Dedikoduyu Parti Ortamlarımızdan Söküp Atalım
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

Parti ortamları ancak devrimci eylem temelinde devrimci kılınabilir. Ne var ki, devrimci eylem, kendiliğinden devrimci dinamizm üretse de, burjuva toplumsal ölçüler ve davranışlar ortamlarımızda hükmünü tümüyle yitirmez.
Parti ortamlarımızın devrimci kılınması için mücadele edilmesi gereken burjuva davranış biçimleri ve eğilimlerin başında, iç mücadelenin, dönüştürücü eleştirinin, devrimci etkileşimin düşmanı dedikodu gelir. Dedikodu, hem ideolojik yozlaştırıcılığı ve değersizleştiriciliği, hem de örgütsel işleyişi bozuculuğu itibarıyla parti yaşamının tüm ortamlarından kovulması gereken bir eğilimdir.
Dedikodu, ortamlarımızda, pek çok durumda, klasik algıyla, kişilerin çekiştirilmesi biçiminde değil, siyasal ve örgütsel durum üzerine sohbet görünümünde, iyi niyet taşlarıyla döşeli bir cehennem yolu olarak ortaya çıkar. Yoldaşlar arasında siyasal içerikli görüş alışverişinin ve düzenli örgütsel işleyiş içerisindeki bilgi akışı mekanizmalarının yerini alışı, çoklukla, paylaşım konusu "siyaset" olduğu için siyasal bir görünüm alır. Dedikodu algısı ve anlayışı ise genellikle yanlış biçimde kişilerin dedikodusu ile sınırlanır (ve bu da az yaygın değildir) ki bu da apolitik bir kavrayıştır. Alan dedikodusu, çalışma dedikodusu, olay dedikodusu, devrimci görevlerin paylaşımı dedikodusu, kimi ortamlarımızda dedikodu olarak bile kavranmaz.
İç İllegalite Ve Bilgi Akışının Denetimi
Dedikodu mekanizması, bir paralel bilgi akışı kanalı olarak, dolaysız örgütsel güvenlik zararları bakımından da yıkıcıdır. Bir devrimci eylem partisinin ihtiyaç duyduğu örgütsel ciddiyet düzeyi, dedikodunun her türüyle mutlak anlamda kopuşmayı zorunlu kılar.
Örneğin yerüstü cephemizde veya Avrupa'da, gizlilik koşullarında toplantı yapılır, toplantıdan çıkılır, gizlilik koşullarıyla donatılmamış bir yoldaşın ya da ilişkinin evinde toplantı "devam eder". Baştan aşağı toplantının dedikodusu yapılır. Kim ne dedi, öbürü ne yanıt verdi, falanca kızgın mı gözüktü, öbürü üzgündü acaba ne derdi vardı, diğerinin fikirleri karamsardı acaba yeni alanını mı beğenmemişti vb.... Böyle sohbetler hangi amaçla yapılır? Veya onlara ne ad verilir?
Politik askeri eğitim alanlarımızda, "biz bizeyiz" mantığıyla, çeşitli yoldaşların kişisel özelliklerinden, geldikleri ve gidecekleri alana dair pek çok konunun konuşulduğu az değildir. Yoldaşların birbiri hakkında bilinmesi gerekenin ötesinde ayrıntılara hakim olması, gelinen çalışma alanları hakkında örgütsel bilgilerin ortalığa dökülmesi, politik askeri eğitim alanlarımız bakımından, en sivri askerilik savunusu altında gizlense, "askeri olmayanların dedikodusu" görünümünü alsa dahi, "sivilleşmenin" en ciddi örneklerini oluşturur.
Neye hizmet eder bu tür sohbetler? Amaçla uyumlu mudur? Bu türden bir "yakından tanışma" olmaksızın, günün devrimci amaçları ve verili alanın devrimci ortamı içerisinde güçlü yoldaşlıklar kurulamaz mı?
