Partinin Sesi / Temmuz - Ağustos / Sayı 97 Faşizme ve sömürgeciliğe, erkek egemenliğine karşı özgür ve onurlu bir yaşam için kapitalistemperyalist sömürüden kurtuluş mücadelesine örgütlü tarzda katılmak büyük bir devrimci sıçrayıştır. Bu büyük ve derin kopuş hamlesi, devrimci bireyin yeni bir yaşam ve yeni bir yol arayışıdır. Öğretilmiş insanın bencilliğinden, bireysel varoluşunu temel erek edinen, bütün bir toplumla benmerkezli ilişkilenme sıradanlığından, ezilen insanlık ve onun geleceğine karşı kayıtsızlıktan, burjuva düzenin emekçiyi, genci, kadını boğan, hiçleştiren ideolojik bataklığından özneleşen bireyin patlamalı çıkışıdır. Özneleşen birey, kendi geleceğini, ezilen ve sömürülen insanlığın geleceği için yürütülen örgütlü mücadelede görmekte, kendisi için olduğu kadar, ondan da çok, onlar adına ve onlar için, kapsamlı ve derinlikli olduğu kadar da, onurlandırıcı ve "yüceltici" muazzam bir sorumluluk almaktadır. Öğretilmiş insanlığı aşan insanın dünya görüşü değişmekte, bilinçli, yarıbilinçli ve kendiliğindenci tarzda her biçimiyle kendisini ideolojik bakımdan yeniden kurmaktadır. Öğretilmiş insanlık bir yetiştirme sistemidir, düzen insanı yetiştirir. Düzen insanından kopuş devrimiyle, kişinin düşünceleri, duygu dünyası, yaşam biçimi ve alışkanlıkları, toplumsal ilişkileri, amaç ve beklentileri, her şey sarsıntı geçirmekte ve altüst olmaktadır. Bu devrimci deprem, büyük devrimci kopuş sürecine giren insanın sorumluluk duygusu ve sorumluluk bilinci alanlarında da kendini gösterir. İdeolojik temelin, dünya görüşünün değişimiyle birlikte, sorumluluk bilinç ve duygusunun amacı, alanları, içerik ve kapsamı, formu değişir, yeni niteliği ile yeniden kurulur. İnkişaf eden sorumluluk, özgürleşen ve özneleşen insanın bütün varoluşunu etkileyici, dönüştürücü ve yönlendirici, güçlü mayalayıcı etkendir. Bireyin bilincinin ve ufkunun olduğu kadar, onlardan daha çok, manevi dünyasının görkemli yükseliş ve yücelişi, toplumsal kaynaşma ve yol arayışı anlarında, kitlesel yönelim ve etkileşimin baskın sürükleyici ve dönüştürücü gücüyle, öncünün bilinçli iradi etkinliğiyle hızla ilişkilenir, buluşur. Toplumsal durgunluk anlarında ise öncünün yüksek düzeyde iradi etkinliği çok daha belirleyici bir bir dinamik olarak çarpıcı biçimde işler, her kapıyı çalar, koparıp almak için zorlar. Fakat her iki durumda da, özneleşen birey devrimci tarihinin başlangıç aşamasında (girişinde de diyebiliriz) aldığı sorumluluğun derinlikli ve kapsamlı bilincine erişememiştir henüz. Teori ve deneyimler, devrimci bireyin gelişiminin bu genel kurucu sorumluluktan özel ve somut sorumluluklar üstlenme çizgisinde derinleşerek ilerleyeceği öngörüsünü doğrulamaktadır. Genel olan kurucu ve temeldir, özel, özgün, somut olansa çerçevesi çizilip tanımlandığı için eylemseldir, prtik biçimde dönüştürme yeteneğine sahiptir. Genel olan ok ise, somut olan onu fırlatan yaydır! "Sorumluluk alma, devrimci bireyin örgütlenme, kadrolaşma ve genel olarak devrimci gelişiminin bütün evrelerinde nasıl etkide bulunur?" sorusu, kolektif etkin bireyin kendi devrimci gelişimini yönetebilmesinin olduğu gibi, "kadro politikası"nın da üzerinde