Sınıf mücadelesinden: Eğitim-Sen Program Kurultayı
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Dünya burjuvazisinin işçi sınıfı ve emekçilere yönelik örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, işlevsizleştirme, pasif ve bireysel düşünen, davranan kişiler haline getirme saldırısının etkilerini hemen her ülkede görmek olanaklıdır. Bu saldırıları püskürtebilmesi ve işçi sınıfının kendi sınıfsal konumuna uygun düşünme ve savaşma iradesi gösterebilmesi, sınıfsal çıkarları ve geleceği için savaşabilmesi, sınıfın örgütlülük düzeyi ve kendi öncü partisiyle olan ilişki ve bağlarının durumuna bağlıdır. Öncüyle bağının güçlü olmadığı zaman ve koşullarda yürüttüğü mücadele sürekli zikzaklar çizer ve yenilgiye uğraması kaçınılmaz hale gelebilir.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan proletaryası ve emekçileri de örgütsüzleştirme saldırısından nasibini almaktadırlar. Sınıfın sendikal örgütlenmesinde ve mücadelesinde son yıllarda sürekli bir düşüş yaşanmaktadır. Bu durumun oluşmasında başka faktörlerin yanı sıra, sendikaların başına çöreklenen burjuva reformist, pasifist sendikacıların da önemli rolü vardır. Ekonomik-demokratik mücadelenin bileşenleri olan sendikaların mücadelesinde yaşanan dönemsel yenilgiler, şüphesiz her şeyin sonu değildir, ama önemsiz olarak da görülmemelidir.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da mücadeleci sendikalar sadece patronların değil, aynı zamanda devletin saldırılarına da sürekli uğramaktadırlar. Yöneticileri keyfi biçimde tutuklanarak susturulmaya çalışılan, ancak her şeye rağmen, bedeller ödeyerek, mücadelesini kararlılıkla sürdüren Limter-İş, Tekstil-Sen gibi sınıf sendikacılığı anlayışına sahip sendikaların yanı sıra, reformist ve pasifist sendikal anlayışlara sahip olan ve devletin saldırıları karşısında geri adım atan sendikalar ve sendikacılarda var.
KESK'e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Eğitim-Sen, kamu emekçilerinin diğer sendikaları gibi sokakta meşru mücadele ve bedeller ödenerek 90'lı yılların başında kuruldu. Kuruluşu ve mücadelesi, 1980 askeri faşist cuntasının apolitikleştirme ve etkisizleştirme sürecini değiştirmede etkili olan ve KESK'te de önemli bir role sahip olan bir sendika olmuştur. 2000'li yıllarda ise, gerek kendisini var eden tabanın dinamiğini ve inisiyatifini dikkate almayan yönetimleri, gerekse de devletin aralıksız saldırıları karşısında tabanın da gücüyle gerekli yanıtları vermeyi başaramaması nedeniyle, yeni haklar elde etmek bir yana, var olan hakları koruyamaz duruma düşmüş, zayıflamış ve sonunda toplu sözleşme yetkisini de kaybetmiştir. Bir taraftan üye sayısında erime yaşarken, diğer taraftan hedef kitleyle sendika arasındaki mesafe yabancılaşma boyutuna taşınmıştır.
Eğitim-Sen'in mücadeleci çizgisini terk etmesi, giderek kendisini düzen sınırları içine hapsetmesi, devletin kapatma tehditlerini mücadele ile aşma yerine tüzüğündeki ana dilde eğitim hakkını çıkararak boyun eğmesi, Eğitim-Sen'e hakim olan burjuva reformist anlayışlardan farklı ele alınamaz.
