MUSUL, SAVAŞ İÇİNDE SAVAŞ
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 


Irak ordusu, Güney Kürdistan peşmerge güçleri ve YPŞ (Kürt-Ezidi direniş güçleri), petrol kenti Musul'u DAİŞ işgalinden kurtarmak  için 17 Ekim 2016 günü askeri harekat başlattılar. ABD ve Fransa, havadan savaş uçaklarıyla bu savaşa dahil oldu. Ve savaş ilerledikçe masada yer almak isteyen diğer emperyalist ve sömürgeci bölge güçleri,  sahada olmayı beklemekte, yeni görüşme ve anlaşmalarla savaşa dahil olma hazırlıkları yapmaktadırlar.
Böylece Ortadoğu, Irak ve Suriye'de olduğu gibi, Musul, Kerkük, Rakka ve Halep gibi kentler üzerinde de kıyasıya bir emperyalist-sömürgeci rekabet ve hegemonya savaşına sahne olmaktadır. Suriye ve Irak'ta yaşayan halkların kaderini bu tarihsel uğrakta da yine emperyalist ve bölgesel  gerici güçler belirlemeye çalışıyorlar.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Musul bir Kürt eyaletidir. Güney Kürdistan'nın Hewler, Süleymaniye, Duhok, Zaho vd kentleri de  Musul'a bağlıdır. Demokrafik yapıda Kürtler baskındır. Ancak sonraki yıllarda, göçe zorlama ve nüfus yerleştirme yoluyla  Musul'un demografik yapısı değişmeye başlamıştır. Dün, yani 1923-1926 tarihleri arasında  Musul üzerinde Türkiye-İngiltere görüşmeleri, gizli ve kirli anlaşmalar, bugün de farklı cepheleşme, ittifak ve politikalarla   yürütülmek isteniyor. Bölge halkları kendileri için değil, etnik ve mezhepsel çelişkiler üzerinden yürütülen emperyalist ve sömürgeci politikalar  için savaşmaktadırlar. İslami faşist DAİŞ çetelerini besleyen ve büyüten ABD, AB, Rusya, Türkiye ve S. Arabistan gibi gerici güçler, bugün DAİŞ işgaline son vermek için insanlık ve demokrasi havarisi kesilme alçaklığını gösterebilmektedirler.

Oysa Irak ve Suriye'nin ezilen yoksul halkları, gerici savaş sonuçlarını katliam, soykırım, yıkım, yoksulluk, göç olarak yaşamaktadırlar. Emperyalist hegemonya ve rekabet savaşı, petrol ve doğal gaz rezervleri,  boru hatları, etnisite ve mezhepsel düşmanlıklar üzerinde her türlü uluslararası hukuk, kural ve sözleşmeyi yok sayarak devam ediyor: Rusya, düşürülen askeri uçak özürü üzerine Türkiye ile yakınlaşmakta, bunu Ukrayna, Kafkaslar, Suriye ve Halep politikalarında, NATO ve ABD/AB karşıtlığında değerlendirmek istemektedir. O nedenle Sömürgeci Türk devletinin Suriye'de Cerablus işgaline onay vermektedir. 15 Temmuz askeri darbe girişimine destek veren ABD, AB emperyalistleri, sömürgeci Türk rejiminin Kuzey Kürdistan'daki katliamlarına göz yummakta, Cerablus işgaline yeşil ışık yakmışlardır.
Bugün Musul savaşı da danışıklı, gizli görüşmeler, günlük  ittifak arayışları, anlaşmaları ve politikalarıyla devam etmektedir. Musul'un her tarafını kuşatan askeri güçler, batı kapısını, Şengal ve Suriye-Rakka'ya yönelik kapısını, açık bırakmışlardır. Bu durum, DAİŞ çetelerinin Şengal ve Rakka'ya doğru kaçış yollarının açık bırakılması anlamına gelmektedir. Muhtemeldir ki, emperyalist ve sömürgeci bölge devletleri, Suriye'ye sığınan DAİŞ güçlerini, Suriye rejimi, PYD , YPG ve DSG'lerine karşı savaştırma planları yapmaktadırlar. Hatta Türkiye'nin savaşa katılmasıyla DAİŞ'cilerin Cerablus'ta olduğu gibi Haşdi Watani güçlerine katılmaları ya da “elbise değiştirmeleri” de pekala mümkündür.
Çünkü ABD, AB, Rusya, İran, Türkiye, KDP ve Barzani Kuzey Suriye Federasyonu gibi demokratik yönetimlerin bütün Suriye ve bölgeye genişlemesini engellemek istemektedirler.
Sömürgeci Türk rejimi, Rojava devrimi, Minbiç zaferi ve olası Musul temizliğinde Kürt halkının siyasal bir statüye doğru ilerlemekte olduğunu görmekte ve sadece Kuzey Kürdistan Kürtleri değil, bölgedeki bütün Kürtlere yönelik sömürgeci ve tekçi saldırısını, Rojava devrimi ve Güney Kürdistan yönetimini tasfiye  politikalarını bölgesel düzeyde sürdürmektedir. Irak ve Suriye'de askeri, istihbari ve siyasi bakımlarda bulunması, işgal ve saldırılarda bulunması DAİŞ ve diğer cihatçı örgütleri desteklemesi bu nedenlere dayanıyor.
Faşist T. Erdoğan ve AKP hükümeti'nin OHAL ve KHK ile ülkeyi yönetmek istemesi; parlamento, yasa ve özgürlükleri devreden çıkarması içte ve dışta gerici savaş yürütmesi ve yine tersten olarak  yürütülen bu savaş koşullarında fiilen uygulamakta olduğu başkanlık icraatı, OHAL ve KHK hükümlerini hukukileştirme yolundadır.
Ordu, donanma, hükümet ve devlet sermaye ve burjuva sınıfın emrindedir. 15 Temmuz'da derinleşen devlet krizi başkanlık sistemiyle aşılmak isteniyor. Bunun için Irkçı-faşist MHP'nin desteğini de almış bulunuyor.

