Faşist Türk devletinin Eylül ayında Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da partimize ve sosyalist kurumlara yönelik saldırı ve tutuklamalarına karşı Türkiye ve K. Kürdistan ile Avrupa'da başlatılan "Özgürlük İstiyoruz Kampanyası"nın Türkiye/K. Kürdistan ayağı sonuçlandırıldı. Üç aylık bir kampanya olarak ilan edilen "Özgürlük İstiyoruz Kampanyası", devletin gözaltı ve tutuklama saldırısını, devletle devrimciler, sosyalistler, komünistler arasında bir düelloya dönüştürmekten, kitlelerden kopuk bir çatışmanın konusu haline getirmekten özellikle kaçınılarak sürdürülmüş, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen Kürt ulusunun, Alevi emekçilerinin, öğrencilerin, gençlerin, kadınların "özgürlük" talebini sahiplenen bir kürsüye dönüşmüştü. Faşist diktatörlüğe karşı bir bütün politik özgürlükler sorununun gündemleştirilmesi kampanyanın özüydü. Devletin sosyalist mevzileri kazıma girişimine karşı mevzileri savunmayı ve genişletmeyi; saldırıya karşı direnişi, toplumun ilerici kesimlerinin, diğer devrimci örgütlerin, ilerici reformist kuvvetlerin, aydınların, sendikaların, çeşitli derneklerin kapsama alanına yaymayı; sosyalizmi ve saldırıya uğrayan sosyalist kurumları daha geniş emekçi kitlelere taşımayı merkezine alıyordu. Özgürlük İstiyoruz Kampanyası, üç ayın sonunda belirlenen hedeflerine ulaştı. Saldırılar sonrasında ilk örnekleri verilen birleşik direniş hattı, kampanya süresince mayalanmasını sürdürdü. 10 Eylül tutsaklarına özgürlük mücadelesi, TMY'ye karşı, hapishanelerde süren tecride karşı, üniversitelerde faşist saldırılara karşı, Kürdistan'da askeri operasyonlara karşı, basın ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellere karşı mücadelenin bir bileşeni ve bir gündemi olarak ele alındı. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da yoğun olarak yürütülen kampanya sürecinde 14 hafta boyunca her Cumartesi günü gerçekleştirilen buluşmalar kampanyanın sonunda bitirildi. Öte yandan Özgürlük İstiyoruz Kampanyası Avrupa ülkelerinde yoğunlaşarak sürmektedir. Sempozyumlar, mitingler, bilgilendirme standları, bildiri, afiş, imza kampanyası, elektronik bülten gibi farklı araçlarla yürütülen kampanyanın hedefinde mahkemelere uluslararası heyetler göndermek gibi çalışmalar var. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda faklı ülkelerden mahkemelere dayanışmacı olarak katılmak isteyenlerin olduğu biliniyor. Kampanyanın Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da bitirilmesi, hiç bir biçimde 10 Eylül tutsaklarına özgürlük mücadelesinde bir duraksama anlamına gelmiyor. Aksine, en başında da duyurulduğu gibi, üç aylık kampanya süreci, yerini tutsak düşen devrimci ve komünistlerin mahkemelerine kitlesel çıkarmalar, mahkemelerin baskına uğrayan sosyalist kurumlar şahsında sosyalizmin savunulduğu kürsülere dönüştürülmesi, 8 Mart'tan 1 Mayıs'a uzanan yoğun eylemlilik sürecine bu talebin taşınması biçiminde sürecektir. Dahası, mahkeme tarihleri de artık açıklanmaya başlamış, bu anlamda yeni bir dönemece girilmiştir. Eylül saldırılarında 8-12 Eylül arasında tutuklananların mahkeme tarihleri henüz belli değil. Dosyaya konulan 6 aylık gizlilik süresinin dolmasına 2 aydan az bir süre var. 21 Eylül'de kurum baskınlarında tutuklanan kurum yönetici ve çalışanlarının ise mahkemeleri başlamış bulunuyor. Daha önceki bazı tahliyelerin ardından Antep, Adana ve İskenderun'da tutuklanan ESP'liler de ilk duruşmalarında serbest bırakıldı. Şubat ve Nisan aylarında ise iki önemli duruşma var. Bunlardan ilki 22 ve 23 Şubat'ta Diyarbakır'da iki gün peş peşe yapılacak olan duruşmalar ve toplam 17 kişiyi kapsamakta. İstanbul'da aralarında ESP, Atılım, EKD, SGD, Özgür Radyo, Limter-İş ve Tekstil-Sen sendikalarının tutuklu yönetici ve aktivistlerinin duruşma tarihi 13 Nisan olarak belirlendi. Her iki duruşmaya da gerek ülke içinden devrimci ve demokratik kurumların, aydınların katılarak destek vermesinin yanı sıra, ülke dışından da uluslararası heyetlerin katılarak enternasyonal dayanışmada bulunmaları beklenmektedir. Faşist Türk devletinin topyekün saldırısının bir parçası olan Eylül saldırıları, başta komünist ve devrimci hareket olmak üzere bütün toplumsal muhalefeti hedeflemekte ve AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Ermeni aydını Hrant Dink'in katledilmesiyle devam etmektedir. Bu saldırılar birleşik devrimci mücadele ile püskürtülecektir. Eylül ayından itibaren ESP ve Atılım etrafında gelişen, Aralıkta HÖC, Yürüyüş Dergisi ve TAYAD'a yönelik saldırılara karşı sokakta fiili direnişe dönüşen ve Hrant Dink'i sahiplenmede kitlesel gösteriye ulaşan dayanışma hareketinin güçlendirilmesiyle faşist TMY yasaları işlevsiz kılınacaktır. Tutsak ESP'lilerin Diyarbakır ve İstanbul duruşmalarına uluslararası alandan da katılım sağlamak, enternasyonal dostluk dayanışmanın gereğidir.
|