Direnenler Kazanacak!
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Siyonist İsrail yaklaşık bir ay boyunca Lübnan'ı yoğun bombaladı, bir milyona yakın insanı göçmen durumuna düşürdü, ülkenin altyapısının büyük bir kısmını tahrip etti -yaklaşık 6 milyar dolar. Kadın, yaşlı, çocuk 1000'den fazla insanı katletti. Ama saldıranlar; İsrail ve onun arkasında duran Amerikan emperyalizmi amaçlarına ulaşamadılar.

Savaş, kaçırılan askerlerin bulunması için acele başlatılan; tepki olarak başlatılan bir savaş olmamasına, önceden planlanmış olmasına rağmen amacına ulaşamadı. Savaşın daha önce karar altına alındığı, hazırlıklarının yapıldığı, başlatmak için vesile arandığı ve askerlerin esir alınmasının vesile yapıldığı artık açıktan konuşulmaktadır.

Siyonist İsrail'in planına göre Lübnan'a saldırıyla üç hafta içinde amaca ulaşılacaktı. İlk hafta içinde Hizbullah'ın füze rampaları, komutanlık yapıları ve lojistiği tahrip edilecekti. İkinci hafta içinde füze üsleri vurulacak ve ikmal olanakları yok edilecekti. Üçüncü hafta içinde de sınırlı kara harekatıyla geriye kalan hedefler yok edilecekti.

İsrail, silahlı direnişi kırma amacına ulaşamadı. İlk hafta içinde 4600 hedefi bombalamasına rağmen Siyonistler amaçlarına ulaşamadılar. Ne füze atışlarını durdurabildiler ve ne de umdukları gibi Lübnan'da iç politik çatışmalar alevlendi. Tersine, İsrail saldırısı Lübnan halkını saldırganlara karşı birleştiren bir faktör oldu. Lübnan Komünist Partisi, halkı silahlı direnişe çağırdı.

Lübnan'da amacına ulaşamayan İsrail ve ABD, Lübnan üzerinden Suriye ve İran planlarını da uygulayamaz duruma düştü.
Siyasal yenilgileri Amerikan emperyalizmini ve İsrail'i 1701 sayılı BM bildirgesini kabul etmeye zorladı. Bu kararla bir taraftan İsrail'in siyasal hezimeti sınırlı tutulmaya çalışılırken, diğer taraftan da başta ABD olmak üzere emperyalist güçler BM kararı üzerinden Ortadoğu planlarını uygulamaya çalışacaklar.

Alınan kararlar tamamen emperyalist güçlerin çıkarlarına hitap ediyor:
-Silahlar susacak.
-BM Barış Gücü görevlendirilecek. Zaten ülkede görevli olan barış gücü 2000'den 15 bine çıkartılacak.
-Hizbullah silahsızlandırılacak. Bu nedenle 15 bin askerden oluşan bir Lübnan birliği ülkenin güneyinde konuşlandırılacak.
-İsrail, askerlerini Lübnan'dan çekecek vs. Ama BM gücü göreve başlayana kadar da gerekli gördüğü gibi ülkeyi bombalamaya devam edebilecek.

Tam İsrail ve emperyalizm yanlısı bir karar. Başka türden bir sonuç da beklenemezdi. Lübnan'ı kan gölüne çeviren, yakıp yıkan, keza aynı tahribatı ve katliamı Gazze Şeridi'nde ve Batı Şeria'da da yapan, Filistin hükümeti ve parlamentosu üyelerini tutuklayan saldırgan İsrail, hiçbir şey olmamış gibi askerlerini Lübnan'dan çekecek, ama saldırganlığa karşı direnen güçler silahsızlandırılacaklar. BM'in ağzından Siyonist ve emperyalist „adalet" böyle emrediyor!

BM gücüyle ülkenin güneyi fiilen emperyalist güçler tarafından işgal edilmiş olacak. 15 bin askeriyle de Lübnan bu bölgede BM gücünün yardımcı şerifliğini yapacak.

Bu karar gerçek durumu çarpıtmaya hizmet ediyor. Bu kararla, Lübnan'ın güneyinin BM güçleri adı altında fiilen emperyalist güçler tarafından işgalini meşrulaştırıyor ve böylece İsrail ve Amerikan emperyalizminin amaçlarına bir adım daha yaklaşmalarına olanak sağlıyor. Böylece Lübnan, adeta bir protektorata dönüştürülüyor.

