Dağlı Kadının Ezgisi Yankılanıyor Dağlarımızda!
Share on Facebook Share on Twitter

 
Diğer yazılar
 

Eylül'ün direngen, umut dolu iradesiyle özgürlük kavgamızı, devrimci savaş hazırlığımızı, inancımızı ve adanmışlığımızı daha da büyüttüğümüz bugünlerde, partimizin 25. savaşım yılına giriyoruz. Partimizin birlik mayasını bu topraklara serptiği günden beri can feda savaşımımız bedeller ödeyerek, şehitlerle devam ediyor. 4 Kasım 1994'te işçilere, emekçilere partimizin kuruluşunu bir köprü başında duyurduğu sırada şehadeti omuzlayan Erdal Balcı yoldaştan, 16 Ağustos'ta sömürgeci Türk devletinin Güney Kürdistan topraklarında işgal saldırısına karşı savaş siperlerinin en önünde yer alan ve Xakurke cephesinde ölümsüzleşen Sarin Awaz yoldaşımıza kadar...
Kafası Dicle'nin suyu kadar berrak, yüreği yoldaş güzellikleriyle dolu Sarin'in ezgisi dağlarımızda yankılanıyor bugün!
Kürdistan'da doğup büyümüş, asiliğini üniversite yıllarında Karadeniz'e taşımış yoldaşımızın partimizle tanışma süreci de bu yıllara denk düşüyor. O, partili olduktan sonra tereddüt etmedi kavgada ve bedellerinde. Onlarca kez gözaltına alındı. Ve gençlik çalışmaları için çok sevdiği Karadeniz'den ayrılıp Kürdistan'a çevirdi yönünü. Kobanê'nin inşa kampanyası sürecinde Kürdistan'ı karış karış gezdi ve Rojava devriminin inşasına çağırdı halklarımızı, yorulmak bilmeden. 20 Temmuz 2015'te Amara Kültür Merkezi'nde gençlik örgütümüze yönelik katliamda yanı başında yoldaşlarının şehadeti onu daha bir güçlü ayağa kaldırdı. Suruç'un öfkesini, intikam ateşini yüreğine doldurarak silahına sarıldı ve yüzünü Roza'ların çağrısına çevirip özgür alanlara adım attı. Özgür alanlarda devrimci savaş hazırlığı sürecinde yitirdiğimiz militan yürekli Roza'mız Sarin için bir eşik oldu. Yaşamını artık Roza'nın yarım kalan tüm düşlerini tamamlamak için örgütledi. Roza'nın Dersim dağlarına olan yolculuğunun tamamlayıcısı olmak ve partimizin öncü gruplarında yer almak isteği ve iddiasını taşıdı daima. Sarin, aldığı suikast uzmanlık eğitiminde askeri niteliğini ve partilileşme düzeyini daha bir geliştirdi ve o süreçte yazdığı raporunda şöyle özetledi kendini: "Partim benim toprağım, köklerine daha sıkı tutunuyorum artık."
Düşmanla karşılaşma ve çarpışma isteğini görebilirdiniz daima Sarin'in gözlerinde. Rakka savaş cephesinde yerini aldığında Destan yoldaşımızın, Suruç şehitlerimizin intikamını alma isteğiyle öfkesini biliyordu. 20 Temmuz'da Suruç katliamının 2. yıldönümünde Rakka kent merkezine gerçekleşecek operasyona kendini ilk öneren oldu ve bu operasyonda yerini aldı. Daişin başkenti ilan ettiği, zulmün ve karanlığın sürdüğü kent merkezi sokaklarına Ezgi'nin, Polen'in, Roza'nın ve Destan'ın aydınlık gülüşlerini dokudu. Sırtında taşıdığı biswingi ile Rakka'da birçok operasyona katıldı. Şehir savaşında kazandığı tüm deneyim ve birikimleri askeri birikim cephanesine ekleyerek yoldaşlarıyla bu deneyimleri paylaşmaktan geri durmadı.
Cepheden döndükten sonra birlikte gideceğimiz bir eğitim üzerine yürüttüğümüz tartışmada, düşmanın bizlere dönük saldırılarını daha da artıracağından ve kendi askeri niteliğimizle partimizin niteliğini birleştirmenin zorunluluğundan bahsederken, Sarin bu durumu şöyle özetliyordu: "Partili komünistler olarak bizlere düşen görev artık yalnızca devrime koşmak değil, koşarken devrimin şarkılarını söylemek." Ve o günden son gördüğüm ana kadar tanığımdır ki, Sarin hep devrimin şarkısını söyledi.
Aldığı suikast eğitiminin ardından Dersim'de FESK Kürdistan Kır Birliği'mizde yerini alacağını öğrendiği andan itibaren Sarin için yeni bir değişim serüveni başlamıştı. Kuşkusuz bu, Şevin'in Sarin'e dönüşüm sürecinden daha güçlü gerçekleşti. Kendini Dersim dağlarına hazırlarken daha güçlü iç tartışmalar örgütleyip, geçmişini ve bugününü diyalektik bir biçimde analiz etti. Ve Sarin'i Dicle'ye dönüştürürken asla tereddütleri olmadı. Kendi geçmişine yaslandı, deneyimlerinden öğrendi ve onu geriye çeken ne varsa onlardan kopuşmak için cüretli adımlar attı. Dersim'e gitmeden önce partimizin Başûr Kürdistan topraklarınun savunmasında yer alma kararıyla savaş cephelerine adım atan ilk grup içerisinde yer alan Sarin yoldaşımız, Özgür Rênas ve Roza Rênas yoldaşların şehit düştüğü özgür topraklarımızın kirletilmesine ve birçok şehit yoldaşımızın yürüdüğü bu patikalara düşmanın adım atmasına izin vermeyeceğinin sözünü verirken, gözlerindeki o kararlılığı çok net görebilirdiniz. Sarin yoldaşımız adanmışlık ve feda ruhuna uygun bir partili duruş göstererek yürüdü ölümün ve düşmanın üstüne. Bugün dağlı kadın Sarin, özgür toprakların savunmasında şehit düşerek köklerini sıkı sıkıya bağladı partimize.
Ve güzel yürekli yoldaşım bilesin ki, özgür topraklardaki bedenin her geçen gün kök saldığın bu topraklarda yeni tohumlara ve çiçeklere gebe artık. Sen kocaman bir çınar ağacı olacaksın bu topraklarda ve biz senin gölgende en sevdiğin ezgiyi söyleyeceğiz daima: "Yağmur rüzgarlarıyla / Git uzak diyarlara / Damla ol düş toprağa / Hayat ver tohumlara / Bir çocuk gülüşüne tutunup / Umudu taşı yarınlara..."

