Üstesinden Gelmek
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

Faşist politik islamcı saray cuntası "ez ve çöz" programını uygulamak için tüm gücüyle saldırmayı, faşist devlet terörünün sınırlarını zorlamayı, sömürgeci savaşı boyutlandırıp yaymayı, faşist psikolojik savaşı çeşitlendirip tırmandırmayı sürdürüyor. Diğer her şey bir yana, yalnızca, özsavunma direnişçilerine yönelik kitlesel soykırımcı katliamlar, direnişçi yaşam alanlarının baştan başa yakılıp yıkılması, mit-daiş işbirliğiyle örgütlenmiş Suruç ve Ankara Garı katliamları, 15 Temmuz darbe girişiminde ölen Fethullah Gülen teşkilatından subayların cenaze namazlarının kılınmaması ve gömüldükleri alana "vatan hainleri mezarlığı" adı verilmesi, faşist politik islamcı diktatör Erdoğan'ın ve saray cuntasının politik program ve çizgisini, zihniyet ve ideolojik gerçeğini anlamak için yeterlidir.
Faşist politik islamcı cunta, korkunun, yılgınlığın ve umutsuzluğun işçileri, kadınları, gençleri, yoksulları, aydınları, sanatçıları, kent ve kır emekçilerini teslim alması, devrimci ve antifaşist politik öznelerin kitlelerden yalıtılması çizgisi izliyor. Ulusal demokratik hareketin gelişimini durdurmayı, ağır askeri darbeler ve temel kadrolara dönük katliamlarla savaş iradesini kırmayı, onu köleci barış çizgisine yöneltmeyi hedefliyor. Devrimci ve antifaşist parti ve örgütleri, şayet bütünüyle ortadan kaldıramazsa, dönemin devrimci görevlerini omuzlamak bir yana, kitle çalışması yürütemez, kuvvetlerini güncel politik görevler temelinde harekete geçiremez, söz-eylem tutarsızlığı zemininde özgüvenini, politik iddia ve cüretini kaybetmiş, savaş dışı yapılar haline getirmek istiyor.
Bu program doğrultusundaki politikanın en şiddetli biçimde uygulandığı bir buçuk yıllık dönemin gerçekleri, bize, faşist diktatör Erdoğan'ın bırakalım istediklerini, umduğu sonuçları bile alamadığını söylüyor.
Ulusal demokratik hareket, Kürt halk kitlelerini önceki biçimlerde ayağa kaldıramasa da, kır gerillası ve kentin feda gerillasıyla etkili bir direniş ve savaşım yürüttü. Saray cuntasına önemli askeri ve moral darbeler vurdu. Rojava devrimi, Suriye Demokratik Güçleri adımıyla gelişimini sürdürdü. Medya Savunma Alanları işlevinden hiçbir şey kaybetmedi. Şengal, devrimci bir mevzi olma niteliğini korudu.
Eylemleriyle düzen dışına çıkmış, egemen sınıf devletiyle cepheden karşı karşıya gelmiş olan MLKP, TKP/ML, MKP, DHKP-C, DKP, faşist politik islamcı saray cuntasına karşı direniş çizgisinde hareket ettiler. Gözaltı, tutuklama ve demokratik mevzilerin yasaklanması terörüne karşın, gerek fiili meşru mücadele, gerekse de politik askeri eylemler yoluyla, yetenekleri ve yeni siyasi koşullara pratik-ruhsal hazırlıkları veya adaptasyonları oranında savaşımı geliştirme çabası içinde oldular. Bunlarla birlikte, MLKP, Rojava devrimi ve Özgür Şengal'in savaş siperlerindeki Kürdistani ve enternasyonalist pratiğini sürdürürken, DKP, Rojava devrimi siperlerindeki enternasyonalist duruşunu devam ettirdi.
Burada adları ayrı ayrı anılmayan devrimci parti ve gruplar ise, saray cuntasına karşı, fiili meşru mücadele ve politik askeri eylemler yoluyla direniş ve savaşımda sözü edilebilir bir pratik sergilemediler. Esasen, yeni siyasi koşulların geride kalacağı, politik mücadele için daha yumuşak şartların oluşacağı günlere değin örgütsel varlıklarını korumayı esas aldıklarını düşündüren bir görünüme büründüler.
Emekçi solun antifaşist-antişovenist birleşik kitle cephesi, binlerle sayılan tutuklamaların yarattığı ağır örgütsel boşluklar ve bu koşullarda yetkili kurullarda olma avantajlarını kötüye kullanan reformcu kesimlerin pasifize edici etkisi nedeniyle, bağrındaki yüzbinlerce işçiyi, kadını, genci, yoksulu seferber etme yönü zayıf ve tutuk kalsa da, direniş hattında mevzilendi. HBDH ise, özellikle Türkiye kentlerinde henüz beklenen, arzulanan bir savaşım pratiği geliştiremedi, fakat başardığı eylemler ve diriliğini koruyan iradesiyle hem siyasi hem de moral direniş odaklarından biri olmayı başardı.
