22 Temmuz seçimlerinin sonuçları, Cumhurbaşkanı seçimiyle patlak veren rejim krizinin aşılmadığını, aksine derinleşerek devam edeceğini göstermektedir. Erken seçim raundunu büyük bir farkla hükümet partisi AKP kazanmıştır. Sayım sonuçları, AKP'nin toplam oyların yüzde 46,54'ünü (16.340.534 oy), CHP'nin yüzde 20,79'unu (7.300.234 oy), MHP'nin yüzde 14,29'unu (5.004.003 oy), DP'nin yüzde 5,40'ını (1.895.807 oy) ve bağımsızların da yüzde 5,19'unu (1.822.253 oy) aldığını göstermektedir. Bu sonuçlara göre meclise giren partilerin milletvekili sayısı şöyledir: AKP 341; CHP 112; MHP 70 ve toplam bağımsızlar 26 (Bağımsızlar arasında DTP'nin 22 milletvekili var). Meclise giren parti sayısı 7-8'i buluyor. Ama grup oluşturma temelinde mecliste temsil edilen partiler AKP, CHP, MHP ve DTP'dir. Katılım oranı da seçimler vesilesiyle toplumun ne denli duyarlı hale geldiğini göstermektedir. 42,5 milyon seçmenin 36 milyonu oyunu kullandı. Seçime katılım oranı yüzde 84'ün üzerindeydi. 2002 seçimlerinde 13 milyon seçmen oy kullanmazken bunların sayısı bu seçimlerde 7 milyona düştü. Seçim sonuçları burjuva klikler arasındaki çatışmanın sonlanmadığını, aksine derinleşerek devam edeceğini göstermektedir. "Cumhuriyet"in son "kalesi" olarak görülen Çankaya'nın da İslamcı AKP'nin eline geçmesini engellemek için "Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde φne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri... tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir" vurgularlıya Cumhurbaşkanı seçimine taraf olduğunu tehdit ederek açıklayan ordu ve onun desteğinde olan CHP seçimlerde hezimete uğradılar. Ordunun 12 Nisan açıklaması ve arkasından gelen 27 Nisan muhtırası onun siyasal gelişmeleri yönlendirme çabasının açık ifadesiydi. Bu açıklama ve muhtırayla patlak veren burjuvazinin klikleri arasındaki çatışma önümüzdeki dönemde farklı araçlar kullanılarak devam edecektir. - ABD'yi ve AB'yi; bir bütün olarak Türkiye'nin emperyalizme bağımlılık ilişkilerinde belirleyici rol oynayan odakları arkasına alan, "asker baskı"sından dolayı "mağduru" oynayan AKP, beklenenin üzerinde bir oy alarak seçimlerden güçlenerek çıktı. Başka bir partinin barajı aşması ve bağımsızların da meclise girmesinden dolayı AKP'nin milletvekili sayısı azaldı. Ancak bu anlamda, milletvekili sayısının azalması bakımından ordu, AKP'yi küçültebildi! - Seçime katılan toplam 36 milyon seçmenin büyük çoğunluğu ordunun siyasal gelişmelere müdahale etmesini doğru bulmadığını, darbe tehditlerine tepki duyduğunu gösterdi.
- Ordunun darbe tehdidi, siyasette taraf olması, geniş yığınların AKP'nin uyguladığı neoliberal politikaları sorgulamasını engelledi. Öyle ki, seçmen, ülkede yaygın bir antiamerikancılık olmasına rağmen AKP'yi destekleyen güçlerin başında ABD'nin geldiğini; ülkede kol gezen işsizlikten, açlıktan, yoksulluktan AKP'nin sorumlu olduğunu; uygulanan neoliberal politikanın mimarları arasında IMF ve TÜSİAD'ın olduğunu ve bunların da AKP'yi desteklediğini göremedi. Seçmen, AKP'nin emperyalizmle işbirlikçiliğini sorgulayamadı.
- ABD ve AB nezdinde güven tazeleyen AKP, efendilerinin bir dediğini ikiletmeden neoliberal dayatmaları şimdi daha cüretkâr uygulamaya koyulacaktır. İşçi ve emekçi yığınların yaşam koşulları daha da kötüleşecektir. - Seçim sonuçları her iki burjuva kliğin beklemediği bir siyasal tablo ortaya çıkartmıştır: Seçimlerden AKP'nin en güçlü parti olarak çıkacağı biliniyordu. Ama bu denli oy alarak tek başına hükümet kuracak kadar çoğunluk sağlayacağını bu parti de beklenmiyordu. (AKP oylarını yaklaşık yüzde 40 artırdı) Milyonlarca insanın katıldığı "Cumhuriyet Mitingleri"nin de katkısıyla "laikçi" cephenin güçleneceği, dolayısıyla ordu tarafından estirilen rüzgârın CHP'ye oy olacağı sanılıyordu. Darbe tehditleri ve muhtıra, CHP'ye değil, AKP ve MHP'ye oy verme "refleksi"ne dönüştü. (Sonucun böyle olmasında emekli generallerin çetelerle ve kirli işlerle bağlarının ortaya çıkması da belli bir rol oynamıştır). 2002 seçimlerinde parlamentoya 177 milletvekili ile giren CHP, MHP'nin de barajı aşmasıyla 2007'de ancak 112 milletvekili çıkarabildi. Bunların da 13'ü CHP listelerinden giren DSP'lidir. Burjuva klikler bundan sonraki hesaplarını açık ki yeni siyasi tabloya göre yapacaklar: -Açıklamaları ve muhtırasıyla ordu, geri adım atamayacağı sözler söylemiştir. Prestijini kurtarmak için, "Atatürkçü düşünce sistemini savunan TSK'ya (karşı) yoğun bir yıpratma ve karalama kampanyası yürütülmekte"dir, "bu yüce kurumun yıpratılması amaçlan"maktadır, "gereği yapılacaktır" diyerek muhtıra veren ordu, amacına yeni siyasal koşullarda ulaşmaya çalışacaktır. - Seçim sonuçları, ortaya çıkan yeni siyasal tablo, ordu cephesinin geri adım atmayacağını 28 Şubat 1997 sürecinde olduğu gibi hükümeti yıpratacak adımlar atacağını göstermektedir. Ne gibi yöntemler kullanılır, bu tali bir sorun. Ama açık olan şu ki, süreç sertleşecektir; "çifte iktidar" özelliğini korumaya devam edecektir. Bu süreç darbeyle sonuçlanabileceği gibi, AKP'nin teslimiyetiyle de sonuçlanabilir. Ordu, sınır ötesi harekâtı siyasi arenada kendisi için bir çıkış yolu olarak da kullanabilir. - Açık ki seçimleri aslında ABD-AB-TÜSİAD kazanmıştır. Yapılan açıklamalar, emperyalist ülkelerdeki medyada çıkan haberler, yorumlar bunun böyle olduğunu göstermektedir. Türkiye'de TÜSİAD, TOBB, İSO, MÜSİAD, SPK gibi sermaye örgütlerinin yapmış oldukları açıklamalar, AKP'nin seçilmesinin kendilerini memnun ettiği, halkın istikrarı seçtiği ve AKP hükümeti koşullarında ekonominin gelişmeye devam edeceği yönlüdür. Bunun anlamı şudur: AKP, ekonomik programını; neoliberal saldırı programını bundan sonra daha da cüretkârlaşarak uygulamaya çalışacaktır. Emperyalist güçler ve TÜSİAD bakımından AKP, bir "istikrar"dır.
|