Diyarbakır'da kontrgerilla katliamı
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Sömürgeci faşist diktatörlük, Kürt halkına yönelik, hiç vazgeçmediği imha ve inkar saldırılarını tırmandırarak sürdüreceğini, Amed'de gerçekleştirdiği bombalı kontrgerilla katliamıyla bir kez daha ortaya koydu.

Amed'in (Diyarbakır) Bağlar semtindeki Koşuyolu Parkı'nda bir otobüs durağında 12 Eylül akşamı gerçekleştirilen bombalamada, 10 kişi katledildi, 13 kişi yaralandı. Katledilenlerden 7'si, aralarında 6 ve 9 aylık iki bebek de olmak üzere, 12 yaşın altında çocuklardı.

Saldırının arka planında, Mersin'deki bayrak provokasyonundan Şemdinli'de halk tarafından açığa çıkartılan kontrgerilla eylemine uzanan saldırı sürecinde öne çıkan, Kürt halkına karşı topyekun saldırı çağrıları yaparak, Kürtlere, devrimcilere, ilericilere yönelik linç histerisinin örgütleyicilerinden olan faşist general Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığına atanması duruyor. Saldırının arka planında, yeni TMY'nin meclisten geçirilmesi ve deneyimli kontrgerillacıların, itirafçıların Diyarbakır'a çağrılarak özel bir örgütlenmeye gidilmesi duruyor.

Saldırı aynı zamanda, KKK'nin "demokratik çözüm deklarasyonu" yayınladığı, 1 Eylül mitinglerinde Kürt halkının barış talebini yükselttiği, asker ailelerinin de isyan çığlıkları yükseltmeye başladığı bir sürece de denk gelmekteydi.

Geçtigimiz haftalarda, kirli savaş döneminde JITEM'de çalışmış ve sayısız kontrgerilla eylemine katılmış eski subay, astsubay ve uzman çavuşlar ile itirafçılar Amed'e çağrılmış, bir Tuğgeneral'in yönetiminde operasyonel ve istihbarat konularında eğitim almışlardı.

Amed halkı, katliamın ardından art arda günler boyu sokaklara dökülerek, Şemdinli'de olduğu gibi Amed'de de katliamın kontrgerilla eseri olduğunu teşhir etti. Batı'da ESP, DTP, SDP, IHD ve bir dizi demokratik kitle örgütü eylemler ve basın açıklamalarıyla devletin katliamcı kontrgerillacı yüzünü ve bombalamayı PKK'ye mal etmeye çalışarak hedef saptırma girişimlerini ortaya döktü. Sömürgeci faşist devlet güçleri, Kürt halkının ve devrimci ve demokratik kuvvetlerin bu mücadelesini, Amed'in tüm sokak ve caddelerini panzer, özel harekat timleri ve polislerle kuşatarak, eylemlere saldırarak yanıtladı. Saldırılar karşısında Amed halkı barikatlar kurarak taş ve sopalarla direnişe geçti.

Sömürgeci faşist diktatörlük, imha ve inkar politikasını, kirli savaş örgütlenmeleri ve kontrgerilla çetelerini, faşist general Büyükanıt önderliğinde yeniden ve daha kapsamlı ve derinden örgütlerken, Adana'da 16 yaşındaki Fevzi Abik'in sokak ortasında infazı, Batman'da iki Kürt gerillasıyla birlikte 8 yaşındaki Mizgin Özbek'in katledilmesi ile hız verdiği katliamlarını, Amed'deki bombalama ile daha üst bir boyuta taşıyor. Linç girişimleri, en son Sakarya'da 4 Kürt işçisinin, İstanbul'da Lübnan tezkeresine karşı pankart açan 4 öğrencinin linç edilmesi girişimlerinde olduğu gibi, tüm hızıyla sürüyor. Yine partimiz MLKP'ye yönelik devlet terörü dalgasında, partimizin Türk işçi ve emekçilerinin şovenizme ve linç girişimlerine karşı bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi, Kürt halkının demokratik taleplerini sahiplenme ve Kürdistan'da sosyalist yurtseverliği yükseltme ekseninde Kürt halkı ve Türk işçi ve emekçilerinin kardeşliği ve birleşik mücadelesini geliştirme çizgisinin büyük rolü vardır.

Bu nedenle bu saldırıları ve Amed katliamını, şovenizme ve linç girişimlerine, yeni TMY'ye, Kürdistan'da katliamcı saldırılara karşı birleşik devrimci bir direnişle püskürtme görevi önümüzde duruyor.