Antifaşist partilerin büyük bölümü, politik islamcı saray cuntası karşısında sinme, kabuğuna gömülme, fiili meşru mücadeleden uzak durma tutumu sergilediler. ÖDP ve EMEP özellikle mit-daiş koordineli Ankara Garı katliamından itibaren sokaktan çekilir, mevcut güçlerini direnişe yöneltmekten uzak durur, emekçi solun antifaşist-antişovenist kitle cephesiyle arasına mesafe koyar ve burjuva solla ittifak çizgisine yönelirken, Güler-Okuyan KP'si bürolara ve sanal medyaya demir attı.
Dergi çevresi biçiminde veya dernekler etrafında örgütlenen değişik gruplar ise adeta tümüyle politik mücadele sahnesinin dışına düştüler.
Antifaşist parti ve örgütler içinde tek ayırıcı duruş Halkevleri'ne aitti. Halkevleri, fiili meşru mücadele temelinde direniş hattında mevzilendi, politik ve moral değer taşıyan sokak pratikleri geliştirdi. Direnişi güçlendirdi.
Ne var ki, savaşın şiddetlenmesi, Türk burjuva devleti ordusuyla HPG arasındaki çarpışmaların boyutlanması koşullarında, kentlerin feda gerillasının polis ve ordu güçlerini hedefleyen bombalı eylemleri, ÖDP'yi, EMEP'i, KP'yi ve ne yazık ki Halkevleri'ni "şiddete karşıtlık" paydasında buluşturdu. İşçi sınıfı ve ezilenler cephesinden bakıldığında, demagojik ve iki ordu arasındaki muharebeler düzeyindeki savaş gerçeğine bütünüyle yabancı, bu gerçekten dehşete kapılmış bir "kınama" yarışına girdiler. Kimisi samimi, fakat son kırıntısına kadar düzeniçi ve oportünist, kimisi saray cuntasının faşist teröründen sakınmak ve kitlelerin geri bilincinin sempatisini kazanmak rezil umuduyla, söylemlerini "halk düşmanlığı" vb nitelemelere vardırdıkları utanç verici bir pozisyon aldılar.
HDP'nin, meseleyi başka tipte bir koyuşla da olsa, "kınama" salgınının bir parçası olması, bağrında süren sınıf mücadelesinin bir ifadesi, devrimci meşruiyet bilinci ve duygusundan yoksun küçük burjuva reforzmizminin, birleşik kitle cephesinin politik saygınlığına düşürdüğü bir gölge, ödediği bedellere bir saygısızlık oldu.
Tablonun bütününden hareket ettiğimizde,
1) Hitlervari şok hamleleriyle kısa sürede sonuç almak isteyen Erdoğan ve saray cuntasının, ummadığı süreye yayılan ve sönüp gitmek yerine, derlenip toparlanma hattına giren bir direnişle karşılaşarak, hem Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da, hem de Rojava, Suriye ve Güney Kürdistan'da daha büyük bir çıkmaza girdiğini, bu koşullarda, burjuva mecliste MHP, sokakta ise MHP ve Hizbulkontrayla (ki, hizbulkontra daiş'le özdeştir uzun süredir), bölgede Rusya ile girişmek zorunda kaldığı ittifakla, rejim için yeni krizler mayaladığını,
2) Emekçi solun, direniş ve savaşımın büyütülmesi çizgisi izleyen politik öznelerinin, her iki düzeyde de daha ileri adımlar atma kararlılıklarını koruduklarını,
3) Antifaşist-antişovenist birleşik kitle cephesinin ve HBDH'nin, direniş ve savaşımı büyüterek, mücadele saflarına katılmak isteyen kitleleri cesaretlendirip ileri çekecek bir pratik için gerekli kararlılık ve potansiyele sahip olduklarını,
4) Türkiye cephesinde, Akademisyenler hareketinin, kız çocuklarına tecavüzü yasallaştırma girişimine karşı kurulan güçlü barikatın, 8 Mart'ın, Suruç katliamının yıldönümü ekseninde yükseltilen adalet talepli mücadelenin, basınla dayanışma eylemlerinin, İstanbul-Kartal mitinginin, Kuzey Kürdistan'daki irili ufaklı değişik eylemlerin de haber verdiği gibi, duygu ve düşünce olarak kendini emekçi sol saflarda gören işçilerin, kadınların, gençlerin, aydın ve sanatçıların, kır ve kent emekçilerinin bağrında mücadele isteği, dinamizmi ve faşist politik islamcı Tayyip Erdoğan'a, onun diktatörlüğünü anayasal hale getirme planlarına öfkenin büyüdüğünü görüyoruz.
