AMERİKAN YAPIMI CAHŞLAR
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

AB Türkiye'nin ilerleme raporunu yayınladı. AB demokrasisine övgüler dizen, onlardan Kürtler için bir şeyler bekleyen herkes sükut-u hayale uğradı. Tekellerin birliği olan AB, elbetteki çıkarlarından yana tavır koydu ve Kürtler için bir iki göstermelik lafın ötesine geçmedi. AB, dağlarda binlerce askerle sürdürülen sömürgeci saldırılara, hapishanelerdeki işkencelere, ambargolara, yakılan ormanlarımıza rağmen, AKP hükümetini överek, Kürt iradesine "teslimiyet"ten başka seçenek tanımadığını bir kez daha ilan etti. Başka türlüsü mümkün değildi zaten. AB'den yana beklentiler yaratanlar hiç olmazsa bundan sonra gerçekleri görürler umarız. Halkın özgürlüğü, onuru ve geleceği, kendi ellerindedir. "Ne AB ne ABD, çözüm mücadelede" diye özetlenecek gerçekliği görenler için yürünecek yol ve kazanılacak zaferler var. Umudunu, inancını yitirenlere ise ihanet ve teslimiyetten başka bir yol bırakmıyor hayat.

İşte PWD, işte Osman Öcalan.

"ABD'nin Irak'a müdahalesiyle ortaya çıkan yeni durum Kürt özgürlük hareketinin gelişimini ve sorunun demokratik özgür birlik temelinde çözümü için tarihi fırsatlar yaratmıştır. Denilebilir ki, yeni koşullar herkesten çok Kürt halkına demokratik gelişme imkanı sunmaktadır. Kürdü inkar eden ve özgür yaşam şansı tanımayan bölgenin kurulu sistemini savunmak için Kürt halkının hiçbir gerekçesi yoktur. Statükoyu aşma yada dağıtmayı hedefleyen girişim ve çabalarla ilişki ve dayanışma içinde hareket etmek Kürtler açısından doğru bir politikadır. Dolayısıyla Kürtler müdahale karşıtı bir politika ve duruş içinde olamazlar. Bu tarihi fırsatı doğru değerlendiren politikalar üretmek Kürtler açısından hayati önemdedir." PWD işte bu türden işbirlikçilik çizgisini konferans ve program konusu yaparak Amerikan paraşütleriyle siyaset sahnesine indi. Adına Demokratik Barış İnisiyatifi 1. Konferansı dedikleri bu girişimleriyle kendi tekkelerini kuran Osman Öcalan ve arkadaşları kısa süreç içerisindeki açıklamalarıyla varlık amaçlarını da gözler önüne serdiler. Osmangiller, her gün yeni karalama ve yalanlarla kendi internet sitelerinde ve onlara yardım yataklık yapan internet portallarında ulusal hareketin değerlerine saldırıyor, Kongra- Gel'in içinde bulunduğu kaotik durumu daha da derinleştirmeye çalışıyorlar. Söz konusu yıkıcı çevreye dair sosyalist yurtsever basınımızda bir dizi teşhir yazısı yayınlandı, gerekli tavırlar konuldu. Süreci yakından izleyen yoldaşlarımız PWD'nin Amerikan patentli bir girişim olduğunu, ulusal hareket saflarındaki orta burjuva liberal kesimlerin kendi sınıf konumlarına göre yeni bir yol tutturduklarını, bu yıkıcı girişimin esasen HPG'yi etkisizleştirmeyi temel amaç bellediğini doğru bir şekilde vurguladılar.

Talabani- Barzani ikilisinin partilerinden devşirilmiş ismiyle PWD (Partîya Welatparêzên Demokrat) ulusal hareketin içerisinden çıkamadığı ideolojik ve örgütsel kriz ortamında hayat bulan, Amerikancı bir girişimdir. Gerçekte bir devrim ve mücadele kaçkını olan Osman Öcalan ve savaşma iradesi kırılmış bir dizi kadronun kendi başlarına böyle bir yönelime girmeye ne enerjileri ne de cesaretleri vardı. Onlara bu cesareti veren Amerika ve bölgedeki işbirlikçileridir. Onlar da bunun rahatlığıyla gazetecilerle görüşme üstüne görüşme yapıyor, kendilerine ulaşamayanlar için de, telefon numaralarını açıklıyorlar. Bir yanda ABD-Talabani desteği, diğer yanda kriz içerisinde çözüm arayan bir dizi savaşçı gerçekliği bu hareketi cürümünden büyük bir düzeye getiriyor.

