Kadın Yoldaşlardan...
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

 

 Özgür Kadın / Sayı 1 / Eylül 2019

 

"Duygu Ve Düşünce Ortaklığımız Güçlendi, Ortaklığımızın Dayandığı Temel Sağlam"
Mutlu rüya görmek gibi değil, aksine ömürlük bir uykudan uyanıp kendine gelme duygusu bu. Tanıdık veya değil, yeni, eski, değişik mücadele deneylerine ve yeteneklerine sahip olan tek tek kadın yoldaşlar olarak bir araya gelmekten de öte bir durum. Kendime ve yanıbaşımdaki kadın yoldaşlarıma farklı gözlerle bakıyorum, birbirimize karşı farklı hissediyoruz ve bu, anlık bir duygu değil, tam da ortaya çıkan yeni düzeyin yansıması: Artık Komünist Kadın Örgütümüz yaşıyor! Soluk alıyor, sorunları yaşayıp aşıyor, savaşıyor, kayıp veriyor ve herşeye rağmen gelişiyor. Ortada tartışan, karar alıp ilerleyen, hepimizin parçası olduğumuz gerçek bir örgüt, kendi ellerimizle yaratığımız bir gerçek var. Birey olmaktan çıkıp toplumsal bir özneye dönüştük. Birleşmiş bir komünist kadın iradesine sahip olduk. Doğrultumuz belli, hedefimiz açık.
Komünist Kadın Örgütümüzün inanılmaz güzel bir hayalden ortak gerçeğimize dönüşmesi, kuşkusuz başta bu konferansı ithaf ettiğimiz Yeliz Erbay yoldaş olmak üzere ölümsüzleşen komünist kadın yoldaşlarımızın başarısıdır. Onlar her an buradalar, bizimle birlikte kürsüye çıkıyorlar, sabırsız söz haklarını istiyorlar, kahkahayı basıyorlar, yüreğimizi tutuşturan bir içtenlikle beklentilerini ortaya koyuyorlar.
Örgütümüz henüz genç, fakat bu kısa zamanda, komünist kadın hareketinin 150 yıllık birikimini sahiplenirken, ne bizim ne de başkaca komünistlerin bunca yılda henüz aşmadığı yollar aştık. Uluslararası komünist hareketin daha önce hiç yürümediği bir yolu geride bıraktık. Teorik, ideolojik, örgütsel ve politik bir hat çizdik kendimize ve artık o zeminde birlikte ilerliyoruz. Burdaki ortam kadın dayanışmasının, kadın yoldaşlığının, cins bilincinin ta kendisidir. Duygu ve düşünce ortaklığımız epey güçlendi, ortaklığımızın dayandığı temel sağlam. Artık coşkulu bir sabırsızlıkla, mutlu ve enerjik kadın ortamının yaratığı özgüven ve kararlılıkla çıkıp kadın devrimini her tarafta büyütmek istiyoruz. Toplumun en geri köşelerine dek emekçi kadın kitleleriyle buluşmaya!

"Ölümsüz Kadın Yoldaşlarımız Adına Da Düşündük Ve Tartıştık"
Geleneğimizdeki bir çok deneyimle birlikte KKÖ'yü kurduk. Hem biz hem de parti saflarında örgütlenen diğer kadınlar için büyük bir heyecan oldu.
Açılış konuşmasında, buradaki delege yoldaşların niteliğine ve ne kadar büyük bir devrimci kuvveti temsil ettiğimize değinilmişti. Bu büyük bir heyecan verdi. Ne kadar büyük şeyler yapabileceğimizi gördüm. Bu nitelikte, burada aldığımız kararlarla daha ileri bir noktaya gideceğimize inanıyorum. Burada kadın yoldaşlığını daha güçlü yaşadık, öğrendik. Hem delegeler olarak, hem de buraya gelemeyen, parti için dört bir yanda savaşan ve dövüşen yoldaşlarımız ile bağlarımız bu temelde güçlendi. Tutsak yoldaşlarımızı içimizde taşıdık. Ölümsüz kadın yoldaşlarımız adına da düşündük ve tartıştık.
Umarım onların düşüncelerine, onların isteklerine de sahip çıkabildik. Onlardan öğrendiğim bir çok şey var. Genç oluşuma rağmen bunları görebildiğim için çok mutluyum. Aldığımız kararlarla birlikte eminim gideceğimiz yol, vereceğimiz mücadele çok başarılı olacaktır. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız.