önemle durulması gereken temel bir yönüdür. Bütünlüklü ve derinlikli bir kavrayış için, "sorumluluk alma"nın rolü düşünülürken, sorumluluk almanın bir başka katmanı ya da düzeyi olarak "sorumluluk verme" bağıntısı da göz önünde tutulmalıdır. Sorumluluk alma, yapma ve gerçekleştirme taahhüdü olduğu kadar, keza hesap verme yükümlülüğüdür de. "Sorumluluk", kendisiyle bağlı ve orantılı "yetki ve hak" olmaksızın düşünülemez. Kuşkusuz "sorumluluk bilinci" ve "sorumluluk duygusu", burada üzerinde durulan tanımlanmış düşünme, aydınlanma, kavrama eyleminin olmazsa olmaz tamamlayıcıları olarak, resmin bütün dokusuna işler. "Sorumluluk alma"nın, tanımlanmış devrimci görevlerin ötesinde, daha geniş ve derin anlamı üzerinde ayrıca durmak gerekecektir. Düzen insanından kopuş sürecindeki devrimci, öncüyle girdiği ideolojik, siyasi etkileşime dayalı tarzda, öncünün genel eylem ve etkinliklerine katılarak, safını belirlemek anlamında bir bakıma örgütlenmiştir. Öncünün safında taraf olması (ki partizanlığın başlangıç halindeki özüdür bu) görev ve sorumluluk alma, kolektivize olma potansiyel istek ve yöneliminin eylemli ilanı ve örgütlenme çağrısıdır. "Örgütlenmek" elle tutulur biçimde somuttur, tanımlanmış, denetlenebilir görev ve sorumluluklarda cisimleşir. "Sorumluluk almak" kelimenin tam anlamıyla örgütlenmektir veya "sorumluluk vermek"tir kelimenin tam anlamıyla örgütlemek! Görev ve sorumluluk alan devrimci, denetlenebilir tarzda kolektifin yapıcısı düzeyine sıçrar. Ki, "denetlenebilirlik"te zımnen "kolektifi denetleyebilirlik" de verilidir, içerilmiştir. Örgütlü mücadele deneyimine sahip hemen her devrimci, sorumluluk almadan bir devrimcinin gelişemeyeceğini iyi bilir. Devrimci akıl da bunu söylemektedir, ama bu neden böyle olmaktadır? Görev ve sorumluluk "almak" devrimciyi kolektivize eder, devrimciliğine ve başaracağına güveniliyor duygu ve düşüncesiyle besler, onurlandırır, özneleşme ve özgürleşme bilinç ve duygusunu ileri sıçratır. Keza kolektif kimlik sahibi yapar, "bizleştirir". Kolektifle aidiyet bağı, kolektifi sahiplenme, kolektif şahsında devrim ve sosyalizmle aidiyet ve özdeşleşme yönelimini sıçramalı tarzda derinleştirir. Sorumluluk almanın devrimcideki karşılığı, özgüvenin gelişimi ve devrimci eylem kapasitesini gerçekleştirme arzusunun sabırsızlanmasıdır. Görev ve sorumluluk almak, çok güçlü bir yapma, yerine getirme vaadidir. Sorumluluk verici olarak kolektif ile sorumluluk alan devrimcinin istek ve beklentileri, yönelimleri buluşur, birleşir etkileşime girer. Sorumluluk almak, devrimcinin kendine güvenini ileri iter, kendine bakışını, kendisiyle, kolektifle ve bütün bir toplumsal yaşamla ilişkilenişini sıçratıcı tarzda dönüştürerek nitelik kazandırır. Sorumluluk alma devrimci eylemine yakından baktığımızda, özellikle devrimci gelişiminin başlangıç aşamalarındaki devrimcinin kendini gerçekleştirme imkan ve koşullarına daha önce hiç olmadığı kadar kavuşması, sahip olması gerçekliğine ulaşırız. Kolektifin bilgi ve deneyim birikimini, güç ve imkanlarını, birikmiş araçlarını, saygınlık ve manevi gücünü, temsil etme hak ve yetkisini arkalayarak donanmaktadır devrimci. Diğer