PWD kendisini yurtsever saflarda kafa karışıklığı yaratma, savaş iradesi kırılmışların bu çelişkilerini derinleştirme, HPG saflarında kararsızlık yaratma ve en önemlisi de, özgücüne dayalı mücadele bilincini dumura uğratarak, emperyalist güçlerin, özel olarak da ABD'nin eksenine sokma amacına göre konumlandırmıştır. Onların bütün yaptıklarının özü özeti budur. Onlar uşaklık, işbirlikçilik, ihanet, özcesi cahşlık öneriyor, bunun korkulacak bir şey olmadığını göstermek için de kendilerini kanıt olarak sunuyorlar. Bazı çevrelerin kendilerine "sıcak selamlar" yollamalarını, Türk burjuva medyasında isimlerinin sıkça yayınlanmasını ve Güney Kürt önderlerinin hayırhah tutumlarını bunun dayanağı yapıyorlar. Yayınladıkları Program taslağında işbirlikçi ve teslimiyetçi çizgilerini "Demokratik değişimi öngören uluslararası güçlerle sıkı ilişki ve ittifak yaşamsal değerdedir. ABD, İngiltere, AB, Rusya Federasyonu, ve diğer devlet ve demokratik güçlerle ciddi ilişkiler geliştirmek yerindedir. Bu anlamda BOP'ni desteklemek halkların demokratik seçeneğini ortaya çıkarmaya hizmet edecektir" biçiminde dile getiren PWD bu yolla emperyalist devletlere de mesaj vermeye çalışıyor. Farklı olduklarını göstermek için ayrıca "Şiddet kullanmak; siyasal, diplomatik, ekonomik ve kültürel mücadeleyi yürütmenin olanaklı olduğu ortamlarda meşru değildir. Devleti, örgüt ve bireyin -kimi hedeflerse hedeflesin- kullandığı şiddet "terörizm" kapsamına girer. Bu anlamda hem genelde hem de Türkiye'de şiddetin kullanılmasını mahkum ediyoruz." gibi sözler de yer alıyor ilgili taslaklarında. Bu mesajın hedefi de gayet açık. İşte PWD'nin gerçekliği budur.

İmralı ve Kongra Gel'in tavırları

PWD sürecinin açığa çıkardığı bir dizi temel gerçeklik var. Öncelikle belirtmek gerekir ki, İmralı süreciyle yoğunlaşan ve giderek bir nitelik değişimi haline gelen ideolojik teslimiyet koşullarında gelişen bilinçlerin yeni dönemde kendi mantiki sonuçlarına doğru hareketi söz konusudur. Ortada bir ideolojik kaos hali var ve bu durum kaçınılmaz olarak bir dizi boşluk ve zaaf yaratıyor. Demokratik Cumhuriyet paradigması denilen süreç ideolojik teslimiyet üzerinde inşa edildi. Siyasal bakımdan resmi ideoloji zorlanmaya devam edildi. Bu açıdan reformcu talepler öne geçse de, bir teslimiyetten söz edilemez. Tersine, Kürt sorunu rejimin başlıca kriz kaynaklarından biri olmaya devam etti ve Kongra Gel bu süreçte siyasal bakımdan rejimi zorlayıcı oldu. Sömürgeci yapı her bakımdan ayakta olduğu için en demokratik ve sıradan talep bile onu zorlamak durumundadır çünkü. Ne var ki, rejimin temeline dönük hiçbir değişim söz konusu değilken, onun temellerini sarsmayan bir demokratik cumhuriyet paradigması olsa olsa kaos üretirdi. Dağda binlerce gerilla, hapishanelerde binlerce tutsak ve faşist iktidar bütün kurumlarıyla ayaktayken hangi paradigma barış içerisinde bir arada yaşamayı sağlayabilir ki?