"Kolektivizmle Başardık"
Onyılların kadın özgürlük mücadelesi birikiminin partimiz bakımından ve elbette kadın devriminin gelişimi bakımından son derece önemli bir eşiğiydi Komünist Kadın Örgütü'nün ilanı. Her zamanki gibi zor koşullarda, düşmanla dişe diş bir kavganın sonucunda, ancak en az bunlar kadar önemli olan bir kadın örgütünün inşasına girişme cesaretini kuşanmak anlamına geliyordu KKÖ. Partimiz MLKP'nin kadın özgürlük görüş açısıyla kendini değiştirip geliştirme kararlılığıyla, ciddiyetle ferah bir yola girişinin de ilanıydı.
Devrim mücadelesi içinde görecelik taşıyan "kısacık" birkaç yılın ardından, komünist kadınlar olarak yeni bir eşiği kazanımla aşma sorumluluğuyla yüz yüzeydik işte, 2. Komünist Kadın Konferansı'na giderken! Konferansımıza hazırlanırken, kadın devriminin öznesi olan her komünist kadın gibi ben de, farklı derinlik ve çapta yanıtlanmayı bekleyen onlarca soru sordum kendime. Denebilir ki, belki de en geniş haliyle, "komünist kadınlar olarak kadın özgürleşmesinin neresindeyiz?" sorusuna her birimizce verilecek yanıtların düzeyi belirleyecekti konferansımızın başarı çıtasını. Birinci konferanstan bugüne, komünist kadınlar olarak siyasal mücadele pratiğimiz, kadın kitleleriyle buluşma ısrarımız, uluslararası komünist hareketin kadın devrimi teorisinin gelişimine katkı zayıflığına "dur" diyebilme gücümüz, enternasyonal kadın hareketini örgütlemede öncü iddiamız, her türden erkek-devlet şiddetine karşı kadın özsavunmasını uygulayarak meşrulaştırma pratiğimiz, her alanda egemen erkeklikle çarpışma cüretimiz, kadının evsel köleliğinin temellerini sarsma ve farklı cinsel yönelimlerden kadınlarla kadın yoldaşlığını kurarak derinleştirme yönelimimiz ve her mücadele cephesinde olduğu kadar şiddet-zor araçlarıyla özneleşme ve bedel ödeme cesaretimiz gibi onlarca gündemde kolektif yüzleşme ve hesaplaşma günleriydi konferansımızın kendisi. Biliyorduk ki, ancak ve ancak geçmiş pratiğimizin sonuçlarını değerlendirirken hiç eğip bükmeden, gerçeğin gözünün içine bakarak, cüretle kadın iradesini kuşanırsak, gelecek kadın özgürlük perspektifimizi olması gerektiği gibi belirleyebilirdik. Ve aşılması gereken bu eşiğe sağlam bir adım atmış olacaktık.
Erkek egemen saray rejimi tarafından sayısız tipte saldırıya maruz kalmış, onlarca üyesi gözaltı işkencesi ve tutuklamayla sınanmış, dimdik bir bayrak gibi dalgalanan Rojava kadın devriminin savunmasında şehitler vermiş, Suruç katliamında kadın devriminin genç yapıcılarının sınırları aşma düşlerine ortak olmuş, İstanbul'da parti üslerinde sınırlı imkanlarına aldırmaksızın silahlarına sarılan ve kadın devrimine adanmışlıklarını "kadınların mutluluğu ve özgürlüğü için ölmeye hazırım" sözleriyle sergileyen kadın komutanları yıldızlaşmış ve bu koşullar altında açığa çıkan tüm yetmezliklerine rağmen birinci konferans kararlarından geriye düşmeden, yüksek bir iradeyle kendini inşa sürecini başarmış bir Komünist