''Silahın Gücüyle Özgürleşme İsteğine Sahip Olmalıyız''
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

  

Kası- Aralık 2017 / Partinin Sesi / Sayı: 93

 

Sibel Bulut
(Sarya Onur/Eylem Deniz)
12 Aralık 2014

Partimizin görevlendirmesi ve tabi ki isteğim üzerine yeni eğitim alanına gideceğim. Bu branşı
seçmemin en büyük nedeni, kentteki devrim mücadelemiz bakımından önemli ve hassas, bunun
yanı sıra sonuç alıcı bir biçim olmasındandır. Bu alanda uzmanlaşmamızın, mücadelemize muazzam
olanaklar sağlayacağına eminim. Diğer bir nedeni ise, bu alanla kurduğum ilişkidir.
Bu işin üstesinden gelebileceğimi, verilen emeği boşa çıkarmayacağımı biliyorum.
Yeniyi inşa sürecinde bana da rol biçtiği için partimize teşekkür ederim.
Pratik başarılarla dolu bir mücadele temennisiyle...
ise partimizin görevlendirmesi ve tabi ki isteğim üzerine yeni eğitim alanına gideceğim. Bu branşı
seçmemin en büyük nedeni, kentteki devrim mücadelemiz bakımından önemli ve hassas, bunun yanı
sıra sonuç alıcı bir biçim olmasındandır. Bu alanda uzmanlaşmamızın, mücadelemize muazzam
olanaklar sağlayacağına eminim. Diğer bir nedeni ise, bu alanla kurduğum ilişkidir. Bu işin üstesinden
gelebileceğimi, verilen emeği boşa çıkarmayacağımı biliyorum. Yeniyi inşa sürecinde bana da rol
biçtiği için partimize teşekkür ederim. Pratik başarılarla dolu bir mücadele temennisiyle...
Eğitimlere Dair
4 ay boyunca verimli bir çalışma olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Gerilla yaşam tarzını anlama,
gereklerini yerine getirme, devrimci bir yaşamın nasıl sürdürüldüğünü veya nasıl sürdürülmesi gerekti­
ğini, yaşamın tüm ayrıntılarıyla var olmayı görüp pratiğe geçirdiğimizi söyleyebilirim. Eksikliklerine rağ­
men. Az çok teorisini bildiğimiz silahlarla bu düzeyde yakınlaşmak, inceliklerini öğrenmek faydalıydı.
Eğitmen yoldaşlar, yaptığımız tüm çalışmalarda, aldığımız eğitimin mantığını, teorisini kavratmaya
dönük bir yöntem izlediler. Sadece pratik bir eğitim değil, işin teorisini de bir bütün ele alan bir eğitim
oldu. Gerilla yaşamının veya askeri eğitimin sadece teknik işi değil, bir bütün yaşamın örgütlenişi,
günlük işlerin planlamasına kadar geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi, bu
süreç. Eğitimler parçadan değil, bütünden ele alınıyordu.
Bizim eğitimlerdeki hallerimiz ise istekli, öğrenmeye açık, fakat parçalı. Bir derste öğrenilen bilginin
diğer dersle bağını kurup bir bütünlük sağlama noktasında sorunlar yaşandığını düşünüyorum. Tabiri
caize, bir derste öğrendiğimizi unutup diğer derse giriyorduk. Ya da bir derste öğrendiğimiz bilgi ile
diğer ders arasında bağlantı kuramamaydı yaşanan. Eğitimlerde verilen teorik derslerin ne kadar
anlaşıldığı pratiklerde ortaya çıkıyordu. Bazı derslerde teorik algılayış öndeyken, bazı derslerde ise
pratik ön plandaydı. Aynı dersin teorisi ile pratiği arasında ilişki kuramadığımız anlar da oldu. Kısacası,
eğitimler arasında bir geçişsizlik sorunu vardı. Bunlara ek olarak, eğitimleri ciddiye almama, güvenliği
ilgilendiren konularda özellikle yapılan uyarıları içselleştirememe, öz disiplin eksiklikleri, kendine
görelik, bazı yanlarıyla duyarsızlıklar vb. bünyemizde barındırdığımız küçük burjuva alışkanlık ve
yaklaşım hatalarını bu eğitim boyunca sergiledik. Yapılan eleştiri­özeleştiri platformlarında, günlük
yaşam ve eğitimlerdeki hallerimizi görüp düzeltmeye çalıştıysak da, yeterli olmamıştır. Kendimize
daha ciddi yaklaşmalı, eksiklerimizle kesinlikle uzlaşmamalıyız.
Kadın Özgürleşmesi Ve Önderleşmesine Dair
Partimizin, 4. Kongre'de iradeleşen komünist kadınların özneleşip birer politik önder, komutan olarak
öne çıkması, özgürleşmesi kararı, kadın devriminin değiştirici­dönüştürücü kuvvetine kan taşımıştır.
Kadının özgürleşmesine dair ortaya konan bu irade, partili yoldaşlar, özellikle kadın yoldaşlar olarak
hepimizi heyecanlandırmış, gücümüze güç katmış, özgüvende bir sıçrama yaratmıştır. Bu perspektifle
hareket etme noktasında, kadınlar olarak görev bilinci ve eylemiyle kongreyi selamladığımızı düşünü­