5) "Demokrasi" vaadi uzun süredir gündemden kalktı. Tayyip Erdoğan'ın diktatörlük ihtiras ve yönelimi, onun, bırakalım işçi sınıfı ve ezilenleri, burjuva rakiplerini dahi hapishaneye atma, sermayesine el koyma, iflasa sürükleme şantajıyla boyunduruk altına alma politikaları en geri kesimlerce görünür oldu. Faşist politik islamcı rejimin zalimlikte, zorbalıkta sınır tanımadığı kanıta gerek bırakmayacak düzeyde. Kadınlara karşı geliştirilen saray politikaları en küstah ve pervasız biçimlere büründü. İlerici, demokrat akademisyenlere, gazetecilere yönelik işten atma, tutuklama terörü en küçük bir meşruiyet kazanamadı. Politik islamcı yaşam tarzı dayatmalarının aldığı boyutlar tehlikeli bir fay hattı yarattı. Savaş politikalarına ve bunlarla sonuç alınabileceğine bağlanan umutlar çözülmeye başladı. Zenginler-yoksullar uçurumu genişledi ve derinleşti. CHP'nin, AKP politikalarının "milli" destekçiliği çizgisinde yürüdüğü, Tayyip Erdoğan ve onun resmi ve sivil politik islamcı çetelerinin tüm suçlarının ortağı olduğu gerçeği kendini her gün dayatır hale geldi. MHP potansiyel destek güçleri nezdinde bile itibarsızlaştı. Toplumsal adaletsizliklerin vicdanları kanatan örnekleri kendini dörtbir yandan dışa vurur oldu. İşçiler, kadınlar, yoksullar, Kürtler, Aleviler, ulusal topluluklar, gençler, AKP'li olmayan müslüman emekçiler derin bir güvensizlik, endişe ve mutsuzluk içinde. Bunlar gibi sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı bir dizi sonucun koşulladığı özgürlük ve adalet talebinin, burjuva ideolojik hegemonya altındaki yığınlar arasında, onları emekçi sol saflara veya o saflarla duygu birliğine yöneltme dinamiğine dönüşme imkanlarının güçlendiğini sezmek, anlamak, öngörmek için özel bir yetenek gerekmiyor.
Olayların gelişim yönü, 2017'de, sınıf mücadelesinin şiddetleneceğini, tarafların tüm güç ve yeteneklerini ortaya koymaya adeta zorunlu kalacaklarını, bu açılardan da, 2017'nin, sonraki dönemi derinden etkileyecek bir yıl olmaya aday olduğunu söylemektedir.
Pratiğimiz Ve Devrimci Sorumluluklarımız
Partimizin, 2015 Temmuz'unda sahne alan saray cuntası gerçeğini, saray cuntasıyla birlikte oluşan ve 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından faşist olağanüstü hal rejimiyle derinleşen yeni siyasi koşulları doğru kavradığı, özgüçlerine ve birleşik cephenin her iki formuna dayanarak direniş ve savaşımın büyütülmesi çizgisinde hareket ettiği somuttur. Yine, sınıf mücadelesinin Rojava ve Kuzey Suriye'de odaklanan gelişimi içindeki devrimci pratik ve kararlılığını sürdürdüğü de denetlenebilir bir veridir.
Yeni siyasi koşullara ve görevlere cevap olma mücadelesinin son bir yıllık döneminde, Yeliz, Ekin, Berfu, Veli ve Ümit yoldaşları sonsuzluğa uğurladık. Sevda yoldaş savaşımın aynı zamanda saray cuntasına karşı yürütüldüğü Rojava cephesinde ölümsüzleşti. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da çok sayıda kadın ve erkek komünist gözaltına alındı, işkenceden geçti, onlarcası tutuklandı. Ölümsüzlerimizin uğurlamalarında, karşı karşıya kaldığımız ev ve kurum baskınlarında, esir düşülen anlarda, polis sorgularında, mahkemelerde ve hapishanelerde direniş ve savaşımı büyütme çizgimiz ışıldadı. Fiili meşru mücadelede belirli bir düzey yakaladık. Antifaşist-antişovenist birleşik kitle cephesinde mücadeleyi ileriye taşıyacak öneriler sunduk, pratikte buna uygun bir tavır içinde olduk. HBDH içindeki görevlerimizi yerine getirmek için içten ve kararlı bir emek sergiledik. FESK'in kent gerillasının politik askeri görevlere cevap olabilmesi için koşullarımızı zorladık. FESK Kürdistan Kır Birliği'yle, Kuzey Kürdistan'daki mücadeleye askeri biçimlerle katılma sorumluluğumuza cevap olmaya yöneldik. Rojava'da savaş yangınının içinde bedeller ödeyerek yürümeye devam ettik. Şengal'de mevzilerden kopmadık. Medya Savunma Alanları'ndaki Akademimiz inkarcı sömürgeciliğin ikinci yılını yarılayan hava saldırılarına rağmen çalışmalarını kesintisizce sürdürdü.
Partimiz politik netlik ve devrimci kararlılık içinde. Bedel ödeme çıtası yüksek. Feda ruhu diri ve gelişmeyi sürdürüyor. Siyasi faaliyetlerini sınırlama, siyasi çalışma alanlarını daraltma yönelimine girmedi. Tersine politik mücadele düzeyini yükseltme, çalışmalarını yeni alanlara taşıma, yeni cepheler oluşturma ısrarında oldu. Kendini amaçlaştırmama, meselelere politik mücadelenin ihtiyaçlarından, kitlelerin sorun, talep ve özlemlerinden bakma pratiği canlı. Fakat bu tablo yeterli bir ölçü değil.
