HBDH Yürütme Komitesi, 24 Haziran cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere ilişkin yazılı bir açıklamada bulundu. HBDH, faşist baskı ortamındaki seçimlerin meşru olmadığını belirterek, mücadelenin parlamento ile sınırlı kalmaması gerektiğini kaydetti. HBDH'nin açıklaması şöyle: "24 Haziran seçimleri AKP-MHP faşist ittifakının uyguladığı savaş politikalarının gölgesinde gerçekleşti. Afrin işgali ve sonrasında gerçekleşen Güney Kürdistan savaşı, faşist ittifakın seçimler yaklaşırken şovenizmi yükselterek ezilenler cephesini zayıflatma politikası olarak hayata geçti. Faşist iktidar erken seçim yaparak hem Erdoğan'ı Başkan yapıp aynı zamanda HDP'yi parlamento dışı bırakmayı hedeflemekteydi. Ancak bütün engellemelere, tutuklamalara ve baskılara rağmen HDP % 12 civarında oy alarak seçim barajını aştı. Bu yönüyle HDP'nin bu başarısı AKP-MHP ittifakının 400 vekile ulaşma planını bozmuş oldu. Kürt halkının ve sosyalistlerin ortak ittifakı olan HDP, düzen partilerinin AKP-MHP faşist ittifakı ve CHP-İYİ parti ve Sadet Parti ittifakı karşısında işçi sınıfı ve ezilenlerin tek seçeneği olmuştur. HDP'nin barajı aşması esasen faşizme karşı direnen güçlerin başarısıdır. Faşizmin bütün engelleme çabalarına rağmen HDP'de birleşen emek, demokrasi ve özgürlük güçleri faşizmin seçim barajını aşmışlardır. Seçim sonuçları açısından HDP'yi baraj altında bırakıp parlementoda çoğunluğu kazanmak isteyen AKP-MHP ittifakı bütün çabalarına rağmen Türkiye işçi sınıfı ve ezilenlerin ortak mücadelesi karşısında başarısız olmuştur. HDP üste üste 3.kez barajı aşarak 67 milletvekili kazanarak faşizmin seçim barajını yıkmıştır. Bundan sonrası açısından HDP'yi parlamentoya taşıyan emek, demokrasi ve özgürlük güçlerinin mücadelesini kesintisiz bir şekilde sürdürmesi gerekmektedir. 24 Haziran seçimlerinde Erdoğan birinci turda Başkan seçilmiştir. Gerçekleşen seçim esasen tutuklamaların ve baskıların gölgesinde gerçekleşen bir seçimdir. Seçim, AKP-MHP faşist ittifakının devletin bütün olanaklarını kullanarak yaptığı meşru olmayan bir seçimdir. Sonuçlar açısından AKP-MHP faşizminin çöküşünü seçimler engelleyemeyecektir. Erdoğan seçim sonrası yaptığı balkon konuşmasında Kürt halkına ve devrimci güçlere dönük savaş politikalarını sürdüreceğini beyan etmiştir. İşçi sınıfı ve ezilenlere dönük savaş ve saldırı siyasetini devam ettireceğinin vurgusunu yapmıştır. Gelinin noktada HDP'nin seçim başarısı kitlelerde bir rehavet yaratmamalıdır. 7 Haziran seçimleri sonrasında olduğu gibi faşist devlet karşısında savunmada kalan bir politika izlenmemelidir. Emek, demokrasi ve özgürlük güçleri faşizm karşısında sokaklarda mücadeleyi yükseltmeli parlamenter mücadeleyle kendisini sınırlamamalıdır. Faşist rejimin karşısında parlamentodaki mücadele sadece bir mevzi olabilir. Faşizm ancak Birleşik devrim mücadelesiyle yenilecektir. Dolaysıyla demokratik siyasetin kazandığı mevziler devrimci siyasetin meşruiyet alanını geliştirmesi açısından oldukça anlamlıdır. Faşizme yenecek olan yegane güç Halkların Birleşik Devrim Hareketinin öncülük ettiği birleşik devrimci savaş pratiğidir. HBDH bileşenleri başta olmak üzere bütün devrimci güçler faşizme karşı mücadeleyi yükseltmeli bu temelde tarihsel sorumluluğa uygun bir şekilde kendini örgütlemelidir. Halklarımız şu gerçeği iyi bilmelidir ki: Faşist rejim karşısında en temel görevimiz işçi sınıfı ve ezilenleri birleşik devrim mücadelesine kazanmaktır. Devletin bütün olanaklarını kullanarak 24 Haziran'da kendisini tahkim eden faşist rejim karşısında şehirlerde ve dağlarda devrimci savaşı büyütmek bizlerin temel görevidir. Bugün faşizm işçi, emekçi, genç ve kadın bütün ezilenler için ülkeyi bir halklar hapishanesine çevirmiş bulunuyor. Bizlere düşen görev devrimci savaşı büyüterek halklar hapishanesinin bütün duvarlarını yıkarak halklarımızı özgürleştirmektir. Şimdi sokaklarda ve dağlarda özgürlük mücadelesini yükseltmek fabrikada, okulda ve sokakta faşizme karşı barikatları kurmak faşizme karşı çıkan halk kitlerini devrimci savaşa kazanma zamanıdır. Bugün tarihsel sorumluluğumuz mücadeleyi bütün alanlarda büyüterek kitleleri devrim mücadelemize kazanma görevidir. Bu tarihsel sorumluluğun bilinciyle bütün halklarımız faşizm karşısında birleşik devrim mücadelesini omuz omuza büyütmeye çağırıyoruz."
|