Artan Ve Ağırlaşan Bedelleri Göğüslemek
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

Parti bir nitel düzeyden başka bir nitel düzeye geçiş halinde. 16 Nisan'ı takiben politik koşullarsa iç savaş yönünde keskinleşmekte.
Faşist politik islamcı saray cuntasının devlet terörünü olağanüstü tırmandırdığı ve beklemeye çekilmiş antifaşist kitle hareketinin yeniden ivmelenmesinde öncü devrimci duruşun katalizör rolünün son derece arttığı bir dönemi devrimci tarzda göğüsledik. Demokratik mevzileri duraksamaksızın savunduk. Gözaltında ve hapishanede direniş bayrağını yükselttik. Sokak eylemlerinde sonuna kadar ısrar ettik. İşçilerin ve ezilenlerin cepheleşmesini yerüstü ve yeraltı formlarıyla geliştirmekte iradi olduk. Örgütsel gövdemizin bütünlüğünü ve örgütsel işleyişin sürekliliğini koruduk. Devrimci morali ve direniş motivasyonunu diri tuttuk. Politik askeri cephede verili durumumuzu değiştirme kararlılığını ve çabasını hiç tavsatmadık.
Buna karşılık, Erdoğan'ın şiddet araçlarıyla başkanlık zorlaması, tüm askeri ve istihbari devlet aygıtlarının hiç olmadığı kadar merkezileştirilmesi, faşist paramiliter örgütlenmeninse alabildiğine yayılması, sömürgeciliğin bölgesel işgal hırsının da iyice kabarması, saray cuntasının, devletin tekçilikle belirlenen yapısal kriziyle kaynaşarak derinleşen rejim veya yönetememe krizine faşist tahakkümün ötesinde bir çare bulamayan derin politik çözümsüzlüğünü işaretlemekte. Üstelik Batılı emperyalistlerle çığrından çıkan sürtüşmeler ve ekonomik krizin kapıyı çalan sinyalleri arasında, Erdoğan diktatörlüğünün halklarımızın yükselen hoşnutsuzluğunu siyasi ve iktisadi manevralarla yatıştırma imkanları da gitgide daralıyor. Bütün bunlar, olayların seyrinin yakın vadede kanlı bir iç savaşa varma olasılığını ciddiyetle ele almayı gerektiriyor.
Partinin yeni bir nitel düzeye geçişi, politik koşullarınsa bir iç savaş doğrultusunda gidişi yönleriyle tarif ettiğimiz gerçeklik, her partiliden verili durumunu değiştirmeyi talep ediyor. Daha ağır bedeller ödemeye, daha büyük özverilere ruhsal ve pratik hazırlık bu talebi cevaplamanın bir boyutudur. Faşist düşmana karşı kıyaslanmaz ölçüde eşitsiz fiziki kuvvet ve imkanlarla sürdürülen devrimci savaşımda komünist öncünün üstünlüğü, kolektif düzlemde sergilediği politik-taktik yetenekte ve devrime adanmış varoluş tarzında olduğu kadar, saflarındaki birçok komünist militanın kendini ortaya koyuşunun sınırsızlığında, yüreklilik ve cesaretinde yatıyor.
Tüm varlığıyla devrimin zaferine adanmış komünist öncü, devrimin feda bölüğü olarak eylemini gerçekleştiriyor. Feda ruhu, bir bütün olarak partinin, ve elbette, partiyi meydana getiren partililerin devrimci varoluş tarzının karakteristik bir özelliği. Bu, her şeyden önce, tutsaklığın ve ölümün üstüne üstüne yürümekte, işkencede ve zindanda başeğmez direnişte somutlaşıyor.
Suruç'ta birleşik devrimi örgütleme çizgimizin ve bunun öncü neferleri olan genç komünistlerin maruz kaldığı katliam, partimiz için, her türlü bedeli göğüslemekte yeni bir eşiği aşmak anlamına geliyordu. Suruç katliamını göğüslemek ve düşmanın amaçlarını boşa çıkarmak, nasıl ki, ideolojik-manevi atmosferimizi, duygulanma tarzımızı ve düşünsel devinimimizi daha yüksek düzeyde örgütlememizi gerektirdiyse, politik koşulların bir iç savaşa doğru seyrettiği bugünkü koşullar da, belki onlarca kez daha fazla bedel ödemeye, onlarca kez daha büyük fedakarlıklar göstermeye hazır olmamızı gerektiriyor.
