Okmeydanı Direnişi'ni Yaratanlara Bin Selam
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Sevgili yoldaşlar; içimi kaplayan coşku, sevinç ve öfke anlatılması güç bir diyara götürüyor beni. Bu duyguları uyandıran olgu, aylardır yürüttüğümüz çalışmalarımızın ve düşmanla göğüs göğüse çarpışmalarımızın yansımasıdır. Bugün geldiğimiz nokta açısından geride ciddi bir mücadele pratiği, düşmanın korkusunu büyütme, halklarımıza büyük bir direniş armağan etmiş olmanın verdiği gurur ve bunlarla birlikte nasıl bir güçle karşı karşıya olduğumuzun bilinciyle hareket etme adına deneyim kazandığımızı rahatça söyleyebiliriz. Tabi bazı aklı evvellerin kurbağayı ürkütmemek için taş atmamayı yeğlediklerini de unutmamak kaydıyla tarihimize bir not daha düşmüş olduk. Burada asıl nokta bu savaşımın hangi alanında çalışma yürütüyor olursak olalım duygu ortaklığını yaşıyor oluşumuzdur. Düşmana taş, molotof atan ellerin, yaralanan kafa, kol ve ayakların, işkence gören, tutsak düşen canların, acısını, sevincini ve coşkusunu her birimiz hissediyoruz. Ama gerçekten şunu söylemek gerekir ki "Okmeydanı Harbi"ni gören gözlerin hangi pencereden baktığı önemlidir. Yasalcı reformistler ürkerek, devrimci, komünistler ve ezilen, sömürülen halklar ise onurlanarak ilişkilendiler o günkü muharebeyle. Barikat başında çarpışan bu toprağın yiğit evlatları tarihe bir not daha düşmüşlerdir. Kan emici Emperyalist-faşist cepheye proletarya ve ezilenlerin söyleyecek sözlerinin olduğu hatırlatılmıştır.

Bir militanın yaşamında devrimden sonra en önemli şey silahıdır. Bir de bu silahı kullanacak yürek. Ateş altında yürüyoruz. Varacağımız yere nasıl varılacağını çok iyi biliyoruz. İşte bu yüzdendir koynumuzda çapraz tüfek. Bu yüzdendir umudu nakış nakış işleyen elimizde bayrağımız. Ve düşmanı dize getirecek olan çatallı yüreğimiz. Hani Nazım bir şiirinde " mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin" diyor ya! Belki o gün Okmeydanı sokaklarında çizilen mutluluğun resmiydi. Umudun, inancın, direnişin, özgür yarınların resmini barikatlarda çiziyoruz. İlmek ilmek örüyoruz yaşamı. Kafamızı, kolumuzu, ayaklarımızı kırıyorlar, bedenimizi tutsak ediyor, işkenceyle ruhumuzu teslim almaya çalışıyorlar. Ama unuttukları, onlarda olmayan bir şeyler var. Yürek, bilinç, feda ruhu ve halklarımıza olan inanç. Zamanın birinde MGK bildirisinde şöyle bir ibare konulmuştu; "en tehlikeli insan canından vazgeçmiş insandır." Bu sözcük bütün korkularını ele veriyor. Çünkü ancak onurlu ve inançlı insanlar inandığı değerler için canını feda edebilir. Ama onların bunu anlaması mümkün değil. Bunu açıklamak ancak sınıfsal duruşla mümkündür.

Dünya yeniden bir hayaletle karşı karşıya. Emperyalistler bu korkuyla yeryüzünü bir zindana dönüştürmeye çalışıyorlar. Karanlığın bekçilerinin sayısını arttırarak, kentleri gizli-açık kameralarla gözetleyerek, sisteme başkaldıranları hücrelere kapatarak, her geçen gün özgürlükleri kısıtlayarak egemenliklerini sürdürmeye uğraşıyorlar. Zannediyorlar ki tarihi gerisin geriye çevirebilirler. İşte bu mümkün değil. Öldü zannedilen proletarya güneşli yüzünü Avrupa' da, Latin Amerika' da, Uzak Asya' da yani dünyanın her yerinde gösteriyor. Devrimci ve Komünistler ellerinde kızıl bayrakları, marşları ve molotofları ile geliyorlar, beklenen günü yakın etmek için.