Değişik yoldaşların zaafları, olumlulukları, olumsuzlukları hakkında bilgiler, "örgütsel bilgi" kapsamında bile algılanmaz, ortam dinleme riskleri gözetilmeksizin, "nasıl olsa bunlar biliyor", "nasıl olsa herkes her yerde konuşuyor" denerek rasgele sohbetlerin konusu yapılır.
Her bir yoldaş kendi eyleminden sorumludur. Aynı konular başkaca yüz ortamda dahi dedikodu konusu yapılmış olsa ve bu bilinse de, rasgele ilişkilenişler temelinde bu tür konuların gündemleşmesi, ne örgütsel güvenlik, ne de ideolojik tutum itibarıyla kabul edilebilir.
Bilgiler bir kez serbest dolaşıma çıktıktan sonra, partinin, bunların güvenliğini alma imkanını yitirmesi sorunu doğar. İki yoldaşın x yoldaş hakkında konuşması, paylaşılan bilgileri iki yoldaşın bilip bilmeyeceği konusunda özel bir sorun teşkil eder ya da etmez, ancak neden, keyfi biçimde, kişisel merak-kişisel tatminden başka hiçbir amaca hizmet etmeyecek biçimde, bu tür bilgiler partinin denetiminin dışına çıkarılır ve düşmanın erişimine açık hale getirilir?
Aynı şekilde, yönetici konumdaki yoldaşların, sorumluluklarını taşıdıkları yoldaşlara ilişkin tartışmaları devrimci amaçlarla sıkıca bağlı biçimde yürütmek yerine, "nasıl olsa bilme hakkımız var" zemininde, çözüme yönelik olmaktan çıkıp dedikodu niteliğini alan paylaşımlara dönüştürürlerse bundan sağlıklı bir sonuç çıkar mı? Daha önemlisi bu, yoldaşlıkla ve yönetici militanlıkla bağdaşır mı?
A yoldaş B yoldaşla, B yoldaş C yoldaşla, C yoldaş D yoldaşla uzayıp giden bir bilgi paylaşımı içerisine girdiğinde, durum örgütsel kanalların dışına çıktığında, bir sorun yaşanması halinde sorunun nerede başladığı, örneğin hangi ortamımızın dinleme halinde olabileceği, nerede, hangi aşamada önlem almak gerektiği gibi konular da rayından çıkmış olur. Dedikodu, denetim dışı bilgi akışı zincirinin tek tek aşamalarında birleşmeyen bilgi kırıntıları, başka bir durum, koşul altında pekala düşman tarafından birleştirilebilir.
Devrimcilerin, işkence altında, bedel ödeyerek, ser verip sır vermeyerek saklı tuttuğu, tersinden, sınıf düşmanının öğrenmek uğruna türlü cinayetler, katliamlar, işkenceler ve kaybetmelere başvurduğu bilgileri (örgütsel işleyiş, kimin hangi görevi omuzladığı, kadroların çeşitli kişisel zayıflıkları, mizaçları, kadrolar arası ilişkilerdeki sıkıntılar, iç ortam vb vs) kişisel merak ve kişisel tatmin uğruna sorumsuzca ortalığa saçmanın kabul edilebilir yanı olamaz.
Güven Ölçülerinde Keyfilik Ve Adalet
Dedikodu, güvenilirlik ölçülerinde keyfiliğe yol açar. Örgütsel bilgileri "gerekli olduğu için bilmek" kavrayışını yozlaşmaya uğratır, bilgi bir ayrıcalık, bir konum göstergesine dönüşür. Bu burjuva bir kavrayıştır.
Kimin neyi hangi amaçla bilme hakkına sahip olduğu sorusuna cevabın herkes için geçerli ölçülere dayalı olması zorunludur. Bilgi akışının örgütlenmesinde, hangi örgütsel bilgilere hangi örgütlerimizin ve hangi yoldaşlarımızın sahip olacağının belirlenmesinde kişisel değil, kolektif ölçüler, parti ölçüleri esas alınmalıdır. Devrimci adalet bakımından dedikodunun bozucu etkisi burada da açığa çıkar. Parti üyeliği ve somut tanımlanmış devrimci sorumluluğun/verili görevin gerektirdiği bilgilere sahip olmak ve gerektirmediği bilgilere de sahip olmamak dışında ölçüler, keyfi, kişisel beğeni, sempati ve antipatilere dayalı ölçüler, düşmanın psikolojik savaşıyla birleşerek, özellikle de örgütsel darbeler ya da siyasi mücadeledeki iniş çıkışlarla birleşerek değişik tipte güven/güvensizlik, kuşku vb zehirli bitkilerin gelişebileceği bir toprak olur.