BM gücü bölgeye barış getirmeyecek, ama emperyalist güçlerin ve İsrail'in çıkarlarını koruyacak. Emperyalist güçler, Lübnan'a yerleşecekler ve Lübnan'ı, Ortadoğu'daki çıkarlarını yeniden düzenlemek için üs olarak kullanacaklar. Onların Lübnan'daki varlığı aynı zamanda emperyalizme karşı direnen güçlerin tehdidi anlamına da gelmektedir.

Siyonist işgal ve Türk devletinin de BM kararı çerçevesinde Lübnan'a asker gönderme hazırlığı içinde olması, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da da antiemperyalist, devrimci ve komünist güçlerin hedefi oldu. ESP, bir çok kentte açtığı sokak standları ve basın açıklamaları ile Lübnan ve Filistin halkına dayanışma selamları gönderirken, 6 Ağustos günü açtığı Filistin'le dayanışma çadırına polis saldırdı ve 30 ESP'liyi gözaltına aldı. Yine ESP'nin, 14 ve 15 Ağustos'ta yaptığı, hükümet partisi AKP'nin ilce binalarına pankart asma eylemleri de polis saldırısı ve gözaltılarla karşılaştı. Adana'da KESK, İHD, ESP, DHP, SDP, EMEP, DTP, İşçi Mücadelesi, ÇHKM ve Alınteri, 19 Ağustos'ta İncirlik Üssü girişinde gerçekleştirdikleri eylemle, İncirlik Üssü ve Mersin Taşucu Limanından İsrail'e askeri sevkıyat yapılmasını teshir ettiler. İsrail büyükelçisinin geri çekilmesini, İsrail'le tüm ekonomik ve siyasi ilişkilerin kesilmesini isteyerek, Lübnan'a asker gönderilmesine karşı mücadele çağrısı yaptılar.

Sendikalar ve meslek odalarının 20 Ağustos'ta Kadıköy'de örgütlediği mitingde 10 bin kişi Lübnan'a asker göndermeye hayır dedi.

İstanbul, Ankara ve İzmir'in emekçi semtlerinde de meşaleli yürüyüşler gerçekleştirildi.

Devrimci tutsaklar da 3'er günlük açlık grevleri ile Siyonist işgali protesto ederek Lübnan ve Filistin direnişini selamladılar.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Direnenler Kazanacak!
fc Share on Twitter
 

Siyonist İsrail yaklaşık bir ay boyunca Lübnan'ı yoğun bombaladı, bir milyona yakın insanı göçmen durumuna düşürdü, ülkenin altyapısının büyük bir kısmını tahrip etti -yaklaşık 6 milyar dolar. Kadın, yaşlı, çocuk 1000'den fazla insanı katletti. Ama saldıranlar; İsrail ve onun arkasında duran Amerikan emperyalizmi amaçlarına ulaşamadılar.

Savaş, kaçırılan askerlerin bulunması için acele başlatılan; tepki olarak başlatılan bir savaş olmamasına, önceden planlanmış olmasına rağmen amacına ulaşamadı. Savaşın daha önce karar altına alındığı, hazırlıklarının yapıldığı, başlatmak için vesile arandığı ve askerlerin esir alınmasının vesile yapıldığı artık açıktan konuşulmaktadır.

Siyonist İsrail'in planına göre Lübnan'a saldırıyla üç hafta içinde amaca ulaşılacaktı. İlk hafta içinde Hizbullah'ın füze rampaları, komutanlık yapıları ve lojistiği tahrip edilecekti. İkinci hafta içinde füze üsleri vurulacak ve ikmal olanakları yok edilecekti. Üçüncü hafta içinde de sınırlı kara harekatıyla geriye kalan hedefler yok edilecekti.

İsrail, silahlı direnişi kırma amacına ulaşamadı. İlk hafta içinde 4600 hedefi bombalamasına rağmen Siyonistler amaçlarına ulaşamadılar. Ne füze atışlarını durdurabildiler ve ne de umdukları gibi Lübnan'da iç politik çatışmalar alevlendi. Tersine, İsrail saldırısı Lübnan halkını saldırganlara karşı birleştiren bir faktör oldu. Lübnan Komünist Partisi, halkı silahlı direnişe çağırdı.

Lübnan'da amacına ulaşamayan İsrail ve ABD, Lübnan üzerinden Suriye ve İran planlarını da uygulayamaz duruma düştü.
Siyasal yenilgileri Amerikan emperyalizmini ve İsrail'i 1701 sayılı BM bildirgesini kabul etmeye zorladı. Bu kararla bir taraftan İsrail'in siyasal hezimeti sınırlı tutulmaya çalışılırken, diğer taraftan da başta ABD olmak üzere emperyalist güçler BM kararı üzerinden Ortadoğu planlarını uygulamaya çalışacaklar.

