Ocak - Şubat 2018 / Partinin Sesi / Sayı: 94 Kadın komutanlaşması üzerine çokça söz söylendi, çokça pratik açığa çıkarıldı. Fakat komutanlık bir olma-tamamlanma halini yansıtmaz. Savaşçı olmaktan komutan olmaya giden yolda, kendini ortaya koyuş tarzında, kararlılık ve iradeleşme düzeyinde, disiplin anlayışında, partileşmede ileri bir yürüyüş gereklidir. Politik önderlikte belirli bir nitelik, toplamda bir düzeyden bir başka düzeye sıçrama, özdeneyden ve partinin deneylerinden öğrenme ve sistem işletme kapasitesi, komutan-laşacak parti kadrosu için önde gelen kıstaslardır. Gelişimin ana halkası ise adanmışlık düzeyidir. Kendi iradesini parti iradesine bağlayan, yaşamını olduğu kadar ölü-münü de partiye ve devrime ayarlamış, yani militanlık ölçülerinde yeni bir düzey yakalamış kadrolardır komutanlığa hak kazananlar. Yürünen yolda kaybedilmek de vardır, gökyüzünü bir daha ufuk geniş-liğinde görememek de, yaralanan yoldaşını sırtında taşımak da, yanı başında en sevdiklerini yitirmek de. Bu noktaya ulaşmış, yani komutanlaşmış kadın yoldaşlar bakımından ise yeni bir süreç başlar. Uygulayan irade olmaktan uygulatan irade olmaya geçiş, yeni soruların sorulduğu, bunlara yeni cevaplar arandığı, yeni düzeyde sorumluluklarla karşı karşıya kalınan bu sürecin örgütlenmesi, komutan kadınlarımızı yeni bir ilerleme dinamiği ile karşı karşıya bırakır. Bu dinamik, bir gelişim seyrini ifade eder. Yani komutanlaşmış kadın kadroda bir komuta tarzının yaratılmasına giden yolu örgütlemek. Her durum yeni bir durumdur diyerek kolları sıvamaya çağırır kadroyu. Politik askeri kadro olma, sistemin "askerlik" algısından bambaşka bir içeriğe sahiptir. Partimizin anlayışında komutanlaşma, hem siyasal süreci anlama, kavrama, ona müdahalelerde bulunma ve strateji geliştirme ve hem de irade savaşımında silahlı zor yoluyla varolma, onun tekniği, taktiği ve araçlarıyla donanma anlamı taşır. Komutan hem siyasal olarak ve hem de askeri olarak yönetmeli, kendisinde bir önderlik tarzı açığa çıkarmalıdır. Salt askeri ya da salt siyasal komutanlık, partimizin politik askeri savaşım zihniyet ve pratiğini cevaplayamaz, üretemez. Gelişimin sürekliliği ihtiyacı, teknik, taktik, pratik gelişime eşlik edecek ideolojik donanımı zorunlu kılar. Yeni bir güçle donanmayı gerektirir. İdeoloji, nasıl yaşadığını ve düşündüğünü belirleyen kılavuzdur. Kadronun kapitalist toplum tarzından edindiklerinden kopuşma ve arınma süreci, onun her günkü pratiğinde sınanır. Bu "olmakta olan" kadro, en güçlü, en hareketli, en etkin olduğu zamanlarda motivasyon kaynakları bulabilir. Başarılarından ve toplam başarılardan ilerleme dinamikleri açığa çıkarabilir. Devrimci gelişmelerin yönü, örneğin bir ayaklanma süreci bu ruhu diri tutabilir. Fakat mesele, sorunların açığa çıktığı, gelişimin dolaylı ya da dolaysız bakımlardan kesintiye uğradığı, düşman kuşatması altında yalnız kalındığı, bağların koptuğu, en sevdiklerinden ayrılmak, en büyük dayanaklarından uzak kalmak zorunda olduğu durumda, kadronun, kendisinde yeniden başlayacak, toparlanıp ilerleyecek, gelişme yolları arayacak, çözüm yolları üzerine kafa yoracak bir irade açığa çıkarmasında düğümlenir. Kadın Komutanlaşmasında Özgürleşme Eşikleri Yukarıda biraz genel boyutuyla ele aldığımız komutanlık meselesini özelde kadın komutanlar olarak yaşadıklarımıza, sorunlarımıza ya da biriktirdiklerimize doğru genişletelim. Henüz baştan öğretilmiş toplumsal roller, biz kadınları, "komutaya, yönetmeye, son sözü söylemeye" mesafeli kılmıştır. Bunları aşıp ilerlemek bir özgürleşme düzeyi ister. Öğretilmiş toplumsal rollerden iradi kopuşu, ilkin