Bu koşullarda İmralı kaynaklı belirleme ve tespitler Kongra Gel saflarında değişik biçimlerde algılandı ve yorumlandı. Osmangillerin bu gün sözcülüğünü yaptıkları eğilim bu görüşleri siyasal teslimiyet düzeyine çıkaracak kadar pervasızlaştılar. Yaşanan budur. Uygun ortam bu süreçte oluşmuş, ABD ve işbirlikçileri koşulları değerlendirerek gerekli örgütlenmeyi Osmangiller aracılığıyla sağlamışlardır. Onların bu eğilimlerine karşı Kongra Gel içinde etkili bir mücadele yürütülememiş, son dönem yapılan müdahale ise İmralı'ya takılmıştır. Osmangillerin ikinci kez dönmeleri Abdullah Öcalan'ın müdahalesiyle olmuş, onlar da bu ortamı bir dizi savaşçıyı daha zehirleyerek kullanmışlardır. İlk gidişlerinde kaçkın olarak değerlendirilen Osman ve avenesi ikinci gidişlerinde yeni bir siyasetin lideri ve efradı olmuştur.

Kongra Gel'de Netleşme İhtiyacı

Geride kalan dönemde Kongra Gel adına bir dizi programatik ve siyasal görüş açıklandı. Belirlemeler yapıldı. PWD hala bu görüşleri savunduğunu iddia ediyor. Osman Öcalan "darbeci-dogmatik klik" diye nitelendirdiği PKK kadrolarının bu resmi görüşlere rağmen sürecin gerektirdiği duruşu göstermediklerini söylüyor. Hatırlanacağı gibi Kongra Gel adına gerek 1. Kongre'de gerekse 2. Kongre'de bir dizi ibretlik açıklama ve tespit yapılmıştı. Amerikanın bölgedeki işgaline dair değerlendirme, diğer ülkelerle ilişkiler, bölgesel yol haritaları, terörizm-şiddet vb. konularda bu tespitler hala programda ya da arşivlerde duruyor. Daha sonraki süreçte örgütsel yapıya dair bazı düzeltmeler yapılsa da görüşlerin önemli bir kısmı olduğu gibi korunuyor. Osman Öcalan yaptığı röportajlarda bu görüşlerin İmralı çizgisinin geliştirilmiş biçimi olduğunu ve çoğunun kendisi tarafından oluşturulduğunu söylüyor. Tam da bu nedenle olsa gerek PWD kendi internet sitesinde Kongra-Gel II. Olağanüstü Genel Kurul Bildirgesi'ni olduğu gibi yayınlamakta mahsur görmüyor.

Yine PWD ve yandaşları hali hazırda Kongra Gel saflarında kendi görüşlerini savunan çok sayıda militanın olduğunu söylüyorlar. Oradaki insanların örgütsel tedbirler ve korku nedeniyle kaldıklarını iddia ediyorlar. Bu açıklamaların karalama amaçlı olduğu doğrudur ne var ki bu, Kongra Gel açısından bir netleşme ihtiyacının olmadığı anlamına gelmiyor. Evet Kongra Gel her bakımdan netleşmeli, kendini yeniden örgütlemelidir. Son dönemlerde Abdullah Öcalan'ın yeni bir düzenleme olarak önerdiği ve hayati önemde gördüğü Yürütme ve Kongre Başkanlığı ilişkisi kapsamında yaptığı müdahale sonuç itibariyle örgütsel bir tedbirdir ve bu da, soruna çözüm olmaya ne yazık ki, yetmeyecektir. Bu tip kaos ve kriz durumlarında sorunların gerçek kaynaklarının tartışılıp aşılması esası üzerine kurulu kongre ve konferanslar partilerin yaşamında tarihsel roller oynayabilir. İrade ve eylem birliği sağlanmış bir parti hem yönünü daha iyi çizebilir hem arınabilir. Aksi durumlar dış müdahalelere açıklık ve kaos halinin sürmesidir ki, bu hareketi felç edebilir.

İşbirlikçi-ihanetçi çizgiye hayır!

