, yeni pozisyonuna Obama garantörlüğünde içte Kürt ulusal hareketine yeni bir saldırı dalgasıyla başladı. Obama'nın gidişinin akabinde Kürt halkının meclisteki temsilcisi DTP üzerinde terör estiren Türk devleti, Kürdistan'da ve Türkiye metropollerinde aralarında DTP'nin başkan yardımcılarının da bulunduğu 300'ün üzerinde Kürt siyasetçiyi gözaltına aldı ve bunlardan 50'den fazlasını tutukladı. Öcalan'ın 60. doğum gününü kutlamak için doğduğu yere gitmek isteyen Kürtlerin üzerine kurşun yağdırarak iki kişiyi katletti. Bu katliama karşı yapılan protestolara katılan çocuklara da aynı vahşi saldırısını sürdürerek 14 yaşındaki bir çocuğu ağır yaraladı ve bir başka çocuğunda ölümüne yol aştı. Saldırılar karşısında susmayan Kürt halkı, onun seçilmiş milletvekili ve belediye başkanlarının da katılarak yaptıkları basın açıklamasındaki ortak tavır, komünist ve devrimci güçlerin dayanışması, bu saldırılara boyun eğilmeyeceği mesajı verildi. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, AKP iktidarını uyararak, saldırıların sürmesi halinde iktidarını sarsacaklarını ifade etti.
Son DTP operasyonu ve Kürtler yönelik saldırılar, faşist diktatörlüğün Kürt sorununa yaklaşımında sopa ve havuç politikasında devam edeceğini göstermektedir. Bir yandan Kürtçe TRT 6 kanalını açarken ve benzer girişimlerin devam edeceği sinyali verirken, diğer yandan, uysal, sessiz, itaatkar, devletin verdiğiyle yetinen bir Kürt halkı yaratma çabasını sürdürmektedir. PKK'yi tasfiye etme konusunda Obama'nın desteğini arkasına alan Türk devleti ve sömürgeci ordusu, hükümete basın aracılığı ile ‘teslimiyetçi genel af' talimatını verdi. Buna bağlı olarak önümüzdeki günlerde Türk MİT'inin ortaya attığı ve ABD'nin onayladığı, PKK'nin aranan 70 üst düzey yöneticisinin üçüncü bir ülkeye sevki ile PKK'nin silahsızlandırılması planının devreye girmesi beklenmelidir. PKK'nin buna karşı direnmesi durumunda ise işbirlikçi Talabani ve Barzani eliyle bazı PKK'lilerin kaçırılıp Türkiye'ye teslim edilmesi gündeme gelebilir. Öyle ki bu konuda ABD başarı sağlayacak olursa Türk burjuva devleti ‘kurtarıcı Obama' şiarıyla Ortadoğu'da Obama'nın arkasında "barış nidaları ile savaş" için şovenizmle zehirlenmiş halk yığınlarını yedeklemekten bir an bile geri durmayacaktır.
Bu anlamda Obama Irak'tan geri çekilme, Kürt sorununda "barış", Türk-Ermeni "barışı" ve Rusya'ya geri adım attırma ve buna bağlı olarak İran'ın gerilemesi ile birlikte "Hollywood vari siyah derili demokrat kurtarıcı" yaftası ile saldırıları önce Afganistan ve Pakistan'a yayacak ve bunu Sudan ve Somali izleyebilecektir. Bu çerçevede, yeni başkanı "Karikatür krizi" nedeniyle kimi İslamcı çevreler tarafından Müslüman düşmanı olarak görülen Rasmussen olan NATO temel rolü oynayacaktır. Son Davos krizinden hareketle "model ittifak" pozisyonu ile haddi bildirilen Türk devletinin Filistin'deki rolü zayıflatılacaktır. Onun yerine Rasmussen'e NATO'da tam destek veren Almanya ve Fransa yanlarına Mısır'ı da alarak özellikle Filistin, Lübnan ve Suriye üçgeninde bölgede ABD'nin yanında veya karşısında ortak olmaya çalışacaklardır.
Bölgedeki yeni tarzda Obama saldırganlığına ise tek tek ülkelerdeki halkların kendi içlerindeki en alasından ABD yandaşlarının Hüseyin Obama'yı fırsat bilerek yoğun olarak yaptıkları ABD ile "barış" (teslimiyet) propagandalarına boyun eğmeden direnişi tırmandırmak olacak. Zira emperyalizmin siyah yüzü beyaz yüzünden daha onarılmaz yaralar açmak için pençelerini açmış halklar üzerinde gezinmektedir.