Ölçü, politik eylemimizin günümüzün politik ihtiyaçlarına uygun bir pratik düzeye ulaşıp ulaşamadığı, bu pratiği, geleceğin daha büyük ve kapsamlı görevlerine hazırlığa dönüştürüp dönüştüremediğimizdir. Bu konuda kendimizden memnun olmayı gerektirecek bir durumda değiliz. Hedeflediğimiz yüksekliğe ulaşamadık. Tüm başarı, emek, cüret ve kararlılığımıza karşın, fiili meşru mücadele cephesinde ön açıcı ve sürükleyici bir pratik üretmede yetersiz kaldık. Politik askeri cephede siyasi ve moral bir kuvvete dönüşme adımlarını atamadık, sınıf savaşımının ihtiyaçlarına ve halklarımızın beklentilerine cevap olamadık. Özgür ajitasyon ve propaganda çalışmalarını ve milisi etkinleştirme tempomuz düşük kaldı. Başkaca cephelerimiz de, kendilerine özgü yetersizlikler içinde oldular.
Bunların üstesinden gelmek zorundayız. Geleceğiz.
Hangi cephede mücadele ediyor olursa olsun, bütün parti örgütleri, parti üyeleri, yerel kadrolar ve profesyonel devrimciler, bu "üstesinden gelme" eyleminin neresinde bulunduğunu, onu neresinden tamamlamaktan sorumlu olduğunu kendisine sormalıdır.
Partimiz, örgütlerinin ve cephelerinin bütünlüğünde cisimleşir. Yeni politik koşulları anlayıp ona cevap olmaya odaklanmayan, değişim, yenilenme iradesi sergilemeyen, "dünkü" tarzı ve temposuyla sınırlanan, büyüyen, zorlaşan, çeşitlenen politik ve örgütsel görevlerin, ihtiyaçların gerektirdiği adımları atmayan örgüt ve birey, partinin, yetersizliklerinin "üstesinden gelme" eylemini sınırlar, yavaşlatır, sekteye uğratır. O nedenle de, dışındaki örgütlerden, kadrolardan, üyelerden veya genel olarak partiden politik ihtiyaçlara göre mevzilenme, disiplin, hız, yaratıcılık, cüret, atılım, başarı beklemek, bu temelde eleştiricilikte kimseye sıra vermemek, fakat kendisini böyle ölçülere vurmamak biçimindeki çürütücü ideolojik hastalığa karşı tüm parti örgütlerinde devrimci eleştiri ve özeleştiri harekete geçmelidir.
Berçem ve Ekin yoldaşların ölümsüzleşmelerinin ardından, PS'nin "Faşist Politik İslamcı Saray Cuntasına Ve Cellatlarına Cevap" başlıklı başyazısında şöyle deniyordu: "Berçem ve Ekin yoldaşlar, Suruç'un ardından örgütledikleri değişik eylemleri, imkanları daha zengin bir tekniği kullanma ve düşmana, bir otobüs dolusu polisi hedefleyen bir darbe vurmaya yönelme düzeyine yükselterek, hemen ardından etkili olacak yeni bir eylemin istihbarat çalışmasını başlatarak ve yine tüm dezavantajlarına karşın parti üssünü bir silahlı direniş mevzisine dönüştürerek döneme cevap olmaya odaklandılar. Bu eylemleriyle bütün partiye, tek tek tüm komünistlere yeni dönemi yeni ölçülerle kazanabiliriz mesajını ilettiler."
Yoldaşlarımızı sonsuzluğa uğurlayışımızın üzerinden geçen bir yıllık dönemde, politik mücadelede, örgütsel yaşamda, yoldaşlıkta, görevle ilişkilenişte, ideolojik duruşta, yeni siyasi koşulların gerektirdiği "yeni ölçüler" geliştirdik mi? Yoksa kendimizi tekrar etmeye, bulunduğumuz yerden bir adım ileri gitmemeye, fakat başka yoldaşlardan, örgütlerden, cephelerden ve bir bütün olarak partiden başarılar, hem de daha büyük, daha etkili başarılar beklemeye devam mı ettik? Bu soru tüm örgütlerimizde bir devrimci gerilim yaratmalı, politik ve örgütsel çalışmalarını değerlendirmelerine kılavuzluk etmelidir.
Partimiz, belirli politik düğümlerin çözümüne aday bir yıl olacağı görünen 2017'de, zayıflık ve yetmezlikleriyle mücadeleyi sıkıca yürütmek, mevcut güç, imkan ve yeteneklerini en yüksek verimle değerlendirmek, kendi gelişimini daha yetkin biçimde yönetmek yolundan yürüyecek, başarı için, özeleştiri ve yenilenme silahlarını en etkin biçimde kullanacaktır.

