İSTANBUL'DA DAİŞ KATLİAMI
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

İstanbul Atatürk Havaalanın'da, 29 Haziran akşamı faşist DAİŞ çeteleri, sivil insanlara silah sıkarak ve üzerinde taşıdıkları bombaları patlatarak yeni bir katliam gerçekleştirdiler. İçinde yabancı ülke vatandaşları da olmak üzere 44 kişi öldürüldü. 239 kişi yaralandı. “Canlı bombalar”ın Dağıstan, Özbekistan ve Kırgızistan kimlikli cihadist İslamcı faşist çeteler olduğu açıklandı.


Böylece faşist DAİŞ, sadece Türkiye'de 7. katliamı gerçekleştirmiş oluyor. DAİŞ'i, emperyalist devletler, bölge politikaları nedeniyle destekleyip büyüttüler. Türkiye, S. Arabistan ve Katar gibi gerici-faşist bölge devletleri, Ortadoğu'da İran'ın başını çektiği Şii eksen karşısında Sünni İslam hakimiyeti için eğitim, para, silah ve lojistik destek sağladılar. Aynı ideolojik zemine sahip T. Erdoğan ve AKP hükümeti, DAİŞ ile özel ilişkiler içine girdi. Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşta ve İslami faşist rejimi tahkim etmede DAİŞ'i yedekledi. DAİŞ, 2015 seçimlerinde T. Erdoğan ve AKP hükümetinin kontracı gizli örgütleriyle işbirliği içinde Adana, Mersin, Amed, Suruç ve Ankara'da katliamlar gerçekleştirdi. Yüzlerce Kürt, devrimci ve barışsever katledildi veya da yaralandı. Oluşturulan siyasi gerilim, kaos ve tehdit ortamında AKP, 7 Haziran'da kaybettiği seçimleri, 1 Kasım'da katliam tehdidi ve yasaklarla kazandı.


DAİŞ çeteleri, bu kez de, kendilerini destekleyen AKP hükümeti ve Erdoğan'a yapmış oldukları gizli anlaşma ve işbirliğine uymaları mesajını vermiş oldular. Bu işbirliği ve kirli anlaşma öyle ki, bugün bile faşist AKP hükümeti, DAİŞ çetelerine yönelmekten çok Kürt özgürlük hareketi ve DAİŞ çetelerine karşı Minbiç'te savaşan YPG güçlerine saldırmayı esas almıştır. Faşist politik İslami çete ise, başka ülkelerde üstlendiği katliamları, Türkiye'de resmi olarak üstlenmemeye devam ediyor.


DAİŞ, Türkiye'de bugüne kadar Kürt halkını, Alevileri, Suruç'ta devrimci ve komünist güçleri, İstanbul'da Alman turistleri ve Hristiyanları özel hedef yaptı. Havaalanında da dış hatlar bölümüne yöneldi. AKP, DAİŞ'i iç ve dış politikalarında kullandı, kullanmaya devam ediyor. DAİŞ ise Türk burjuva devleti ve hükümetinden destek almaya devam ediyor. DAİŞ çetelerinin dünya ile ulaşımı Türkiye üzerinden gerçekleşiyor. 3 milyona yakın Suriye'li mültecinin içerisinde DAİŞ mensupları yer alıyor. Mülteci kampları Türkiye'li milletvekillerine bile açılmıyor. Çünkü, o kamplarda askeri ve siyasi eğitimler, lojistik tedarikler ve sağlık tedavileri yapılıyor. Türkiye'de özel DAİŞ hastahaneleri ve sağlık merkezleri bulunuyor. Büyük siyasi skandallara neden olan “MİT tırları”nın DAİŞ'e silah taşıdığı açığa çıkmıştır. Niğde'de Türk askerini öldüren ve sonrasında yakalanan DAİŞ çetelerinin bugün hapishanelerde bulunmadığı ifade ediliyor.


