ABD'nin Irak batağında girdiği çözümsüzlük, siyasi istikrar arayışlarının her defasında -Irak direnişinin etkisiyle- yeni krizler doğurması anayasa tartışmalarıyla bir kez daha görüldü. Emperyalizm, halklar arasında bırakalım barışı ve istikrarı, bir arada yaşamalarını sağlama olanaklarını bile ortadan kaldırdı. 15 Ağustos'ta Irak meclisince onaylanması planlanan anayasa görüşmelerine çetin tartışmalar, ertelemeler ve çözümsüzlük damgasını vurdu.
Irak anayasasının macerası, ABD'nin Irak macerasıyla paralel gelişen tarihiyle, emperyalistlerin Irak'ta bir yönetebilme iradesi koyma, siyasi istikrar sağlama konusunda Irak direnişi karşısında düştüğü hali gözler önüne seriyor. Yürürlükteki geçici Irak Anayasası, ABD'nin, Saddam heykellerinin devrilmesi, Bağdat'ın düştüğünün şaşaalı gösterilerle kutlanması eşliğinde zafer naraları atışından kısa bir süre sonra, yine ABD tarafından Nisan 2003'te hazırlanmış, Haziran 2004'te ABD'nin Irak'taki kukla hükümetince onaylanmıştı. Bağdat zaferi fos çıktı. Kukla hükümetin onayladığı yasayı Irak halkı direnişle feshetti. Bunun sonrasında ABD seçim oyunuyla çıkış sağlamaya çalıştı. Seçimler sonucunda ortaya çıkan hükümetin yeni anayasayı oluşturması kurgulandı. Ancak seçim komedisine Irak halkı sandıklara gitmeyerek, yüzde otuz ikilik bir katılımla, patlayan bombalarla karşılık verdi. İşgalcilerin seçim hilesinin hiç bir meşruluğu olmadığını, Irak halklarının iradesinin, seçiminin direnişten yana olduğunu dünyaya ilan etti. Seçimlerin sonucu, direnişin meşruluğunu sarsmak bakımından da, ABD'nin Irak'ı yönetebilmesi bakımından da yaşamda gerçeklik bulmadı.
Şimdi de anayasanın oluşturulması süreci çıkışsızlık üretiyor. Kürtler, federasyon kurma yolunda önlerine çıkan fırsatı kaçırmak istemiyorlar, federasyon hakkının anayasada yer almasından vazgeçmiyorlar. Şiiler, dini çevrelerin gücü nedeniyle kendilerine büyük inisiyatif sağlayan İslam kaynaklı anayasada ısrar ediyorlar, Kürtlerin federasyon istemi karsısında kendilerine buradan da alan açmaya çalışıyorlar. Sünniler her iki olasılığı da kabul etmiyorlar. ABD'li emperyalistler ise, kelime oyunlarıyla durumu kurtarmaya çalışacak kadar çıkışsızlaşmış durumdalar. Önerilen taslaklardan biri, İslam'ın devletin temel kaynağı olduğu, ama bunun demokratik haklarla çelişemeyeceği gibi, yaşamın içinde farklı güçlerin farklı yorumlarıyla yeni krizlere gebe olabilecek hükümleri içeriyor, bu yolla taraflar arasında uzlaşma sağlamaya çalışıyordu. Böyle bir yasanın fiili olarak işlev görmesi olası değil, ama direnişin meşruluğunu bir ölçüde zayıflatmak gibi, işgalciler açısından önemli bir amaca hizmet edebilir.
Bununla birlikte, tartışmalardan, bırakalım yeni anayasanın yürürlüğe girmesini, bırakalım Irak'ta siyasi istikrar sağlamasını, tarafların üzerinde uzlaştığı bir taslak bile çıkmadı. Çıktığında onaylanıp onaylanmayacağı, eğer mecliste onaylanırsa referandumda halktan ne yanıt alacağı muğlak, seçim komedisinde yaşandığı gibi, meşruiyet kazanamayacak bir oylama olsa da, fiiliyatta yürümesi sorunu var.
Emperyalistler Irak halkları arasındaki, derin tarihsel kökleri bulunan bu çelişki, çatışkı ve güvensizlikleri kendi güdümü altında uzlaştırma olanakları bulamıyorlar. Bulamayacaklar da. Çünkü bu aynı emperyalistler Irak'tan ve Kosova'dan Bosna'ya himayeci sömürgeci düzenlerini yerleştirmeye çalıştıkları her yerde, halklar arası boğazlaşmaları kışkırtarak hakimiyet elde etmeyi amaçladılar. Bugün ABD Irak'ta ektiğini biçiyor. Irak işgalinin öngününde, özgürlük ve demokrasi palavraları savururken hesabı, Saddam rejiminin Sünni Arap egemenliği temelinde diğer halklarda yarattığı güvensizlik ve ayrılıklara dayanıyordu. Saddam heykellerini devirip zaferini ilan ederken de böyleydi. Kukla hükümetler kurdururken de böyleydi. Irak halkının direnişini kırma adımlarının her birinde Kürt, Sünni ve Şii Araplar arasındaki çelişkilere oynadı. Dolayısıyla işgali kırmak için direnişi bölmek, direnişi bölmek için halkları birbirine kışkırtmak, ama bir yandan da Irak'ta az çok siyasi istikrar sağlamak için farklı kuvvetler arasında uzlaştırma sağlamak zorunda olan ABD'nin işinin hiç de kolay olmadığı açık.
Öte yandan emperyalizmin Irak'taki varlığının sürdüğü koşullarda halklar arası boğazlaşmalar riskinin devam ettiği, ve son anayasa krizinin bunu derinleştiren etkileri olabileceği de bir gerçek. Irak anayasası tartışmalarına da yansıyan çatışkılar, Ortadoğu'da halkların gönüllü birliğine dayalı, kendi kaderlerini tayin hakları temelinde, eşit, demokratik bir ilişki sağlanmadan giderilemez. Bu da emperyalizmin kanlı pençelerinin gölgesinde, işgalci namluların ucunda, ABD emperyalizminden koparabildiğini koparabilmek için türlü düşkünlükleri göze almış işbirlikçi liderlerin öncülüğünde başarılabilir bir iş değildir. Burada Irak direnişine bölge ve dünya halklarının, somut, eylemli desteğini örgütleme ve direnişte kardeşleşme konusunda tüm dünyadaki komünist, devrimci, ilerici kuvvetlerin üzerine de büyük roller düşmektedir.
|