İlkesel olan, örgütsel bilgilerin, düzenli örgütsel işleyiş dışına, resmi, tanımlanmış örgütsel bilgi akışı kanallarının dışına çıkmamasının güvencelenmesidir.
Yoldaşlar Değerlidir
Dedikodu, rasgele ve apolitik ilişkiler, sadece örgütsel işleyiş sorunu değil, daha önemlisi ideolojik bir sorundur. Başka yoldaşlar ya da başka alanlar hakkında dedikodu, bir değersizleştirme mekanizması olarak işlev görür. Parti içi açıklık ve demokrasiyi zayıflatır. Güven ortamını zedeler.
Dedikodu antidemokratiktir. Her durumda haksızdır. Dedikodunun adaletlisi olmaz. Muhatabının kendisini savunma durumunda olmaması, muhatabının iradesizleştirilmesi, her durumda devrimci adalet ölçülerini dıştalar. Zaten, başkaları hakkında dedikodu yapanın, kendisi hakkında dedikodu yapılmasına tahammülü olmamasının nedeni de budur.
Komünistler, bir ideolojik tutum olarak da bu antidemokratik, komünist adalet ölçüleriyle bağdaşmayan tutumu reddetmelidir.
Kesimcilik
Dedikodu, kesimcilik, farklı mücadele alanları arası yabancılaşma, partiye bütünün değil parçanın başarıları zemininden bakma, alanlar arası burjuva rekabetçilik zehrinin de güçlü üreticilerinden biridir.
Her yoldaş, farklı alanlara ilişkin görüş, öneri ve eleştirilerini, uyarılarını, kendi örgüt ortamlarında dile getirebilir ve getirmelidir. Bu, sosyalist demokrasi anlayışımıza tamamen uygundur ve parti yaşamının canlılığı, farklı mücadele alanlarının birbiriyle devrimci etkileşimi bakımından da zorunludur.
Ancak ne zaman ki değerlendirmeler, sorunlara partinin dikkatini çekme, bilgi akışını sağlama, çözüm önerme gibi yapıcı devrimci amaçların dışına çıkar, alan "kötülemeye", iç dökmeye, kendisiyle kıyaslamaya yönelir, çözüme yönelik mekanizmaları harekete geçirebilecek tek güç olan düzgün örgütsel işleyiş kanallarının dışına çıkar, o zaman iş, siyasal ve örgütsel değerlendirme zemininden çıkıp "alan dedikodusu" biçimini alır. Bu, zaman zaman, kişiler şahsında alanı mahkum etmek, zaman zaman alanın sorunları, gerilikleri temelinde kişileri mahkum etmek biçiminde de ortaya çıkabilir. "yerüstündekiler şöyle şöyle yapıyor, bir yoldaş şu bilgiyi verdi" ya da "Rojava'da şöyle şöyle durum yaşanmış" vb. sohbetlerin önü alınamaz hale gelir. Amaç sorun çözmek değil "bağcıyı dövmek" halini alır. Burada kesimci yozlaşma ortaya çıkar.