Alınan kararlar tamamen emperyalist güçlerin çıkarlarına hitap ediyor:
-Silahlar susacak.
-BM Barış Gücü görevlendirilecek. Zaten ülkede görevli olan barış gücü 2000'den 15 bine çıkartılacak.
-Hizbullah silahsızlandırılacak. Bu nedenle 15 bin askerden oluşan bir Lübnan birliği ülkenin güneyinde konuşlandırılacak.
-İsrail, askerlerini Lübnan'dan çekecek vs. Ama BM gücü göreve başlayana kadar da gerekli gördüğü gibi ülkeyi bombalamaya devam edebilecek.

Tam İsrail ve emperyalizm yanlısı bir karar. Başka türden bir sonuç da beklenemezdi. Lübnan'ı kan gölüne çeviren, yakıp yıkan, keza aynı tahribatı ve katliamı Gazze Şeridi'nde ve Batı Şeria'da da yapan, Filistin hükümeti ve parlamentosu üyelerini tutuklayan saldırgan İsrail, hiçbir şey olmamış gibi askerlerini Lübnan'dan çekecek, ama saldırganlığa karşı direnen güçler silahsızlandırılacaklar. BM'in ağzından Siyonist ve emperyalist „adalet" böyle emrediyor!

BM gücüyle ülkenin güneyi fiilen emperyalist güçler tarafından işgal edilmiş olacak. 15 bin askeriyle de Lübnan bu bölgede BM gücünün yardımcı şerifliğini yapacak.

Bu karar gerçek durumu çarpıtmaya hizmet ediyor. Bu kararla, Lübnan'ın güneyinin BM güçleri adı altında fiilen emperyalist güçler tarafından işgalini meşrulaştırıyor ve böylece İsrail ve Amerikan emperyalizminin amaçlarına bir adım daha yaklaşmalarına olanak sağlıyor. Böylece Lübnan, adeta bir protektorata dönüştürülüyor.

BM gücü bölgeye barış getirmeyecek, ama emperyalist güçlerin ve İsrail'in çıkarlarını koruyacak. Emperyalist güçler, Lübnan'a yerleşecekler ve Lübnan'ı, Ortadoğu'daki çıkarlarını yeniden düzenlemek için üs olarak kullanacaklar. Onların Lübnan'daki varlığı aynı zamanda emperyalizme karşı direnen güçlerin tehdidi anlamına da gelmektedir.

Siyonist işgal ve Türk devletinin de BM kararı çerçevesinde Lübnan'a asker gönderme hazırlığı içinde olması, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da da antiemperyalist, devrimci ve komünist güçlerin hedefi oldu. ESP, bir çok kentte açtığı sokak standları ve basın açıklamaları ile Lübnan ve Filistin halkına dayanışma selamları gönderirken, 6 Ağustos günü açtığı Filistin'le dayanışma çadırına polis saldırdı ve 30 ESP'liyi gözaltına aldı. Yine ESP'nin, 14 ve 15 Ağustos'ta yaptığı, hükümet partisi AKP'nin ilce binalarına pankart asma eylemleri de polis saldırısı ve gözaltılarla karşılaştı. Adana'da KESK, İHD, ESP, DHP, SDP, EMEP, DTP, İşçi Mücadelesi, ÇHKM ve Alınteri, 19 Ağustos'ta İncirlik Üssü girişinde gerçekleştirdikleri eylemle, İncirlik Üssü ve Mersin Taşucu Limanından İsrail'e askeri sevkıyat yapılmasını teshir ettiler. İsrail büyükelçisinin geri çekilmesini, İsrail'le tüm ekonomik ve siyasi ilişkilerin kesilmesini isteyerek, Lübnan'a asker gönderilmesine karşı mücadele çağrısı yaptılar.

Sendikalar ve meslek odalarının 20 Ağustos'ta Kadıköy'de örgütlediği mitingde 10 bin kişi Lübnan'a asker göndermeye hayır dedi.

İstanbul, Ankara ve İzmir'in emekçi semtlerinde de meşaleli yürüyüşler gerçekleştirildi.

Devrimci tutsaklar da 3'er günlük açlık grevleri ile Siyonist işgali protesto ederek Lübnan ve Filistin direnişini selamladılar.