Kadın Örgütü'nden söz ediyoruz. İşte ben de, bu gerçeğin bilinciyle "KKÖ'yü kazandık, kadın devrimine yürüyoruz" şiarından daha isabetli bir şiar olamaz dedim, konferansımızın gerçekleştiği salondaki pankartı görür görmez! Pankartın yanı başındaki farklı ülkelerden devrimci ve komünist kadın önderlerin ve çok sayıda ölümsüz kadın yoldaşın ışıldayan bakışlarıyla bütünlenen salon, konferansa gelirken yürüdüğümüz yolları ve ödediğimiz bedelleri resmederken, aynı zamanda konferans anını verimli örgütlememiz ve konferans sonrasının zorlu görevlerine layıkıyla, dört elle sarılmamız gerektiğini gösteriyordu. Konferansa ilişkin asla unutulmayacak sayısız an ve paylaşımdan söz etmek mümkün. Konferans boyunca dağların serin rüzgarını, şehir karanlığını aydınlatan adressiz kadın savaşçıları, içimizi bir güneş gibi ısıtan Rojavalı yoldaşları, her koşulda kent meydanlarını-sokakları terk etmeyen yoldaşları, özgürlüğümüz için tereddütsüz bedel ödeyen zindandaki yoldaşları yanımızdaycasına duyumsadık. Genç kadınların canlı-somut tartışma tarzı ve bulunduğu platformun hakkını verme çabaları, tüm yoğunluğuna rağmen şakası, neşesi ve kahkahası eksik olmayan kadın kadına doyumsuz yoldaşlığı büyüttüğümüz, çeşitli yöntemlerle farklı örgütsel deneyleri ortaklaştırdığımız güçlü paylaşımlarımız çok değerliydi. Ancak kadın konferansımızın en güçlü yanlarından biri, yüksek bir kadın kolektivizminin konferansın her aşamasında açığa çıkması ve sürmesiydi. Farklı yaş kuşaklarından, farklı mücadele cephelerinin örgütsel deneylerini biriktirmiş kadın yoldaşlar olarak, her konferans gündemine dair kapsamlı hazırlıklarımızı özgüvenle konferans bileşimine sunduk. Bunu yaparken, "biz" olabilmenin duygudaşlığını yaşadık. Tüm mücadele cephelerinin gelişim sorunlarına büyük bir sahiplenmeyle kafa yorulması, iknaya dayalı kıran kırana verimli tartışmaların bitmek bilmez bir heyecanla sonuna değin yürütülmesi, tek tek kadın komünistlerin özgüvenlerinin olduğu kadar, kadın yoldaşlığına, kadın aklı ve iradesine sonsuz güvenin de yansımasıydı. Uzun ve derinlikli tartışmalar sonucu ortak kadın aklını oluşturarak konferansı en ileri kararlılık düzeyine taşıma iradesi, şüphesiz ki, sınırsız kadın yoldaşlığıyla kolektifleşen kadın komünistlerin gücüdür.
Konferanta derinleşerek büyüyen gerçek, Komünist Kadın Örgütü ile birer kadın komünist olarak önce kendi gücüne güvenmeyi öğrenen, kadın devrimine sınırsız inanarak "kadın devrimi militanı" olma yolunda adanmışlık çıtasını büyütmede kendine yeni hedefler belirleyen kadınların eşitlik ve özgürlük savaşımına daha güçlü sarılma gerçeğidir. Yeliz yoldaş şahsında ölümsüzleşen kadın yoldaşların, hemcinslerinin kurtuluşu için tarihte can bedeli açtıkları yolu layıkıyla yürüme sorumluluğu ve göreviyle buluşmamızı sağlayan da işte bu gerçegin gücüdür. Kadın komünistler olarak, şimdi sıra bu gücü durmaksızın büyüterek yepyeni kazanımlarımızı kolektifleştirmekte!