İç İdeolojik Mücadele
Dedikodunun, örgütsel işleyişin sağlığı ve ideolojik ortamın devrimciliği üzerindeki bozucu etkilerinden biri, eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işlevsizleştirici niteliğiyle ortaya çıkar. Eleştiri-özeleştiri yoluyla iç ideolojik mücadele, düzgün parti işleyişi ve partinin iç dinamizmi bakımından hayati bir mekanizmadır ve sakatlanması, paslanması, dedikodu yoluyla bypass edilmesinin yıkıcı etkileri vardır. Rasgele, apolitik, örgütsel işleyişin gerekleri üzerinden değil kişisel beğeni ve tercihler üzerine kurulmuş ilişkilerde dedikodu yoluyla iç dökme, sorunların çözümünde gerekli platformların kullanılmasının yerine geçer. Çözücü olmayan ilişki ortamlarında sorunlar paylaşılırken, sorun çözücü güce sahip platformlarda ise uzlaşıcılık, tartışmama, sorununu gündemleştirmeme, kolektifi eyleme geçmeye çağırmama hali açığa çıkar. Tartışma kültürü, devrimci eleştirellik ve iç mücadele ortamı bypass edilir. Hakkında değerlendirme yapılanların üzerine söz söyleyemeyeceği gibi, sorun çözücü kolektif gücün de sorunu çözmek üzere harekete geçirilemediği apolitik dertleşme ortamları kurulur.
Amaç Açıklığı: Siyasal Mücadele Siyasal Eylem Siyasal Davranış
Dedikodu, ilişkilerde keyfilik, yoldaşlığın yerine apolitik arkadaşlığı geçirme... Bütün bunlarda anahtar kelime, amaç açıklığı, amaçlılık, devrimci amaçlarla ilişki sorunudur. Dedikodunun hiçbir türünün, görüngüsünün kolektif amacı olmaz. Dedikodu bireysel amaçlara dayalı yoz bir mekanizmadır.
Ortak amacımızın bir an dahi unutulmaması, kişilerle değil, zaaf ve eksiklerle mücadelenin esas olması, sorunların çözümünde kolektif mekanizmalara dayanmak ve kolektifin gücünü seferber etmek, yoldaşları ve partinin mücadele cephelerini değersizleştirecek her türlü tutumdan uzak durmak ve mücadele etmek, ortamlarımızı aleniyet, açık mücadele, yapıcı eleştiri-özeleştiriye dayalı güven ortamları olarak kurmak, her komünistin, kendi eyleminden kendisinin sorumlu olacağı vazgeçilmez bir görevidir.

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Dedikoduyu Parti Ortamlarımızdan Söküp Atalım
fc Share on Twitter

 

Parti ortamları ancak devrimci eylem temelinde devrimci kılınabilir. Ne var ki, devrimci eylem, kendiliğinden devrimci dinamizm üretse de, burjuva toplumsal ölçüler ve davranışlar ortamlarımızda hükmünü tümüyle yitirmez.
Parti ortamlarımızın devrimci kılınması için mücadele edilmesi gereken burjuva davranış biçimleri ve eğilimlerin başında, iç mücadelenin, dönüştürücü eleştirinin, devrimci etkileşimin düşmanı dedikodu gelir. Dedikodu, hem ideolojik yozlaştırıcılığı ve değersizleştiriciliği, hem de örgütsel işleyişi bozuculuğu itibarıyla parti yaşamının tüm ortamlarından kovulması gereken bir eğilimdir.
Dedikodu, ortamlarımızda, pek çok durumda, klasik algıyla, kişilerin çekiştirilmesi biçiminde değil, siyasal ve örgütsel durum üzerine sohbet görünümünde, iyi niyet taşlarıyla döşeli bir cehennem yolu olarak ortaya çıkar. Yoldaşlar arasında siyasal içerikli görüş alışverişinin ve düzenli örgütsel işleyiş içerisindeki bilgi akışı mekanizmalarının yerini alışı, çoklukla, paylaşım konusu "siyaset" olduğu için siyasal bir görünüm alır. Dedikodu algısı ve anlayışı ise genellikle yanlış biçimde kişilerin dedikodusu ile sınırlanır (ve bu da az yaygın değildir) ki bu da apolitik bir kavrayıştır. Alan dedikodusu, çalışma dedikodusu, olay dedikodusu, devrimci görevlerin paylaşımı dedikodusu, kimi ortamlarımızda dedikodu olarak bile kavranmaz.
