TSK’da şüpheli asker ölümlerinde hızlı artış
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Şüpheli asker ölümlerinde çıplak biçimde açığa çıkan bir gerçek, Kürt ulusuna yönelik imha ve inkar siyasetinin ve kirli savaşın sınıfsal karakteridir.  

01 Mayıs 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 93
 

27 Mayıs 2009'da Çukurca'da TSK'ya ait bir mayının patlaması sonucu 7 asker hayatını kaybetti, 7 asker de yaralandı. Kürt açılımıyla ilgili başbakan Tayyip Erdoğan ve DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün görüşme yapacakları günden hemen önce gerçekleşen patlama, PKK'ye mal edilmiş ve şovenist kışkırtma kampanyasının en temel malzemesi olmuştu. Patlama üzerine Tayyip Erdoğan DTP'ye verdiği randevuyu ertelemiş, "Tam bir adım atmaya karar veriyorsunuz bombalar patlıyor" demişti.
Patlamadan bir yıl sonra, henüz kısa süre önce mayının TSK'ya ait olduğu ortaya çıktı. Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya, 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es ve Van Jandarma Kolordu Asayiş Komutanı Yurdaer Olcan arasında olayın örtbas edilmesi üzerine geçen konuşmaların ses kayıtları basına yansıdı. Konuşmalarda Zeki Es komutanlarına mayınların TSK'ya ait olduğunu bildiriyor ve olayın PKK'ye mal edileceğine ilişkin sohbetler geçiyor. Yine patlama sonrasında olay yeri inceleme ekibi raporunun olay yerine gitmeden masa başında yazıldığı açığa çıktı.
Çukurca olayıyla birlikte, şüpheli asker ölümleri siyasi gündemde önemli bir yer edindi. Irkçı militarist Türk ordusunda son süreçte şüpheli asker ölümlerinin sayısı hızla yükseliyor. 1991'den bu yana 15 bölük asker şüpheli bir şekilde hayata veda etti. 2009 yılının ilk 10 ayı içerisinde 30-37 askerin şüpheli bir şekilde öldüğü tespit edildi. Resmi kayıtlara göre, 1991-2001 arasında intihara teşebbüs eden TSK askerlerin sayısı bin 248. Bunlardan 815'inin yaşamını yitirdiği açıklandı. Şüpheli biçimde ölen askerlerin solcu ya da demokrat kimliği ile bilinen ya da Kürt, Alevi askerler olması dikkat çekicidir.
25 yıldır kirli savaş konseptine ısrarla sarılan faşist diktatörlük için yok etmek bir devlet geleneği. Muhalif kimlikleri susturma geleneği, en belirgin olarak gözaltında kaybetme politikasında açığa çıkmıştı. Mücadelelerle dolu uzun yıllar ve bedellerden sonra, devlet gözaltında kaybetme politikasında geri adım atmak zorunda kaldı ve gözaltında kayıpların sayısı düştü. Ancak yok etme politikaları çeşitli biçimlerde sürdü. Faili meçhul cinayetler durmadı. TSK içinde yaşanan şüpheli ölümler de faili meçhul cinayetlerin bir başka biçimi olarak sıkça yaşanıyor.
TSK, Çukurca olayının üstünü kapattığı gibi, olayın birinci dereceden sorumlusu olan komutanlara yönelik kendi içinde bile herhangi bir yaptırıma gitmemiştir ve gitmez de. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Çukurca olayının açığa çıktığı günlerde "TSK'ya halkın güveni tamdır" açıklamaları yapmaktadır. İster hedefli ve kasıtlı cinayetler, isterse savaşa sürülen gençlerin hayatına önem vermemenin sonucu olan Çukurca benzeri "kazalar" olsun, TSK'nın içinde gerçekleşen her türlü cinayet ve katliam TSK'nın içinde kalır.
TSK'nın, JİTEM'in ya da buna bağlı herhangi bir kuvvetin gerçekleştirdiği sayısız cinayet ve katliam, benzer biçimde hasıraltı edilmiş ve PKK'ye ya da devrimci örgütlere maledilmiştir. Köy korucularının gerçekleştirdiği açığa çıkan 1995 Güçlükonak katliamı bunlardan sadece biridir.