 

 

Arşiv

 

2019
Eylül

 

Kadın Yoldaşlardan...
fc Share on Twitter

 

 

 Özgür Kadın / Sayı 1 / Eylül 2019

 

"Duygu Ve Düşünce Ortaklığımız Güçlendi, Ortaklığımızın Dayandığı Temel Sağlam"
Mutlu rüya görmek gibi değil, aksine ömürlük bir uykudan uyanıp kendine gelme duygusu bu. Tanıdık veya değil, yeni, eski, değişik mücadele deneylerine ve yeteneklerine sahip olan tek tek kadın yoldaşlar olarak bir araya gelmekten de öte bir durum. Kendime ve yanıbaşımdaki kadın yoldaşlarıma farklı gözlerle bakıyorum, birbirimize karşı farklı hissediyoruz ve bu, anlık bir duygu değil, tam da ortaya çıkan yeni düzeyin yansıması: Artık Komünist Kadın Örgütümüz yaşıyor! Soluk alıyor, sorunları yaşayıp aşıyor, savaşıyor, kayıp veriyor ve herşeye rağmen gelişiyor. Ortada tartışan, karar alıp ilerleyen, hepimizin parçası olduğumuz gerçek bir örgüt, kendi ellerimizle yaratığımız bir gerçek var. Birey olmaktan çıkıp toplumsal bir özneye dönüştük. Birleşmiş bir komünist kadın iradesine sahip olduk. Doğrultumuz belli, hedefimiz açık.
Komünist Kadın Örgütümüzün inanılmaz güzel bir hayalden ortak gerçeğimize dönüşmesi, kuşkusuz başta bu konferansı ithaf ettiğimiz Yeliz Erbay yoldaş olmak üzere ölümsüzleşen komünist kadın yoldaşlarımızın başarısıdır. Onlar her an buradalar, bizimle birlikte kürsüye çıkıyorlar, sabırsız söz haklarını istiyorlar, kahkahayı basıyorlar, yüreğimizi tutuşturan bir içtenlikle beklentilerini ortaya koyuyorlar.
Örgütümüz henüz genç, fakat bu kısa zamanda, komünist kadın hareketinin 150 yıllık birikimini sahiplenirken, ne bizim ne de başkaca komünistlerin bunca yılda henüz aşmadığı yollar aştık. Uluslararası komünist hareketin daha önce hiç yürümediği bir yolu geride bıraktık. Teorik, ideolojik, örgütsel ve politik bir hat çizdik kendimize ve artık o zeminde birlikte ilerliyoruz. Burdaki ortam kadın dayanışmasının, kadın yoldaşlığının, cins bilincinin ta kendisidir. Duygu ve düşünce ortaklığımız epey güçlendi, ortaklığımızın dayandığı temel sağlam. Artık coşkulu bir sabırsızlıkla, mutlu ve enerjik kadın ortamının yaratığı özgüven ve kararlılıkla çıkıp kadın devrimini her tarafta büyütmek istiyoruz. Toplumun en geri köşelerine dek emekçi kadın kitleleriyle buluşmaya!

"Ölümsüz Kadın Yoldaşlarımız Adına Da Düşündük Ve Tartıştık"
Geleneğimizdeki bir çok deneyimle birlikte KKÖ'yü kurduk. Hem biz hem de parti saflarında örgütlenen diğer kadınlar için büyük bir heyecan oldu.
Açılış konuşmasında, buradaki delege yoldaşların niteliğine ve ne kadar büyük bir devrimci kuvveti temsil ettiğimize değinilmişti. Bu büyük bir heyecan verdi. Ne kadar büyük şeyler yapabileceğimizi gördüm. Bu nitelikte, burada aldığımız kararlarla daha ileri bir noktaya gideceğimize inanıyorum. Burada kadın yoldaşlığını daha güçlü yaşadık, öğrendik. Hem delegeler olarak, hem de buraya gelemeyen, parti için dört bir yanda savaşan ve dövüşen yoldaşlarımız ile bağlarımız bu temelde güçlendi. Tutsak yoldaşlarımızı içimizde taşıdık. Ölümsüz kadın yoldaşlarımız adına da düşündük ve tartıştık.
Umarım onların düşüncelerine, onların isteklerine de sahip çıkabildik. Onlardan öğrendiğim bir çok şey var. Genç oluşuma rağmen bunları görebildiğim için çok mutluyum. Aldığımız kararlarla birlikte eminim gideceğimiz yol, vereceğimiz mücadele çok başarılı olacaktır. Biz kazanacağız, biz kazanacağız, biz kazanacağız.