kendi kişisel devriminin savaşçısı ve komutanı olmayı gerekli kılar. Partimizin kadın yarısının, uzun mücadelelerle kadın devrimi kavrayışında ve örgüt anlayışında vardığı düzey, kadın kadrolar bakımından artık kazanılmış bir noktadan başlamak anlamı taşıyor. Kadının bir komuta tarzı açığa çıkarmasında ve erkeğe rağmen ilerlemesinde bu güce yaslanmak çok özel bir yerde duruyor. Askeri alanları kadınlara kapatan, alanı talep eden kadın yoldaşları fiziksel gücüyle ya da dayanıklılığıyla değerlendiren, birçok defa reddeden ya da daha dar görevler öneren bir erkek gerçekliğinin çok ötesindeyiz artık. Kadın yoldaşlarımız ayaklanmalarda, devrimde, kırlarda ve kentlerde komutanlaşma düzeyleriyle, partinin ellerinde silahlarıyla gülen yanını, rengiyle, savaşçılığıyla, direngenliğiyle ışıldayan yarısını temsil ediyor. Bu, bir nitelik düzeyin ifadesidir. Kadın savaşçılarımız, bir erkek yoldaşına kıyasla çok daha zorlu bir yolda, ısrarla ve cesaretle yürüyüşünü sürdürmek durumundadır. Erkeğin yetişme koşulları içerisinde doğallığında uygun özellikler edindiği birçok konu ve gündem, kadın yoldaşlarımız bakımından kendi bilinçli-iradi eylemiyle kazanılmak durumundadır. Buradan bakınca eşdüzey yoldaşlar arasında kadının o noktayı "kazanması" çok daha uzun bir süreç alır. Örneğin, erkek için gece sokakta olmak sorun teşkil etmez ya da karşılaştığı bir güvenlik sorununda üsse gitmeyip geceyi dışarıda geçirmesini bir gelişim ya da özgürleşme olarak tarif etmeyebiliriz, en fazlasından güvenlikli çalışma kurallarına uyum olarak tarif edebiliriz, fakat kadının "geceleri kazanması" tacizi, tecavüzü, şiddeti ve sorgulayan bakışları göze almayı gerektirir. Cesaret, cüret, özgüven meselesidir bu. Düşman kuşatması altında gece sokakları arşınlamak ya da sabahın ilk ışıklarını sokakta karşılamak bir özgürleşme düzeyini ifade eder kadın bakımından. Ya da kentin her noktasını coğrafi olanakları bakımından değerlendirebilmek, çıkmaz sokaklarını, "sadece bilmek zorunda kalanların bildiği" kuytu yollarını, dağlarını, kırlarını fethetmeyi gerektirir politik askeri alan. Kadın, buralara gözü kara dalabildiği, olanakları realize edebildiği oranda savaşçılık ve komuta düzeyini yükseltir. Erkek için bu denli zorlanma konusu olmayan bu ve benzeri her konuda, kadın bir adım geriden geldiğinin bilincinde olarak iki kat çabayla yürür. Her bir adımda sınanır. Nihayetinde, erkeğin yapabildiği her işi yapabilecek düzeyi kazanmak, kadını erkekten bağımsızlaştıran, onun özgürleşmesinin önünü açan en önemli anahtardır. Kadın bu aşamadan sonra özgüvenle, kurucu, uygulayıcı, çözücü, etkin bir özne olarak konumlanabilir. Artık kırıntılarla yetinmeyip dünyayı isteyecek gücü kuşanmış demektir. Kadın Komutanlaşmasında Erkek Engeller Erkek egemenliğine karşı mücadelede de yine önce kendimizden, yani saflarımızdaki egemenlikçi yaklaşımlara karşı mücadeleden başlamamız gerekiyor. Kadının cins gerçekliğiyle askeri alanlarda yer edinmesi, hem erkek egemenliğine karşı sürekli bir mücadeleyi ve hem de kadının cins bilinciyle donanmasını zorunlu kılar. Kadının yaşamda, hazırlıkta, eylemde, yoldaşlık ilişkilerinde cins kimliğiyle varlık hakkı kazanması uzun ve ısrarlı mücadeleleri gerektirir. Çünkü askeri alanları "erkek alan" olarak gören anlayışlar, yüzünü erkeğe dönen ya da "erkek gibi kadın"ları alanın kadrosu olarak gören yaklaşımlar ne yazık ki saflarımızda hala mevcut. Erkek gerçekliğimizde iyi ve olumlu olanı sahiplenme ve başarıları kendisiyle ilişkilendirme ve fakat yaşanan sorunlarda kadını öne çıkarma eğilimleri belirgindir. Hatalarına karşı "diğerlerinin" hatalarını