Kürdistan'nın Cizre ve Sur kentlerinde sömürgeci insanlık suçu ve vahşeti
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Kürdistan kentleri Cizre ve Sur'da, sömürgeci Türk rejiminin faşist kuşatması sürüyor. Tank, top, panzer, savaş uçakları ve helikopterlerle Kürt halkı ve direnişçilerine vahşet uygulanıyor. Şehirler yıkılıyor, bodrumlarda kadınlar, çocuklar ve gençler katlediliyor; bacakları, kolları kopuk insanlar ölüme terk ediliyor. Dünya ve insanlığın gözü önünde insanlık suçu işleniyor.


Katledilen Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç'un ölümünden önceki telefon konuşmaları, bu vahşeti çeşitli boyutlarıyla ortaya seriyor.

26 Ocak 2016 günü, BBC Türkçe'nin telefonla ulaştığı M. Tunç, Cizre'de 37 Kürt'le mahsur kaldığı bina bodrumunda dünyaya şu çağrıyı yapar: “Burada bir trajedi yaşanıyor. Eğer sizler de sessiz kalırsanız, inanın ki buradaki insanların ölümünden sizler de sorumlusunuz.”

2016 Şubat başında Brüksel'de gerçekleşen “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” temalı panelde, Avrupa ülkelerine ve insanlığa şu çağrıyı yapıyor: “Lütfen bu vahşeti durdurun...Cizre üzerindeki ablukayı kaldıracak güçtesiniz. Aksi taktirde oluşacak bir katliamda sizleri de suç ortağı görmek durumundayız.”

Mehmet Tunç, katledilmesinden, yakılmasından saatlerce önce, telefonla katıldığı Kürt televizyonu Nuçe'ye ise şunları yansıtıyor:

...burada 30-40 insan cayır cayır yanıyor. Şu an duman içeri girmiş durumda ve ateş de deliklerden içeriye girmeye başladı....Ayakları kopuk insanlar var, çocuklar var, ağır yaralılar var. Cayır cayır yanacaklar. Bunun tüm Türkiye'nin, tüm insanlığın, Birleşmiş Milletlerin bir ayıbı olarak tarihe geçeceğinden hiç kuşkum yok...”

Sömürgeci vahşete karşı canbedeli gerçekleşen büyük direnişe ilişkin konuşmaları; Kürt halkına ve yoldaşlarına mesajları ise şöyle:

Cizre halkı var gücüyle bedenini siper etti tanka, topa, lav silahına, roket atarlara bedenini siper etti. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, mücadeleye devam eden arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Cizre halkı 60 gündür soğuğa rağmen, açlığa rağmen, susuzluğa rağmen diz çökmedi. Onun için insanların bizimle gurur duyması lazım....Yavaş yavaş infaz etme riski var. Çünkü adamlar dün de geldi ve 'teslim olun yoksa hepinizi yakacağız. Hepinizi içeride boğacağız' tehditleri yaptı...Cizre'de bir vahşet uygulanıyor. Cizre'de bir katliam uygulanıyor. Ama biz diz çökmeyeceğiz.”

Bu telefon konuşmasından hemen sonra, faşist abluka ve bombalamalara karşı binaların bodrumlarında mahsur kalan 200 yakın Kürt insanı parçalanarak, yakılarak katledildi. Öyle ki, 167 insandan 130'nun kimlikleri hala tespit edilmiş değil.


Hiçbir hukuki, ahlaki, insani kuralı olmayan bu kirli savaşın tarihi, Türkiye Cumhuriyeti ve onun öncesi Osmanlı İmparatorluğu'nun Ermenilere ve diğer ezilen halklara yönelik soykırım, imha ve asimilasyon politikalarının devamıdır. Sömürgeci Türk rejimi, iflas eden Suriye politikaları ve gerçekleşen Rojava Devrimi karşısında intikam politikalarıyla Kuzey Kürdistan halkına saldırıyor. Tabii ki, AB, ABD ve diğer emperyalist ve bölgenin gerici devletleri bu insanlık suçu ve vahşetin ortaklarıdır.


Her geçen zaman gösteriyor ki, AB'ye üyelik görüşmeleri, Kürt sorununda “çözüm süreci” oyalamalarıyla Kürt ulusunun özgürlüğü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Halklarımızın siyasal özgürlük ve demokrasi talepleri, antiemperyalist demokratik halk devrimiyle gerçekleşecektir.


Kürdistan halkı direniyor. Rojava Devrimi ve Bakure Kürdistan'daki devrimci direniş, bölge ve dünya halklarının eylemli enternasyonal dayanışmasını bekliyor. Kürdistan devrimi, aynı zamanda Ortadoğu'da ve dünyada direnen halkların devrim ateşidir. Bu ateş büyümelidir!