Seatle'da yakılan direniş ateşi bugün Okmeydanı sokaklarında alev alev yanıyor. Ne NATO, ne AB, ne ABD hiçbir zulüm, sömürü makinesi bu yürüyüşü durduramayacak. Haklılığımızı tarihten, gücümüzü ezilen ve sömürülen dünya halklarından alıyoruz.

Belki bugün için savaşımımızın gerçek ürününü alamıyoruz. Ancak halkımız bu savaşımı görerek öğreniyor. İşte Pendik-Aydos halkı emeğini, alın terini, ve tüm insani duygularını sömürerek iktidara gelenlerin, sonradan nasıl evlerini yıkmaya geldiklerini görünce onların anladığı dilden cevabı veriyor. İşte Urfa'daki köylü emekçilerimiz; elektrik hakkını zorla alıyor. Barikat, taş, molotof ve Marksist Leninist Komünist Parti, halkın esas ihtiyacı olan bu. Halk giderek nasıl hak alacağını öğreniyor. Bizler tıpkı Gazi, Okmeydanı Ayaklanma ve direnişlerinde olduğu gibi halklarımıza yürünecek yolu daha fazla göstereceğiz.

Son olarak İstanbul'u NATO'ya dar eden, emperyalistler ve işbirlikçilerine korkulu günler yaşatan, halklarımızın kin ve öfkesini barikatlarda dile getiren tüm yoldaşlar ve siper yoldaşlarımız ışıldayan gözlerinizden umut eksik olmasın, akan her damla kanınızın, acıyan en küçük yaranızın hesabını verecekler mutlaka.

Bir Komünist

 

 

Arşiv

 

2017
Eylül
2010
Mayıs Ocak
2008
Ocak
2005
Aralık
2004
Ekim Ağustos
Mart
2003
Ekim Temmuz
2002
Ocak
1998
Ekim

 

Okmeydanı Direnişi'ni Yaratanlara Bin Selam
fc Share on Twitter
 

Sevgili yoldaşlar; içimi kaplayan coşku, sevinç ve öfke anlatılması güç bir diyara götürüyor beni. Bu duyguları uyandıran olgu, aylardır yürüttüğümüz çalışmalarımızın ve düşmanla göğüs göğüse çarpışmalarımızın yansımasıdır. Bugün geldiğimiz nokta açısından geride ciddi bir mücadele pratiği, düşmanın korkusunu büyütme, halklarımıza büyük bir direniş armağan etmiş olmanın verdiği gurur ve bunlarla birlikte nasıl bir güçle karşı karşıya olduğumuzun bilinciyle hareket etme adına deneyim kazandığımızı rahatça söyleyebiliriz. Tabi bazı aklı evvellerin kurbağayı ürkütmemek için taş atmamayı yeğlediklerini de unutmamak kaydıyla tarihimize bir not daha düşmüş olduk. Burada asıl nokta bu savaşımın hangi alanında çalışma yürütüyor olursak olalım duygu ortaklığını yaşıyor oluşumuzdur. Düşmana taş, molotof atan ellerin, yaralanan kafa, kol ve ayakların, işkence gören, tutsak düşen canların, acısını, sevincini ve coşkusunu her birimiz hissediyoruz. Ama gerçekten şunu söylemek gerekir ki "Okmeydanı Harbi"ni gören gözlerin hangi pencereden baktığı önemlidir. Yasalcı reformistler ürkerek, devrimci, komünistler ve ezilen, sömürülen halklar ise onurlanarak ilişkilendiler o günkü muharebeyle. Barikat başında çarpışan bu toprağın yiğit evlatları tarihe bir not daha düşmüşlerdir. Kan emici Emperyalist-faşist cepheye proletarya ve ezilenlerin söyleyecek sözlerinin olduğu hatırlatılmıştır.