İçinden geçmekte olduğumuz kritik dönemde, büyüyen bedelleri göze alamamak, yeni fedakarlıkları taşıyamamak, duygu ve düşüncede bunlara hazır olmamak, politik mücadelede vasat bir düzeyde kalmaktan, işçi sınıfı ve ezilenlerin bağrındaki devrimci potansiyelin açığa çıkacağı kanalları yaratamamaktan, iddia ve irade kaybı yaşayıp gitgide savaşımın kenarına düşmekten başka bir sonuç üretmez. Ancak feda ruhuyla ileri atılanlar ve böylece devrimci öncülük sorumluluğunu layıkıyla yerine getirenler emekçilerin ve ezilenlerin devrimci önderliğini kazanabilir, faşist diktatöre karşı direniş ateşini halklarımızın isyan yangınına dönüştürebilirler.
Otuz günlük gözaltı süresince açlık grevi yapan bir komünistin o anda kendisine belki zorlu ama olağan bir devrimci görev olarak görünen bu direnişi, antifaşist kitle nezdinde hayranlık uyandırıcı ve muazzam moral aşılayıcı bir eylem niteliğine bürünebilir. Gözaltında ve işkencede başı dik ve düşmanla uzlaşmaz durmak, onur ve özgürlüğün kitle bilinci ve duygusunda mutlaka karşılık bulan dolaysız savunusuna dönüşür. Ya da Gazi ayaklanmasının yıldönümünde faşizmin devrimci sembollerin taşınmasını yasaklayarak bir irade kırılmasını dayattığı anda, komünist öncünün, hem gözü dönmüş bir polis saldırganlığına uğramayı ve çok sayıda tutsak vermeyi hem de diğer devrimci ve antifaşist yapılarca yalnız bırakılmayı göze alarak, devrimci sembollerde ısrar etme kararlılığı göstermesi antifaşist kitlenin mücadele azmini artıran başlıca etken olur.
Öncünün bedel ödemekte kararlı ve tereddütsüz duruşu, kitlenin bundan güç almasını sağlar ve ağır bedeller gerektiren mücadelelere katılmasının kaldıracı olur. Kitle kahramanlığını mayalayan, bizzat öncünün feda ruhudur. Panzerlere ve ölüme meydan okuyan bir halk gerçeği ancak devrimci öncünün bu meydan okuyuşun bedellerini herkesten önce göğüslediği yerde ortaya çıkabilir.
Bu durumda yapmamız gereken, "ağır bedeller ödeneceğini bir an bile kendinden saklamamak, tersine, başka bir yoldan ilerlenemeyeceğinin; şehit verilmeden, işkence görülmeden, hapishanelere girilmeden geçilen bir devrim yolunun bulunmadığının, şimdiye kadar hiç böyle bir yolun ortaya çıkmadığının ve bundan sonra da çıkmayacağının açık bilinciyle hareket etmektir." (MLKP Genel Sekreteri Kerim Gökdeniz, Marksist Teori'yle Röportaj)
Devrimin hangi cephesinde ve mevzisinde bulunursanız bulunun, hangi devrimci görev ve sorumluluğu omuzlamış olursanız olun, "parti taktiğini hakkıyla uyguluyor muyum", "bunun gereklerine göre konumlanıyor muyum" sorularına ferah yanıtlarınız olmalı. İster yerüstündeki şu ya da bu alan ve cephede, ister politik-askeri cephede veya milis örgütlenmesinde, ister kadın ya da gençlik cephesinde, ister dağlarda veya zindanlarda, devrimci atılım isteğiniz, ancak kendinizi sakınmasızca ortaya koyuşunuzda karşılık bulabilir.
Antifaşist halk hareketinin kabına sığmaz tarzda gelişimini, tırmanan faşist terörü püskürtecek kadar güçlü bir direnişe dönüşümünü mü hedefliyorsunuz? Bu sizden, eylem esnasında bir gaz bombasının yüzünüzü dağıtmasını, barikatta bir polis kurşunuyla vurulmayı, bir kitle etkinliğini kana bulayan DAİŞ saldırısı sonucu yürüyemez kalmayı, fiili meşru mücadele cephesindeki devrimci mevzileri savunurken peş peşe gözaltına alınıp işkence görmeyi göze alan bir pratik sergilemenizi isteyecektir.