"Kolektivizmle Başardık"
Onyılların kadın özgürlük mücadelesi birikiminin partimiz bakımından ve elbette kadın devriminin gelişimi bakımından son derece önemli bir eşiğiydi Komünist Kadın Örgütü'nün ilanı. Her zamanki gibi zor koşullarda, düşmanla dişe diş bir kavganın sonucunda, ancak en az bunlar kadar önemli olan bir kadın örgütünün inşasına girişme cesaretini kuşanmak anlamına geliyordu KKÖ. Partimiz MLKP'nin kadın özgürlük görüş açısıyla kendini değiştirip geliştirme kararlılığıyla, ciddiyetle ferah bir yola girişinin de ilanıydı.
Devrim mücadelesi içinde görecelik taşıyan "kısacık" birkaç yılın ardından, komünist kadınlar olarak yeni bir eşiği kazanımla aşma sorumluluğuyla yüz yüzeydik işte, 2. Komünist Kadın Konferansı'na giderken! Konferansımıza hazırlanırken, kadın devriminin öznesi olan her komünist kadın gibi ben de, farklı derinlik ve çapta yanıtlanmayı bekleyen onlarca soru sordum kendime. Denebilir ki, belki de en geniş haliyle, "komünist kadınlar olarak kadın özgürleşmesinin neresindeyiz?" sorusuna her birimizce verilecek yanıtların düzeyi belirleyecekti konferansımızın başarı çıtasını. Birinci konferanstan bugüne, komünist kadınlar olarak siyasal mücadele pratiğimiz, kadın kitleleriyle buluşma ısrarımız, uluslararası komünist hareketin kadın devrimi teorisinin gelişimine katkı zayıflığına "dur" diyebilme gücümüz, enternasyonal kadın hareketini örgütlemede öncü iddiamız, her türden erkek-devlet şiddetine karşı kadın özsavunmasını uygulayarak meşrulaştırma pratiğimiz, her alanda egemen erkeklikle çarpışma cüretimiz, kadının evsel köleliğinin temellerini sarsma ve farklı cinsel yönelimlerden kadınlarla kadın yoldaşlığını kurarak derinleştirme yönelimimiz ve her mücadele cephesinde olduğu kadar şiddet-zor araçlarıyla özneleşme ve bedel ödeme cesaretimiz gibi onlarca gündemde kolektif yüzleşme ve hesaplaşma günleriydi konferansımızın kendisi. Biliyorduk ki, ancak ve ancak geçmiş pratiğimizin sonuçlarını değerlendirirken hiç eğip bükmeden, gerçeğin gözünün içine bakarak, cüretle kadın iradesini kuşanırsak, gelecek kadın özgürlük perspektifimizi olması gerektiği gibi belirleyebilirdik. Ve aşılması gereken bu eşiğe sağlam bir adım atmış olacaktık.
Erkek egemen saray rejimi tarafından sayısız tipte saldırıya maruz kalmış, onlarca üyesi gözaltı işkencesi ve tutuklamayla sınanmış, dimdik bir bayrak gibi dalgalanan Rojava kadın devriminin savunmasında şehitler vermiş, Suruç katliamında kadın devriminin genç yapıcılarının sınırları aşma düşlerine ortak olmuş, İstanbul'da parti üslerinde sınırlı imkanlarına aldırmaksızın silahlarına sarılan ve kadın devrimine adanmışlıklarını "kadınların mutluluğu ve özgürlüğü için ölmeye hazırım" sözleriyle sergileyen kadın komutanları yıldızlaşmış ve bu koşullar altında açığa çıkan tüm yetmezliklerine rağmen birinci konferans kararlarından geriye düşmeden, yüksek bir iradeyle kendini inşa sürecini başarmış bir Komünist