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Üstesinden Gelmek
fc Share on Twitter

 

Faşist politik islamcı saray cuntası "ez ve çöz" programını uygulamak için tüm gücüyle saldırmayı, faşist devlet terörünün sınırlarını zorlamayı, sömürgeci savaşı boyutlandırıp yaymayı, faşist psikolojik savaşı çeşitlendirip tırmandırmayı sürdürüyor. Diğer her şey bir yana, yalnızca, özsavunma direnişçilerine yönelik kitlesel soykırımcı katliamlar, direnişçi yaşam alanlarının baştan başa yakılıp yıkılması, mit-daiş işbirliğiyle örgütlenmiş Suruç ve Ankara Garı katliamları, 15 Temmuz darbe girişiminde ölen Fethullah Gülen teşkilatından subayların cenaze namazlarının kılınmaması ve gömüldükleri alana "vatan hainleri mezarlığı" adı verilmesi, faşist politik islamcı diktatör Erdoğan'ın ve saray cuntasının politik program ve çizgisini, zihniyet ve ideolojik gerçeğini anlamak için yeterlidir.
Faşist politik islamcı cunta, korkunun, yılgınlığın ve umutsuzluğun işçileri, kadınları, gençleri, yoksulları, aydınları, sanatçıları, kent ve kır emekçilerini teslim alması, devrimci ve antifaşist politik öznelerin kitlelerden yalıtılması çizgisi izliyor. Ulusal demokratik hareketin gelişimini durdurmayı, ağır askeri darbeler ve temel kadrolara dönük katliamlarla savaş iradesini kırmayı, onu köleci barış çizgisine yöneltmeyi hedefliyor. Devrimci ve antifaşist parti ve örgütleri, şayet bütünüyle ortadan kaldıramazsa, dönemin devrimci görevlerini omuzlamak bir yana, kitle çalışması yürütemez, kuvvetlerini güncel politik görevler temelinde harekete geçiremez, söz-eylem tutarsızlığı zemininde özgüvenini, politik iddia ve cüretini kaybetmiş, savaş dışı yapılar haline getirmek istiyor.
Bu program doğrultusundaki politikanın en şiddetli biçimde uygulandığı bir buçuk yıllık dönemin gerçekleri, bize, faşist diktatör Erdoğan'ın bırakalım istediklerini, umduğu sonuçları bile alamadığını söylüyor.
Ulusal demokratik hareket, Kürt halk kitlelerini önceki biçimlerde ayağa kaldıramasa da, kır gerillası ve kentin feda gerillasıyla etkili bir direniş ve savaşım yürüttü. Saray cuntasına önemli askeri ve moral darbeler vurdu. Rojava devrimi, Suriye Demokratik Güçleri adımıyla gelişimini sürdürdü. Medya Savunma Alanları işlevinden hiçbir şey kaybetmedi. Şengal, devrimci bir mevzi olma niteliğini korudu.
Eylemleriyle düzen dışına çıkmış, egemen sınıf devletiyle cepheden karşı karşıya gelmiş olan MLKP, TKP/ML, MKP, DHKP-C, DKP, faşist politik islamcı saray cuntasına karşı direniş çizgisinde hareket ettiler. Gözaltı, tutuklama ve demokratik mevzilerin yasaklanması terörüne karşın, gerek fiili meşru mücadele, gerekse de politik askeri eylemler yoluyla, yetenekleri ve yeni siyasi koşullara pratik-ruhsal hazırlıkları veya adaptasyonları oranında savaşımı geliştirme çabası içinde oldular. Bunlarla birlikte, MLKP, Rojava devrimi ve Özgür Şengal'in savaş siperlerindeki Kürdistani ve enternasyonalist pratiğini sürdürürken, DKP, Rojava devrimi siperlerindeki enternasyonalist duruşunu devam ettirdi.
Burada adları ayrı ayrı anılmayan devrimci parti ve gruplar ise, saray cuntasına karşı, fiili meşru mücadele ve politik askeri eylemler yoluyla direniş ve savaşımda sözü edilebilir bir pratik sergilemediler. Esasen, yeni siyasi koşulların geride kalacağı, politik mücadele için daha yumuşak şartların oluşacağı günlere değin örgütsel varlıklarını korumayı esas aldıklarını düşündüren bir görünüme büründüler.
Emekçi solun antifaşist-antişovenist birleşik kitle cephesi, binlerle sayılan tutuklamaların yarattığı ağır örgütsel boşluklar ve bu koşullarda yetkili kurullarda olma avantajlarını kötüye kullanan reformcu kesimlerin pasifize edici etkisi nedeniyle, bağrındaki yüzbinlerce işçiyi, kadını, genci, yoksulu seferber etme yönü zayıf ve tutuk kalsa da, direniş hattında mevzilendi. HBDH ise, özellikle Türkiye kentlerinde henüz beklenen, arzulanan bir savaşım pratiği geliştiremedi, fakat başardığı eylemler ve diriliğini koruyan iradesiyle hem siyasi hem de moral direniş odaklarından biri olmayı başardı.