Faşist şiddetin karşısına devrimci şiddet araçlarının daha etkili ve sonuç alıcı tarzda kullanımıyla çıkmak gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Bu sizden, örgütleyip yönettiğiniz, pratiğine dahil olduğunuz milis çalışması nedeniyle uzun süreli tutsak düşmek, Rakka hamlesinde DAİŞ'in bomba yüklü aracına hedef olmak, Akademi'de eğitim sürecinde hava bombardımanına uğramak, abluka altındaki sınırı geçerken yaylım ateşe maruz kalmak, kuşatılmış askeri üssünüzde çatışarak ölümsüzleşmek gibi olası bedelleri tereddütsüz karşılamanızı isteyecektir.
Direnişin giderek kitleselleşmesini, diktatörün tahtını yıkacak bir halklar seline dönüşmesini mi istiyorsunuz? Bu sizden, politik bir bölgesel veya genel greve ya da bir fabrika direnişine katıldığınız için işten atılmaya, tutuklanmaya, ailenizin yeni zorluklarla yüz yüze kalmasına, resmi işyerlerinde, akademik kurumlarda, sanat kurumlarında sergileyeceğiniz bir devrimci veya tutarlı demokrat tutumla, kendinizi binlerce işsiz kamu emekçisi arasında bulmaya hazır olmanızı isteyecektir.
Bütün bu bedeller ne uğruna? Onur, özgürlük, halklara ve cinslere eşitlik için zafere akan gürül gürül bir mücadelenin mimarı olmak uğruna!
İşten atılma, gözaltı, işkence, yaralanma, tutsaklık ve ölüm!... Diktatöre karşı direnişin, faşizme karşı devrimin bugünkü kavşağında kaçınılmaz uğraklar. Komünist militanın devrimci bilinci ve hergünkü mücadele içinde geliştirdiği ruhsal hazırlığı, onun bu uğraklarda oluşabilecek kişisel kaygılara, bocalamalara, özgüvensizliklere teslim olmamasını, duygularını örgütleyip kendini yönetmesini sağlar. Bedeller karşısında duyulabilecek kaygıların panzehri ve feda ruhunun kurucu ögesi, devrimci amaçlara bağlılıktan, ölümsüzleşenlerimizin anılarından, birbirine kenetlenmiş yoldaşların varlığından, isimsiz kahramanların yalın ve coşkulu pratiklerinden alınacak güçtür.
Fakat feda ruhu, dişe diş bir devrimci mücadelenin beraberinde getirdiği fiziki bedelleri göze almak kadar, hayatımızda köklü kopuşlara ve altüst oluşlara cesaret etmek, ağır manevi yükleri taşımakta dirayetli olmakta da cisimlenir.
Örgütsel çalışmanın ve işlerliğin tüm saldırılara rağmen kesintisizce sürdürülmesi beklentiniz yaşam bulacaksa, bu sizden, tutsaklıklar nedeniyle boşalan nöbet yerlerini doldurmak için ileri atılmayı, dün belki hiç düşünmediğiniz kapsamdaki sorumlulukları bugün yüklenmeyi, alışageldiğiniz gündelik yaşantınızı birdenbire değiştirmeyi, yeni ve daha büyük riskleri üstlenmekte bir an olsun duraksamamayı isteyecektir. Burada fedakarlık, bir komünistin hiç beklemeden öne çıkmasında somutlanır.
Nöbeti devralmak için bir adım daha öne çıkmak, komünist militanın bireysel hayatını halklarımızın kurtuluşunun, sosyalizm mücadelesinin, komünist öncünün ihtiyaçlarına göre düzenlemekte sakınımsız olmasıdır. Günümüz koşullarında bir kentten başka bir kente, bir cepheden başka bir cepheye koşmayı her şeyin önünde tutmaktır örneğin. Aileye, sevgiliye, çocuğa, mesleğe, yaşam koşullarına bağlılığı değil, işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluşuna, partinin ihtiyaçlarına bağlılığı temel almaktır. Her akşam eve gitmenin rahatlığından, sıklıkla soluğu sevgilinin yanında almanın huzurundan, yerleşik alışkanlıkların tekdüzeleştirici sınırlarından kopmayı göze almadan nasıl daha büyük savaşımlara yelken açılabilir ki? Kaldı ki, sevgiliden ya da çocuktan ayrı kalmanın manevi yükünü taşımak, yanıbaşındaki yoldaşları tutsak vermenin ya da sonsuzluğa uğurlamanın manevi yükünü taşımaktan daha mı zordur hakikaten?
