TÜRKİYE'DE SEÇİM SONUÇLARIYLA BİR BAŞKA "İMF VE SAVAŞ HÜKÜMETİ" KURULACAK
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Türkiye'de seçim sandığından kriz ve bunalım çıktı. Siyasal istikrar siyasal güven için öngörülen erken genel seçim, yeni kriz ve istikrarsızlık unsurlarını da birlikte getirdi.

3 Kasım 2002 seçimlerinde düzen partilerinden sadece İslamcı parti AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ile "sosyal-liberal" parti CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) %10 barajını geçebildi. Seçimlere katılan diğer 16 siyasi parti barajı geçemedi. AKP kullanılan oyların %34,5 aldı ve parlamentoya 363 milletvekili; CHP ise % 19, 5 oranıyla 178 milletvekili gönderdi.

Emperyalizm ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin geleneksel düzen partileri tam anlamıyla iflas veya çöküşü yaşadılar. Kendi yaptıkları seçim yasası ve %10 barajının altında adeta boğuldular.

Üç yıldır Türkiye'yi yöneten üçlü koalisyon hükümetinin partileri baraja takıldılar. Hükümet partilerinden MHP ( Milliyetçi Hareket Partisi), ırkçı, faşist ve şovenist bir partidir. 1999 seçimleri sürecinde Kürt ulusal hareketi karşısında Türk şovenizmi ve milliyetçiliğini kışkırtarak % 17,98 oranında oy aldı ve hükümet ortağı oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyu % 8,5 oranına düştü.

MHP, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da 1970'li yıllardan itibaren devrimci kitle hareketi, devrim ve sosyalizm savaşımı karşısında faşist diktatörlüğün saldırgan sivil silahlı gücü olarak rol oynadı. Binlerce devrimcinin kanına girdi. Yolsuzluk, rüşvet, çek-senet, ihale vb. mafya ve çetelerin tümünde bu partinin mensupları yer aldı. Yakın zamanda MHP'nin sahte "milliyetçiliği" ABD, AB ve IMF dayatmaları karşısında gösterilen teslimiyetçilikle ayyuka çıktı.

Son üç yılın başbakanı Bülent Ecevit'in Partisi DSP (Demokratik Sol Parti), son seçimlerde tam bir hezimet yaşadı. Seçim öncesinde ikiye bölünen DSP, seçimlerle ağır bir yenilgi aldı.

DSP, sol milliyetçi bir partidir. 1999 seçimlerinde %22,17 oy oranıyla

birinci parti olmasında PKK Genel başkanı Abdullah Öcalan'nın emperyalist bir komplo sonucu tutsak edilmesi, Türk milliyetçiliği ve şovenizminin sol

versiyonuna oynaması önemli rol oynadı. 3 Kasım seçimlerinde % 1, 3 oranında oy aldı. Ve siyasal arenadan silindi.

AB yanlısı ve Türkiye'nin AB'ye girişi üzerine propaganda yapan diğer hükümet üyesi parti ANAP (Anavatan Partisi ) ve onun Genel Başkanı Mesut Yılmaz da bir seçim hezimeti yaşadılar. Bu parti de banka ve ihale

yolsuzluklarıyla anılmaktadır. 1999'daki %13, 2 oy oranı 3 Kasım seçimlerinde %5, 1'e düştü.

Seçimlerde üçlü koalisyonu oluşturan partilerin tükenişi, toplam oy oranlarındaki düşüşte görülmektedir. 1999'da bu partilerin toplam oy oranı %53,3 iken 3 Kasım 2002 seçimlerinde toplam oy oranları % 15'e düştü.