yandan, görev ve sorumluluk alarak, kolektife, üstlendiği görev ve sorumluluğu denetlenebilir tarzda "yapma", "başarma" taahhüdünde bulunmaktadır. Sorumluluk alma ("verme") devrimci eylemi, kolektifle devrimci bireyin istek ve amaçlarını, beklentilerini, devrimci kapasitelerini, bilinçli ve gönüllü tarzda etkileşime sokan katalizör işlevi görmektedir. Sorumluluk almak, devrimciyi, üstlendiği devrimci görevin gereklerini, gerçekleştirilme koşullarını, sakınılması gereken risklerini vb. düşünmeye, görevi bağlamında kolektifin bilgi ve deneyimini özümsemeye, partiyi daha derinliğine öğrenmeye ve anlamaya, partizanlıkta derinleşmeye yöneltir. Somut sorumluluk almayla, kolektifin güvenine layık olma, onu hakkıyla temsil etme, görevini başarma istek ve yöneliminin iç basıncı, denetlenme, hesap verme bilinciyle birlikte daha yüksek bir iç gerilime dönüşür. Devrimci analizin açığa çıkardığı verilerin toplamından baktığımızda, "sorumluluk alma"nın devrimci bireyi, devrimci eylem kapasitesini gerçekleştirmek üzere harekete geçiren iyice sıkıştırılmış çelik bir yay, etkileyici bir ateşleme sistemi olduğunu güven içerisinde vurgulayabiliriz. Herhangi bir başka şey, sorumluluk almanın yerine ikame edilemez, onun yerini dolduramaz! Sorumluluk alan devrimci gelişir. "Sorumluluk vermek", devrimci bireyi olduğu gibi, kolektifi de "sorumluluk altına" sokar. Her şeyden önce, sorumluluk veren kolektif özne, sorumluluk alan birey öznenin, sorumluluk duygu ve düşüncesinin gelişiminin gereklerini yerine getirmekle yükümlü olduğunu bilmek zorundadır. Kolektif özne, birey öznenin görevinde başarılı olmasının koşullarını hazırlamak, kolektifin güç ve imkanlarını seferber etmekle yükümlüdür. Partinin deneyimlerini birey özneye taşıma ve eğitim olanaklarını sunmayı, zorlukları aşmada yardımcı olmayı başarmak ve keza sorumluluk verme devrimci eyleminde taahhüt ettiği gibi denetleme yükümlülüğünün gereklerini işlevli tarzda yerine getirmek sorumluluğu altındadır. "Devrimci gelişiminin başlangıç aşamasındaki devrimciler" gerçekliğine odaklanmış, sorumluluk almanın devrimcinin gelişimindeki rolünü belirginleştirmeye ve tanımlamaya çalışan yukarıdaki sözlerden, biri parti, diğeri, devrimci birey için çıkarılacak iki sonuç vardır. Özetlersek: Her devrimci, devrimci bakımdan gelişmek ister. (Bu isteğin şiddetinin, devrimciden devrimciye değişeceği gerçekliği burada ilgi alanımızın dışındadır). O halde, somut tanımlanmış görev ve sorumluluklar almalı, devrimci görevlere talip olmalı, kendini önermelidir. Bir devrimci ancak tanımlanmış görev ve sorumluluklar alarak devrimci gelişimini ileri itebilir. Bilgi ve deneyim eksikliği, işe koyulma ve başarma azmindeki devrimciler için asla gerçek bir "sorun" değildir. Parti kolektifleri, alanlarında parti saflarında mücadeleye katılan devrimcileri, ilişkilerini düzenleme temelinde somut olarak tanıyarak, devrimci güvenilirlik yasasının gereklerini ihmal etmeksizin, somut, tanımlanmış görevler vermede cesur ve atak olmalıdır. Parti saflarına yeni katılan devrimcilerin bilgi ve deneyim eksiklikleri, görev ve sorumluluk vermenin önünde bir engel olmamalıdır. Bu alanda kendini