İç İllegalite Ve Bilgi Akışının Denetimi
Dedikodu mekanizması, bir paralel bilgi akışı kanalı olarak, dolaysız örgütsel güvenlik zararları bakımından da yıkıcıdır. Bir devrimci eylem partisinin ihtiyaç duyduğu örgütsel ciddiyet düzeyi, dedikodunun her türüyle mutlak anlamda kopuşmayı zorunlu kılar.
Örneğin yerüstü cephemizde veya Avrupa'da, gizlilik koşullarında toplantı yapılır, toplantıdan çıkılır, gizlilik koşullarıyla donatılmamış bir yoldaşın ya da ilişkinin evinde toplantı "devam eder". Baştan aşağı toplantının dedikodusu yapılır. Kim ne dedi, öbürü ne yanıt verdi, falanca kızgın mı gözüktü, öbürü üzgündü acaba ne derdi vardı, diğerinin fikirleri karamsardı acaba yeni alanını mı beğenmemişti vb.... Böyle sohbetler hangi amaçla yapılır? Veya onlara ne ad verilir?
Politik askeri eğitim alanlarımızda, "biz bizeyiz" mantığıyla, çeşitli yoldaşların kişisel özelliklerinden, geldikleri ve gidecekleri alana dair pek çok konunun konuşulduğu az değildir. Yoldaşların birbiri hakkında bilinmesi gerekenin ötesinde ayrıntılara hakim olması, gelinen çalışma alanları hakkında örgütsel bilgilerin ortalığa dökülmesi, politik askeri eğitim alanlarımız bakımından, en sivri askerilik savunusu altında gizlense, "askeri olmayanların dedikodusu" görünümünü alsa dahi, "sivilleşmenin" en ciddi örneklerini oluşturur.
Neye hizmet eder bu tür sohbetler? Amaçla uyumlu mudur? Bu türden bir "yakından tanışma" olmaksızın, günün devrimci amaçları ve verili alanın devrimci ortamı içerisinde güçlü yoldaşlıklar kurulamaz mı?
Değişik yoldaşların zaafları, olumlulukları, olumsuzlukları hakkında bilgiler, "örgütsel bilgi" kapsamında bile algılanmaz, ortam dinleme riskleri gözetilmeksizin, "nasıl olsa bunlar biliyor", "nasıl olsa herkes her yerde konuşuyor" denerek rasgele sohbetlerin konusu yapılır.
Her bir yoldaş kendi eyleminden sorumludur. Aynı konular başkaca yüz ortamda dahi dedikodu konusu yapılmış olsa ve bu bilinse de, rasgele ilişkilenişler temelinde bu tür konuların gündemleşmesi, ne örgütsel güvenlik, ne de ideolojik tutum itibarıyla kabul edilebilir.
Bilgiler bir kez serbest dolaşıma çıktıktan sonra, partinin, bunların güvenliğini alma imkanını yitirmesi sorunu doğar. İki yoldaşın x yoldaş hakkında konuşması, paylaşılan bilgileri iki yoldaşın bilip bilmeyeceği konusunda özel bir sorun teşkil eder ya da etmez, ancak neden, keyfi biçimde, kişisel merak-kişisel tatminden başka hiçbir amaca hizmet etmeyecek biçimde, bu tür bilgiler partinin denetiminin dışına çıkarılır ve düşmanın erişimine açık hale getirilir?
Aynı şekilde, yönetici konumdaki yoldaşların, sorumluluklarını taşıdıkları yoldaşlara ilişkin tartışmaları devrimci amaçlarla sıkıca bağlı biçimde yürütmek yerine, "nasıl olsa bilme hakkımız var" zemininde, çözüme yönelik olmaktan çıkıp dedikodu niteliğini alan paylaşımlara dönüştürürlerse bundan sağlıklı bir sonuç çıkar mı? Daha önemlisi bu, yoldaşlıkla ve yönetici militanlıkla bağdaşır mı?