Antifaşist partilerin büyük bölümü, politik islamcı saray cuntası karşısında sinme, kabuğuna gömülme, fiili meşru mücadeleden uzak durma tutumu sergilediler. ÖDP ve EMEP özellikle mit-daiş koordineli Ankara Garı katliamından itibaren sokaktan çekilir, mevcut güçlerini direnişe yöneltmekten uzak durur, emekçi solun antifaşist-antişovenist kitle cephesiyle arasına mesafe koyar ve burjuva solla ittifak çizgisine yönelirken, Güler-Okuyan KP'si bürolara ve sanal medyaya demir attı.
Dergi çevresi biçiminde veya dernekler etrafında örgütlenen değişik gruplar ise adeta tümüyle politik mücadele sahnesinin dışına düştüler.
Antifaşist parti ve örgütler içinde tek ayırıcı duruş Halkevleri'ne aitti. Halkevleri, fiili meşru mücadele temelinde direniş hattında mevzilendi, politik ve moral değer taşıyan sokak pratikleri geliştirdi. Direnişi güçlendirdi.
Ne var ki, savaşın şiddetlenmesi, Türk burjuva devleti ordusuyla HPG arasındaki çarpışmaların boyutlanması koşullarında, kentlerin feda gerillasının polis ve ordu güçlerini hedefleyen bombalı eylemleri, ÖDP'yi, EMEP'i, KP'yi ve ne yazık ki Halkevleri'ni "şiddete karşıtlık" paydasında buluşturdu. İşçi sınıfı ve ezilenler cephesinden bakıldığında, demagojik ve iki ordu arasındaki muharebeler düzeyindeki savaş gerçeğine bütünüyle yabancı, bu gerçekten dehşete kapılmış bir "kınama" yarışına girdiler. Kimisi samimi, fakat son kırıntısına kadar düzeniçi ve oportünist, kimisi saray cuntasının faşist teröründen sakınmak ve kitlelerin geri bilincinin sempatisini kazanmak rezil umuduyla, söylemlerini "halk düşmanlığı" vb nitelemelere vardırdıkları utanç verici bir pozisyon aldılar.
HDP'nin, meseleyi başka tipte bir koyuşla da olsa, "kınama" salgınının bir parçası olması, bağrında süren sınıf mücadelesinin bir ifadesi, devrimci meşruiyet bilinci ve duygusundan yoksun küçük burjuva reforzmizminin, birleşik kitle cephesinin politik saygınlığına düşürdüğü bir gölge, ödediği bedellere bir saygısızlık oldu.
Tablonun bütününden hareket ettiğimizde,
1) Hitlervari şok hamleleriyle kısa sürede sonuç almak isteyen Erdoğan ve saray cuntasının, ummadığı süreye yayılan ve sönüp gitmek yerine, derlenip toparlanma hattına giren bir direnişle karşılaşarak, hem Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da, hem de Rojava, Suriye ve Güney Kürdistan'da daha büyük bir çıkmaza girdiğini, bu koşullarda, burjuva mecliste MHP, sokakta ise MHP ve Hizbulkontrayla (ki, hizbulkontra daiş'le özdeştir uzun süredir), bölgede Rusya ile girişmek zorunda kaldığı ittifakla, rejim için yeni krizler mayaladığını,
2) Emekçi solun, direniş ve savaşımın büyütülmesi çizgisi izleyen politik öznelerinin, her iki düzeyde de daha ileri adımlar atma kararlılıklarını koruduklarını,
3) Antifaşist-antişovenist birleşik kitle cephesinin ve HBDH'nin, direniş ve savaşımı büyüterek, mücadele saflarına katılmak isteyen kitleleri cesaretlendirip ileri çekecek bir pratik için gerekli kararlılık ve potansiyele sahip olduklarını,
4) Türkiye cephesinde, Akademisyenler hareketinin, kız çocuklarına tecavüzü yasallaştırma girişimine karşı kurulan güçlü barikatın, 8 Mart'ın, Suruç katliamının yıldönümü ekseninde yükseltilen adalet talepli mücadelenin, basınla dayanışma eylemlerinin, İstanbul-Kartal mitinginin, Kuzey Kürdistan'daki irili ufaklı değişik eylemlerin de haber verdiği gibi, duygu ve düşünce olarak kendini emekçi sol saflarda gören işçilerin, kadınların, gençlerin, aydın ve sanatçıların, kır ve kent emekçilerinin bağrında mücadele isteği, dinamizmi ve faşist politik islamcı Tayyip Erdoğan'a, onun diktatörlüğünü anayasal hale getirme planlarına öfkenin büyüdüğünü görüyoruz.