Parlamentoda muhalefet yapan faşist partilerden DYP (Doğru Yol Partisi) de ağır bir yenilgi yaşadı. 1993'te Kürt ulusal hareketi ve antifaşist halk hareketine karşı kirli ve karanlık bir savaş yürüten savaş hükümeti partilerinden DYP de baraja takıldı. Son seçimlerde aldığı oy oranı % 9,5'ta kaldı. Ve parlamentoya giremedi. DYP hükümeti ve Genel Başkanı T.Çiller, Yunanistan'a karşı Türk milliyetçiliğini kışkırttı ve Ege Denizi'nin küçük bir adasına bayrak dikerek "çakıl taşı" edebiyatıyla Türk ve Yunan halklarını gerici bir savaşın eşiğine getirdi.

Tansu Çiller, seçim propagandasında ABD'nin Irak'ı işgal savaşı sürecinde başbakan olmak istediğini ifade etmekten geri durmadı.

DYP, sermaye-militarizm ve siyaset işbirliğine dayalı kurulan ve antifaşist, devrimci ve Kürt yurtseverlerine karşı kontrgerilla saldırılarıyla binlerce insanı katleden "Susurluk çeteleri"ni kahraman gördü, rüşvet verdi. Ne kadar emekli faşist polis müdürü ve emekli general varsa partisine çağırdı, onları korudu.

Seçimlerde IMF, sömürgeci ve emperyalist savaş partileri DSP, MHP, ANAP, SP, DYP vd; onların liderleri B.Ecevit, D.Bahçeli, M. Yılmaz, R.Kutan, T. Çiller vd. tarihe gömüldüler.

Kürt ulusal reformcu partisi HADEP'in gücüne dayanan, küçük burjuva reformist partiler EMEP (Emeğin Partisi) ve SDP'nin (Sosyalist Demokrasi Partisi) katıldığı çatı parti DEHAP'ın oy oranı ise % 6, 2'de kaldı. Daha önce HADEP'in oy oranı % 4, 8 di. "Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu" ile seçimlere katılan bu partiler, bekledikleri oyları alamadılar.

Diğer sol reformist partiler, ÖDP ve TKP ise, %0, 5 altında oy oranıyla bir varlık gösteremediler.

Seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı gerçekler ve olası gelişmeler

Türkiye'de bütün "yeni siyaset, yeni parti ve yeni zihniyet" propagandaları yapısal krizin aşılmasına yetmediği gibi, güncel siyasal kriz çeşitli düzeylerde ve biçimler altında sürecektir.

AKP, bir koalisyon partisidir. AKP'nin içinde siyasal islamından liberaline, MHP'li rant çetelerinden Hizbullah döküntülerine kadar bir çok gerici/faşist kesim yer almaktadır. Önümüzdeki süreçte AKP ve hükümeti, sadece takkiyeci siyasal çizgisiyle değil, özel ve grupsal çıkarlar için yan yana gelen siyasal bileşimindeki bu iç çelişkilerden kaynaklı çatışmaları da yaşayacaktır.

ABD, AB ve TÜSİAD'ın (Büyük kapitalistlerin örgütü) destek açıklamalarına rağmen AKP hükümeti ile MGK, Cumhurbaşkanı, CHP ve ordu çelişkileri, laiklik ve şeriat ekseninde sürecektir.

Siyasal istikrar ve tek partili hükümeti esas alan seçim yasası ile AKP toplam seçmenin %26'sı ile parlamentonun 2/3'ünü ele geçirdi. Bağımsızlardan bir kaç parlamenterin satın alınması ya da katılmasıyla Anayasa değişikliği sayısına ulaşabilecektir. Seçmenlerin % 22'si sandık başına gitmedi. Seçmenlerin % 45'inin iradesi %10 baraj nedeniyle parlamentoya yansımadı. 1999 seçimlerinde bu oran % 17 idi. Parlamentoya toplam seçmen sayısının ancak %40'ı yansıdı. Kürtler parlamento dışında kaldı. Verilerin de gösterdiği gibi, bu seçimin meşruluk sorunu vardır. Seçmen sayısının azınlığı tarafından seçilenlerin, çoğunluğu temsil etme hakkı olamaz. Bu durum çok geçmeden seçimlerin yenilenmesi ve meşruiyet tartışmalarını yeniden gündeme getirecek.