 


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

OBAMA: Barış nidaları ile savaşa!
fc Share on Twitter
 

Türk Burjuva devleti ise Obama'nın başbakanları Erdoğan'ın koluna girmesini nimet sayarak Obama'nın ne kadar sıcak olduğu ve kendisini sevdiğini pohpohlayarak Türkiye halklarının gözlerini boyamayı kutsal görev bildiler. 

01 Mayis 2009 /Enternasyonal Bülten/ Sayı: 81 

 

ABD Başkanı Barak Hüseyin Obama çıktığı Avrupa turunun ardından soluğu Türkiye'de aldı. ABD medyası tarafından çok önceden "Barış adına Müslüman bir ülkeden İslam alemine seslenecek" diye duyurulan ziyaret, özellikle Ortadoğu'da Obama tarzı yeni tipte saldırganlığın ilanına dönüştü.Buna göre ‘herkesle diyalog kurabilir' diye lanse edilen Obama ve ekibi "Barış nidaları ile savaşa devam" dedi. ABD'nin eski Başkanı Bush'tan farklı olması gerektiğini bilen Obama ABD emperyalizminin Neronluğuna halel getirmeden ‘Irak'ta son, Afganistan ve Pakistan'da devam" dedi.
Türk burjuva devletinin meclisinde konuşan Obama, Türkiye'den bölgeye ve Türk burjuva devletine yeni dönem direktiflerini sıraladı. İran'a yönelik ABD emperyalizminin tehditlerini yineledi. Suriye-İsrail "barış" görüşmelerine ilişkin Türkiye'nin rolüne değinerek Suriye'ye yakın zamanda safını yeniden gözden geçir mesajını iletti. Başkan olmadan önce ilk olarak gidip kutsadığı Siyonist İsrail devletine ise "iki devletli" sömürgeci çözüm ABD emperyalizminin üzerinde uzun zamandır çalıştığı bir çözümdür, yeni hükümet seçimden önce söylediklerini unutsun dedi.
Obama'nın direktiflerine İran dini lideri aracılığı ile sert cevap verirken; Ahmedinejat'ı sessiz bırakarak teslimiyetçi uzlaşma kapısını aralık bıraktı. Suriye yönetimi ise yıllardır umup da bulamadığı açılma imkanı adına "olur mu olur" diyerek ılımlı mesajlar verdi.
Türk Burjuva devleti ise Obama'nın başbakanları Erdoğan'ın koluna girmesini nimet sayarak Obama'nın ne kadar sıcak olduğu ve kendisini sevdiğini pohpohlayarak Türkiye halklarının gözlerini boyamayı kutsal görev bildiler. Türk sömürgeci ordusu ise "fırsat bu fırsattır" diyerek; "biz demiştik Mart tezkeresi geçmeliydi" dedi ve ABD hizmetkarlığını Obama Türkiye'deyken bir kez daha tescilledi.
Buna bağlı olarak da Türk burjuva devleti secde yaparak bekledikleri Obama'ya "emret" dedi. Obama ise sıraladı: Kürtlerin eğitim haklarını geliştirin, "terörist" PKK'yi Irak'ta bize bırakın. Azerbaycan'a rağmen Ermeni sınırını açın, Kafkaslarda Rusya'ya karşı elimizi güçlendirin. Irak'tan çekilirken topraklarınızı kullandırın. Buna bağlı olarak Irak'tan çekilmeden kuracağımız bir denge durumuna katkı sağlayın biz çekilince orada rol alın. Afganistan'da ise muharip güç olarak bizim için görev yapın... Obama tüm bu emirleri verirken de işbirlikçilerinin elini içeride güçlendirmek adına "Ermeni soykırımını'da artık abartmayın bakın bizde Kızılderililere yapmıştık" sözde itirafı ile "bizim isteklerimiz karşısında kırmızı çizgilere son" dedi.
Ortadoğu'da ciddi değişikliklere gitmek isteyen Obama bunlarla da kalmadı, bölgede tam söz dinleyen jandarmalık rolü için Türk devletinin pozisyonunu yeniden belirledi. Buna göre Clinton'dan kalma ve Bush'la devam eden ve Türk devletinin kendini dev aynasında görmesini sağlayan stratejik ortaklığı son buldu. Yerine önemli bir şeymiş gibi gözükse de daha çok daha haddini bilen ve sınırsız itaat isteyen model ittifak geldi. Bunun üzerine işbirlikçi AKP hükümeti Ermeni meselesi üzerinden kolları sıvarken, muhalefet ise Azerbaycan Dağlık Karabağ "milli meselesi" üzerinden yaygara kopartmakta. Obama direktiflerle geldiği Türkiye ziyaretini de nihayetinde Irak'ta sonlandırarak Türk işbirlikçileri ile yaptığı kirli pazarlığı ABD'nin Irak'taki katil komutanlarına iletip ülkesine döndü.
Obama'nın Türkiye'ye gelişi, komünist, devrimci ve antiemperyalist güçler tarafından protestolarla karşılandı. Daha çok İstanbul merkezli yapılan protestolarda "Obama senin de ellerinin kanlıdır, ülkemizden defol" denilerek, Obama maskesinin de ABD emperyalizminin kanlı yüzünü örtemeyeceği belirtildi.