Koordinasyon*
ABD, eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Joseph Ralston'u, Türk devleti de eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer'i koordinasyon işine atadı. Ama PKK'ya karşı ortak tavrın bir ifadesi olarak kurdukları koordinasyonun geleceği pek belli değil. Ordu bu türden bir anlayışa karşı olduğunu, koordine edilecek bir şey yok türünden cevaplarla dile getirmektedir. Durum, bazı çevrelerce PKK ile görüşme zemini yaratılması olarak algılandı ve çeşitli yaygaralara sahne oldu. ABD ile faşist diktatörlüğün PKK'nın tasfiyesi konusunda tümüyle ortaklaştıkları pek söylenemez. Türk devletinin politikası ve ABD'nin Ortadoğu-Kürt politikası pek örtüşmemektedir.

Türk devleti, PKK'yi imha politikasıyla Kandil'deki PKK önderliğini, Güney Kürdistan'daki PKK güçlerini tasfiye etme programını gerçekleştirmeye ve ABD'ye de bu çerçevedeki istemleri doğrultusunda baskı yapmaya çalışmaktadır. Irak'ta ve Ortadoğu'da girdiği durum nedeniyle bir sıcak çatışma durumunu daha istemeyen ABD ise, PKK'yi sisteme entegre ederek tasfiye etmek, gerillayı, Öcalan ve PKK önderliğini kapsamayan bir genel af yoluyla silahsızlandırmak politikası izliyor gözükmektedir.

Türk devletinin uzunca bir süredir sürdürdüğü, Irak tezkeresi dönemi dahil, ABD ile kan pazarlıklarının başlıca gündemi olan ve Güney Kürdistan'da, Irak işgali sonrasında ortaya çıkan yeni durum ekseninde yeni hassasiyetlerle devam ettirdiği istemlerine yanıt olarak ABD, sömürgeci faşizmi tatmin etmenin çok uzağında bazı hamleler yapıyor. En "önemli" adım Güney Kürdistan'ın ABD işbirlikçisi Kürt yönetimi üzerinden Güney'deki PKK bürolarının kapatılması vb. oldu. Ancak ABD'nin bunun daha ötesinde bir hatta yönelmesi, Ortadoğu'daki güncel durumu ve çıkmazı çerçevesinde pek de mümkün görünmüyor.

Bu koordinasyon, belli bir süre, Türk devleti ve ABD emperyalizmi arasında PKK üzerinde basınç oluşturma koordinasyonu olarak kalacak gibi gözükmektedir.

*ABD'nin 28 Ağustos'ta bir "PKK özel koordinatörü" ataması ve arkasından da geçtiğimiz ay Türk devletinin bir koordinatör atamasıyla gelişen süreç kastediliyor.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Diyarbakır'da kontrgerilla katliamı
fc Share on Twitter
 

Sömürgeci faşist diktatörlük, Kürt halkına yönelik, hiç vazgeçmediği imha ve inkar saldırılarını tırmandırarak sürdüreceğini, Amed'de gerçekleştirdiği bombalı kontrgerilla katliamıyla bir kez daha ortaya koydu.

Amed'in (Diyarbakır) Bağlar semtindeki Koşuyolu Parkı'nda bir otobüs durağında 12 Eylül akşamı gerçekleştirilen bombalamada, 10 kişi katledildi, 13 kişi yaralandı. Katledilenlerden 7'si, aralarında 6 ve 9 aylık iki bebek de olmak üzere, 12 yaşın altında çocuklardı.

Saldırının arka planında, Mersin'deki bayrak provokasyonundan Şemdinli'de halk tarafından açığa çıkartılan kontrgerilla eylemine uzanan saldırı sürecinde öne çıkan, Kürt halkına karşı topyekun saldırı çağrıları yaparak, Kürtlere, devrimcilere, ilericilere yönelik linç histerisinin örgütleyicilerinden olan faşist general Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığına atanması duruyor. Saldırının arka planında, yeni TMY'nin meclisten geçirilmesi ve deneyimli kontrgerillacıların, itirafçıların Diyarbakır'a çağrılarak özel bir örgütlenmeye gidilmesi duruyor.

Saldırı aynı zamanda, KKK'nin "demokratik çözüm deklarasyonu" yayınladığı, 1 Eylül mitinglerinde Kürt halkının barış talebini yükselttiği, asker ailelerinin de isyan çığlıkları yükseltmeye başladığı bir sürece de denk gelmekteydi.

Geçtigimiz haftalarda, kirli savaş döneminde JITEM'de çalışmış ve sayısız kontrgerilla eylemine katılmış eski subay, astsubay ve uzman çavuşlar ile itirafçılar Amed'e çağrılmış, bir Tuğgeneral'in yönetiminde operasyonel ve istihbarat konularında eğitim almışlardı.