Parasız pulsuz, evsiz barksız, üstelik yalnız başına kaldığı şartlarda yakınmaksızın devrimci çalışmayı geliştirmeye odaklanan yoldaşların pratiğinde cisimleşen özveridir, en aşılmaz görünen engellerin üstesinden gelmeyi sağlayan nitelik. Ama bütün bunlara ruhsal ve düşünsel bakımdan hazır olmayan bir komünist kadro bugünkü koşullarda profesyonel devrimciliğin hakkını verebilir mi?
Feda ruhu ve özveri söz konusu olduğunda, evet, herkesten önce profesyonel devrimci kadrolardır çıtayı yükseltecek olanlar. Ve bundandır ki, bireysel eğilimlerine göre davranmaktan, bireysel duygu ve düşüncelerini kolektife dayatmaktan, benmerkezci duygulanış ve düşünüş tarzından kopuşmak zorundadır profesyonel devrimci kadro. Çünkü kişisel heves duymadığı bir görevi üstlenmekten uzak durmak, kişisel gerilim yaşadığı yoldaşlarla beraber çalışmaktan imtina etmek, kişisel fikriyle uyuşmayan kolektif kararları uygulama ataklığı göstermemek feda ruhunu kötürümleştiren, küçük burjuva bencillikle belirlenen "ben" tutkunluğudur. Kendine bağlanmaktan ve kendini yaşamaktan uzaklaşmaksa, devrimin ve partinin ihtiyaçları için sonsuz bir manevi fedakarlık göstermekle özdeştir.
Kalbini ve aklını "ben"den hareket etmeye kapatmak, yalnızca ağır fiziki bedelleri göğüslemekte tereddütsüzlüğün ufku değil, büyük manevi zorlukları göğüslemekte duraksamamanın da dayanağıdır.
Savaşımın içinden geçtiğimiz aşaması, partiyi, faşist politik islamcı diktatörlük karşısında devrimci savaşımın çıtasını yeni bir yüksekliğe kaldırmaya, partili militanı da, kendi devrimciliğinin ölçülerini yeniden belirlemeye çağırıyor. Doğaldır ki, komünist öncünün tarihin bugünkü çağrısını yanıtlaması, komünist militanın bedel ödemekte ve fedakarlık göstermekte çıtayı bunun gerekleri seviyesine yükseltmesiyle olanaklıdır. Soyut bir parti yoktur. Partinin şu cephesinin zayıflığını eleştiren, şu yoldaşların yetmezliğine dikkat çeken, şu kentteki örgütsel boşluğu gidermenin aciliyeti üzerine konuşan bir yoldaş, eksiklik ve yetmezliklerin aşılması için bir adım öne çıkmaktan, dolayısıyla yeni bedeller ve fedakarlıklarla karşılaşmaktan kendini sakınıyorsa, söyledikleriyle yararsız, hatta belirli açılardan zararlı bir küçük burjuva yakınmacılık veya boş gevezelik zeminine saplanıp kalmış demektir.
Ve işte öncülerimiz, bu kavşakta da, yürünecek yolu ve bu yolda yürüme iradesini yalın ve içten pratiklerle gözler önüne seren kutup yıldızlarımız. İşte Roza Rênas'ımız! Feda ruhunu, sadece savaş siperlerinin en önünde yerini almaya koşmasında ve yüzü dağlara dönük devrimci hazırlığı sırasında ölümsüzlüğe kanatlanmasında ışıldayan güçlü kararlılıkla değil, aynı zamanda devrimin kendisine verdiği yeni görevleri hayatında kopuşlar gerçekleştirerek omuzlayarak da gösterenimiz.
Düzen kimliğini yakmayı, gündelik alışkanlıklarını aşmayı, yerleşik bağların tutsak kılan zincirlerini kırmayı başaran, ölümü yenmeyi gerektiren görevleri omuzlayacak bir ruhsal yenilenmeye cesaret eden genç Roza'larla yaşam bulan partimiz, kuşkusuz ki, yeni dönemin yeni koşullarının artan ve ağırlaşan bedellerini ödemekte duraksamayacaktır. Tüm parti kadroları, üyeleri, ileri taraftarları, taraftarları, sempatizanları, bu temponun gereklerini kendi konumlarından cevaplamak sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Artan Ve Ağırlaşan Bedelleri Göğüslemek
fc Share on Twitter

 

Parti bir nitel düzeyden başka bir nitel düzeye geçiş halinde. 16 Nisan'ı takiben politik koşullarsa iç savaş yönünde keskinleşmekte.