yorum. Şüphesiz, bu dönüşüm süreci sancılarla dolu geçecektir, fakat bu kararlaşma an'ı, kadın komu­
tanlar ve önderler yaratmanın yanı sıra, kadın ordulaşmasına zemin hazırlayan güçlü bir çıkış olmuştur.
Kongre kararını hayata geçirme noktasında kadınlar olarak daha aktif, daha istekli ve daha
heyecanlıydık. Kadın şafağını yaratmada, muazzam bir gücü arkalayarak, ona yaslanarak hareket
etme şansımız doğdu. Karar düzeyinde, kararın tüm partili kadın ve erkekleri bağlayıcılığı ve
kapsayıcılığı, kadının özgürleşmesi konusunda sınırlarımızı kaldıran bir rol oynadı.
Kongre iradesine yaslanarak geldiğimiz askeri kampta, katedilen yolun ve yaratılmak istenen
zihniyet devriminin bu alanda yeterince anlaşılmadığını ve pratik adımlarının atılamadığını, eksik
kaldığını görmemek olanaksızdı. Eksik yaklaşımların temel nedeninin, kongre kararlarının yeterince
kavratılmaması, bu kararla yaratılmak istenenin bir anlayış düzeyine çıkarılmaması olduğunu
düşünüyorum. Evet, partimiz bakımından alınan bu tarihsel kararın algılanması ve gereklerinin yerine
getirilmesi bir süreç ve zaman isteyebilir, fakat kadın sorununa bakış açısı ve kadının özgürleşmesi,
kadınların örgütlülük düzeyi ­tabii ki komünist kadınlar bakımından­, yönetim ve politik gelişkinlik
durumuna bakıldığında, kongrenin ulaştığı düzeyin pratiğe geçişinin daha dinamik, daha hızlı ve
netliğinin daha görünür olması gerekirdi. Bu konuda komünist kadın ve erkek yoldaşların algılamada
bazı sorunlar yaşadığı, pratikleşmede bir ürkeklik gösterdiği, özellikle inceltilmiş erkek halleriyle tam
bir savaşım içine girilmediği izlemi edindim.
Cins bilincinin yaratılması ve örgütlenmesi zayıf kaldı. Kamp yaşamına ve olaylara kadın bakış
açısından bakmakta, hem kamp yönetimi, hem de kadın ve erkek yoldaşlar bakımından eksik,
bilhassa yanlış ve dogmatik bir yaklaşım söz konusudur. Kadınlar olarak eksik ve dogmatik, erkekler
bakımındansa dar bakma ve kaba eşitlikçi yaklaşım yaygındı. Yapılan kadın sorunu ve erkeklik halleri
eksenli toplantılarda, bu yaklaşımlar net olarak görüldü. Kampın ilk dönemlerinde, nispeten önemli bir
zaman aralığında kadın­erkek çatışması biçiminde sorunlar yaşadık. Kadınlar olaylara savunmacı ve
tepkisel yaklaşırken, erkekler ise inceltilmiş erkeklik yanlarını masaya yatırıp tartışmak yerine, sürekli
olarak kadınları eleştiren, bazen bu eleştirilerin dozunun da abartıldığı bir dönem yaşadı. Kolektif
ortamda, kimi erkek yoldaşlar inceltilmiş hallerini yaşarken, kimisi de kabalığıyla ön plana çıktı.
Erkeklerin kadın sorununa ve özgürleşmesine yönelik tavrı, tamamen genellemeci bakmak ve durum
tespiti yapmanın ötesine geçememiştir. Sorunu içselleştirip üzerine yoğunlaşmak yerine, kadınlarla
sürekli atışma hali ve eleştirel bir ruh hali içindeydiler. İstisnalar vardı, fakat kaide bozulmadı.
Eğitim sürecinin sonuna doğru, kadın sorununa bakış açısında, erkekler bakımından bazı olumlu
değişimler olsa da, tamamlanmış, dönüşmüş bir zihniyetten bahsedemeyiz. En azından birlikte eğitim
aldığımız erkek yoldaşlar bakımından önemli bir fırsattı bu dönem, fakat bu erkek yoldaşların daha
fazla yol almaya ihtiyaçları var. Aslında kadın soruyla ilişkilenmek, üzerine tartışmaktan ziyade, erkek
egemen zihniyet ve inceltilmiş erkeklik halleri üzerine daha fazla kafa yormak, yoğunlaşmak ve bu
noktada daha fazla derinleşmeye ihtiyaçları olduğunu düşünmekteyim. İnceltilmiş erkek hallerini
ortaya çıkarmaları, kendilerinde var olan ‘erk'ek yanlarını kabullenip, buna bir yön, şekil vermeleri
gerekmektedir. Eğitimdeki erkek yoldaşlar şahsında tüm partili komünist erkeklerin yapması gereken
de bütünüyle budur, kanısındayım.
Kadınlar açısından ise önemli bir eğitim oldu. Birincisi, devrimci cins bilincinin oluşturulması
bakımından muazzam olanaklar yaratması, PKK'nin kadın özgürleşmesi ve ordulaşması açısından
biriktirdiği deneyimlerden öğrenme, diğer yandan komünist kadınlar olarak devrimci zor ve silahla