gösteren örgütsel kendiliğindenciliğin etkileriyle mücadele, örgütsel önderliğin temel görevleri arasındadır. Sorumluluk alma, bütün devrimcilerin, devrimci yaşamları boyunca çok değişik biçimlerde, tekrar tekrar önlerine çıkan, yüzleşmekle yükümlü oldukları bir ideolojik, siyasi, örgütsel hakikattir. Devrimcilik yaşından, bilgi ve deneyiminin kapsam ve derinliğinden, devrimcilik tarihinde üstlendiği görev ve sorumluluklardan ayrı olarak, her devrimci, olmakta olandır ve devrimci bakımdan "gelişmek", "ilerlemek", derinleşmek ister. Devrimci gelişiminin her belirli basamağı, bir kez ulaşıldı mı, devrimci bireye meydan okuyan aşılması gereken bir sınıra dönüşür. Devrimci kendi sınırlarını aşarak ilerler. Kuşkusuz burada da sorumluluk almak, özsel olarak yukarıda betimlendiği gibi, aynı nitelikte bir devrimci rol oynar. Görev ve sorumluluk almak, bazen devrimci bakımdan değiştirici, dönüştürücü, yenileyici, kendi sınırlılıklarını, sınırlarını ve yetmezliklerini aştırıcı olarak, bazen devrimcinin kendisini daha ileri bir düzeyde yeniden kurması biçiminde, bazen de parti yaşamına nitelikli katkı biçiminde rolünü oynar. Yeni ve daha kapsamlı görev ve sorumluluklar, öncekilerden farklı alanlar ve görevler kadroların sorumluluk alma yeteneğini sorgular, sınar, sorumluluk duygu ve bilincini daha yüksek bir düzeyde örgütlemeye zorlar. Burada da ateşleyici ve dönüştürücüdür sorumluluk almak. Yeni devrimci görevler, yeni çalışma alanları, öncekilerden farklı nitelikte devrimci görevler önüne geldiğinde "neden başkası değil de ben" sorusunun zerre kadar devrimciliği yoktur. O kadar masum da değildir, yanıtını biraz da içinde taşıyan bu soru. Komşusuna, yanındakine, sağındakine, solundakine bakan, kıyaslayan dargörüşlü, küçük hesapçı küçük burjuva ruh halinin yansımasıdır. İdeolojik zayıflıktır bu. Kuşkusuz her kadronun, bir başka yoldaşla ilgili olduğu gibi kendisiyle ilgili de kadro politikası önerme, tartışma, eleştirme hakkı vardır. Fakat "neden başkası değil de ben" sorusu, kadro politikası dışı başka bir hakikati yansıtır. Partinin ve devrimin gelişiminin ihtiyaçlarından, kadro politikasının gereklerinden değil de, "kendinden bakma"nın yansımasıdır. Yeni bir görev, yeni bir sorumluluk söz konusu olduğunda doğru ve devrimci olan, "herkes olabilir, ama neden ben olmayayım ki" sorusudur. Ve bu, Demircioğlu'nun "ilk ben olmalıyım" eserinde parlayan göz kamaştırıcı ışıkta çarpıcı biçimde bulur karşılığını. Kadroların sorumluluk üstlenmeleri bahsinde buraya kadar, kadroların daha kapsamlı görev ve sorumluluklar üstlenmeleri, yeni görev ve sorumluluklar almaları, görev sahalarının değişmesi gibi tanımlanmış görev ve sorumluluklar çerçevesi içinde kalındı. Bu düşünüş ve ele alışın halen kavramın dar anlamıyla sınırlı olduğunun altını çizmeliyiz. Oysa bir yoldaşı, bir parti yöneticisini, parti önderliğini, bir parti politikasını eleştirmek de sorumluluk almak değil midir? Parti yaşamında yansıyan belli bir soruna çözüm önermek, partiyi çözüm üretmeye zorlamak da sorumluluk değil midir? Somut olarak parti çalışmasının yeni alanlara açılmasını, genişlemesini ya da partiye yeni nitelikler