"Kaza" da olsa, bilinçli cinayet de olsa generallerine, yetkili unsurlarına sahip çıkmak, inkar, iftira ve örtbas, bir devlet geleneğidir. Ermeni soykırımının inkarının, Kürt halkına ve devrimcilere, komünistlere yönelik cinayetlerin inkarının yanı sıra, kontrgerilla eliyle gerçekleştirilen sayısız bombalama ve katliamda da işçi ve emekçiler katledilmiş ve bu kanlı eylemler devrimcilere ve Kürt yurtseverlerine mal edilmiştir. Darbecilerin, işkenceci polislerin, JİTEMci kontrgerilla elemanlarının yargılanması ve ceza alması, en açık suçüstü durumlarında bile engellenmiştir.
Şüpheli asker ölümlerinde çıplak biçimde açığa çıkan bir gerçek, Kürt ulusuna yönelik imha ve inkar siyasetinin ve kirli savaşın sınıfsal karakteridir. Kardeş kanı dökmek üzere kirli savaşa sürülerek ölen askerlerin tümü emekçi çocuklarıdır, şüpheli ölümlere kurban gidenler de öyle.
Şüpheli ölümlerin ardından ailelere hep ‘intihar etti', ‘kaza oldu' vb. yalanlar anlatılır. Ve askerlerin cenazeleri aileleri bile beklemeden toprağa verilir. Otopsi raporu beklenmez ya da gizlenmek istenir. Serhat Yıldız'ın ölümü de bunun bir örneği. Serhat Yıldız ilerici, sosyalist kimliği ile tanınan bir gençti. Geçtiğimiz Şubat ayında, 6 aylık askerken Gaziantep Hayrat Jandarma Köy Karakolu'nda intihar ettiği ileri sürüldü. Ancak hastane raporu, şüpheli ölümü aydınlattı. Serhat Yıldız'ın G-3 mermisiyle sırtından vurulduğu raporla ispat edildi. Ailesi ve arkadaşları, sorumluların yakalanıp yargılanması için çalışma başlattı. Ezilenlerin Sosyalist Partisi de Serhat Yıldız'ın ölümünden sorumlu olanların yargılanması için harekete geçti.
Şüpheli asker ölümleri de tıpkı cezaevlerindeki şüpheli intiharlar gibi, karakollarda, gözaltılarda yaşanan şüpheli ölümler gibi artık tekil olaylar olmaktan çıkıp toplumsal bir sorun haline geldi. Artık ölümler gizlenemiyor. Aileler de bunu anlamış durumda.
İlerici, demokrat ve sosyalist gençlerin vicdani ret alternatifini ortaya koyması, bu anlamda önemli bir olanağa işaret ediyor. Vicdani reddini açıklayan gençlerin sayısı yavaş da olsa yükseliyor. Gençler askere gitmeme, kardeşkanı dökmeme çağrılarını her yerde yayıyor. İstanbul başta olmak üzere değişik batı illerinden yola çıkan Barış İçin Vicdani Ret Platformu üyeleri, Newroz'da Amed'de Kürt gençleriyle buluştu.
Burjuva medya aracılığıyla asker ölümleri haberleriyle Türk halkında Kürtlere karşı nefret ve kin barındırmaya çalışan devlet, artık şüpheli ölümleri gizleyemiyor. Aileler içinde "vatan sağolsun" demeyenlerin, devlet töreni istemeyenlerin sayısı yavaş da olsa artıyor. Barış çağrıları yayılıyor. Kutsal ordunun imajı değişmeye başladı. Çocuklarını orduya sağ teslim eden aileler, çocuklarını sağ istiyor.
Şimdi asker ailelerinin şovenizm saflarından koparak adil barış ve demokratik çözüm saflarında örgütleme zamanı. Emekçi çocuklarının kardeşkanı dökmeyi, askere gitmeyi reddetme zamanı. Partimiz MLKP, Türk ve Kürt emekçileri, emekçi kadınları ve gençleri şovenizm zehrini üzerinden atmaya, şüpheli askerlerin ölümlerinin ve tüm faili cinayetlerin sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanması için mücadele etmeye çağırıyor.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

TSK’da şüpheli asker ölümlerinde hızlı artış
fc Share on Twitter
 

Şüpheli asker ölümlerinde çıplak biçimde açığa çıkan bir gerçek, Kürt ulusuna yönelik imha ve inkar siyasetinin ve kirli savaşın sınıfsal karakteridir.  