Amed halkı, katliamın ardından art arda günler boyu sokaklara dökülerek, Şemdinli'de olduğu gibi Amed'de de katliamın kontrgerilla eseri olduğunu teşhir etti. Batı'da ESP, DTP, SDP, IHD ve bir dizi demokratik kitle örgütü eylemler ve basın açıklamalarıyla devletin katliamcı kontrgerillacı yüzünü ve bombalamayı PKK'ye mal etmeye çalışarak hedef saptırma girişimlerini ortaya döktü. Sömürgeci faşist devlet güçleri, Kürt halkının ve devrimci ve demokratik kuvvetlerin bu mücadelesini, Amed'in tüm sokak ve caddelerini panzer, özel harekat timleri ve polislerle kuşatarak, eylemlere saldırarak yanıtladı. Saldırılar karşısında Amed halkı barikatlar kurarak taş ve sopalarla direnişe geçti.

Sömürgeci faşist diktatörlük, imha ve inkar politikasını, kirli savaş örgütlenmeleri ve kontrgerilla çetelerini, faşist general Büyükanıt önderliğinde yeniden ve daha kapsamlı ve derinden örgütlerken, Adana'da 16 yaşındaki Fevzi Abik'in sokak ortasında infazı, Batman'da iki Kürt gerillasıyla birlikte 8 yaşındaki Mizgin Özbek'in katledilmesi ile hız verdiği katliamlarını, Amed'deki bombalama ile daha üst bir boyuta taşıyor. Linç girişimleri, en son Sakarya'da 4 Kürt işçisinin, İstanbul'da Lübnan tezkeresine karşı pankart açan 4 öğrencinin linç edilmesi girişimlerinde olduğu gibi, tüm hızıyla sürüyor. Yine partimiz MLKP'ye yönelik devlet terörü dalgasında, partimizin Türk işçi ve emekçilerinin şovenizme ve linç girişimlerine karşı bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi, Kürt halkının demokratik taleplerini sahiplenme ve Kürdistan'da sosyalist yurtseverliği yükseltme ekseninde Kürt halkı ve Türk işçi ve emekçilerinin kardeşliği ve birleşik mücadelesini geliştirme çizgisinin büyük rolü vardır.

Bu nedenle bu saldırıları ve Amed katliamını, şovenizme ve linç girişimlerine, yeni TMY'ye, Kürdistan'da katliamcı saldırılara karşı birleşik devrimci bir direnişle püskürtme görevi önümüzde duruyor.

Koordinasyon*
ABD, eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Joseph Ralston'u, Türk devleti de eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Edip Başer'i koordinasyon işine atadı. Ama PKK'ya karşı ortak tavrın bir ifadesi olarak kurdukları koordinasyonun geleceği pek belli değil. Ordu bu türden bir anlayışa karşı olduğunu, koordine edilecek bir şey yok türünden cevaplarla dile getirmektedir. Durum, bazı çevrelerce PKK ile görüşme zemini yaratılması olarak algılandı ve çeşitli yaygaralara sahne oldu. ABD ile faşist diktatörlüğün PKK'nın tasfiyesi konusunda tümüyle ortaklaştıkları pek söylenemez. Türk devletinin politikası ve ABD'nin Ortadoğu-Kürt politikası pek örtüşmemektedir.

Türk devleti, PKK'yi imha politikasıyla Kandil'deki PKK önderliğini, Güney Kürdistan'daki PKK güçlerini tasfiye etme programını gerçekleştirmeye ve ABD'ye de bu çerçevedeki istemleri doğrultusunda baskı yapmaya çalışmaktadır. Irak'ta ve Ortadoğu'da girdiği durum nedeniyle bir sıcak çatışma durumunu daha istemeyen ABD ise, PKK'yi sisteme entegre ederek tasfiye etmek, gerillayı, Öcalan ve PKK önderliğini kapsamayan bir genel af yoluyla silahsızlandırmak politikası izliyor gözükmektedir.

Türk devletinin uzunca bir süredir sürdürdüğü, Irak tezkeresi dönemi dahil, ABD ile kan pazarlıklarının başlıca gündemi olan ve Güney Kürdistan'da, Irak işgali sonrasında ortaya çıkan yeni durum ekseninde yeni hassasiyetlerle devam ettirdiği istemlerine yanıt olarak ABD, sömürgeci faşizmi tatmin etmenin çok uzağında bazı hamleler yapıyor. En "önemli" adım Güney Kürdistan'ın ABD işbirlikçisi Kürt yönetimi üzerinden Güney'deki PKK bürolarının kapatılması vb. oldu. Ancak ABD'nin bunun daha ötesinde bir hatta yönelmesi, Ortadoğu'daki güncel durumu ve çıkmazı çerçevesinde pek de mümkün görünmüyor.

Bu koordinasyon, belli bir süre, Türk devleti ve ABD emperyalizmi arasında PKK üzerinde basınç oluşturma koordinasyonu olarak kalacak gibi gözükmektedir.

*ABD'nin 28 Ağustos'ta bir "PKK özel koordinatörü" ataması ve arkasından da geçtiğimiz ay Türk devletinin bir koordinatör atamasıyla gelişen süreç kastediliyor.