 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Kürdistan'nın Cizre ve Sur kentlerinde sömürgeci insanlık suçu ve vahşeti
fc Share on Twitter
 

Kürdistan kentleri Cizre ve Sur'da, sömürgeci Türk rejiminin faşist kuşatması sürüyor. Tank, top, panzer, savaş uçakları ve helikopterlerle Kürt halkı ve direnişçilerine vahşet uygulanıyor. Şehirler yıkılıyor, bodrumlarda kadınlar, çocuklar ve gençler katlediliyor; bacakları, kolları kopuk insanlar ölüme terk ediliyor. Dünya ve insanlığın gözü önünde insanlık suçu işleniyor.


Katledilen Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç'un ölümünden önceki telefon konuşmaları, bu vahşeti çeşitli boyutlarıyla ortaya seriyor.

26 Ocak 2016 günü, BBC Türkçe'nin telefonla ulaştığı M. Tunç, Cizre'de 37 Kürt'le mahsur kaldığı bina bodrumunda dünyaya şu çağrıyı yapar: “Burada bir trajedi yaşanıyor. Eğer sizler de sessiz kalırsanız, inanın ki buradaki insanların ölümünden sizler de sorumlusunuz.”

2016 Şubat başında Brüksel'de gerçekleşen “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” temalı panelde, Avrupa ülkelerine ve insanlığa şu çağrıyı yapıyor: “Lütfen bu vahşeti durdurun...Cizre üzerindeki ablukayı kaldıracak güçtesiniz. Aksi taktirde oluşacak bir katliamda sizleri de suç ortağı görmek durumundayız.”

Mehmet Tunç, katledilmesinden, yakılmasından saatlerce önce, telefonla katıldığı Kürt televizyonu Nuçe'ye ise şunları yansıtıyor:

...burada 30-40 insan cayır cayır yanıyor. Şu an duman içeri girmiş durumda ve ateş de deliklerden içeriye girmeye başladı....Ayakları kopuk insanlar var, çocuklar var, ağır yaralılar var. Cayır cayır yanacaklar. Bunun tüm Türkiye'nin, tüm insanlığın, Birleşmiş Milletlerin bir ayıbı olarak tarihe geçeceğinden hiç kuşkum yok...”

Sömürgeci vahşete karşı canbedeli gerçekleşen büyük direnişe ilişkin konuşmaları; Kürt halkına ve yoldaşlarına mesajları ise şöyle:

Cizre halkı var gücüyle bedenini siper etti tanka, topa, lav silahına, roket atarlara bedenini siper etti. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, mücadeleye devam eden arkadaşlara selamlarımı iletiyorum. Cizre halkı 60 gündür soğuğa rağmen, açlığa rağmen, susuzluğa rağmen diz çökmedi. Onun için insanların bizimle gurur duyması lazım....Yavaş yavaş infaz etme riski var. Çünkü adamlar dün de geldi ve 'teslim olun yoksa hepinizi yakacağız. Hepinizi içeride boğacağız' tehditleri yaptı...Cizre'de bir vahşet uygulanıyor. Cizre'de bir katliam uygulanıyor. Ama biz diz çökmeyeceğiz.”

Bu telefon konuşmasından hemen sonra, faşist abluka ve bombalamalara karşı binaların bodrumlarında mahsur kalan 200 yakın Kürt insanı parçalanarak, yakılarak katledildi. Öyle ki, 167 insandan 130'nun kimlikleri hala tespit edilmiş değil.


Hiçbir hukuki, ahlaki, insani kuralı olmayan bu kirli savaşın tarihi, Türkiye Cumhuriyeti ve onun öncesi Osmanlı İmparatorluğu'nun Ermenilere ve diğer ezilen halklara yönelik soykırım, imha ve asimilasyon politikalarının devamıdır. Sömürgeci Türk rejimi, iflas eden Suriye politikaları ve gerçekleşen Rojava Devrimi karşısında intikam politikalarıyla Kuzey Kürdistan halkına saldırıyor. Tabii ki, AB, ABD ve diğer emperyalist ve bölgenin gerici devletleri bu insanlık suçu ve vahşetin ortaklarıdır.


Her geçen zaman gösteriyor ki, AB'ye üyelik görüşmeleri, Kürt sorununda “çözüm süreci” oyalamalarıyla Kürt ulusunun özgürlüğü ve Türkiye'nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Halklarımızın siyasal özgürlük ve demokrasi talepleri, antiemperyalist demokratik halk devrimiyle gerçekleşecektir.


Kürdistan halkı direniyor. Rojava Devrimi ve Bakure Kürdistan'daki devrimci direniş, bölge ve dünya halklarının eylemli enternasyonal dayanışmasını bekliyor. Kürdistan devrimi, aynı zamanda Ortadoğu'da ve dünyada direnen halkların devrim ateşidir. Bu ateş büyümelidir!