Kongra Gel'in içinde bulunduğu kaotik ortama kendilerince çomak sokan, bu durumu fırsat bilerek eski hesaplarını görmeye çalışan bir dizi liberal, tasfiyeci çevre bu süreç içinde yalan ve kin kusmaya devam ediyorlar. Mülteci ve teslimiyetçiler güruhu, bir dizi PKK gerçekliğinin arasına gizledikleri devrim ve sosyalizm düşmanlıklarını, silahlı mücadele korkularını bu vesileyle kusuyorlar. Burkaygillerden Rizgaricilere, irili ufaklı bir dizi internet gevezesine kadar pek çok çevre bu ortamdan nasiplenmeye çalışıyorlar. Onlara ve iddialarına prim vermemek gerekiyor. Bizim eleştiri ve değerlendirmelerimiz ideolojiktir ve siyasal bakımdan devrimci amaçlar taşımaktadır. Dilimiz, üslubumuz bu niteliksel ayrımlarımız nedeniyle farklıdır, farklı olmak zorundadır. Kürt ulusal özgürlüğü ve sosyalizm için mücadele yürüten bir parti olarak elbetteki meseleye ezilen, yoksul Kürt işçi ve emekçileri penceresinden bakacağız ve yanlış bulduğumuz görüşlere karşı mücadelemizi yürüteceğiz. Birlikte olabildiğimiz her platformda ortak siyasal çalışmalar yürütmek, aradaki çitleri bu anlamda kaldırmak bu mücadelenin gereğidir. İdeolojik eleştirilerimiz ve ayrımlarımızı net bir şekilde tarif ederek aradaki çizgiyi kalınlaştırmak da aynı sürecin bir diğer yanıdır ve birbirini tamamlamaktadır. Buradan bakıldığında Osmangiller işbirlikçi ihanetçi çizgiyi, ideolojik ve siyasal ve örgütsel teslimiyeti savundukları için mücadelemizde teşhir tahtasının merkezine oturtulmalı, onların dolaylı etkilerine karşı kesintisiz bir mücadele yürütülmelidir. Kongra Gel'e dönük ideolojik mücadelemiz de bu süreçte devam etmeli ancak aradaki ayrım özel olarak korunmalıdır. "Bunların hepsi aynı, yok bir birlerinden farkları" gibi toptancı ve apolitik yaklaşımlar gösteren kimi çevrelerden ayrı olarak, biz farklı duruşumuzu net bir şekilde ortaya koyacağız.

 

 

Arşiv

 

2017
Eylül
2010
Mayıs Ocak
2008
Ocak
2005
Aralık
2004
Ekim Ağustos
Mart
2003
Ekim Temmuz
2002
Ocak
1998
Ekim

 

AMERİKAN YAPIMI CAHŞLAR
fc Share on Twitter
 

AB Türkiye'nin ilerleme raporunu yayınladı. AB demokrasisine övgüler dizen, onlardan Kürtler için bir şeyler bekleyen herkes sükut-u hayale uğradı. Tekellerin birliği olan AB, elbetteki çıkarlarından yana tavır koydu ve Kürtler için bir iki göstermelik lafın ötesine geçmedi. AB, dağlarda binlerce askerle sürdürülen sömürgeci saldırılara, hapishanelerdeki işkencelere, ambargolara, yakılan ormanlarımıza rağmen, AKP hükümetini överek, Kürt iradesine "teslimiyet"ten başka seçenek tanımadığını bir kez daha ilan etti. Başka türlüsü mümkün değildi zaten. AB'den yana beklentiler yaratanlar hiç olmazsa bundan sonra gerçekleri görürler umarız. Halkın özgürlüğü, onuru ve geleceği, kendi ellerindedir. "Ne AB ne ABD, çözüm mücadelede" diye özetlenecek gerçekliği görenler için yürünecek yol ve kazanılacak zaferler var. Umudunu, inancını yitirenlere ise ihanet ve teslimiyetten başka bir yol bırakmıyor hayat.

İşte PWD, işte Osman Öcalan.