Eğitim-Sen, 6-9 Şubat tarihleri arasında Ankara'da bir Program Kurultayı gerçekleştirdi. İçine düştüğü krizden çıkmak için son genel kurulunda kararlaştırılmış olan ve çeşitli ertelemelerden sonra yapılan kurultaya, 200 civarında delege ve çok sayıda konuk katıldı. Kurultay'da akademisyen ve konuklar tarafından 12 tebliğ sunulurken, iki bölüm olarak hazırlanmış program taslağı üzerine konuşmalara kürsüden 150 delege katıldı. Ancak sendika yönetiminin tabana yabancılaşmışlığı, akademisyen görüşlerinin gerek ayrılan süre yönüyle, gerek etkisi yönüyle öne çıkmasında da görüldü. Tabanın kendini ifade olanağı kısıtlanmış oldu. Birçok delege kurultayın örgütleniş biçiminin antidemokratik olduğunu belirterek, akademisyenlerin uzun süre konuşmasına rağmen, delegelere sınırlı bir konuşma hakkı verilmesine tepki gösterdi. Sonuçta program Kurultayı taban inisiyatifini açığa çıkarma anlamında bir başarı sağlayamadı.
ESP'li Emekçi Memurlar ise, bu Program Kurultayı'nı Eğitim-Sen tabanına mal etmek için bir çalışma yürüterek, bu çalışmayı 5 ve 6 Şubat'ta Ankara'da "Eğitim-Sen Program Kurultayına Hazırlık Sempozyumu" gerçekleştirerek taçlandırdılar. ESP'li Emekçi Memurlar'ın yanı sıra, bazı sendika temsilcilerinin ve öğrencilerin de sempozyuma katılması ve birlikte sendikal krizin nasıl aşılacağını tartışması bir olumluluk olarak vurgulanmalıdır. ESP'li Emekçi Memurlar'ın sorunlarını özgürce tartışarak, Eğitim-Sen'in içinde bulunduğu krizden çıkabilmesi için, taban örgütlülüklerini harekete geçirmek, işçi ve memurların ortak örgütlenmesini savunma ve sendikanın daha fazla demokratikleştirilmesi taleplerini kitapçık şeklinde derleyip Kurultay Programına taşımışlardır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Sınıf mücadelesinden: Eğitim-Sen Program Kurultayı
fc Share on Twitter
 

Dünya burjuvazisinin işçi sınıfı ve emekçilere yönelik örgütsüzleştirme, sendikasızlaştırma, işlevsizleştirme, pasif ve bireysel düşünen, davranan kişiler haline getirme saldırısının etkilerini hemen her ülkede görmek olanaklıdır. Bu saldırıları püskürtebilmesi ve işçi sınıfının kendi sınıfsal konumuna uygun düşünme ve savaşma iradesi gösterebilmesi, sınıfsal çıkarları ve geleceği için savaşabilmesi, sınıfın örgütlülük düzeyi ve kendi öncü partisiyle olan ilişki ve bağlarının durumuna bağlıdır. Öncüyle bağının güçlü olmadığı zaman ve koşullarda yürüttüğü mücadele sürekli zikzaklar çizer ve yenilgiye uğraması kaçınılmaz hale gelebilir.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan proletaryası ve emekçileri de örgütsüzleştirme saldırısından nasibini almaktadırlar. Sınıfın sendikal örgütlenmesinde ve mücadelesinde son yıllarda sürekli bir düşüş yaşanmaktadır. Bu durumun oluşmasında başka faktörlerin yanı sıra, sendikaların başına çöreklenen burjuva reformist, pasifist sendikacıların da önemli rolü vardır. Ekonomik-demokratik mücadelenin bileşenleri olan sendikaların mücadelesinde yaşanan dönemsel yenilgiler, şüphesiz her şeyin sonu değildir, ama önemsiz olarak da görülmemelidir.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da mücadeleci sendikalar sadece patronların değil, aynı zamanda devletin saldırılarına da sürekli uğramaktadırlar. Yöneticileri keyfi biçimde tutuklanarak susturulmaya çalışılan, ancak her şeye rağmen, bedeller ödeyerek, mücadelesini kararlılıkla sürdüren Limter-İş, Tekstil-Sen gibi sınıf sendikacılığı anlayışına sahip sendikaların yanı sıra, reformist ve pasifist sendikal anlayışlara sahip olan ve devletin saldırıları karşısında geri adım atan sendikalar ve sendikacılarda var.