kurduğumuz ilişkiyi irdeleme, aradaki mesafeyi kapatma noktasında atılmış bir adım olmasıyla
önemliydi. 4. Kongre'nin ışığında, kadınlar olarak bu alanda olmamız gerektiğinin bilince çıkarıldığını
düşünüyorum. Fakat cins bilincinin kazanılması veya var olan potansiyelin ortaya çıkarılması
bütünlüklü olmadı. Belirli bir düzey olmasına rağmen düzeyin iyi işlenmediğini, derinleştirilmediğini,
günü birlik ele alındığını düşünüyorum. Kadın yoldaşlar olarak birbirimizle kurduğumuz ilişkiler
eğitimin başında alabildiğine sınırlıydı. Eğitim boyunca birbirimizle ilişkilenişimiz cins bilinci veya
kadın bakış açısını içermiyordu. Bireyselliklerin de etkisiyle bir ortaklık, birbirimizi tamamlama
noktası eksikti. Kadınca paylaşım, ortak üretim konularında bir paydada buluşamama haliydi
yaşanan. Bu durum, eğitim süresince yaptığımız az sayıdaki özgün toplantılarda giderilmeye
çalışıldı. Kendimizi hem bir devrimci olarak, hem de bir kadın devrimci olarak değerlendirip, eksik ve
hatalı yaklaşımlarımızı ortaya çıkarma ve bunlarla mücadele yöntemleri geliştirme çabasına girdik.
Olumlu gelişmeden bahsedebiliriz, ama almamız gereken yolun uzunluğunun da farkındayız.
İhtiyacımız olan karşılıksız ve sınırsız paylaşımlardır.
Diğer bir konu, kadın yoldaşların silah ve savaşla kurdukları bağ veya aralarına koydukları
mesafe... Kimimiz kafa açıklığıyla buraya gelsek de, kimimizin tereddütleri ve yaklaşım sorunları
vardı. Güçlü olmanın, zoru kullanmanın ne demek olduğunu anlamama, algılayamama durumlarıyla
da karşılaştık. Yıllardır bu partide yöneticilik yapmış kadın yoldaşların dahi algılayış düzeyinin zayıf
olması açıkçası beni şaşırtmıştır. Bir kadın olarak, devrimci mücadelemizde silahın oynadığı rolü
bilince çıkarmamış olmak kabul edilebilir değildir. Komünist kadınlar olarak, sınırlarımızı aşmalıyız.
Kadınlar olarak, zulme son vermenin silahın zoruyla gerçekleşeceğini bilince çıkarıp sınırlarımıza
saldırmalı, ruhumuzu serbest bırakmalıyız. Kadın kimliğimizle bunun üstesinden gelmeliyiz. Bu
gücümüz var, sadece daha fazla bilinç, daha fazla emek, özgürlük şiarını daha istekli talep etmeliyiz.
İllaki daha fazla iradeleşmeliyiz. Askeri alanda, sadece askeri alanda da değil, ideolojik ve politik
alanda da, önderleşme, silahın gücüyle özgürleşme isteğine sahip olmalıyız.
Erkek işi olarak görülen bu alanda, kadınlar olarak ne kadar yetenekli, istekli olduğumuzu, başarılar
kazandığımızı belirtmek lazım. Silah eğitimlerinde kadınların atışları, erkek yoldaşlarınkinden daha
iyiydi. Hızlı adaptasyon, hızlı bir gelişme söz konusuydu. Özgüvensizlik bazen sorun çıkarsa da,
istisna kaldı. Görev icabı değil, bu alanda kalmaya gönüllü olmalıyız. Sahiplenmeliyiz bu alanı. Hiçbir
şey kendiliğinden değişmez, bilinçli mücadele edilmeli. İrademizi ortaya koymalıyız. Kadınların bu
iradesi kongreye nasıl yansıdıysa, savaşçı kadınların iradesi de tüm yaşama yansımalıdır. Yolun
başındayız ve bilinçli mücadele zorunludur.
Kendime Dair
Partimizin 4. Kongresi'yle aldığı karar doğrultusunda, görev bilinciyle askeri kampa katıldım. Kampa
katılmadan önce gerilla yaşamına uyum sağlama, askeri mantığı bilince çıkarma, gereklerini yerine
getirme noktasında sorun yaşamayacağımı düşündüm. Doğa koşullarına uyum konusunda kimi
tereddütlerim olsa da, 4 aylık eğitim sürecinde bu tereddütlerimin yersiz olduğunun farkına vardım.
Bu 4 aylık süreç benim bakımımdan, tam bir öğrenme eylemine dönüştü. Devrimcilik yaşamım
boyunca beklediğim anın gelmesi de ayrı bir moral ve motivasyon sağlamıştır. Bu noktada sıkıntı
yaşamadığımı söyleyebilirim.
Eğitim süresi boyunca gerilla yaşamıyla rahat ilişkilendiğimi düşünüyorum. Ayrıntıların yaşamdaki
önemini, savaşta ayrıntıların önemini kavradım. Günlük yaşamın örgütlenmesinde yer almak, ortama
uyum sağlamak konusunda eksikliklerim olsa da, katılım söz konusu. Öz disiplin bakımından sorun
yaşamadığımı düşünüyorum. Fakat öz denetim mekanizmasında kimi aksaklıklar yaşadım. Kamp
yaşamını ve partinin aldığı kararı ve pratik adımını çok ciddiye aldım ve gereklerini yerine getirmek