"ABD'nin Irak'a müdahalesiyle ortaya çıkan yeni durum Kürt özgürlük hareketinin gelişimini ve sorunun demokratik özgür birlik temelinde çözümü için tarihi fırsatlar yaratmıştır. Denilebilir ki, yeni koşullar herkesten çok Kürt halkına demokratik gelişme imkanı sunmaktadır. Kürdü inkar eden ve özgür yaşam şansı tanımayan bölgenin kurulu sistemini savunmak için Kürt halkının hiçbir gerekçesi yoktur. Statükoyu aşma yada dağıtmayı hedefleyen girişim ve çabalarla ilişki ve dayanışma içinde hareket etmek Kürtler açısından doğru bir politikadır. Dolayısıyla Kürtler müdahale karşıtı bir politika ve duruş içinde olamazlar. Bu tarihi fırsatı doğru değerlendiren politikalar üretmek Kürtler açısından hayati önemdedir." PWD işte bu türden işbirlikçilik çizgisini konferans ve program konusu yaparak Amerikan paraşütleriyle siyaset sahnesine indi. Adına Demokratik Barış İnisiyatifi 1. Konferansı dedikleri bu girişimleriyle kendi tekkelerini kuran Osman Öcalan ve arkadaşları kısa süreç içerisindeki açıklamalarıyla varlık amaçlarını da gözler önüne serdiler. Osmangiller, her gün yeni karalama ve yalanlarla kendi internet sitelerinde ve onlara yardım yataklık yapan internet portallarında ulusal hareketin değerlerine saldırıyor, Kongra- Gel'in içinde bulunduğu kaotik durumu daha da derinleştirmeye çalışıyorlar. Söz konusu yıkıcı çevreye dair sosyalist yurtsever basınımızda bir dizi teşhir yazısı yayınlandı, gerekli tavırlar konuldu. Süreci yakından izleyen yoldaşlarımız PWD'nin Amerikan patentli bir girişim olduğunu, ulusal hareket saflarındaki orta burjuva liberal kesimlerin kendi sınıf konumlarına göre yeni bir yol tutturduklarını, bu yıkıcı girişimin esasen HPG'yi etkisizleştirmeyi temel amaç bellediğini doğru bir şekilde vurguladılar.

Talabani- Barzani ikilisinin partilerinden devşirilmiş ismiyle PWD (Partîya Welatparêzên Demokrat) ulusal hareketin içerisinden çıkamadığı ideolojik ve örgütsel kriz ortamında hayat bulan, Amerikancı bir girişimdir. Gerçekte bir devrim ve mücadele kaçkını olan Osman Öcalan ve savaşma iradesi kırılmış bir dizi kadronun kendi başlarına böyle bir yönelime girmeye ne enerjileri ne de cesaretleri vardı. Onlara bu cesareti veren Amerika ve bölgedeki işbirlikçileridir. Onlar da bunun rahatlığıyla gazetecilerle görüşme üstüne görüşme yapıyor, kendilerine ulaşamayanlar için de, telefon numaralarını açıklıyorlar. Bir yanda ABD-Talabani desteği, diğer yanda kriz içerisinde çözüm arayan bir dizi savaşçı gerçekliği bu hareketi cürümünden büyük bir düzeye getiriyor.

PWD kendisini yurtsever saflarda kafa karışıklığı yaratma, savaş iradesi kırılmışların bu çelişkilerini derinleştirme, HPG saflarında kararsızlık yaratma ve en önemlisi de, özgücüne dayalı mücadele bilincini dumura uğratarak, emperyalist güçlerin, özel olarak da ABD'nin eksenine sokma amacına göre konumlandırmıştır. Onların bütün yaptıklarının özü özeti budur. Onlar uşaklık, işbirlikçilik, ihanet, özcesi cahşlık öneriyor, bunun korkulacak bir şey olmadığını göstermek için de kendilerini kanıt olarak sunuyorlar. Bazı çevrelerin kendilerine "sıcak selamlar" yollamalarını, Türk burjuva medyasında isimlerinin sıkça yayınlanmasını ve Güney Kürt önderlerinin hayırhah tutumlarını bunun dayanağı yapıyorlar. Yayınladıkları Program taslağında işbirlikçi ve teslimiyetçi çizgilerini "Demokratik değişimi öngören uluslararası güçlerle sıkı ilişki ve ittifak yaşamsal değerdedir. ABD, İngiltere, AB, Rusya Federasyonu, ve diğer devlet ve demokratik güçlerle ciddi ilişkiler geliştirmek yerindedir. Bu anlamda BOP'ni desteklemek halkların demokratik seçeneğini ortaya çıkarmaya hizmet edecektir" biçiminde dile getiren PWD bu yolla emperyalist devletlere de mesaj vermeye çalışıyor. Farklı olduklarını göstermek için ayrıca "Şiddet kullanmak; siyasal, diplomatik, ekonomik ve kültürel mücadeleyi yürütmenin olanaklı olduğu ortamlarda meşru değildir. Devleti, örgüt ve bireyin -kimi hedeflerse hedeflesin- kullandığı şiddet "terörizm" kapsamına girer. Bu anlamda hem genelde hem de Türkiye'de şiddetin kullanılmasını mahkum ediyoruz." gibi sözler de yer alıyor ilgili taslaklarında. Bu mesajın hedefi de gayet açık. İşte PWD'nin gerçekliği budur.