Sömürgeci Türk rejiminin Musul'da savaşa katılma ısrarı, bölgede Kürt halkının Rojava devrimi ve siyasal kurumlaşmasını tasfiye etmek ve aynı zamanda bölgede S. Arabistan, Katar ile birlikte Musul'da İslamcı Sünni eksende bir yönetimin oluşmasını sağlamak hedefine bağlıdır. T. C'nin Musul üzerindeki hak iddiaları tarihseldir. Musul ve Kerkük'ü Misak-ı Milli içinde görür. Musul, Kerkük ve Halep'e ilişkin  mezhepçi, yayılmacı ve sömürgeci emeller taşımaktadır. Musul'dan sonra koşullara bağlı olarak Barzani-KDP ile birlikte  Şengal'deki Ezidi Kürt özerk bölgesini  işgal planları da başka kirli bir anlaşmanın konusudur.  
Ne var ki, Kürt halkı bölgedeki en örgütlü ve siyasallaşmış güçtür. Bölgede Kürt halkı bu sömürgeci saldırı ve işgallere karşı direnecektir. Kürt halkı, Güney Kürdistan peşmergeleri, YPŞ (Ezidi direniş birlikleri), YPG ve giderek HPG gerilla güçleri, DAİŞ ve diğer işgalci emperyalist ve bölgesel güçlere karşı, yani Türkiye, İran, Suriye, Irak vd işgalci güçlere karşı kendi topraklarını savunacak, kendi kaderini kendi eline alacaktır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

MUSUL, SAVAŞ İÇİNDE SAVAŞ
fc Share on Twitter
 


Irak ordusu, Güney Kürdistan peşmerge güçleri ve YPŞ (Kürt-Ezidi direniş güçleri), petrol kenti Musul'u DAİŞ işgalinden kurtarmak  için 17 Ekim 2016 günü askeri harekat başlattılar. ABD ve Fransa, havadan savaş uçaklarıyla bu savaşa dahil oldu. Ve savaş ilerledikçe masada yer almak isteyen diğer emperyalist ve sömürgeci bölge güçleri,  sahada olmayı beklemekte, yeni görüşme ve anlaşmalarla savaşa dahil olma hazırlıkları yapmaktadırlar.
Böylece Ortadoğu, Irak ve Suriye'de olduğu gibi, Musul, Kerkük, Rakka ve Halep gibi kentler üzerinde de kıyasıya bir emperyalist-sömürgeci rekabet ve hegemonya savaşına sahne olmaktadır. Suriye ve Irak'ta yaşayan halkların kaderini bu tarihsel uğrakta da yine emperyalist ve bölgesel  gerici güçler belirlemeye çalışıyorlar.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Musul bir Kürt eyaletidir. Güney Kürdistan'nın Hewler, Süleymaniye, Duhok, Zaho vd kentleri de  Musul'a bağlıdır. Demokrafik yapıda Kürtler baskındır. Ancak sonraki yıllarda, göçe zorlama ve nüfus yerleştirme yoluyla  Musul'un demografik yapısı değişmeye başlamıştır. Dün, yani 1923-1926 tarihleri arasında  Musul üzerinde Türkiye-İngiltere görüşmeleri, gizli ve kirli anlaşmalar, bugün de farklı cepheleşme, ittifak ve politikalarla   yürütülmek isteniyor. Bölge halkları kendileri için değil, etnik ve mezhepsel çelişkiler üzerinden yürütülen emperyalist ve sömürgeci politikalar  için savaşmaktadırlar. İslami faşist DAİŞ çetelerini besleyen ve büyüten ABD, AB, Rusya, Türkiye ve S. Arabistan gibi gerici güçler, bugün DAİŞ işgaline son vermek için insanlık ve demokrasi havarisi kesilme alçaklığını gösterebilmektedirler.