kazandıracak, katacak çalışmaları, örgütlenmeleri gündemleştirmek, devrimin ve onun öncüsü partimizin gelişimi için bütün değişik durumlardan devrimci görevler çıkarmak da sorumluluk almak değil midir? Bu sorular, sorumluluk almanın yalnızca geniş kavranışına götürmez, aynı zamanda sorumluluk almanın yeni bir "nitelik düzeyini" de açığa çıkarmaktadır. Kolektif etkin bireyin, devrimci adanmışlığın, profesyonel devrimciliğin ulaşması gereken, sorumluluk almanın geniş anlamıyla bağlı bu nitelik düzeyidir. Sorumluluk almanın bu düzeyi, kadro politikasının rotasının kilitlendiği yöndür. Partinin kolektif işleyiş ilkesi ve kuralları, partinin çalışma tarzının, düzgün parti işleyişinin başlıca gerekleri, parti içi mücadele anlayış ve tarzı, kolektif etkin bireyin etkinliği, adanmışlığı, profesyonel devrimcilik ve kadroları önderleştirme yönelimi, hepsi kadro politikasının rotasına bağlıdır. Kuşkusuz yukarıdaki soruların her parti kadrosunun görevi olduğu, partinin kadrolara bu ve benzer konularda zaten perspektif verdiği doğrudur. Yine de tanımlanmış somut görevler değildir, kadroların kendi inisiyatif ve yaratıcılıklarının ateşlemesiyle sorumluluk aldıkları durumlardır bunlar. Yapılması gerekiyordur, ama örneğin yapılması da bazen bütün partiyle karşı karşıya getirebilir kadroları. Ya da kolektif ile kadrolar, kadrolar ile kadrolar arasında bazen öyle sorunlar ortaya çıkabilir ki, kadroların bunları "kendinde çözmesi" gerekir. Kolektifin ya da şu yoldaşın size karşı kabul edilemez bir hata yaptığını düşünebilirsiniz. Fakat bu, sizin hata yapmanız için geçerli bir neden olamaz, hata yapmanıza, devrimci doğrulardan uzaklaşmanıza meşruiyet de kazandırmaz. Bu türden durumlarda sorunları kendinde çözmek, sorumluluk almanın yüksek düzeylerine tırmanmaktır. Burada sorumluluk almak, durumun gereklerinden milim sapmaksızın, devrimci tutumu geliştirebilmek demektir. Kadrolar bunu ancak ve ancak kişiselleşmenin, bireyciliğin, bencilliğin, kendinden bakmanın izlerinden, etkilerinden kendilerini arındırarak, yalın kılıç devrimci olanı, partinin ve devrimin çıkarına olanı yaparak başarabilirler. Bunu başarmanın devrimcilikte derinleştirici ve ruh zenginliğini yükseltici etkisi muazzamdır. Kadrolar, bazen kolektifle ilişkilerinde, istenmeyen ama önlenemeyen ağır sorunlar ve vahim durumlarla yüzleşebilirler. Hakikaten haklısınızdır, gerçekler yanınızdadır ve kabullenilmesi, sindirilmesi çok zor bir durumla karşı karşıya kalmışsınızdır. Ne var ki, hakikatin zuhur etmesi ve gerçekliğin galebe çalması zaman ister. Cayır cayır içiniz yanmakta ve volkanik öfke dalgaları dengenizi sarsıp sorgulamaktadır. Kuşkusuz, devrimcinin sorumluluk duygusunu, devrimci ve sosyalist ideallerine, partiye bağlılığını sorgulayan, hiç de istenmeyen, ama önlenemeyen bu türden durumlar devrimci ve partizan sorumluluk duygusunun zirveleşmesiyle göğüslenebilirler ancak. Bir çilekeşe, bir dervişe meydan okuyan, görkemli bir komünist metanetle, sabırla, hakikatin tezahür etmesini, gerçekliğin galebe çalmasını hazırlamaktır, sorunları kendinde çözmek. Ancak derin arınma ve yüce gönüllükle tırmanılabilir sorumluluk düzeyinin zirvelerine.
|