İmralı ve Kongra Gel'in tavırları

PWD sürecinin açığa çıkardığı bir dizi temel gerçeklik var. Öncelikle belirtmek gerekir ki, İmralı süreciyle yoğunlaşan ve giderek bir nitelik değişimi haline gelen ideolojik teslimiyet koşullarında gelişen bilinçlerin yeni dönemde kendi mantiki sonuçlarına doğru hareketi söz konusudur. Ortada bir ideolojik kaos hali var ve bu durum kaçınılmaz olarak bir dizi boşluk ve zaaf yaratıyor. Demokratik Cumhuriyet paradigması denilen süreç ideolojik teslimiyet üzerinde inşa edildi. Siyasal bakımdan resmi ideoloji zorlanmaya devam edildi. Bu açıdan reformcu talepler öne geçse de, bir teslimiyetten söz edilemez. Tersine, Kürt sorunu rejimin başlıca kriz kaynaklarından biri olmaya devam etti ve Kongra Gel bu süreçte siyasal bakımdan rejimi zorlayıcı oldu. Sömürgeci yapı her bakımdan ayakta olduğu için en demokratik ve sıradan talep bile onu zorlamak durumundadır çünkü. Ne var ki, rejimin temeline dönük hiçbir değişim söz konusu değilken, onun temellerini sarsmayan bir demokratik cumhuriyet paradigması olsa olsa kaos üretirdi. Dağda binlerce gerilla, hapishanelerde binlerce tutsak ve faşist iktidar bütün kurumlarıyla ayaktayken hangi paradigma barış içerisinde bir arada yaşamayı sağlayabilir ki?

Bu koşullarda İmralı kaynaklı belirleme ve tespitler Kongra Gel saflarında değişik biçimlerde algılandı ve yorumlandı. Osmangillerin bu gün sözcülüğünü yaptıkları eğilim bu görüşleri siyasal teslimiyet düzeyine çıkaracak kadar pervasızlaştılar. Yaşanan budur. Uygun ortam bu süreçte oluşmuş, ABD ve işbirlikçileri koşulları değerlendirerek gerekli örgütlenmeyi Osmangiller aracılığıyla sağlamışlardır. Onların bu eğilimlerine karşı Kongra Gel içinde etkili bir mücadele yürütülememiş, son dönem yapılan müdahale ise İmralı'ya takılmıştır. Osmangillerin ikinci kez dönmeleri Abdullah Öcalan'ın müdahalesiyle olmuş, onlar da bu ortamı bir dizi savaşçıyı daha zehirleyerek kullanmışlardır. İlk gidişlerinde kaçkın olarak değerlendirilen Osman ve avenesi ikinci gidişlerinde yeni bir siyasetin lideri ve efradı olmuştur.

Kongra Gel'de Netleşme İhtiyacı

Geride kalan dönemde Kongra Gel adına bir dizi programatik ve siyasal görüş açıklandı. Belirlemeler yapıldı. PWD hala bu görüşleri savunduğunu iddia ediyor. Osman Öcalan "darbeci-dogmatik klik" diye nitelendirdiği PKK kadrolarının bu resmi görüşlere rağmen sürecin gerektirdiği duruşu göstermediklerini söylüyor. Hatırlanacağı gibi Kongra Gel adına gerek 1. Kongre'de gerekse 2. Kongre'de bir dizi ibretlik açıklama ve tespit yapılmıştı. Amerikanın bölgedeki işgaline dair değerlendirme, diğer ülkelerle ilişkiler, bölgesel yol haritaları, terörizm-şiddet vb. konularda bu tespitler hala programda ya da arşivlerde duruyor. Daha sonraki süreçte örgütsel yapıya dair bazı düzeltmeler yapılsa da görüşlerin önemli bir kısmı olduğu gibi korunuyor. Osman Öcalan yaptığı röportajlarda bu görüşlerin İmralı çizgisinin geliştirilmiş biçimi olduğunu ve çoğunun kendisi tarafından oluşturulduğunu söylüyor. Tam da bu nedenle olsa gerek PWD kendi internet sitesinde Kongra-Gel II. Olağanüstü Genel Kurul Bildirgesi'ni olduğu gibi yayınlamakta mahsur görmüyor.