Doğa Asiman

 

 

Arşiv

 

2019
Aralık Kasım
Temmuz Mayıs
2018
Ekim Ocak
2017
Kasım Ağustos
Mayıs Şubat
2016
Eylül Temmuz

 

Dağlı Kadının Ezgisi Yankılanıyor Dağlarımızda!
fc Share on Twitter

 

Eylül'ün direngen, umut dolu iradesiyle özgürlük kavgamızı, devrimci savaş hazırlığımızı, inancımızı ve adanmışlığımızı daha da büyüttüğümüz bugünlerde, partimizin 25. savaşım yılına giriyoruz. Partimizin birlik mayasını bu topraklara serptiği günden beri can feda savaşımımız bedeller ödeyerek, şehitlerle devam ediyor. 4 Kasım 1994'te işçilere, emekçilere partimizin kuruluşunu bir köprü başında duyurduğu sırada şehadeti omuzlayan Erdal Balcı yoldaştan, 16 Ağustos'ta sömürgeci Türk devletinin Güney Kürdistan topraklarında işgal saldırısına karşı savaş siperlerinin en önünde yer alan ve Xakurke cephesinde ölümsüzleşen Sarin Awaz yoldaşımıza kadar...
Kafası Dicle'nin suyu kadar berrak, yüreği yoldaş güzellikleriyle dolu Sarin'in ezgisi dağlarımızda yankılanıyor bugün!
Kürdistan'da doğup büyümüş, asiliğini üniversite yıllarında Karadeniz'e taşımış yoldaşımızın partimizle tanışma süreci de bu yıllara denk düşüyor. O, partili olduktan sonra tereddüt etmedi kavgada ve bedellerinde. Onlarca kez gözaltına alındı. Ve gençlik çalışmaları için çok sevdiği Karadeniz'den ayrılıp Kürdistan'a çevirdi yönünü. Kobanê'nin inşa kampanyası sürecinde Kürdistan'ı karış karış gezdi ve Rojava devriminin inşasına çağırdı halklarımızı, yorulmak bilmeden. 20 Temmuz 2015'te Amara Kültür Merkezi'nde gençlik örgütümüze yönelik katliamda yanı başında yoldaşlarının şehadeti onu daha bir güçlü ayağa kaldırdı. Suruç'un öfkesini, intikam ateşini yüreğine doldurarak silahına sarıldı ve yüzünü Roza'ların çağrısına çevirip özgür alanlara adım attı. Özgür alanlarda devrimci savaş hazırlığı sürecinde yitirdiğimiz militan yürekli Roza'mız Sarin için bir eşik oldu. Yaşamını artık Roza'nın yarım kalan tüm düşlerini tamamlamak için örgütledi. Roza'nın Dersim dağlarına olan yolculuğunun tamamlayıcısı olmak ve partimizin öncü gruplarında yer almak isteği ve iddiasını taşıdı daima. Sarin, aldığı suikast uzmanlık eğitiminde askeri niteliğini ve partilileşme düzeyini daha bir geliştirdi ve o süreçte yazdığı raporunda şöyle özetledi kendini: "Partim benim toprağım, köklerine daha sıkı tutunuyorum artık."