Faşist politik islamcı saray cuntasının devlet terörünü olağanüstü tırmandırdığı ve beklemeye çekilmiş antifaşist kitle hareketinin yeniden ivmelenmesinde öncü devrimci duruşun katalizör rolünün son derece arttığı bir dönemi devrimci tarzda göğüsledik. Demokratik mevzileri duraksamaksızın savunduk. Gözaltında ve hapishanede direniş bayrağını yükselttik. Sokak eylemlerinde sonuna kadar ısrar ettik. İşçilerin ve ezilenlerin cepheleşmesini yerüstü ve yeraltı formlarıyla geliştirmekte iradi olduk. Örgütsel gövdemizin bütünlüğünü ve örgütsel işleyişin sürekliliğini koruduk. Devrimci morali ve direniş motivasyonunu diri tuttuk. Politik askeri cephede verili durumumuzu değiştirme kararlılığını ve çabasını hiç tavsatmadık.
Buna karşılık, Erdoğan'ın şiddet araçlarıyla başkanlık zorlaması, tüm askeri ve istihbari devlet aygıtlarının hiç olmadığı kadar merkezileştirilmesi, faşist paramiliter örgütlenmeninse alabildiğine yayılması, sömürgeciliğin bölgesel işgal hırsının da iyice kabarması, saray cuntasının, devletin tekçilikle belirlenen yapısal kriziyle kaynaşarak derinleşen rejim veya yönetememe krizine faşist tahakkümün ötesinde bir çare bulamayan derin politik çözümsüzlüğünü işaretlemekte. Üstelik Batılı emperyalistlerle çığrından çıkan sürtüşmeler ve ekonomik krizin kapıyı çalan sinyalleri arasında, Erdoğan diktatörlüğünün halklarımızın yükselen hoşnutsuzluğunu siyasi ve iktisadi manevralarla yatıştırma imkanları da gitgide daralıyor. Bütün bunlar, olayların seyrinin yakın vadede kanlı bir iç savaşa varma olasılığını ciddiyetle ele almayı gerektiriyor.
Partinin yeni bir nitel düzeye geçişi, politik koşullarınsa bir iç savaş doğrultusunda gidişi yönleriyle tarif ettiğimiz gerçeklik, her partiliden verili durumunu değiştirmeyi talep ediyor. Daha ağır bedeller ödemeye, daha büyük özverilere ruhsal ve pratik hazırlık bu talebi cevaplamanın bir boyutudur. Faşist düşmana karşı kıyaslanmaz ölçüde eşitsiz fiziki kuvvet ve imkanlarla sürdürülen devrimci savaşımda komünist öncünün üstünlüğü, kolektif düzlemde sergilediği politik-taktik yetenekte ve devrime adanmış varoluş tarzında olduğu kadar, saflarındaki birçok komünist militanın kendini ortaya koyuşunun sınırsızlığında, yüreklilik ve cesaretinde yatıyor.
Tüm varlığıyla devrimin zaferine adanmış komünist öncü, devrimin feda bölüğü olarak eylemini gerçekleştiriyor. Feda ruhu, bir bütün olarak partinin, ve elbette, partiyi meydana getiren partililerin devrimci varoluş tarzının karakteristik bir özelliği. Bu, her şeyden önce, tutsaklığın ve ölümün üstüne üstüne yürümekte, işkencede ve zindanda başeğmez direnişte somutlaşıyor.
Suruç'ta birleşik devrimi örgütleme çizgimizin ve bunun öncü neferleri olan genç komünistlerin maruz kaldığı katliam, partimiz için, her türlü bedeli göğüslemekte yeni bir eşiği aşmak anlamına geliyordu. Suruç katliamını göğüslemek ve düşmanın amaçlarını boşa çıkarmak, nasıl ki, ideolojik-manevi atmosferimizi, duygulanma tarzımızı ve düşünsel devinimimizi daha yüksek düzeyde örgütlememizi gerektirdiyse, politik koşulların bir iç savaşa doğru seyrettiği bugünkü koşullar da, belki onlarca kez daha fazla bedel ödemeye, onlarca kez daha büyük fedakarlıklar göstermeye hazır olmamızı gerektiriyor.