Geleneksel düzen partilerinin iflası yaşamalarının şüphesiz ki, siyasal, toplumsal ve iktisadi bir çok nedeni vardır.

Kürt halkı ulusal kurtuluş mücadelesiyle egemen sınıfların siyasi ve ideolojik etkisinden koptu.

Türk işçi ve emekçileri her geçen gün burjuva devlete, devletin kurumlarına, burjuva medya, burjuva ordu ve düzen partilerine daha çok güvensizlik duydu ve kopuş sürecine girdi. Emekçi yığınların yönetilmekte değişiklik istemeleri siyasette yeniden yapılanma sonucunu doğurdu. Ve 28 Şubat askeri darbesinin yeniden yapılandırma politikalarıyla bu "yeni" durum yönlendirilmeye, biçimlendirilmeye çalışılacaktır.

Türk burjuva devleti, AKP hükümeti ile geniş yığınların kapitalist sisteme ve faşist rejime, onun kurumlarına duyduğu güvensizlik ve kopuş sürecini tersine çevirmeye, tepkilerini törpülemeye ve yeniden sistem içine çekmeye ve rejimle barıştırmayı hedefleyecektir.

AKP, seçim zaferi yaşadı

Çünkü, bu sonuç ezilen milyonların yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik ve sefalete karşı tepkilerinin ifadesidir. Yolsuzluk, rüşvet ve susurluk çeteleri büyük vurgunları ve icraatlarıyla sefalet ve işsizlik içindeki yığınların gündeminden hiç düşmedi. AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan, yoksul kitleler nezdinde İstanbul Belediye Başkanlığı sürecinde hiç hak etmediği "dürüst, temiz başkan" imajı kazandı.

Çünkü, bu sonuç ABD emperyalizmi ve IMF'ye kölece bağımlılığa, ulusal onursuzluğa, Filistin'in işgaline ve ABD'nin Irak saldırganlığına yönelik tepkidir. Çünkü, bu sonuç ekonomik kriz, IMF program ve politikalarının iktisadi ve toplumsal sonuçları; bu sıkıntı ve sorunlara karşı çözüm üretemeyen düzen partilerine verilen bir yanıttır.

AKP, ezilen milyonlar ve varoş yoksullarının çaresizlik, çözümsüzlük ve arayış içinde yöneldikleri "denenmemiş" parti olarak seçimlerden başarılı çıktı. Çünkü bu sonuç, kapitalist sistem ve ekonomik krizin toplumun manevi dünyası, değerleri, gelenekleri ve duygularında yarattığı dejenerasyon ve çürümeye yönelik bir arayışıdır. Rüşvet, fuhuş, hırsızlık, dilencilik, açlık, sefalet, aile ve akrabalık bağının çözülmesi, çevreye ve aileye yabancılaşma biçimindeki toplumsal olgu ve görüngüler, yığınları islama sığınmaya götürdü. Bunun adresi de AKP idi.

AKP hükümeti, IMF programı ve politikalarını uygulayacaktır. ABD'nin Irak'a yönelik emperyalist işgal ve savaşını destekleyecektir. AKP, TÜSİAD, MGK, ABD ve AB emperyalistlerinin istemleri ve ihtiyaçları doğrultusunda bir icraat yapacaktır. AKP, sosyal oportünizmi ve takkiyeciliğiyle buna yatkındır.

Olası bir gelişme de 28 Şubat dönemindekine benzer bir ortamın oluşmasıdır. AKP'ye oy veren dinci-tarikatçı kesimler, kendi çıkarları ve görüşleri doğrultusunda adımların atılmasını talep edebilirler. Buna karşı MGK ve bazı sivil toplum örgütlerinin tepkisi ve sokak gösterilerinin olması veya örgütlenmesi mümkündür Bu gelişmeye de hazır olmamız gerekir.