konusunda elimden geleni yapmaya çalıştım. Bu ciddiye alma konusu bazen ayağıma dolanan bir
yaklaşım oldu. Kendime veya yoldaşlara esneme payı bırakmadığım anlar çok oldu. Bu da tutucu
davranmama neden oldu.
Askeri bir bilinç kazandığımı, fakat bununla yetinilmeyeceğini, daha fazla emek ve doğru tarzla bu
bilincin daha da geliştirilmesi gerektiğini söyleyebilirim. Bu bilinç sadece askeri teknik eğitimi
kapsamıyor, devrimci bir yaşam biçiminin koşullarını oluşturmak, kolektif etkin bireyi yaratmanın
zeminini kurmak doğrultusunda örgütlü hareket etme çabası içerisine girmeliyim. Parçadan değil de
bütünden bakmayı öğrenmeli, bütünlüklü düşünce sistematiğimi geliştirmeliyim, içselleştirmeliyim,
buna derinlik kazandırmalıyım. Bunun yanı sıra, ideolojik altyapımı sağlamlaştırmalı, üzerine
yoğunlaşmalıyım. Olaylara bir anlayış kazandırmalı, buna göre davranmalıyım. Kendimde var olan
küçük burjuva alışkanlıklardan arınmalı, ezberleri ve tekrarları bozmalıyım.
Eğitim süresince, kimi zaman açıkça, kimi zaman da örtülü bir biçimde açığa çıkan bireysel
gelişime ağırlık verme anlayışını terk etmeli, kolektif öğrenme ve yoldaşça paylaşımlarımı
arttırmalıyım. Duygularımı örgütlemeyi öğrenmeliyim. Kimi çıkışlarımın ortamın uyumunu
bozduğunu, bu çıkışların kendi psikolojimi de etkilediğini gördüm.
Eleştiri­özeleştiri silahını kullanma konusunda; özeleştiride samimiyet, eleştiride ise yapıcı,
geliştirici olmak, yapılan eleştirin takipçisi olmak ve yoldaşların gelişimindeki sorumluluğun gereğinin
yerine getirilmesi en doğru yöntemdir. Kampta, bu konuda bazen kendiliğindenciliğin yaşanması,
eksiklerle, zaaflarla uzlaşılması, bu silahın rolünü oynamasını zorlaştırmıştır. Kimi zaman eleştiri­
özeleştirinin önemi göz ardı edilmiş, değiştirici­dönüştürücü yönü anlaşılamamıştır. Eleştiri yaparken,
genellemecilikten sıyrılarak, tek tek bireylerin davranışları, gelişim seyri ele alınmalı, bir perspektif
kazandırılmalıdır. Benim bakımımdan ise, kampta en çok eleştirilenlerin ve en çok özeleştiri
verenlerin arasındaydım. Eleştirilme noktasında sıkıntım olmadığını düşünürken, burada karşılaş­
tığım eleştiriler ilk zaman beni çok zorladı. Reddettiğim, kabullenmediğim eleştiriler vardı. Kimi
eleştiriler, üzerine düşünülmeden, basit, olgular göz önünde bulundurulmadan olsa da, daha sonra
sol duyulu davranarak, yapılan eleştiriler üzerine düşünmeye başladım. Özeleştiride ise dürüst ve
açık davrandığımı düşünüyorum. Eleştirilen yönlerimi değiştirme, dönüştürme süreci devam ediyor.
Partimizin kadının komutanlaşması, önderleşmesi perspektifi ile aldığı kararını büyük bir mutluluk
ve heyecanla karşıladım. Kadın ordulaşması düzeyinin yakalanması zahmetli ve uzun bir süreci
kapsıyor, fakat benim açımdan mücadeleyi büyütmenin, erkek egemen zihniyetle çarpışmanın en
keskin ve doğrudan olanaklarını barındırdığını düşünüyorum. Kendimdeki öğretilmişliklerle cins
bilincini kuşanarak hesaplaşmam için zemin hazırlamıştır. Kadının ve bilincinin özgürleştirilmesi,
kadın devriminin iktidar anlayışını kavratma ve cinsel devrimin zorunluluğu başlıklarının hayatiyetini,
bu eğitim boyunca daha iyi kavradığımı belirtebilirim. Bu doğrultuda ilerlemek için daha fazla
mücadele etmem gerektiğinin farkındayım. Bu noktada da kadın yoldaşlarla daha fazla zaman
geçirme, onlardan öğrenme, birbirimizi tamamlama perspektifiyle hareket etmeliyim.
Şimdi ise partimizin görevlendirmesi ve tabi ki isteğim üzerine yeni eğitim alanına gideceğim. Bu
branşı seçmemin en büyük nedeni, kentteki devrim mücadelemiz bakımından önemli ve hassas,
bunun yanı sıra sonuç alıcı bir biçim olmasın­ dandır. Bu alanda uzmanlaşmamızın, mücade­
lemize muazzam olanaklar sağlayacağına emi­ nim. Diğer bir nedeni ise, bu alanla kurduğum
ilişkidir. Bu işin üstesinden gelebileceğimi, verilen emeği boşa çıkarmayacağımı biliyorum.
Yeniyi inşa sürecinde bana da rol biçtiği için partimize teşekkür ederim. Pratik başarılarla
dolu bir mücadele temennisiyle...