KESK'e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Eğitim-Sen, kamu emekçilerinin diğer sendikaları gibi sokakta meşru mücadele ve bedeller ödenerek 90'lı yılların başında kuruldu. Kuruluşu ve mücadelesi, 1980 askeri faşist cuntasının apolitikleştirme ve etkisizleştirme sürecini değiştirmede etkili olan ve KESK'te de önemli bir role sahip olan bir sendika olmuştur. 2000'li yıllarda ise, gerek kendisini var eden tabanın dinamiğini ve inisiyatifini dikkate almayan yönetimleri, gerekse de devletin aralıksız saldırıları karşısında tabanın da gücüyle gerekli yanıtları vermeyi başaramaması nedeniyle, yeni haklar elde etmek bir yana, var olan hakları koruyamaz duruma düşmüş, zayıflamış ve sonunda toplu sözleşme yetkisini de kaybetmiştir. Bir taraftan üye sayısında erime yaşarken, diğer taraftan hedef kitleyle sendika arasındaki mesafe yabancılaşma boyutuna taşınmıştır.
Eğitim-Sen'in mücadeleci çizgisini terk etmesi, giderek kendisini düzen sınırları içine hapsetmesi, devletin kapatma tehditlerini mücadele ile aşma yerine tüzüğündeki ana dilde eğitim hakkını çıkararak boyun eğmesi, Eğitim-Sen'e hakim olan burjuva reformist anlayışlardan farklı ele alınamaz.
Eğitim-Sen, 6-9 Şubat tarihleri arasında Ankara'da bir Program Kurultayı gerçekleştirdi. İçine düştüğü krizden çıkmak için son genel kurulunda kararlaştırılmış olan ve çeşitli ertelemelerden sonra yapılan kurultaya, 200 civarında delege ve çok sayıda konuk katıldı. Kurultay'da akademisyen ve konuklar tarafından 12 tebliğ sunulurken, iki bölüm olarak hazırlanmış program taslağı üzerine konuşmalara kürsüden 150 delege katıldı. Ancak sendika yönetiminin tabana yabancılaşmışlığı, akademisyen görüşlerinin gerek ayrılan süre yönüyle, gerek etkisi yönüyle öne çıkmasında da görüldü. Tabanın kendini ifade olanağı kısıtlanmış oldu. Birçok delege kurultayın örgütleniş biçiminin antidemokratik olduğunu belirterek, akademisyenlerin uzun süre konuşmasına rağmen, delegelere sınırlı bir konuşma hakkı verilmesine tepki gösterdi. Sonuçta program Kurultayı taban inisiyatifini açığa çıkarma anlamında bir başarı sağlayamadı.
ESP'li Emekçi Memurlar ise, bu Program Kurultayı'nı Eğitim-Sen tabanına mal etmek için bir çalışma yürüterek, bu çalışmayı 5 ve 6 Şubat'ta Ankara'da "Eğitim-Sen Program Kurultayına Hazırlık Sempozyumu" gerçekleştirerek taçlandırdılar. ESP'li Emekçi Memurlar'ın yanı sıra, bazı sendika temsilcilerinin ve öğrencilerin de sempozyuma katılması ve birlikte sendikal krizin nasıl aşılacağını tartışması bir olumluluk olarak vurgulanmalıdır. ESP'li Emekçi Memurlar'ın sorunlarını özgürce tartışarak, Eğitim-Sen'in içinde bulunduğu krizden çıkabilmesi için, taban örgütlülüklerini harekete geçirmek, işçi ve memurların ortak örgütlenmesini savunma ve sendikanın daha fazla demokratikleştirilmesi taleplerini kitapçık şeklinde derleyip Kurultay Programına taşımışlardır.