Hüseyin Demircioğlu
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

 Hüseyin Demircioğlu
1960-25 Temmuz 1996

"En önde çarpışan ben olmalıyım. Fedakarlıkta ve can fedalıkta sıranın başında yer almalı, yapamayacağım bir işi asla başkasından istememeliyim.''
Hüseyin yoldaşımıza ait bu sözler, onun komünist ve önder kişiliğinin özetidir. Onun şahsında MLKP'de önderlik anlayışının ve yoldaşlık duygularının ifadesidir. Sınıf mücadelesinin her alanında en önlerde savaştı o. Devrim ve sosyalizm davasını en önlerde çarpışarak savundu. Hiç tereddütsüz ölümü kucakladı. Haklı olarak partimizde "devrimin öğretmeni" unvanını aldı.
Hüseyin Demircioğlu yoldaş, 1960 yılında Bingöl'ün Kığı ilçesinin Sütlüce köyünde yoksul bir Kürt ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Devrimci düşüncelerle lise yıllarında tanışır. Daha o yıllarda ailesi ve çevresinde sevilen, ağırbaşlı, çalışkan ve kavgacı kişiliğiyle tanınır. Okuldaki boykot, işgal ve gösterilerde hep o vardır. Bu kavgacı kişiliği daha sonra şehit oluşuna kadarki yaşamına da yansır.
1976 yılında katıldığı devrimci mücadelesini bütün yaşamı boyunca kesintisiz sürdürdü.
Komünist bir militan olarak, mücadelede sebat, kararlılık ve yaratıcılık özellikleriyle öne çıktı. 1981'de İstanbul'da gözaltına alınarak 45 gün ağır işkencelerden geçti. Alemdağ, Sultanahmet ve Sağmalcılar Hapishanelerinde kaldı. ‘87'de tahliye olduktan sonra duraksamadan mücadelesini sürdürdü. Önder ve yönetici kişiliği, örgütçülüğü, disiplinliliği, teorik ve siyasal sorunlara ilgisi, okuma ve araştırma, yapamayacağı hiçbir işi başkasından istememe gibi özellikleri, onu, sürekli yoldaşlarıyla omuz omuza kavganın içinde ve en önünde kıldı. Komünistlerin birliği tartışmalarına aktif, partinin inşasına özveriyle katılan bir komünistti.
1995 yılında gerçekleştirilen MLKP 1. (Parti ve Birlik) Konferansı'ndan sonra MK üyesi ve İl Komitesi Sekreteri olarak, parti çalışmalarının ağır darbeler aldığı ve zayıfladığı başkent Ankara'da görev aldı. Kısa zamanda partiyi daha üst bir düzeyde örgütlemeyi başarmıştı. ‘96 Mart-Mayıs sürecinin yoğun hazırlıkları içerisindeyken, düşmanın 6 Mart ‘96'da partimize karşı gerçekleştirdiği bir operasyonda tekrar tutsak düştü. Düşmanın yoğun, öldüresiye işkencelerine karşın, partimize, devrime ve sosyalizme bağlılığın gereği olarak komünist direniş geleneğini sürdürdü.
‘96 yılında faşist Türk devletinin zindanlara yönelik saldırısı olan F Tipi tecrit cezaevleri uygulamasına karşı cezaevlerinde geliştirilen Ölüm Orucu Direnişi'nin birinci ekibinde yer aldı. O, devrimci inanç, kararlılık ve feda ruhuyla donanmış, önder bir komünist olarak, yoldaşlarının en önünde çarpışan olmayı bir kez daha pratiğe geçirerek, komünist feda ruhu geleneğini büyüttü. Cezaevinde ölüm orucu sırasında bile yoldaşlarının eğitimi ile ilgilendi. Yoldaşları cezaevinde onun bıraktığı mirası Hüseyin DEMİRCİOĞLU Akademisi diye adlandırdılar. Ölümle yüzyüzeyken bile yoldaşlarına ve partiye olan bağlılığını şu sözlerle ifade ediyordu: "Bizler devrimin ve partinin onurunu burada koruyacağız". Hüseyin yoldaşı, 24 Temmuz 1996'da Ölüm Orucu direnişinin 67. gününde şehit verdik. Canını feda ettiği devrim ve sosyalizm davasını mutlaka zaferle taçlandıraracağız. Onun taşıdığı kızıl bayrak, bugün daha yükseklerde dalgalanmaktadır.