* Sarya Onur yoldaşın Hüseyin Demircioğlu
Akademisi'ndeki eğitiminin ardından
Ağustos 2011'de yazdığı değerlendirme.

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

''Silahın Gücüyle Özgürleşme İsteğine Sahip Olmalıyız''
fc Share on Twitter

 

  

Kası- Aralık 2017 / Partinin Sesi / Sayı: 93

 

Sibel Bulut
(Sarya Onur/Eylem Deniz)
12 Aralık 2014

Partimizin görevlendirmesi ve tabi ki isteğim üzerine yeni eğitim alanına gideceğim. Bu branşı
seçmemin en büyük nedeni, kentteki devrim mücadelemiz bakımından önemli ve hassas, bunun
yanı sıra sonuç alıcı bir biçim olmasındandır. Bu alanda uzmanlaşmamızın, mücadelemize muazzam
olanaklar sağlayacağına eminim. Diğer bir nedeni ise, bu alanla kurduğum ilişkidir.
Bu işin üstesinden gelebileceğimi, verilen emeği boşa çıkarmayacağımı biliyorum.
Yeniyi inşa sürecinde bana da rol biçtiği için partimize teşekkür ederim.
Pratik başarılarla dolu bir mücadele temennisiyle...
ise partimizin görevlendirmesi ve tabi ki isteğim üzerine yeni eğitim alanına gideceğim. Bu branşı
seçmemin en büyük nedeni, kentteki devrim mücadelemiz bakımından önemli ve hassas, bunun yanı
sıra sonuç alıcı bir biçim olmasındandır. Bu alanda uzmanlaşmamızın, mücadelemize muazzam
olanaklar sağlayacağına eminim. Diğer bir nedeni ise, bu alanla kurduğum ilişkidir. Bu işin üstesinden
gelebileceğimi, verilen emeği boşa çıkarmayacağımı biliyorum. Yeniyi inşa sürecinde bana da rol
biçtiği için partimize teşekkür ederim. Pratik başarılarla dolu bir mücadele temennisiyle...
Eğitimlere Dair
4 ay boyunca verimli bir çalışma olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Gerilla yaşam tarzını anlama,
gereklerini yerine getirme, devrimci bir yaşamın nasıl sürdürüldüğünü veya nasıl sürdürülmesi gerekti­
ğini, yaşamın tüm ayrıntılarıyla var olmayı görüp pratiğe geçirdiğimizi söyleyebilirim. Eksikliklerine rağ­
men. Az çok teorisini bildiğimiz silahlarla bu düzeyde yakınlaşmak, inceliklerini öğrenmek faydalıydı.
Eğitmen yoldaşlar, yaptığımız tüm çalışmalarda, aldığımız eğitimin mantığını, teorisini kavratmaya
dönük bir yöntem izlediler. Sadece pratik bir eğitim değil, işin teorisini de bir bütün ele alan bir eğitim
oldu. Gerilla yaşamının veya askeri eğitimin sadece teknik işi değil, bir bütün yaşamın örgütlenişi,
günlük işlerin planlamasına kadar geniş bir yelpazede değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi, bu
süreç. Eğitimler parçadan değil, bütünden ele alınıyordu.
Bizim eğitimlerdeki hallerimiz ise istekli, öğrenmeye açık, fakat parçalı. Bir derste öğrenilen bilginin
diğer dersle bağını kurup bir bütünlük sağlama noktasında sorunlar yaşandığını düşünüyorum. Tabiri
caize, bir derste öğrendiğimizi unutup diğer derse giriyorduk. Ya da bir derste öğrendiğimiz bilgi ile
diğer ders arasında bağlantı kuramamaydı yaşanan. Eğitimlerde verilen teorik derslerin ne kadar
anlaşıldığı pratiklerde ortaya çıkıyordu. Bazı derslerde teorik algılayış öndeyken, bazı derslerde ise
pratik ön plandaydı. Aynı dersin teorisi ile pratiği arasında ilişki kuramadığımız anlar da oldu. Kısacası,
eğitimler arasında bir geçişsizlik sorunu vardı. Bunlara ek olarak, eğitimleri ciddiye almama, güvenliği
ilgilendiren konularda özellikle yapılan uyarıları içselleştirememe, öz disiplin eksiklikleri, kendine
görelik, bazı yanlarıyla duyarsızlıklar vb. bünyemizde barındırdığımız küçük burjuva alışkanlık ve
yaklaşım hatalarını bu eğitim boyunca sergiledik. Yapılan eleştiri­özeleştiri platformlarında, günlük
yaşam ve eğitimlerdeki hallerimizi görüp düzeltmeye çalıştıysak da, yeterli olmamıştır. Kendimize
daha ciddi yaklaşmalı, eksiklerimizle kesinlikle uzlaşmamalıyız.
Kadın Özgürleşmesi Ve Önderleşmesine Dair
Partimizin, 4. Kongre'de iradeleşen komünist kadınların özneleşip birer politik önder, komutan olarak
öne çıkması, özgürleşmesi kararı, kadın devriminin değiştirici­dönüştürücü kuvvetine kan taşımıştır.
Kadının özgürleşmesine dair ortaya konan bu irade, partili yoldaşlar, özellikle kadın yoldaşlar olarak
hepimizi heyecanlandırmış, gücümüze güç katmış, özgüvende bir sıçrama yaratmıştır. Bu perspektifle