İçinden geçmekte olduğumuz kritik dönemde, büyüyen bedelleri göze alamamak, yeni fedakarlıkları taşıyamamak, duygu ve düşüncede bunlara hazır olmamak, politik mücadelede vasat bir düzeyde kalmaktan, işçi sınıfı ve ezilenlerin bağrındaki devrimci potansiyelin açığa çıkacağı kanalları yaratamamaktan, iddia ve irade kaybı yaşayıp gitgide savaşımın kenarına düşmekten başka bir sonuç üretmez. Ancak feda ruhuyla ileri atılanlar ve böylece devrimci öncülük sorumluluğunu layıkıyla yerine getirenler emekçilerin ve ezilenlerin devrimci önderliğini kazanabilir, faşist diktatöre karşı direniş ateşini halklarımızın isyan yangınına dönüştürebilirler.
Otuz günlük gözaltı süresince açlık grevi yapan bir komünistin o anda kendisine belki zorlu ama olağan bir devrimci görev olarak görünen bu direnişi, antifaşist kitle nezdinde hayranlık uyandırıcı ve muazzam moral aşılayıcı bir eylem niteliğine bürünebilir. Gözaltında ve işkencede başı dik ve düşmanla uzlaşmaz durmak, onur ve özgürlüğün kitle bilinci ve duygusunda mutlaka karşılık bulan dolaysız savunusuna dönüşür. Ya da Gazi ayaklanmasının yıldönümünde faşizmin devrimci sembollerin taşınmasını yasaklayarak bir irade kırılmasını dayattığı anda, komünist öncünün, hem gözü dönmüş bir polis saldırganlığına uğramayı ve çok sayıda tutsak vermeyi hem de diğer devrimci ve antifaşist yapılarca yalnız bırakılmayı göze alarak, devrimci sembollerde ısrar etme kararlılığı göstermesi antifaşist kitlenin mücadele azmini artıran başlıca etken olur.
Öncünün bedel ödemekte kararlı ve tereddütsüz duruşu, kitlenin bundan güç almasını sağlar ve ağır bedeller gerektiren mücadelelere katılmasının kaldıracı olur. Kitle kahramanlığını mayalayan, bizzat öncünün feda ruhudur. Panzerlere ve ölüme meydan okuyan bir halk gerçeği ancak devrimci öncünün bu meydan okuyuşun bedellerini herkesten önce göğüslediği yerde ortaya çıkabilir.
Bu durumda yapmamız gereken, "ağır bedeller ödeneceğini bir an bile kendinden saklamamak, tersine, başka bir yoldan ilerlenemeyeceğinin; şehit verilmeden, işkence görülmeden, hapishanelere girilmeden geçilen bir devrim yolunun bulunmadığının, şimdiye kadar hiç böyle bir yolun ortaya çıkmadığının ve bundan sonra da çıkmayacağının açık bilinciyle hareket etmektir." (MLKP Genel Sekreteri Kerim Gökdeniz, Marksist Teori'yle Röportaj)
Devrimin hangi cephesinde ve mevzisinde bulunursanız bulunun, hangi devrimci görev ve sorumluluğu omuzlamış olursanız olun, "parti taktiğini hakkıyla uyguluyor muyum", "bunun gereklerine göre konumlanıyor muyum" sorularına ferah yanıtlarınız olmalı. İster yerüstündeki şu ya da bu alan ve cephede, ister politik-askeri cephede veya milis örgütlenmesinde, ister kadın ya da gençlik cephesinde, ister dağlarda veya zindanlarda, devrimci atılım isteğiniz, ancak kendinizi sakınmasızca ortaya koyuşunuzda karşılık bulabilir.
Antifaşist halk hareketinin kabına sığmaz tarzda gelişimini, tırmanan faşist terörü püskürtecek kadar güçlü bir direnişe dönüşümünü mü hedefliyorsunuz? Bu sizden, eylem esnasında bir gaz bombasının yüzünüzü dağıtmasını, barikatta bir polis kurşunuyla vurulmayı, bir kitle etkinliğini kana bulayan DAİŞ saldırısı sonucu yürüyemez kalmayı, fiili meşru mücadele cephesindeki devrimci mevzileri savunurken peş peşe gözaltına alınıp işkence görmeyi göze alan bir pratik sergilemenizi isteyecektir.