DTP'ye Saldırılar, Kürt Sorunu ve Ortadoğu
Türk sömürgeci devleti, Kürt halkına karşı yıllardır sürdürdüğü imha ve inkar politikasında bir başarı sağlayamayınca ve böylece Kürt sorununu çözemeyince, Obama önderliğindeki efendisi ABD tarafından kulakları bir kez daha çekildi. Obama özetle, Türk devletinin Ortadoğu ve Kafkaslarda kendisine daha iyi hizmet edebilmesi için, iç istikrarını sağlaması amacıyla Güney Kürtleri ile işbirliğini geliştirerek PKK'yi tasfiye etmesi ve Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirmesi gerektiğini emretmişti. Zira Ortadoğu'ya vermek istediği yeni dizaynda ve Kafkasları yeniden paylaşma hesaplarında bölgedeki müttefiklerini yan yana görmek istemektedir. Bu konuda adım atılmasını sağladı. Türk devleti, Azerbaycan ile ilişkilerini zayıflatmayı bile göze alarak, Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmek için adımlar attı. Obama, bunun karşılığında Ermeni Soykırımı'nın yıldönümü olan 24 Nisan'da, soykırım kavramı yerine "büyük felaket" kavramını kullanarak Türk devletinin sırtını sıvazladı.
Obama, Kürt sorununda ise, Türk devletini Güney Kürtleri ile bir araya getirerek, hem Güney'deki Kürt yönetimini resmi olarak tanımasını, hem de Kürtlere yönelik yeni tasfiyeci planını hayata geçirmek için görüşmeler yapmasını sağladı. Bu planın merkezinde, gerillayı tasfiye etmek, Kürt sorununda ABD ve Türk devletine bağımlı bir yolda ilerlemek durmaktadır. Obama'nın DTP lideri Ahmet Türk ile yaptığı kısa görüşme ise, bu konuda bir mesajı ifade etmektedir. Mesajını almış olan Türk devletinin ordu kanadı ise, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un geçen yıllara nazaran daha "sakin" olarak yaptığı "Yıllık Değerlendirme Konuşması"nda yeni bir Türklük tanımına girişerek, bunun tartışmasız üst kimlik olarak görülmesini ve Kürtlerin ise kültürel ikincil kimlik olarak kabul edilebileceğini söyledi. Başbuğ, "Üst ortak kimliği tartışmaya açarsak, Lübnan ve Irak'ın durumuna düşeriz. Üst ortak kimlik dışında kültürel ikincil kimlik mümkündür. Üst ortak kimliğin önüne geçerek, onu parçalayarak egemen kültür haline dönüştürülmemelidir.İkincil kimlik ancak kültürel bireysel seviyelerde yaşanabilir. Yeni üst kimliklerin yaratılmasına izin veremeyiz.'' diyerek, Kürtlerin kolektif haklarını tanımayacaklarını, yerine sadece kültürel ve bireysel kullanabilecekleri haklar tanıyabileceklerini söyledi. Başbuğ, Kürt sorununun çözümünün PKK'nin tasfiyesinden geçeceğini eklemeyi de ihmal etmedi.
Faşist diktatörlük, yeni pozisyonuna Obama garantörlüğünde içte Kürt ulusal hareketine yeni bir saldırı dalgasıyla başladı. Obama'nın gidişinin akabinde Kürt halkının meclisteki temsilcisi DTP üzerinde terör estiren Türk devleti, Kürdistan'da ve Türkiye metropollerinde aralarında DTP'nin başkan yardımcılarının da bulunduğu 300'ün üzerinde Kürt siyasetçiyi gözaltına aldı ve bunlardan 50'den fazlasını tutukladı. Öcalan'ın 60. doğum gününü kutlamak için doğduğu yere gitmek isteyen Kürtlerin üzerine kurşun yağdırarak iki kişiyi katletti. Bu katliama karşı yapılan protestolara katılan çocuklara da aynı vahşi saldırısını sürdürerek 14 yaşındaki bir çocuğu ağır yaraladı ve bir başka çocuğunda ölümüne yol aştı. Saldırılar karşısında susmayan Kürt halkı, onun seçilmiş milletvekili ve belediye başkanlarının da katılarak yaptıkları basın açıklamasındaki ortak tavır, komünist ve devrimci güçlerin dayanışması, bu saldırılara boyun eğilmeyeceği mesajı verildi. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, AKP iktidarını uyararak, saldırıların sürmesi halinde iktidarını sarsacaklarını ifade etti.
Son DTP operasyonu ve Kürtler yönelik saldırılar, faşist diktatörlüğün Kürt sorununa yaklaşımında sopa ve havuç politikasında devam edeceğini göstermektedir. Bir yandan Kürtçe TRT 6 kanalını açarken ve benzer girişimlerin devam edeceği sinyali verirken, diğer yandan, uysal, sessiz, itaatkar, devletin verdiğiyle yetinen bir Kürt halkı yaratma çabasını sürdürmektedir. PKK'yi tasfiye etme konusunda Obama'nın desteğini arkasına alan Türk devleti ve sömürgeci ordusu, hükümete basın aracılığı ile ‘teslimiyetçi genel af' talimatını verdi. Buna bağlı olarak önümüzdeki günlerde Türk MİT'inin ortaya attığı ve ABD'nin onayladığı, PKK'nin aranan 70 üst düzey yöneticisinin üçüncü bir ülkeye sevki ile PKK'nin silahsızlandırılması planının devreye girmesi beklenmelidir. PKK'nin buna karşı direnmesi durumunda ise işbirlikçi Talabani ve Barzani eliyle bazı PKK'lilerin kaçırılıp Türkiye'ye teslim edilmesi gündeme gelebilir. Öyle ki bu konuda ABD başarı sağlayacak olursa Türk burjuva devleti ‘kurtarıcı Obama' şiarıyla Ortadoğu'da Obama'nın arkasında "barış nidaları ile savaş" için şovenizmle zehirlenmiş halk yığınlarını yedeklemekten bir an bile geri durmayacaktır.
Bu anlamda Obama Irak'tan geri çekilme, Kürt sorununda "barış", Türk-Ermeni "barışı" ve Rusya'ya geri adım attırma ve buna bağlı olarak İran'ın gerilemesi ile birlikte "Hollywood vari siyah derili demokrat kurtarıcı" yaftası ile saldırıları önce Afganistan ve Pakistan'a yayacak ve bunu Sudan ve Somali izleyebilecektir. Bu çerçevede, yeni başkanı "Karikatür krizi" nedeniyle kimi İslamcı çevreler tarafından Müslüman düşmanı olarak görülen Rasmussen olan NATO temel rolü oynayacaktır. Son Davos krizinden hareketle "model ittifak" pozisyonu ile haddi bildirilen Türk devletinin Filistin'deki rolü zayıflatılacaktır. Onun yerine Rasmussen'e NATO'da tam destek veren Almanya ve Fransa yanlarına Mısır'ı da alarak özellikle Filistin, Lübnan ve Suriye üçgeninde bölgede ABD'nin yanında veya karşısında ortak olmaya çalışacaklardır.
Bölgedeki yeni tarzda Obama saldırganlığına ise tek tek ülkelerdeki halkların kendi içlerindeki en alasından ABD yandaşlarının Hüseyin Obama'yı fırsat bilerek yoğun olarak yaptıkları ABD ile "barış" (teslimiyet) propagandalarına boyun eğmeden direnişi tırmandırmak olacak. Zira emperyalizmin siyah yüzü beyaz yüzünden daha onarılmaz yaralar açmak için pençelerini açmış halklar üzerinde gezinmektedir.