hareket etme noktasında, kadınlar olarak görev bilinci ve eylemiyle kongreyi selamladığımızı düşünü­
yorum. Şüphesiz, bu dönüşüm süreci sancılarla dolu geçecektir, fakat bu kararlaşma an'ı, kadın komu­
tanlar ve önderler yaratmanın yanı sıra, kadın ordulaşmasına zemin hazırlayan güçlü bir çıkış olmuştur.
Kongre kararını hayata geçirme noktasında kadınlar olarak daha aktif, daha istekli ve daha
heyecanlıydık. Kadın şafağını yaratmada, muazzam bir gücü arkalayarak, ona yaslanarak hareket
etme şansımız doğdu. Karar düzeyinde, kararın tüm partili kadın ve erkekleri bağlayıcılığı ve
kapsayıcılığı, kadının özgürleşmesi konusunda sınırlarımızı kaldıran bir rol oynadı.
Kongre iradesine yaslanarak geldiğimiz askeri kampta, katedilen yolun ve yaratılmak istenen
zihniyet devriminin bu alanda yeterince anlaşılmadığını ve pratik adımlarının atılamadığını, eksik
kaldığını görmemek olanaksızdı. Eksik yaklaşımların temel nedeninin, kongre kararlarının yeterince
kavratılmaması, bu kararla yaratılmak istenenin bir anlayış düzeyine çıkarılmaması olduğunu
düşünüyorum. Evet, partimiz bakımından alınan bu tarihsel kararın algılanması ve gereklerinin yerine
getirilmesi bir süreç ve zaman isteyebilir, fakat kadın sorununa bakış açısı ve kadının özgürleşmesi,
kadınların örgütlülük düzeyi ­tabii ki komünist kadınlar bakımından­, yönetim ve politik gelişkinlik
durumuna bakıldığında, kongrenin ulaştığı düzeyin pratiğe geçişinin daha dinamik, daha hızlı ve
netliğinin daha görünür olması gerekirdi. Bu konuda komünist kadın ve erkek yoldaşların algılamada
bazı sorunlar yaşadığı, pratikleşmede bir ürkeklik gösterdiği, özellikle inceltilmiş erkek halleriyle tam
bir savaşım içine girilmediği izlemi edindim.
Cins bilincinin yaratılması ve örgütlenmesi zayıf kaldı. Kamp yaşamına ve olaylara kadın bakış
açısından bakmakta, hem kamp yönetimi, hem de kadın ve erkek yoldaşlar bakımından eksik,
bilhassa yanlış ve dogmatik bir yaklaşım söz konusudur. Kadınlar olarak eksik ve dogmatik, erkekler
bakımındansa dar bakma ve kaba eşitlikçi yaklaşım yaygındı. Yapılan kadın sorunu ve erkeklik halleri
eksenli toplantılarda, bu yaklaşımlar net olarak görüldü. Kampın ilk dönemlerinde, nispeten önemli bir
zaman aralığında kadın­erkek çatışması biçiminde sorunlar yaşadık. Kadınlar olaylara savunmacı ve
tepkisel yaklaşırken, erkekler ise inceltilmiş erkeklik yanlarını masaya yatırıp tartışmak yerine, sürekli
olarak kadınları eleştiren, bazen bu eleştirilerin dozunun da abartıldığı bir dönem yaşadı. Kolektif
ortamda, kimi erkek yoldaşlar inceltilmiş hallerini yaşarken, kimisi de kabalığıyla ön plana çıktı.
Erkeklerin kadın sorununa ve özgürleşmesine yönelik tavrı, tamamen genellemeci bakmak ve durum
tespiti yapmanın ötesine geçememiştir. Sorunu içselleştirip üzerine yoğunlaşmak yerine, kadınlarla
sürekli atışma hali ve eleştirel bir ruh hali içindeydiler. İstisnalar vardı, fakat kaide bozulmadı.
Eğitim sürecinin sonuna doğru, kadın sorununa bakış açısında, erkekler bakımından bazı olumlu
değişimler olsa da, tamamlanmış, dönüşmüş bir zihniyetten bahsedemeyiz. En azından birlikte eğitim
aldığımız erkek yoldaşlar bakımından önemli bir fırsattı bu dönem, fakat bu erkek yoldaşların daha
fazla yol almaya ihtiyaçları var. Aslında kadın soruyla ilişkilenmek, üzerine tartışmaktan ziyade, erkek
egemen zihniyet ve inceltilmiş erkeklik halleri üzerine daha fazla kafa yormak, yoğunlaşmak ve bu
noktada daha fazla derinleşmeye ihtiyaçları olduğunu düşünmekteyim. İnceltilmiş erkek hallerini
ortaya çıkarmaları, kendilerinde var olan ‘erk'ek yanlarını kabullenip, buna bir yön, şekil vermeleri
gerekmektedir. Eğitimdeki erkek yoldaşlar şahsında tüm partili komünist erkeklerin yapması gereken
de bütünüyle budur, kanısındayım.
Kadınlar açısından ise önemli bir eğitim oldu. Birincisi, devrimci cins bilincinin oluşturulması
bakımından muazzam olanaklar yaratması, PKK'nin kadın özgürleşmesi ve ordulaşması açısından
biriktirdiği deneyimlerden öğrenme, diğer yandan komünist kadınlar olarak devrimci zor ve silahla