A yoldaş B yoldaşla, B yoldaş C yoldaşla, C yoldaş D yoldaşla uzayıp giden bir bilgi paylaşımı içerisine girdiğinde, durum örgütsel kanalların dışına çıktığında, bir sorun yaşanması halinde sorunun nerede başladığı, örneğin hangi ortamımızın dinleme halinde olabileceği, nerede, hangi aşamada önlem almak gerektiği gibi konular da rayından çıkmış olur. Dedikodu, denetim dışı bilgi akışı zincirinin tek tek aşamalarında birleşmeyen bilgi kırıntıları, başka bir durum, koşul altında pekala düşman tarafından birleştirilebilir.
Devrimcilerin, işkence altında, bedel ödeyerek, ser verip sır vermeyerek saklı tuttuğu, tersinden, sınıf düşmanının öğrenmek uğruna türlü cinayetler, katliamlar, işkenceler ve kaybetmelere başvurduğu bilgileri (örgütsel işleyiş, kimin hangi görevi omuzladığı, kadroların çeşitli kişisel zayıflıkları, mizaçları, kadrolar arası ilişkilerdeki sıkıntılar, iç ortam vb vs) kişisel merak ve kişisel tatmin uğruna sorumsuzca ortalığa saçmanın kabul edilebilir yanı olamaz.
Güven Ölçülerinde Keyfilik Ve Adalet
Dedikodu, güvenilirlik ölçülerinde keyfiliğe yol açar. Örgütsel bilgileri "gerekli olduğu için bilmek" kavrayışını yozlaşmaya uğratır, bilgi bir ayrıcalık, bir konum göstergesine dönüşür. Bu burjuva bir kavrayıştır.
Kimin neyi hangi amaçla bilme hakkına sahip olduğu sorusuna cevabın herkes için geçerli ölçülere dayalı olması zorunludur. Bilgi akışının örgütlenmesinde, hangi örgütsel bilgilere hangi örgütlerimizin ve hangi yoldaşlarımızın sahip olacağının belirlenmesinde kişisel değil, kolektif ölçüler, parti ölçüleri esas alınmalıdır. Devrimci adalet bakımından dedikodunun bozucu etkisi burada da açığa çıkar. Parti üyeliği ve somut tanımlanmış devrimci sorumluluğun/verili görevin gerektirdiği bilgilere sahip olmak ve gerektirmediği bilgilere de sahip olmamak dışında ölçüler, keyfi, kişisel beğeni, sempati ve antipatilere dayalı ölçüler, düşmanın psikolojik savaşıyla birleşerek, özellikle de örgütsel darbeler ya da siyasi mücadeledeki iniş çıkışlarla birleşerek değişik tipte güven/güvensizlik, kuşku vb zehirli bitkilerin gelişebileceği bir toprak olur.
İlkesel olan, örgütsel bilgilerin, düzenli örgütsel işleyiş dışına, resmi, tanımlanmış örgütsel bilgi akışı kanallarının dışına çıkmamasının güvencelenmesidir.
Yoldaşlar Değerlidir
Dedikodu, rasgele ve apolitik ilişkiler, sadece örgütsel işleyiş sorunu değil, daha önemlisi ideolojik bir sorundur. Başka yoldaşlar ya da başka alanlar hakkında dedikodu, bir değersizleştirme mekanizması olarak işlev görür. Parti içi açıklık ve demokrasiyi zayıflatır. Güven ortamını zedeler.
Dedikodu antidemokratiktir. Her durumda haksızdır. Dedikodunun adaletlisi olmaz. Muhatabının kendisini savunma durumunda olmaması, muhatabının iradesizleştirilmesi, her durumda devrimci adalet ölçülerini dıştalar. Zaten, başkaları hakkında dedikodu yapanın, kendisi hakkında dedikodu yapılmasına tahammülü olmamasının nedeni de budur.
Komünistler, bir ideolojik tutum olarak da bu antidemokratik, komünist adalet ölçüleriyle bağdaşmayan tutumu reddetmelidir.
Kesimcilik
Dedikodu, kesimcilik, farklı mücadele alanları arası yabancılaşma, partiye bütünün değil parçanın başarıları zemininden bakma, alanlar arası burjuva rekabetçilik zehrinin de güçlü üreticilerinden biridir.