ön plana çıkarır. Kendi durumunu silikleştirir. Bir erkek savaşçı, askeri birikimi çok sınırlı da olsa, "büyük konuşmak"tan alamaz kendini, ama kadın savaşçılarda birikim tevazuya dönüşür. Hele kimin, hangi eylemde, nasıl bir rol oynadığının bilinmesinin gizlilik gereği mümkün olmadığı şehir gerillacılığında kadın, yoldaşları karşısında başarılarını kendisine değil, toplam alana ve partiye mal etme arayışındadır. Kadında "biz" vurgusu, erkekte "ben" vurgusu vardır. Kadın komutan toplam güçle eşit ilişki kurarken, erkekte ilişki kurduğu, görev edindiği kısmı kendine mal etme, kendine ayırma hali belirgindir. "Benim savaşçılarım, benim malzemem vs..." Erkek, kendi yaşamını kadın emeği üzerinden sürdürebilir. Ve bunda da hiçbir beis görmez. Kadın angarya işlerle meşgulken, erkek daha büyük ve görünür olanlarla ilişki kurmayı tercih eder. Uzun emek, ayrıntılı çalışma gerektiren ve aslında işin mutfağında olmak olarak tarif edeceğimiz kısımda olmaktansa, ürünlerin sergilendiği vitrinde görülmeyi ve ürünü kendisine mal etmeyi tercih eder. Erkeğin planlamalarında bilinçli ya bilinçsiz bu vardır. Kadının günlük yaşamda, her günkü pratiğinde yer edinen yemek-temizlik vs işlerinde, erkek aynı düzeyde sorumlu iken kendisini yardımcı olarak konumlandırır. Evde ne nerede hiçbir zaman bilmez. "Ev sahibi" olmayı başaramaz. Çünkü o kadının işidir. Ama örneğin, biraz uğraş isteyen bir yemek yapmışsa bu an tarihe not düşülmelidir! Över, anlatır, reklam yapar vs... Ama kadın bunu her gün yapıyorken, "eline sağlık" demeyi bile unutabilir! Ayrıntılarla kurulan ilişkide, kadın komutan her bir parça üzerine ayrı ayrı düşünürken, olasılıkları hesaplarken, ne zaman neye ihtiyaç olabileceği üzerine uzun vadeli planlamalara giderken, erkekte yüzeysellik hali belirgindir. Birçok mesele "son dakika" halledilir. Bu son dakkacılık birçok meselenin atlanmasına, gerekli özenin gösterilmemesine, kimi zamanlarda çok daha kritik olabilecek sonuçlara yol açar. Erkeğin yüzeyselliği mücadele konusu edilir, fakat yaşam boşluk tanımaz. Çünkü askeri alanda ayrıntılar yaşamsal sonuçlar doğurabilir. Kadın komutan da çoğunlukla boşlukta kalan, hesap edilmemiş ya da erkeğin üzerinde durmadığı meseleler üzerine emek harcamak durumundadır. Eşdüzey yoldaşlar arasında erkeğin yüzü genellikle bir erkeğe dönüktür. Bir tartışmada, konuyu kadın yoldaşı ifade ettiğinde sürtüşmeler yaşıyorsa, aynı konu hakkında aynı görüşleri sunan erkek yoldaşı karşısında iknaya daha açıktır. Sürtüşmez, direnci daha çabuk kırılır. Çünkü bir kadın bir erkek kadar bilecek değildir! Ve bundan dolayı da kadın birçok meselede daha fazla söz tüketmek, daha fazla veri bulup çıkarmak, kendisini daha fazla sorgulamak durumunda kalır. Ve bu yorucudur. Kadın, erkek tarzından kaynaklı yukarıda bahsettiğimiz kısımlara daralırsa, ayrıntılarla boğulursa, gerçek anlamda büyük ve temel olanı görmekte, politikaya, teoriye, örgütsel sorunlara, devrim sorunlarına yönelmekte ve buradan bir önderlik tarzı açığa çıkarmakta istenen düzeyi yaratamaz. Kadın bir yönüyle erkek egemen yaklaşımlara karşı mücadele edip, savaşta bir kadın tarzı yaratmaya çalışmalıdır. Diğer taraftan, erkeğin bıraktığı boşlukları doldurmak, kadına duyulan önsel güvensizlik duvarlarını aşmak, tarihsel cinsel eşitsizliğe karşı cins bilinciyle donanmak ve toplumsal rollerle sürekli bir savaşım halinde olmak durumundadır. Ve bundan dolayıdır ki kadın, komutanlaşma yolculuğunda ve bir komuta tarzı açığa çıkarmada erkeğe kıyasla iki kat emek harcamak durumunda kalır. Ama bu kadın bakımından gelişimin zorunlu bir koşuludur. Ekin Rüzgar
|