Düşmanla karşılaşma ve çarpışma isteğini görebilirdiniz daima Sarin'in gözlerinde. Rakka savaş cephesinde yerini aldığında Destan yoldaşımızın, Suruç şehitlerimizin intikamını alma isteğiyle öfkesini biliyordu. 20 Temmuz'da Suruç katliamının 2. yıldönümünde Rakka kent merkezine gerçekleşecek operasyona kendini ilk öneren oldu ve bu operasyonda yerini aldı. Daişin başkenti ilan ettiği, zulmün ve karanlığın sürdüğü kent merkezi sokaklarına Ezgi'nin, Polen'in, Roza'nın ve Destan'ın aydınlık gülüşlerini dokudu. Sırtında taşıdığı biswingi ile Rakka'da birçok operasyona katıldı. Şehir savaşında kazandığı tüm deneyim ve birikimleri askeri birikim cephanesine ekleyerek yoldaşlarıyla bu deneyimleri paylaşmaktan geri durmadı.
Cepheden döndükten sonra birlikte gideceğimiz bir eğitim üzerine yürüttüğümüz tartışmada, düşmanın bizlere dönük saldırılarını daha da artıracağından ve kendi askeri niteliğimizle partimizin niteliğini birleştirmenin zorunluluğundan bahsederken, Sarin bu durumu şöyle özetliyordu: "Partili komünistler olarak bizlere düşen görev artık yalnızca devrime koşmak değil, koşarken devrimin şarkılarını söylemek." Ve o günden son gördüğüm ana kadar tanığımdır ki, Sarin hep devrimin şarkısını söyledi.
Aldığı suikast eğitiminin ardından Dersim'de FESK Kürdistan Kır Birliği'mizde yerini alacağını öğrendiği andan itibaren Sarin için yeni bir değişim serüveni başlamıştı. Kuşkusuz bu, Şevin'in Sarin'e dönüşüm sürecinden daha güçlü gerçekleşti. Kendini Dersim dağlarına hazırlarken daha güçlü iç tartışmalar örgütleyip, geçmişini ve bugününü diyalektik bir biçimde analiz etti. Ve Sarin'i Dicle'ye dönüştürürken asla tereddütleri olmadı. Kendi geçmişine yaslandı, deneyimlerinden öğrendi ve onu geriye çeken ne varsa onlardan kopuşmak için cüretli adımlar attı. Dersim'e gitmeden önce partimizin Başûr Kürdistan topraklarınun savunmasında yer alma kararıyla savaş cephelerine adım atan ilk grup içerisinde yer alan Sarin yoldaşımız, Özgür Rênas ve Roza Rênas yoldaşların şehit düştüğü özgür topraklarımızın kirletilmesine ve birçok şehit yoldaşımızın yürüdüğü bu patikalara düşmanın adım atmasına izin vermeyeceğinin sözünü verirken, gözlerindeki o kararlılığı çok net görebilirdiniz. Sarin yoldaşımız adanmışlık ve feda ruhuna uygun bir partili duruş göstererek yürüdü ölümün ve düşmanın üstüne. Bugün dağlı kadın Sarin, özgür toprakların savunmasında şehit düşerek köklerini sıkı sıkıya bağladı partimize.
Ve güzel yürekli yoldaşım bilesin ki, özgür topraklardaki bedenin her geçen gün kök saldığın bu topraklarda yeni tohumlara ve çiçeklere gebe artık. Sen kocaman bir çınar ağacı olacaksın bu topraklarda ve biz senin gölgende en sevdiğin ezgiyi söyleyeceğiz daima: "Yağmur rüzgarlarıyla / Git uzak diyarlara / Damla ol düş toprağa / Hayat ver tohumlara / Bir çocuk gülüşüne tutunup / Umudu taşı yarınlara..."

Doğa Asiman