01 Mayıs 2010 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 93
 

27 Mayıs 2009'da Çukurca'da TSK'ya ait bir mayının patlaması sonucu 7 asker hayatını kaybetti, 7 asker de yaralandı. Kürt açılımıyla ilgili başbakan Tayyip Erdoğan ve DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk'ün görüşme yapacakları günden hemen önce gerçekleşen patlama, PKK'ye mal edilmiş ve şovenist kışkırtma kampanyasının en temel malzemesi olmuştu. Patlama üzerine Tayyip Erdoğan DTP'ye verdiği randevuyu ertelemiş, "Tam bir adım atmaya karar veriyorsunuz bombalar patlıyor" demişti.
Patlamadan bir yıl sonra, henüz kısa süre önce mayının TSK'ya ait olduğu ortaya çıktı. Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya, 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es ve Van Jandarma Kolordu Asayiş Komutanı Yurdaer Olcan arasında olayın örtbas edilmesi üzerine geçen konuşmaların ses kayıtları basına yansıdı. Konuşmalarda Zeki Es komutanlarına mayınların TSK'ya ait olduğunu bildiriyor ve olayın PKK'ye mal edileceğine ilişkin sohbetler geçiyor. Yine patlama sonrasında olay yeri inceleme ekibi raporunun olay yerine gitmeden masa başında yazıldığı açığa çıktı.
Çukurca olayıyla birlikte, şüpheli asker ölümleri siyasi gündemde önemli bir yer edindi. Irkçı militarist Türk ordusunda son süreçte şüpheli asker ölümlerinin sayısı hızla yükseliyor. 1991'den bu yana 15 bölük asker şüpheli bir şekilde hayata veda etti. 2009 yılının ilk 10 ayı içerisinde 30-37 askerin şüpheli bir şekilde öldüğü tespit edildi. Resmi kayıtlara göre, 1991-2001 arasında intihara teşebbüs eden TSK askerlerin sayısı bin 248. Bunlardan 815'inin yaşamını yitirdiği açıklandı. Şüpheli biçimde ölen askerlerin solcu ya da demokrat kimliği ile bilinen ya da Kürt, Alevi askerler olması dikkat çekicidir.
25 yıldır kirli savaş konseptine ısrarla sarılan faşist diktatörlük için yok etmek bir devlet geleneği. Muhalif kimlikleri susturma geleneği, en belirgin olarak gözaltında kaybetme politikasında açığa çıkmıştı. Mücadelelerle dolu uzun yıllar ve bedellerden sonra, devlet gözaltında kaybetme politikasında geri adım atmak zorunda kaldı ve gözaltında kayıpların sayısı düştü. Ancak yok etme politikaları çeşitli biçimlerde sürdü. Faili meçhul cinayetler durmadı. TSK içinde yaşanan şüpheli ölümler de faili meçhul cinayetlerin bir başka biçimi olarak sıkça yaşanıyor.
TSK, Çukurca olayının üstünü kapattığı gibi, olayın birinci dereceden sorumlusu olan komutanlara yönelik kendi içinde bile herhangi bir yaptırıma gitmemiştir ve gitmez de. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Çukurca olayının açığa çıktığı günlerde "TSK'ya halkın güveni tamdır" açıklamaları yapmaktadır. İster hedefli ve kasıtlı cinayetler, isterse savaşa sürülen gençlerin hayatına önem vermemenin sonucu olan Çukurca benzeri "kazalar" olsun, TSK'nın içinde gerçekleşen her türlü cinayet ve katliam TSK'nın içinde kalır.
TSK'nın, JİTEM'in ya da buna bağlı herhangi bir kuvvetin gerçekleştirdiği sayısız cinayet ve katliam, benzer biçimde hasıraltı edilmiş ve PKK'ye ya da devrimci örgütlere maledilmiştir. Köy korucularının gerçekleştirdiği açığa çıkan 1995 Güçlükonak katliamı bunlardan sadece biridir.