5) "Demokrasi" vaadi uzun süredir gündemden kalktı. Tayyip Erdoğan'ın diktatörlük ihtiras ve yönelimi, onun, bırakalım işçi sınıfı ve ezilenleri, burjuva rakiplerini dahi hapishaneye atma, sermayesine el koyma, iflasa sürükleme şantajıyla boyunduruk altına alma politikaları en geri kesimlerce görünür oldu. Faşist politik islamcı rejimin zalimlikte, zorbalıkta sınır tanımadığı kanıta gerek bırakmayacak düzeyde. Kadınlara karşı geliştirilen saray politikaları en küstah ve pervasız biçimlere büründü. İlerici, demokrat akademisyenlere, gazetecilere yönelik işten atma, tutuklama terörü en küçük bir meşruiyet kazanamadı. Politik islamcı yaşam tarzı dayatmalarının aldığı boyutlar tehlikeli bir fay hattı yarattı. Savaş politikalarına ve bunlarla sonuç alınabileceğine bağlanan umutlar çözülmeye başladı. Zenginler-yoksullar uçurumu genişledi ve derinleşti. CHP'nin, AKP politikalarının "milli" destekçiliği çizgisinde yürüdüğü, Tayyip Erdoğan ve onun resmi ve sivil politik islamcı çetelerinin tüm suçlarının ortağı olduğu gerçeği kendini her gün dayatır hale geldi. MHP potansiyel destek güçleri nezdinde bile itibarsızlaştı. Toplumsal adaletsizliklerin vicdanları kanatan örnekleri kendini dörtbir yandan dışa vurur oldu. İşçiler, kadınlar, yoksullar, Kürtler, Aleviler, ulusal topluluklar, gençler, AKP'li olmayan müslüman emekçiler derin bir güvensizlik, endişe ve mutsuzluk içinde. Bunlar gibi sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı bir dizi sonucun koşulladığı özgürlük ve adalet talebinin, burjuva ideolojik hegemonya altındaki yığınlar arasında, onları emekçi sol saflara veya o saflarla duygu birliğine yöneltme dinamiğine dönüşme imkanlarının güçlendiğini sezmek, anlamak, öngörmek için özel bir yetenek gerekmiyor.
Olayların gelişim yönü, 2017'de, sınıf mücadelesinin şiddetleneceğini, tarafların tüm güç ve yeteneklerini ortaya koymaya adeta zorunlu kalacaklarını, bu açılardan da, 2017'nin, sonraki dönemi derinden etkileyecek bir yıl olmaya aday olduğunu söylemektedir.
Pratiğimiz Ve Devrimci Sorumluluklarımız
Partimizin, 2015 Temmuz'unda sahne alan saray cuntası gerçeğini, saray cuntasıyla birlikte oluşan ve 15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından faşist olağanüstü hal rejimiyle derinleşen yeni siyasi koşulları doğru kavradığı, özgüçlerine ve birleşik cephenin her iki formuna dayanarak direniş ve savaşımın büyütülmesi çizgisinde hareket ettiği somuttur. Yine, sınıf mücadelesinin Rojava ve Kuzey Suriye'de odaklanan gelişimi içindeki devrimci pratik ve kararlılığını sürdürdüğü de denetlenebilir bir veridir.
Yeni siyasi koşullara ve görevlere cevap olma mücadelesinin son bir yıllık döneminde, Yeliz, Ekin, Berfu, Veli ve Ümit yoldaşları sonsuzluğa uğurladık. Sevda yoldaş savaşımın aynı zamanda saray cuntasına karşı yürütüldüğü Rojava cephesinde ölümsüzleşti. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da çok sayıda kadın ve erkek komünist gözaltına alındı, işkenceden geçti, onlarcası tutuklandı. Ölümsüzlerimizin uğurlamalarında, karşı karşıya kaldığımız ev ve kurum baskınlarında, esir düşülen anlarda, polis sorgularında, mahkemelerde ve hapishanelerde direniş ve savaşımı büyütme çizgimiz ışıldadı. Fiili meşru mücadelede belirli bir düzey yakaladık. Antifaşist-antişovenist birleşik kitle cephesinde mücadeleyi ileriye taşıyacak öneriler sunduk, pratikte buna uygun bir tavır içinde olduk. HBDH içindeki görevlerimizi yerine getirmek için içten ve kararlı bir emek sergiledik. FESK'in kent gerillasının politik askeri görevlere cevap olabilmesi için koşullarımızı zorladık. FESK Kürdistan Kır Birliği'yle, Kuzey Kürdistan'daki mücadeleye askeri biçimlerle katılma sorumluluğumuza cevap olmaya yöneldik. Rojava'da savaş yangınının içinde bedeller ödeyerek yürümeye devam ettik. Şengal'de mevzilerden kopmadık. Medya Savunma Alanları'ndaki Akademimiz inkarcı sömürgeciliğin ikinci yılını yarılayan hava saldırılarına rağmen çalışmalarını kesintisizce sürdürdü.
Partimiz politik netlik ve devrimci kararlılık içinde. Bedel ödeme çıtası yüksek. Feda ruhu diri ve gelişmeyi sürdürüyor. Siyasi faaliyetlerini sınırlama, siyasi çalışma alanlarını daraltma yönelimine girmedi. Tersine politik mücadele düzeyini yükseltme, çalışmalarını yeni alanlara taşıma, yeni cepheler oluşturma ısrarında oldu. Kendini amaçlaştırmama, meselelere politik mücadelenin ihtiyaçlarından, kitlelerin sorun, talep ve özlemlerinden bakma pratiği canlı. Fakat bu tablo yeterli bir ölçü değil.