kurduğumuz ilişkiyi irdeleme, aradaki mesafeyi kapatma noktasında atılmış bir adım olmasıyla
önemliydi. 4. Kongre'nin ışığında, kadınlar olarak bu alanda olmamız gerektiğinin bilince çıkarıldığını
düşünüyorum. Fakat cins bilincinin kazanılması veya var olan potansiyelin ortaya çıkarılması
bütünlüklü olmadı. Belirli bir düzey olmasına rağmen düzeyin iyi işlenmediğini, derinleştirilmediğini,
günü birlik ele alındığını düşünüyorum. Kadın yoldaşlar olarak birbirimizle kurduğumuz ilişkiler
eğitimin başında alabildiğine sınırlıydı. Eğitim boyunca birbirimizle ilişkilenişimiz cins bilinci veya
kadın bakış açısını içermiyordu. Bireyselliklerin de etkisiyle bir ortaklık, birbirimizi tamamlama
noktası eksikti. Kadınca paylaşım, ortak üretim konularında bir paydada buluşamama haliydi
yaşanan. Bu durum, eğitim süresince yaptığımız az sayıdaki özgün toplantılarda giderilmeye
çalışıldı. Kendimizi hem bir devrimci olarak, hem de bir kadın devrimci olarak değerlendirip, eksik ve
hatalı yaklaşımlarımızı ortaya çıkarma ve bunlarla mücadele yöntemleri geliştirme çabasına girdik.
Olumlu gelişmeden bahsedebiliriz, ama almamız gereken yolun uzunluğunun da farkındayız.
İhtiyacımız olan karşılıksız ve sınırsız paylaşımlardır.
Diğer bir konu, kadın yoldaşların silah ve savaşla kurdukları bağ veya aralarına koydukları
mesafe... Kimimiz kafa açıklığıyla buraya gelsek de, kimimizin tereddütleri ve yaklaşım sorunları
vardı. Güçlü olmanın, zoru kullanmanın ne demek olduğunu anlamama, algılayamama durumlarıyla
da karşılaştık. Yıllardır bu partide yöneticilik yapmış kadın yoldaşların dahi algılayış düzeyinin zayıf
olması açıkçası beni şaşırtmıştır. Bir kadın olarak, devrimci mücadelemizde silahın oynadığı rolü
bilince çıkarmamış olmak kabul edilebilir değildir. Komünist kadınlar olarak, sınırlarımızı aşmalıyız.
Kadınlar olarak, zulme son vermenin silahın zoruyla gerçekleşeceğini bilince çıkarıp sınırlarımıza
saldırmalı, ruhumuzu serbest bırakmalıyız. Kadın kimliğimizle bunun üstesinden gelmeliyiz. Bu
gücümüz var, sadece daha fazla bilinç, daha fazla emek, özgürlük şiarını daha istekli talep etmeliyiz.
İllaki daha fazla iradeleşmeliyiz. Askeri alanda, sadece askeri alanda da değil, ideolojik ve politik
alanda da, önderleşme, silahın gücüyle özgürleşme isteğine sahip olmalıyız.
Erkek işi olarak görülen bu alanda, kadınlar olarak ne kadar yetenekli, istekli olduğumuzu, başarılar
kazandığımızı belirtmek lazım. Silah eğitimlerinde kadınların atışları, erkek yoldaşlarınkinden daha
iyiydi. Hızlı adaptasyon, hızlı bir gelişme söz konusuydu. Özgüvensizlik bazen sorun çıkarsa da,
istisna kaldı. Görev icabı değil, bu alanda kalmaya gönüllü olmalıyız. Sahiplenmeliyiz bu alanı. Hiçbir
şey kendiliğinden değişmez, bilinçli mücadele edilmeli. İrademizi ortaya koymalıyız. Kadınların bu
iradesi kongreye nasıl yansıdıysa, savaşçı kadınların iradesi de tüm yaşama yansımalıdır. Yolun
başındayız ve bilinçli mücadele zorunludur.
Kendime Dair
Partimizin 4. Kongresi'yle aldığı karar doğrultusunda, görev bilinciyle askeri kampa katıldım. Kampa
katılmadan önce gerilla yaşamına uyum sağlama, askeri mantığı bilince çıkarma, gereklerini yerine
getirme noktasında sorun yaşamayacağımı düşündüm. Doğa koşullarına uyum konusunda kimi
tereddütlerim olsa da, 4 aylık eğitim sürecinde bu tereddütlerimin yersiz olduğunun farkına vardım.
Bu 4 aylık süreç benim bakımımdan, tam bir öğrenme eylemine dönüştü. Devrimcilik yaşamım
boyunca beklediğim anın gelmesi de ayrı bir moral ve motivasyon sağlamıştır. Bu noktada sıkıntı
yaşamadığımı söyleyebilirim.
Eğitim süresi boyunca gerilla yaşamıyla rahat ilişkilendiğimi düşünüyorum. Ayrıntıların yaşamdaki
önemini, savaşta ayrıntıların önemini kavradım. Günlük yaşamın örgütlenmesinde yer almak, ortama
uyum sağlamak konusunda eksikliklerim olsa da, katılım söz konusu. Öz disiplin bakımından sorun
yaşamadığımı düşünüyorum. Fakat öz denetim mekanizmasında kimi aksaklıklar yaşadım. Kamp
yaşamını ve partinin aldığı kararı ve pratik adımını çok ciddiye aldım ve gereklerini yerine getirmek