Sömürgeci faşist rejim, yaktığı ve yıktığı sekiz Kürdistan kentinde DAİŞ faşistlerini savaştırdı. Yabancıların Kürt halkına karşı yürütülen savaşta parayla yer almaları için yasa çıkardı. Kuzey Kürdistan'daki katliam ve vahşetlerde Türk polis ve askerlerinin içinde DAİŞ çeteleri var; aynı biçimde Suriye'nin kuzeyinde, yani Cerablus ve Azez'de DAİŞ'çilerin içinde ise, Türk MİT ve kontra mensupları yer alıyor. Bugün bile, YPG ve Demokratik Suriye Güçleri, Minbiç'i özgürleştirme savaşı yürütüyorken, Türk hükümeti, Suriye sınırında 90 km boyunca hakimiyetini sürdüren DAİŞ'e Kürt özgürlük güçlerinin yönelmesini istemiyor. Ve YPG değil, DAİŞ'in hakimiyetinin devam etmesini istiyor.


Bu kirli ilişkiler, örtülü ve gizli biçimde devam ediyor. İç ve dış baskılardan hareketle DAİŞ'e karşı olduğunu söyleyen faşist rejim ve AKP, yalan söylüyor. AKP'nin esas düşmanı Kürt halkı, Kürt özgürlük Hareketi ve devrimci harekettir. DAİŞ daha AKP'ye savaş ilan ettiğini açıklamış değil. Karşılıklı yapmış oldukları kirli anlaşma ve uygulamaların açıklanmasını her iki taraf da istemiyor. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Musul'da Türk Elçiliğinin işgali de danışıklı bir işgaldir.

Politik İslami parti AKP ve Cumhurbaşkanı T. Erdoğan, 14 yıllık iktidarı, izlediği eğitim politikaları, yeni imam hatip okulları ve Diyanet İşleri Başkanlığı, sekülarizm karşıtı söylem ve politikaları, içki yasakları, oruç tutmayanlara yönelik linç girişimleri, kısacası siyasi ve ideolojik hegemonyayı büyütmek ve derinleştirmekle DAİŞ için toplumsal zemini de büyütüyor, güçlendiriyor. Anketler, nüfusun yüzde 8'inin DAİŞ'e sempati duyduğunu ortaya koyuyor. Ve DAİŞ, bugün Türkiye ve Kürdistan'ın bir çok kentinde örgütlü durumda. Yeni katliamlar yapmaya hazır onlarca hücresi bulunmaktadır. Bunun sorumlusu, politik İslami AKP ve yeni” Osmanlı Sultan”ı T. Erdoğan'dır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

İSTANBUL'DA DAİŞ KATLİAMI
fc Share on Twitter
 

İstanbul Atatürk Havaalanın'da, 29 Haziran akşamı faşist DAİŞ çeteleri, sivil insanlara silah sıkarak ve üzerinde taşıdıkları bombaları patlatarak yeni bir katliam gerçekleştirdiler. İçinde yabancı ülke vatandaşları da olmak üzere 44 kişi öldürüldü. 239 kişi yaralandı. “Canlı bombalar”ın Dağıstan, Özbekistan ve Kırgızistan kimlikli cihadist İslamcı faşist çeteler olduğu açıklandı.


Böylece faşist DAİŞ, sadece Türkiye'de 7. katliamı gerçekleştirmiş oluyor. DAİŞ'i, emperyalist devletler, bölge politikaları nedeniyle destekleyip büyüttüler. Türkiye, S. Arabistan ve Katar gibi gerici-faşist bölge devletleri, Ortadoğu'da İran'ın başını çektiği Şii eksen karşısında Sünni İslam hakimiyeti için eğitim, para, silah ve lojistik destek sağladılar. Aynı ideolojik zemine sahip T. Erdoğan ve AKP hükümeti, DAİŞ ile özel ilişkiler içine girdi. Kürtlere karşı yürüttüğü kirli savaşta ve İslami faşist rejimi tahkim etmede DAİŞ'i yedekledi. DAİŞ, 2015 seçimlerinde T. Erdoğan ve AKP hükümetinin kontracı gizli örgütleriyle işbirliği içinde Adana, Mersin, Amed, Suruç ve Ankara'da katliamlar gerçekleştirdi. Yüzlerce Kürt, devrimci ve barışsever katledildi veya da yaralandı. Oluşturulan siyasi gerilim, kaos ve tehdit ortamında AKP, 7 Haziran'da kaybettiği seçimleri, 1 Kasım'da katliam tehdidi ve yasaklarla kazandı.