Bir militanın yaşamında devrimden sonra en önemli şey silahıdır. Bir de bu silahı kullanacak yürek. Ateş altında yürüyoruz. Varacağımız yere nasıl varılacağını çok iyi biliyoruz. İşte bu yüzdendir koynumuzda çapraz tüfek. Bu yüzdendir umudu nakış nakış işleyen elimizde bayrağımız. Ve düşmanı dize getirecek olan çatallı yüreğimiz. Hani Nazım bir şiirinde " mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin" diyor ya! Belki o gün Okmeydanı sokaklarında çizilen mutluluğun resmiydi. Umudun, inancın, direnişin, özgür yarınların resmini barikatlarda çiziyoruz. İlmek ilmek örüyoruz yaşamı. Kafamızı, kolumuzu, ayaklarımızı kırıyorlar, bedenimizi tutsak ediyor, işkenceyle ruhumuzu teslim almaya çalışıyorlar. Ama unuttukları, onlarda olmayan bir şeyler var. Yürek, bilinç, feda ruhu ve halklarımıza olan inanç. Zamanın birinde MGK bildirisinde şöyle bir ibare konulmuştu; "en tehlikeli insan canından vazgeçmiş insandır." Bu sözcük bütün korkularını ele veriyor. Çünkü ancak onurlu ve inançlı insanlar inandığı değerler için canını feda edebilir. Ama onların bunu anlaması mümkün değil. Bunu açıklamak ancak sınıfsal duruşla mümkündür.

Dünya yeniden bir hayaletle karşı karşıya. Emperyalistler bu korkuyla yeryüzünü bir zindana dönüştürmeye çalışıyorlar. Karanlığın bekçilerinin sayısını arttırarak, kentleri gizli-açık kameralarla gözetleyerek, sisteme başkaldıranları hücrelere kapatarak, her geçen gün özgürlükleri kısıtlayarak egemenliklerini sürdürmeye uğraşıyorlar. Zannediyorlar ki tarihi gerisin geriye çevirebilirler. İşte bu mümkün değil. Öldü zannedilen proletarya güneşli yüzünü Avrupa' da, Latin Amerika' da, Uzak Asya' da yani dünyanın her yerinde gösteriyor. Devrimci ve Komünistler ellerinde kızıl bayrakları, marşları ve molotofları ile geliyorlar, beklenen günü yakın etmek için.

Seatle'da yakılan direniş ateşi bugün Okmeydanı sokaklarında alev alev yanıyor. Ne NATO, ne AB, ne ABD hiçbir zulüm, sömürü makinesi bu yürüyüşü durduramayacak. Haklılığımızı tarihten, gücümüzü ezilen ve sömürülen dünya halklarından alıyoruz.

Belki bugün için savaşımımızın gerçek ürününü alamıyoruz. Ancak halkımız bu savaşımı görerek öğreniyor. İşte Pendik-Aydos halkı emeğini, alın terini, ve tüm insani duygularını sömürerek iktidara gelenlerin, sonradan nasıl evlerini yıkmaya geldiklerini görünce onların anladığı dilden cevabı veriyor. İşte Urfa'daki köylü emekçilerimiz; elektrik hakkını zorla alıyor. Barikat, taş, molotof ve Marksist Leninist Komünist Parti, halkın esas ihtiyacı olan bu. Halk giderek nasıl hak alacağını öğreniyor. Bizler tıpkı Gazi, Okmeydanı Ayaklanma ve direnişlerinde olduğu gibi halklarımıza yürünecek yolu daha fazla göstereceğiz.

Son olarak İstanbul'u NATO'ya dar eden, emperyalistler ve işbirlikçilerine korkulu günler yaşatan, halklarımızın kin ve öfkesini barikatlarda dile getiren tüm yoldaşlar ve siper yoldaşlarımız ışıldayan gözlerinizden umut eksik olmasın, akan her damla kanınızın, acıyan en küçük yaranızın hesabını verecekler mutlaka.

Bir Komünist