Kadın Örgütü'nden söz ediyoruz. İşte ben de, bu gerçeğin bilinciyle "KKÖ'yü kazandık, kadın devrimine yürüyoruz" şiarından daha isabetli bir şiar olamaz dedim, konferansımızın gerçekleştiği salondaki pankartı görür görmez! Pankartın yanı başındaki farklı ülkelerden devrimci ve komünist kadın önderlerin ve çok sayıda ölümsüz kadın yoldaşın ışıldayan bakışlarıyla bütünlenen salon, konferansa gelirken yürüdüğümüz yolları ve ödediğimiz bedelleri resmederken, aynı zamanda konferans anını verimli örgütlememiz ve konferans sonrasının zorlu görevlerine layıkıyla, dört elle sarılmamız gerektiğini gösteriyordu. Konferansa ilişkin asla unutulmayacak sayısız an ve paylaşımdan söz etmek mümkün. Konferans boyunca dağların serin rüzgarını, şehir karanlığını aydınlatan adressiz kadın savaşçıları, içimizi bir güneş gibi ısıtan Rojavalı yoldaşları, her koşulda kent meydanlarını-sokakları terk etmeyen yoldaşları, özgürlüğümüz için tereddütsüz bedel ödeyen zindandaki yoldaşları yanımızdaycasına duyumsadık. Genç kadınların canlı-somut tartışma tarzı ve bulunduğu platformun hakkını verme çabaları, tüm yoğunluğuna rağmen şakası, neşesi ve kahkahası eksik olmayan kadın kadına doyumsuz yoldaşlığı büyüttüğümüz, çeşitli yöntemlerle farklı örgütsel deneyleri ortaklaştırdığımız güçlü paylaşımlarımız çok değerliydi. Ancak kadın konferansımızın en güçlü yanlarından biri, yüksek bir kadın kolektivizminin konferansın her aşamasında açığa çıkması ve sürmesiydi. Farklı yaş kuşaklarından, farklı mücadele cephelerinin örgütsel deneylerini biriktirmiş kadın yoldaşlar olarak, her konferans gündemine dair kapsamlı hazırlıklarımızı özgüvenle konferans bileşimine sunduk. Bunu yaparken, "biz" olabilmenin duygudaşlığını yaşadık. Tüm mücadele cephelerinin gelişim sorunlarına büyük bir sahiplenmeyle kafa yorulması, iknaya dayalı kıran kırana verimli tartışmaların bitmek bilmez bir heyecanla sonuna değin yürütülmesi, tek tek kadın komünistlerin özgüvenlerinin olduğu kadar, kadın yoldaşlığına, kadın aklı ve iradesine sonsuz güvenin de yansımasıydı. Uzun ve derinlikli tartışmalar sonucu ortak kadın aklını oluşturarak konferansı en ileri kararlılık düzeyine taşıma iradesi, şüphesiz ki, sınırsız kadın yoldaşlığıyla kolektifleşen kadın komünistlerin gücüdür.
Konferanta derinleşerek büyüyen gerçek, Komünist Kadın Örgütü ile birer kadın komünist olarak önce kendi gücüne güvenmeyi öğrenen, kadın devrimine sınırsız inanarak "kadın devrimi militanı" olma yolunda adanmışlık çıtasını büyütmede kendine yeni hedefler belirleyen kadınların eşitlik ve özgürlük savaşımına daha güçlü sarılma gerçeğidir. Yeliz yoldaş şahsında ölümsüzleşen kadın yoldaşların, hemcinslerinin kurtuluşu için tarihte can bedeli açtıkları yolu layıkıyla yürüme sorumluluğu ve göreviyle buluşmamızı sağlayan da işte bu gerçegin gücüdür. Kadın komünistler olarak, şimdi sıra bu gücü durmaksızın büyüterek yepyeni kazanımlarımızı kolektifleştirmekte!