Her yoldaş, farklı alanlara ilişkin görüş, öneri ve eleştirilerini, uyarılarını, kendi örgüt ortamlarında dile getirebilir ve getirmelidir. Bu, sosyalist demokrasi anlayışımıza tamamen uygundur ve parti yaşamının canlılığı, farklı mücadele alanlarının birbiriyle devrimci etkileşimi bakımından da zorunludur.
Ancak ne zaman ki değerlendirmeler, sorunlara partinin dikkatini çekme, bilgi akışını sağlama, çözüm önerme gibi yapıcı devrimci amaçların dışına çıkar, alan "kötülemeye", iç dökmeye, kendisiyle kıyaslamaya yönelir, çözüme yönelik mekanizmaları harekete geçirebilecek tek güç olan düzgün örgütsel işleyiş kanallarının dışına çıkar, o zaman iş, siyasal ve örgütsel değerlendirme zemininden çıkıp "alan dedikodusu" biçimini alır. Bu, zaman zaman, kişiler şahsında alanı mahkum etmek, zaman zaman alanın sorunları, gerilikleri temelinde kişileri mahkum etmek biçiminde de ortaya çıkabilir. "yerüstündekiler şöyle şöyle yapıyor, bir yoldaş şu bilgiyi verdi" ya da "Rojava'da şöyle şöyle durum yaşanmış" vb. sohbetlerin önü alınamaz hale gelir. Amaç sorun çözmek değil "bağcıyı dövmek" halini alır. Burada kesimci yozlaşma ortaya çıkar.
İç İdeolojik Mücadele
Dedikodunun, örgütsel işleyişin sağlığı ve ideolojik ortamın devrimciliği üzerindeki bozucu etkilerinden biri, eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işlevsizleştirici niteliğiyle ortaya çıkar. Eleştiri-özeleştiri yoluyla iç ideolojik mücadele, düzgün parti işleyişi ve partinin iç dinamizmi bakımından hayati bir mekanizmadır ve sakatlanması, paslanması, dedikodu yoluyla bypass edilmesinin yıkıcı etkileri vardır. Rasgele, apolitik, örgütsel işleyişin gerekleri üzerinden değil kişisel beğeni ve tercihler üzerine kurulmuş ilişkilerde dedikodu yoluyla iç dökme, sorunların çözümünde gerekli platformların kullanılmasının yerine geçer. Çözücü olmayan ilişki ortamlarında sorunlar paylaşılırken, sorun çözücü güce sahip platformlarda ise uzlaşıcılık, tartışmama, sorununu gündemleştirmeme, kolektifi eyleme geçmeye çağırmama hali açığa çıkar. Tartışma kültürü, devrimci eleştirellik ve iç mücadele ortamı bypass edilir. Hakkında değerlendirme yapılanların üzerine söz söyleyemeyeceği gibi, sorun çözücü kolektif gücün de sorunu çözmek üzere harekete geçirilemediği apolitik dertleşme ortamları kurulur.
Amaç Açıklığı: Siyasal Mücadele Siyasal Eylem Siyasal Davranış
Dedikodu, ilişkilerde keyfilik, yoldaşlığın yerine apolitik arkadaşlığı geçirme... Bütün bunlarda anahtar kelime, amaç açıklığı, amaçlılık, devrimci amaçlarla ilişki sorunudur. Dedikodunun hiçbir türünün, görüngüsünün kolektif amacı olmaz. Dedikodu bireysel amaçlara dayalı yoz bir mekanizmadır.
Ortak amacımızın bir an dahi unutulmaması, kişilerle değil, zaaf ve eksiklerle mücadelenin esas olması, sorunların çözümünde kolektif mekanizmalara dayanmak ve kolektifin gücünü seferber etmek, yoldaşları ve partinin mücadele cephelerini değersizleştirecek her türlü tutumdan uzak durmak ve mücadele etmek, ortamlarımızı aleniyet, açık mücadele, yapıcı eleştiri-özeleştiriye dayalı güven ortamları olarak kurmak, her komünistin, kendi eyleminden kendisinin sorumlu olacağı vazgeçilmez bir görevidir.