Faşist şiddetin karşısına devrimci şiddet araçlarının daha etkili ve sonuç alıcı tarzda kullanımıyla çıkmak gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Bu sizden, örgütleyip yönettiğiniz, pratiğine dahil olduğunuz milis çalışması nedeniyle uzun süreli tutsak düşmek, Rakka hamlesinde DAİŞ'in bomba yüklü aracına hedef olmak, Akademi'de eğitim sürecinde hava bombardımanına uğramak, abluka altındaki sınırı geçerken yaylım ateşe maruz kalmak, kuşatılmış askeri üssünüzde çatışarak ölümsüzleşmek gibi olası bedelleri tereddütsüz karşılamanızı isteyecektir.
Direnişin giderek kitleselleşmesini, diktatörün tahtını yıkacak bir halklar seline dönüşmesini mi istiyorsunuz? Bu sizden, politik bir bölgesel veya genel greve ya da bir fabrika direnişine katıldığınız için işten atılmaya, tutuklanmaya, ailenizin yeni zorluklarla yüz yüze kalmasına, resmi işyerlerinde, akademik kurumlarda, sanat kurumlarında sergileyeceğiniz bir devrimci veya tutarlı demokrat tutumla, kendinizi binlerce işsiz kamu emekçisi arasında bulmaya hazır olmanızı isteyecektir.
Bütün bu bedeller ne uğruna? Onur, özgürlük, halklara ve cinslere eşitlik için zafere akan gürül gürül bir mücadelenin mimarı olmak uğruna!
İşten atılma, gözaltı, işkence, yaralanma, tutsaklık ve ölüm!... Diktatöre karşı direnişin, faşizme karşı devrimin bugünkü kavşağında kaçınılmaz uğraklar. Komünist militanın devrimci bilinci ve hergünkü mücadele içinde geliştirdiği ruhsal hazırlığı, onun bu uğraklarda oluşabilecek kişisel kaygılara, bocalamalara, özgüvensizliklere teslim olmamasını, duygularını örgütleyip kendini yönetmesini sağlar. Bedeller karşısında duyulabilecek kaygıların panzehri ve feda ruhunun kurucu ögesi, devrimci amaçlara bağlılıktan, ölümsüzleşenlerimizin anılarından, birbirine kenetlenmiş yoldaşların varlığından, isimsiz kahramanların yalın ve coşkulu pratiklerinden alınacak güçtür.
Fakat feda ruhu, dişe diş bir devrimci mücadelenin beraberinde getirdiği fiziki bedelleri göze almak kadar, hayatımızda köklü kopuşlara ve altüst oluşlara cesaret etmek, ağır manevi yükleri taşımakta dirayetli olmakta da cisimlenir.
Örgütsel çalışmanın ve işlerliğin tüm saldırılara rağmen kesintisizce sürdürülmesi beklentiniz yaşam bulacaksa, bu sizden, tutsaklıklar nedeniyle boşalan nöbet yerlerini doldurmak için ileri atılmayı, dün belki hiç düşünmediğiniz kapsamdaki sorumlulukları bugün yüklenmeyi, alışageldiğiniz gündelik yaşantınızı birdenbire değiştirmeyi, yeni ve daha büyük riskleri üstlenmekte bir an olsun duraksamamayı isteyecektir. Burada fedakarlık, bir komünistin hiç beklemeden öne çıkmasında somutlanır.
Nöbeti devralmak için bir adım daha öne çıkmak, komünist militanın bireysel hayatını halklarımızın kurtuluşunun, sosyalizm mücadelesinin, komünist öncünün ihtiyaçlarına göre düzenlemekte sakınımsız olmasıdır. Günümüz koşullarında bir kentten başka bir kente, bir cepheden başka bir cepheye koşmayı her şeyin önünde tutmaktır örneğin. Aileye, sevgiliye, çocuğa, mesleğe, yaşam koşullarına bağlılığı değil, işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluşuna, partinin ihtiyaçlarına bağlılığı temel almaktır. Her akşam eve gitmenin rahatlığından, sıklıkla soluğu sevgilinin yanında almanın huzurundan, yerleşik alışkanlıkların tekdüzeleştirici sınırlarından kopmayı göze almadan nasıl daha büyük savaşımlara yelken açılabilir ki? Kaldı ki, sevgiliden ya da çocuktan ayrı kalmanın manevi yükünü taşımak, yanıbaşındaki yoldaşları tutsak vermenin ya da sonsuzluğa uğurlamanın manevi yükünü taşımaktan daha mı zordur hakikaten?