Yine PWD ve yandaşları hali hazırda Kongra Gel saflarında kendi görüşlerini savunan çok sayıda militanın olduğunu söylüyorlar. Oradaki insanların örgütsel tedbirler ve korku nedeniyle kaldıklarını iddia ediyorlar. Bu açıklamaların karalama amaçlı olduğu doğrudur ne var ki bu, Kongra Gel açısından bir netleşme ihtiyacının olmadığı anlamına gelmiyor. Evet Kongra Gel her bakımdan netleşmeli, kendini yeniden örgütlemelidir. Son dönemlerde Abdullah Öcalan'ın yeni bir düzenleme olarak önerdiği ve hayati önemde gördüğü Yürütme ve Kongre Başkanlığı ilişkisi kapsamında yaptığı müdahale sonuç itibariyle örgütsel bir tedbirdir ve bu da, soruna çözüm olmaya ne yazık ki, yetmeyecektir. Bu tip kaos ve kriz durumlarında sorunların gerçek kaynaklarının tartışılıp aşılması esası üzerine kurulu kongre ve konferanslar partilerin yaşamında tarihsel roller oynayabilir. İrade ve eylem birliği sağlanmış bir parti hem yönünü daha iyi çizebilir hem arınabilir. Aksi durumlar dış müdahalelere açıklık ve kaos halinin sürmesidir ki, bu hareketi felç edebilir.

İşbirlikçi-ihanetçi çizgiye hayır!

Kongra Gel'in içinde bulunduğu kaotik ortama kendilerince çomak sokan, bu durumu fırsat bilerek eski hesaplarını görmeye çalışan bir dizi liberal, tasfiyeci çevre bu süreç içinde yalan ve kin kusmaya devam ediyorlar. Mülteci ve teslimiyetçiler güruhu, bir dizi PKK gerçekliğinin arasına gizledikleri devrim ve sosyalizm düşmanlıklarını, silahlı mücadele korkularını bu vesileyle kusuyorlar. Burkaygillerden Rizgaricilere, irili ufaklı bir dizi internet gevezesine kadar pek çok çevre bu ortamdan nasiplenmeye çalışıyorlar. Onlara ve iddialarına prim vermemek gerekiyor. Bizim eleştiri ve değerlendirmelerimiz ideolojiktir ve siyasal bakımdan devrimci amaçlar taşımaktadır. Dilimiz, üslubumuz bu niteliksel ayrımlarımız nedeniyle farklıdır, farklı olmak zorundadır. Kürt ulusal özgürlüğü ve sosyalizm için mücadele yürüten bir parti olarak elbetteki meseleye ezilen, yoksul Kürt işçi ve emekçileri penceresinden bakacağız ve yanlış bulduğumuz görüşlere karşı mücadelemizi yürüteceğiz. Birlikte olabildiğimiz her platformda ortak siyasal çalışmalar yürütmek, aradaki çitleri bu anlamda kaldırmak bu mücadelenin gereğidir. İdeolojik eleştirilerimiz ve ayrımlarımızı net bir şekilde tarif ederek aradaki çizgiyi kalınlaştırmak da aynı sürecin bir diğer yanıdır ve birbirini tamamlamaktadır. Buradan bakıldığında Osmangiller işbirlikçi ihanetçi çizgiyi, ideolojik ve siyasal ve örgütsel teslimiyeti savundukları için mücadelemizde teşhir tahtasının merkezine oturtulmalı, onların dolaylı etkilerine karşı kesintisiz bir mücadele yürütülmelidir. Kongra Gel'e dönük ideolojik mücadelemiz de bu süreçte devam etmeli ancak aradaki ayrım özel olarak korunmalıdır. "Bunların hepsi aynı, yok bir birlerinden farkları" gibi toptancı ve apolitik yaklaşımlar gösteren kimi çevrelerden ayrı olarak, biz farklı duruşumuzu net bir şekilde ortaya koyacağız.