konusunda elimden geleni yapmaya çalıştım. Bu ciddiye alma konusu bazen ayağıma dolanan bir
yaklaşım oldu. Kendime veya yoldaşlara esneme payı bırakmadığım anlar çok oldu. Bu da tutucu
davranmama neden oldu.
Askeri bir bilinç kazandığımı, fakat bununla yetinilmeyeceğini, daha fazla emek ve doğru tarzla bu
bilincin daha da geliştirilmesi gerektiğini söyleyebilirim. Bu bilinç sadece askeri teknik eğitimi
kapsamıyor, devrimci bir yaşam biçiminin koşullarını oluşturmak, kolektif etkin bireyi yaratmanın
zeminini kurmak doğrultusunda örgütlü hareket etme çabası içerisine girmeliyim. Parçadan değil de
bütünden bakmayı öğrenmeli, bütünlüklü düşünce sistematiğimi geliştirmeliyim, içselleştirmeliyim,
buna derinlik kazandırmalıyım. Bunun yanı sıra, ideolojik altyapımı sağlamlaştırmalı, üzerine
yoğunlaşmalıyım. Olaylara bir anlayış kazandırmalı, buna göre davranmalıyım. Kendimde var olan
küçük burjuva alışkanlıklardan arınmalı, ezberleri ve tekrarları bozmalıyım.
Eğitim süresince, kimi zaman açıkça, kimi zaman da örtülü bir biçimde açığa çıkan bireysel
gelişime ağırlık verme anlayışını terk etmeli, kolektif öğrenme ve yoldaşça paylaşımlarımı
arttırmalıyım. Duygularımı örgütlemeyi öğrenmeliyim. Kimi çıkışlarımın ortamın uyumunu
bozduğunu, bu çıkışların kendi psikolojimi de etkilediğini gördüm.
Eleştiri­özeleştiri silahını kullanma konusunda; özeleştiride samimiyet, eleştiride ise yapıcı,
geliştirici olmak, yapılan eleştirin takipçisi olmak ve yoldaşların gelişimindeki sorumluluğun gereğinin
yerine getirilmesi en doğru yöntemdir. Kampta, bu konuda bazen kendiliğindenciliğin yaşanması,
eksiklerle, zaaflarla uzlaşılması, bu silahın rolünü oynamasını zorlaştırmıştır. Kimi zaman eleştiri­
özeleştirinin önemi göz ardı edilmiş, değiştirici­dönüştürücü yönü anlaşılamamıştır. Eleştiri yaparken,
genellemecilikten sıyrılarak, tek tek bireylerin davranışları, gelişim seyri ele alınmalı, bir perspektif
kazandırılmalıdır. Benim bakımımdan ise, kampta en çok eleştirilenlerin ve en çok özeleştiri
verenlerin arasındaydım. Eleştirilme noktasında sıkıntım olmadığını düşünürken, burada karşılaş­
tığım eleştiriler ilk zaman beni çok zorladı. Reddettiğim, kabullenmediğim eleştiriler vardı. Kimi
eleştiriler, üzerine düşünülmeden, basit, olgular göz önünde bulundurulmadan olsa da, daha sonra
sol duyulu davranarak, yapılan eleştiriler üzerine düşünmeye başladım. Özeleştiride ise dürüst ve
açık davrandığımı düşünüyorum. Eleştirilen yönlerimi değiştirme, dönüştürme süreci devam ediyor.
Partimizin kadının komutanlaşması, önderleşmesi perspektifi ile aldığı kararını büyük bir mutluluk
ve heyecanla karşıladım. Kadın ordulaşması düzeyinin yakalanması zahmetli ve uzun bir süreci
kapsıyor, fakat benim açımdan mücadeleyi büyütmenin, erkek egemen zihniyetle çarpışmanın en
keskin ve doğrudan olanaklarını barındırdığını düşünüyorum. Kendimdeki öğretilmişliklerle cins
bilincini kuşanarak hesaplaşmam için zemin hazırlamıştır. Kadının ve bilincinin özgürleştirilmesi,
kadın devriminin iktidar anlayışını kavratma ve cinsel devrimin zorunluluğu başlıklarının hayatiyetini,
bu eğitim boyunca daha iyi kavradığımı belirtebilirim. Bu doğrultuda ilerlemek için daha fazla
mücadele etmem gerektiğinin farkındayım. Bu noktada da kadın yoldaşlarla daha fazla zaman
geçirme, onlardan öğrenme, birbirimizi tamamlama perspektifiyle hareket etmeliyim.
Şimdi ise partimizin görevlendirmesi ve tabi ki isteğim üzerine yeni eğitim alanına gideceğim. Bu
branşı seçmemin en büyük nedeni, kentteki devrim mücadelemiz bakımından önemli ve hassas,
bunun yanı sıra sonuç alıcı bir biçim olmasın­ dandır. Bu alanda uzmanlaşmamızın, mücade­
lemize muazzam olanaklar sağlayacağına emi­ nim. Diğer bir nedeni ise, bu alanla kurduğum
ilişkidir. Bu işin üstesinden gelebileceğimi, verilen emeği boşa çıkarmayacağımı biliyorum.
Yeniyi inşa sürecinde bana da rol biçtiği için partimize teşekkür ederim. Pratik başarılarla
dolu bir mücadele temennisiyle...

* Sarya Onur yoldaşın Hüseyin Demircioğlu
Akademisi'ndeki eğitiminin ardından
Ağustos 2011'de yazdığı değerlendirme.