Parasız pulsuz, evsiz barksız, üstelik yalnız başına kaldığı şartlarda yakınmaksızın devrimci çalışmayı geliştirmeye odaklanan yoldaşların pratiğinde cisimleşen özveridir, en aşılmaz görünen engellerin üstesinden gelmeyi sağlayan nitelik. Ama bütün bunlara ruhsal ve düşünsel bakımdan hazır olmayan bir komünist kadro bugünkü koşullarda profesyonel devrimciliğin hakkını verebilir mi?
Feda ruhu ve özveri söz konusu olduğunda, evet, herkesten önce profesyonel devrimci kadrolardır çıtayı yükseltecek olanlar. Ve bundandır ki, bireysel eğilimlerine göre davranmaktan, bireysel duygu ve düşüncelerini kolektife dayatmaktan, benmerkezci duygulanış ve düşünüş tarzından kopuşmak zorundadır profesyonel devrimci kadro. Çünkü kişisel heves duymadığı bir görevi üstlenmekten uzak durmak, kişisel gerilim yaşadığı yoldaşlarla beraber çalışmaktan imtina etmek, kişisel fikriyle uyuşmayan kolektif kararları uygulama ataklığı göstermemek feda ruhunu kötürümleştiren, küçük burjuva bencillikle belirlenen "ben" tutkunluğudur. Kendine bağlanmaktan ve kendini yaşamaktan uzaklaşmaksa, devrimin ve partinin ihtiyaçları için sonsuz bir manevi fedakarlık göstermekle özdeştir.
Kalbini ve aklını "ben"den hareket etmeye kapatmak, yalnızca ağır fiziki bedelleri göğüslemekte tereddütsüzlüğün ufku değil, büyük manevi zorlukları göğüslemekte duraksamamanın da dayanağıdır.
Savaşımın içinden geçtiğimiz aşaması, partiyi, faşist politik islamcı diktatörlük karşısında devrimci savaşımın çıtasını yeni bir yüksekliğe kaldırmaya, partili militanı da, kendi devrimciliğinin ölçülerini yeniden belirlemeye çağırıyor. Doğaldır ki, komünist öncünün tarihin bugünkü çağrısını yanıtlaması, komünist militanın bedel ödemekte ve fedakarlık göstermekte çıtayı bunun gerekleri seviyesine yükseltmesiyle olanaklıdır. Soyut bir parti yoktur. Partinin şu cephesinin zayıflığını eleştiren, şu yoldaşların yetmezliğine dikkat çeken, şu kentteki örgütsel boşluğu gidermenin aciliyeti üzerine konuşan bir yoldaş, eksiklik ve yetmezliklerin aşılması için bir adım öne çıkmaktan, dolayısıyla yeni bedeller ve fedakarlıklarla karşılaşmaktan kendini sakınıyorsa, söyledikleriyle yararsız, hatta belirli açılardan zararlı bir küçük burjuva yakınmacılık veya boş gevezelik zeminine saplanıp kalmış demektir.
Ve işte öncülerimiz, bu kavşakta da, yürünecek yolu ve bu yolda yürüme iradesini yalın ve içten pratiklerle gözler önüne seren kutup yıldızlarımız. İşte Roza Rênas'ımız! Feda ruhunu, sadece savaş siperlerinin en önünde yerini almaya koşmasında ve yüzü dağlara dönük devrimci hazırlığı sırasında ölümsüzlüğe kanatlanmasında ışıldayan güçlü kararlılıkla değil, aynı zamanda devrimin kendisine verdiği yeni görevleri hayatında kopuşlar gerçekleştirerek omuzlayarak da gösterenimiz.
Düzen kimliğini yakmayı, gündelik alışkanlıklarını aşmayı, yerleşik bağların tutsak kılan zincirlerini kırmayı başaran, ölümü yenmeyi gerektiren görevleri omuzlayacak bir ruhsal yenilenmeye cesaret eden genç Roza'larla yaşam bulan partimiz, kuşkusuz ki, yeni dönemin yeni koşullarının artan ve ağırlaşan bedellerini ödemekte duraksamayacaktır. Tüm parti kadroları, üyeleri, ileri taraftarları, taraftarları, sempatizanları, bu temponun gereklerini kendi konumlarından cevaplamak sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.