"Kaza" da olsa, bilinçli cinayet de olsa generallerine, yetkili unsurlarına sahip çıkmak, inkar, iftira ve örtbas, bir devlet geleneğidir. Ermeni soykırımının inkarının, Kürt halkına ve devrimcilere, komünistlere yönelik cinayetlerin inkarının yanı sıra, kontrgerilla eliyle gerçekleştirilen sayısız bombalama ve katliamda da işçi ve emekçiler katledilmiş ve bu kanlı eylemler devrimcilere ve Kürt yurtseverlerine mal edilmiştir. Darbecilerin, işkenceci polislerin, JİTEMci kontrgerilla elemanlarının yargılanması ve ceza alması, en açık suçüstü durumlarında bile engellenmiştir.
Şüpheli asker ölümlerinde çıplak biçimde açığa çıkan bir gerçek, Kürt ulusuna yönelik imha ve inkar siyasetinin ve kirli savaşın sınıfsal karakteridir. Kardeş kanı dökmek üzere kirli savaşa sürülerek ölen askerlerin tümü emekçi çocuklarıdır, şüpheli ölümlere kurban gidenler de öyle.
Şüpheli ölümlerin ardından ailelere hep ‘intihar etti', ‘kaza oldu' vb. yalanlar anlatılır. Ve askerlerin cenazeleri aileleri bile beklemeden toprağa verilir. Otopsi raporu beklenmez ya da gizlenmek istenir. Serhat Yıldız'ın ölümü de bunun bir örneği. Serhat Yıldız ilerici, sosyalist kimliği ile tanınan bir gençti. Geçtiğimiz Şubat ayında, 6 aylık askerken Gaziantep Hayrat Jandarma Köy Karakolu'nda intihar ettiği ileri sürüldü. Ancak hastane raporu, şüpheli ölümü aydınlattı. Serhat Yıldız'ın G-3 mermisiyle sırtından vurulduğu raporla ispat edildi. Ailesi ve arkadaşları, sorumluların yakalanıp yargılanması için çalışma başlattı. Ezilenlerin Sosyalist Partisi de Serhat Yıldız'ın ölümünden sorumlu olanların yargılanması için harekete geçti.
Şüpheli asker ölümleri de tıpkı cezaevlerindeki şüpheli intiharlar gibi, karakollarda, gözaltılarda yaşanan şüpheli ölümler gibi artık tekil olaylar olmaktan çıkıp toplumsal bir sorun haline geldi. Artık ölümler gizlenemiyor. Aileler de bunu anlamış durumda.
İlerici, demokrat ve sosyalist gençlerin vicdani ret alternatifini ortaya koyması, bu anlamda önemli bir olanağa işaret ediyor. Vicdani reddini açıklayan gençlerin sayısı yavaş da olsa yükseliyor. Gençler askere gitmeme, kardeşkanı dökmeme çağrılarını her yerde yayıyor. İstanbul başta olmak üzere değişik batı illerinden yola çıkan Barış İçin Vicdani Ret Platformu üyeleri, Newroz'da Amed'de Kürt gençleriyle buluştu.
Burjuva medya aracılığıyla asker ölümleri haberleriyle Türk halkında Kürtlere karşı nefret ve kin barındırmaya çalışan devlet, artık şüpheli ölümleri gizleyemiyor. Aileler içinde "vatan sağolsun" demeyenlerin, devlet töreni istemeyenlerin sayısı yavaş da olsa artıyor. Barış çağrıları yayılıyor. Kutsal ordunun imajı değişmeye başladı. Çocuklarını orduya sağ teslim eden aileler, çocuklarını sağ istiyor.
Şimdi asker ailelerinin şovenizm saflarından koparak adil barış ve demokratik çözüm saflarında örgütleme zamanı. Emekçi çocuklarının kardeşkanı dökmeyi, askere gitmeyi reddetme zamanı. Partimiz MLKP, Türk ve Kürt emekçileri, emekçi kadınları ve gençleri şovenizm zehrini üzerinden atmaya, şüpheli askerlerin ölümlerinin ve tüm faili cinayetlerin sorumlularının açığa çıkarılıp yargılanması için mücadele etmeye çağırıyor.