DAİŞ çeteleri, bu kez de, kendilerini destekleyen AKP hükümeti ve Erdoğan'a yapmış oldukları gizli anlaşma ve işbirliğine uymaları mesajını vermiş oldular. Bu işbirliği ve kirli anlaşma öyle ki, bugün bile faşist AKP hükümeti, DAİŞ çetelerine yönelmekten çok Kürt özgürlük hareketi ve DAİŞ çetelerine karşı Minbiç'te savaşan YPG güçlerine saldırmayı esas almıştır. Faşist politik İslami çete ise, başka ülkelerde üstlendiği katliamları, Türkiye'de resmi olarak üstlenmemeye devam ediyor.


DAİŞ, Türkiye'de bugüne kadar Kürt halkını, Alevileri, Suruç'ta devrimci ve komünist güçleri, İstanbul'da Alman turistleri ve Hristiyanları özel hedef yaptı. Havaalanında da dış hatlar bölümüne yöneldi. AKP, DAİŞ'i iç ve dış politikalarında kullandı, kullanmaya devam ediyor. DAİŞ ise Türk burjuva devleti ve hükümetinden destek almaya devam ediyor. DAİŞ çetelerinin dünya ile ulaşımı Türkiye üzerinden gerçekleşiyor. 3 milyona yakın Suriye'li mültecinin içerisinde DAİŞ mensupları yer alıyor. Mülteci kampları Türkiye'li milletvekillerine bile açılmıyor. Çünkü, o kamplarda askeri ve siyasi eğitimler, lojistik tedarikler ve sağlık tedavileri yapılıyor. Türkiye'de özel DAİŞ hastahaneleri ve sağlık merkezleri bulunuyor. Büyük siyasi skandallara neden olan “MİT tırları”nın DAİŞ'e silah taşıdığı açığa çıkmıştır. Niğde'de Türk askerini öldüren ve sonrasında yakalanan DAİŞ çetelerinin bugün hapishanelerde bulunmadığı ifade ediliyor.


Sömürgeci faşist rejim, yaktığı ve yıktığı sekiz Kürdistan kentinde DAİŞ faşistlerini savaştırdı. Yabancıların Kürt halkına karşı yürütülen savaşta parayla yer almaları için yasa çıkardı. Kuzey Kürdistan'daki katliam ve vahşetlerde Türk polis ve askerlerinin içinde DAİŞ çeteleri var; aynı biçimde Suriye'nin kuzeyinde, yani Cerablus ve Azez'de DAİŞ'çilerin içinde ise, Türk MİT ve kontra mensupları yer alıyor. Bugün bile, YPG ve Demokratik Suriye Güçleri, Minbiç'i özgürleştirme savaşı yürütüyorken, Türk hükümeti, Suriye sınırında 90 km boyunca hakimiyetini sürdüren DAİŞ'e Kürt özgürlük güçlerinin yönelmesini istemiyor. Ve YPG değil, DAİŞ'in hakimiyetinin devam etmesini istiyor.


Bu kirli ilişkiler, örtülü ve gizli biçimde devam ediyor. İç ve dış baskılardan hareketle DAİŞ'e karşı olduğunu söyleyen faşist rejim ve AKP, yalan söylüyor. AKP'nin esas düşmanı Kürt halkı, Kürt özgürlük Hareketi ve devrimci harekettir. DAİŞ daha AKP'ye savaş ilan ettiğini açıklamış değil. Karşılıklı yapmış oldukları kirli anlaşma ve uygulamaların açıklanmasını her iki taraf da istemiyor. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Musul'da Türk Elçiliğinin işgali de danışıklı bir işgaldir.

Politik İslami parti AKP ve Cumhurbaşkanı T. Erdoğan, 14 yıllık iktidarı, izlediği eğitim politikaları, yeni imam hatip okulları ve Diyanet İşleri Başkanlığı, sekülarizm karşıtı söylem ve politikaları, içki yasakları, oruç tutmayanlara yönelik linç girişimleri, kısacası siyasi ve ideolojik hegemonyayı büyütmek ve derinleştirmekle DAİŞ için toplumsal zemini de büyütüyor, güçlendiriyor. Anketler, nüfusun yüzde 8'inin DAİŞ'e sempati duyduğunu ortaya koyuyor. Ve DAİŞ, bugün Türkiye ve Kürdistan'ın bir çok kentinde örgütlü durumda. Yeni katliamlar yapmaya hazır onlarca hücresi bulunmaktadır. Bunun sorumlusu, politik İslami AKP ve yeni” Osmanlı Sultan”ı T. Erdoğan'dır.