Oysa Irak ve Suriye'nin ezilen yoksul halkları, gerici savaş sonuçlarını katliam, soykırım, yıkım, yoksulluk, göç olarak yaşamaktadırlar. Emperyalist hegemonya ve rekabet savaşı, petrol ve doğal gaz rezervleri,  boru hatları, etnisite ve mezhepsel düşmanlıklar üzerinde her türlü uluslararası hukuk, kural ve sözleşmeyi yok sayarak devam ediyor: Rusya, düşürülen askeri uçak özürü üzerine Türkiye ile yakınlaşmakta, bunu Ukrayna, Kafkaslar, Suriye ve Halep politikalarında, NATO ve ABD/AB karşıtlığında değerlendirmek istemektedir. O nedenle Sömürgeci Türk devletinin Suriye'de Cerablus işgaline onay vermektedir. 15 Temmuz askeri darbe girişimine destek veren ABD, AB emperyalistleri, sömürgeci Türk rejiminin Kuzey Kürdistan'daki katliamlarına göz yummakta, Cerablus işgaline yeşil ışık yakmışlardır.
Bugün Musul savaşı da danışıklı, gizli görüşmeler, günlük  ittifak arayışları, anlaşmaları ve politikalarıyla devam etmektedir. Musul'un her tarafını kuşatan askeri güçler, batı kapısını, Şengal ve Suriye-Rakka'ya yönelik kapısını, açık bırakmışlardır. Bu durum, DAİŞ çetelerinin Şengal ve Rakka'ya doğru kaçış yollarının açık bırakılması anlamına gelmektedir. Muhtemeldir ki, emperyalist ve sömürgeci bölge devletleri, Suriye'ye sığınan DAİŞ güçlerini, Suriye rejimi, PYD , YPG ve DSG'lerine karşı savaştırma planları yapmaktadırlar. Hatta Türkiye'nin savaşa katılmasıyla DAİŞ'cilerin Cerablus'ta olduğu gibi Haşdi Watani güçlerine katılmaları ya da “elbise değiştirmeleri” de pekala mümkündür.
Çünkü ABD, AB, Rusya, İran, Türkiye, KDP ve Barzani Kuzey Suriye Federasyonu gibi demokratik yönetimlerin bütün Suriye ve bölgeye genişlemesini engellemek istemektedirler.
Sömürgeci Türk rejimi, Rojava devrimi, Minbiç zaferi ve olası Musul temizliğinde Kürt halkının siyasal bir statüye doğru ilerlemekte olduğunu görmekte ve sadece Kuzey Kürdistan Kürtleri değil, bölgedeki bütün Kürtlere yönelik sömürgeci ve tekçi saldırısını, Rojava devrimi ve Güney Kürdistan yönetimini tasfiye  politikalarını bölgesel düzeyde sürdürmektedir. Irak ve Suriye'de askeri, istihbari ve siyasi bakımlarda bulunması, işgal ve saldırılarda bulunması DAİŞ ve diğer cihatçı örgütleri desteklemesi bu nedenlere dayanıyor.
Faşist T. Erdoğan ve AKP hükümeti'nin OHAL ve KHK ile ülkeyi yönetmek istemesi; parlamento, yasa ve özgürlükleri devreden çıkarması içte ve dışta gerici savaş yürütmesi ve yine tersten olarak  yürütülen bu savaş koşullarında fiilen uygulamakta olduğu başkanlık icraatı, OHAL ve KHK hükümlerini hukukileştirme yolundadır.
Ordu, donanma, hükümet ve devlet sermaye ve burjuva sınıfın emrindedir. 15 Temmuz'da derinleşen devlet krizi başkanlık sistemiyle aşılmak isteniyor. Bunun için Irkçı-faşist MHP'nin desteğini de almış bulunuyor.

Sömürgeci Türk rejiminin Musul'da savaşa katılma ısrarı, bölgede Kürt halkının Rojava devrimi ve siyasal kurumlaşmasını tasfiye etmek ve aynı zamanda bölgede S. Arabistan, Katar ile birlikte Musul'da İslamcı Sünni eksende bir yönetimin oluşmasını sağlamak hedefine bağlıdır. T. C'nin Musul üzerindeki hak iddiaları tarihseldir. Musul ve Kerkük'ü Misak-ı Milli içinde görür. Musul, Kerkük ve Halep'e ilişkin  mezhepçi, yayılmacı ve sömürgeci emeller taşımaktadır. Musul'dan sonra koşullara bağlı olarak Barzani-KDP ile birlikte  Şengal'deki Ezidi Kürt özerk bölgesini  işgal planları da başka kirli bir anlaşmanın konusudur.  
Ne var ki, Kürt halkı bölgedeki en örgütlü ve siyasallaşmış güçtür. Bölgede Kürt halkı bu sömürgeci saldırı ve işgallere karşı direnecektir. Kürt halkı, Güney Kürdistan peşmergeleri, YPŞ (Ezidi direniş birlikleri), YPG ve giderek HPG gerilla güçleri, DAİŞ ve diğer işgalci emperyalist ve bölgesel güçlere karşı, yani Türkiye, İran, Suriye, Irak vd işgalci güçlere karşı kendi topraklarını savunacak, kendi kaderini kendi eline alacaktır.