Ölçü, politik eylemimizin günümüzün politik ihtiyaçlarına uygun bir pratik düzeye ulaşıp ulaşamadığı, bu pratiği, geleceğin daha büyük ve kapsamlı görevlerine hazırlığa dönüştürüp dönüştüremediğimizdir. Bu konuda kendimizden memnun olmayı gerektirecek bir durumda değiliz. Hedeflediğimiz yüksekliğe ulaşamadık. Tüm başarı, emek, cüret ve kararlılığımıza karşın, fiili meşru mücadele cephesinde ön açıcı ve sürükleyici bir pratik üretmede yetersiz kaldık. Politik askeri cephede siyasi ve moral bir kuvvete dönüşme adımlarını atamadık, sınıf savaşımının ihtiyaçlarına ve halklarımızın beklentilerine cevap olamadık. Özgür ajitasyon ve propaganda çalışmalarını ve milisi etkinleştirme tempomuz düşük kaldı. Başkaca cephelerimiz de, kendilerine özgü yetersizlikler içinde oldular.
Bunların üstesinden gelmek zorundayız. Geleceğiz.
Hangi cephede mücadele ediyor olursa olsun, bütün parti örgütleri, parti üyeleri, yerel kadrolar ve profesyonel devrimciler, bu "üstesinden gelme" eyleminin neresinde bulunduğunu, onu neresinden tamamlamaktan sorumlu olduğunu kendisine sormalıdır.
Partimiz, örgütlerinin ve cephelerinin bütünlüğünde cisimleşir. Yeni politik koşulları anlayıp ona cevap olmaya odaklanmayan, değişim, yenilenme iradesi sergilemeyen, "dünkü" tarzı ve temposuyla sınırlanan, büyüyen, zorlaşan, çeşitlenen politik ve örgütsel görevlerin, ihtiyaçların gerektirdiği adımları atmayan örgüt ve birey, partinin, yetersizliklerinin "üstesinden gelme" eylemini sınırlar, yavaşlatır, sekteye uğratır. O nedenle de, dışındaki örgütlerden, kadrolardan, üyelerden veya genel olarak partiden politik ihtiyaçlara göre mevzilenme, disiplin, hız, yaratıcılık, cüret, atılım, başarı beklemek, bu temelde eleştiricilikte kimseye sıra vermemek, fakat kendisini böyle ölçülere vurmamak biçimindeki çürütücü ideolojik hastalığa karşı tüm parti örgütlerinde devrimci eleştiri ve özeleştiri harekete geçmelidir.
Berçem ve Ekin yoldaşların ölümsüzleşmelerinin ardından, PS'nin "Faşist Politik İslamcı Saray Cuntasına Ve Cellatlarına Cevap" başlıklı başyazısında şöyle deniyordu: "Berçem ve Ekin yoldaşlar, Suruç'un ardından örgütledikleri değişik eylemleri, imkanları daha zengin bir tekniği kullanma ve düşmana, bir otobüs dolusu polisi hedefleyen bir darbe vurmaya yönelme düzeyine yükselterek, hemen ardından etkili olacak yeni bir eylemin istihbarat çalışmasını başlatarak ve yine tüm dezavantajlarına karşın parti üssünü bir silahlı direniş mevzisine dönüştürerek döneme cevap olmaya odaklandılar. Bu eylemleriyle bütün partiye, tek tek tüm komünistlere yeni dönemi yeni ölçülerle kazanabiliriz mesajını ilettiler."
Yoldaşlarımızı sonsuzluğa uğurlayışımızın üzerinden geçen bir yıllık dönemde, politik mücadelede, örgütsel yaşamda, yoldaşlıkta, görevle ilişkilenişte, ideolojik duruşta, yeni siyasi koşulların gerektirdiği "yeni ölçüler" geliştirdik mi? Yoksa kendimizi tekrar etmeye, bulunduğumuz yerden bir adım ileri gitmemeye, fakat başka yoldaşlardan, örgütlerden, cephelerden ve bir bütün olarak partiden başarılar, hem de daha büyük, daha etkili başarılar beklemeye devam mı ettik? Bu soru tüm örgütlerimizde bir devrimci gerilim yaratmalı, politik ve örgütsel çalışmalarını değerlendirmelerine kılavuzluk etmelidir.
Partimiz, belirli politik düğümlerin çözümüne aday bir yıl olacağı görünen 2017'de, zayıflık ve yetmezlikleriyle mücadeleyi sıkıca yürütmek, mevcut güç, imkan ve yeteneklerini en yüksek verimle değerlendirmek, kendi gelişimini daha yetkin biçimde yönetmek yolundan yürüyecek, başarı için, özeleştiri ve yenilenme silahlarını en etkin biçimde kullanacaktır.