Devrimci seçeneği ESP oluşturdu

3 Kasım seçimlerinde işçi sınıfı ve emekçi yığınların devrimci ve sosyalist seçeneğini MLKP'nin desteklediği ESP (Ezilenlerin Sosyalist Platformu) ve onun bağımsız sosyalist adayları oluşturdu. MLKP, ESP'nin bağımsız sosyalist adaylarıyla seçim sürecine devrimci ve etkin bir müdahalede bulundu. Devrimci aydınlatma, örgütleme ve mücadele pratiğini bu süreçte geliştirdi, büyüttü ve güçlendirdi. Ve ESP, büyük devrimci bir iddia ve iradeyle, " Ezilenlerin seçeneksiz olmadığını kısa sürede herkesin göreceğine inanıyoruz. Bu bilinç ve iradeyle yola devam ediyoruz." diyerek, ezilenlerin sesi ve öncüsü olarak geleceğe olan inancı, umudu ve kararlılığı ifade etti... Haklıydılar, Çünkü yığınları liberal ve reformist beklentilere sokmadılar. Devrimci seçeneği açık ve belirgin bir tarzda işçi sınıfı ve emekçilere, gençlere ve Kürt halkına açıkladılar. Proletarya ve insanlığa kurtuluşun yolunu gösterdiler...

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

TÜRKİYE'DE SEÇİM SONUÇLARIYLA BİR BAŞKA "İMF VE SAVAŞ HÜKÜMETİ" KURULACAK
fc Share on Twitter
 

Türkiye'de seçim sandığından kriz ve bunalım çıktı. Siyasal istikrar siyasal güven için öngörülen erken genel seçim, yeni kriz ve istikrarsızlık unsurlarını da birlikte getirdi.

3 Kasım 2002 seçimlerinde düzen partilerinden sadece İslamcı parti AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ile "sosyal-liberal" parti CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) %10 barajını geçebildi. Seçimlere katılan diğer 16 siyasi parti barajı geçemedi. AKP kullanılan oyların %34,5 aldı ve parlamentoya 363 milletvekili; CHP ise % 19, 5 oranıyla 178 milletvekili gönderdi.

Emperyalizm ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin geleneksel düzen partileri tam anlamıyla iflas veya çöküşü yaşadılar. Kendi yaptıkları seçim yasası ve %10 barajının altında adeta boğuldular.

Üç yıldır Türkiye'yi yöneten üçlü koalisyon hükümetinin partileri baraja takıldılar. Hükümet partilerinden MHP ( Milliyetçi Hareket Partisi), ırkçı, faşist ve şovenist bir partidir. 1999 seçimleri sürecinde Kürt ulusal hareketi karşısında Türk şovenizmi ve milliyetçiliğini kışkırtarak % 17,98 oranında oy aldı ve hükümet ortağı oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyu % 8,5 oranına düştü.

MHP, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da 1970'li yıllardan itibaren devrimci kitle hareketi, devrim ve sosyalizm savaşımı karşısında faşist diktatörlüğün saldırgan sivil silahlı gücü olarak rol oynadı. Binlerce devrimcinin kanına girdi. Yolsuzluk, rüşvet, çek-senet, ihale vb. mafya ve çetelerin tümünde bu partinin mensupları yer aldı. Yakın zamanda MHP'nin sahte "milliyetçiliği" ABD, AB ve IMF dayatmaları karşısında gösterilen teslimiyetçilikle ayyuka çıktı.

Son üç yılın başbakanı Bülent Ecevit'in Partisi DSP (Demokratik Sol Parti), son seçimlerde tam bir hezimet yaşadı. Seçim öncesinde ikiye bölünen DSP, seçimlerle ağır bir yenilgi aldı.

DSP, sol milliyetçi bir partidir. 1999 seçimlerinde %22,17 oy oranıyla

birinci parti olmasında PKK Genel başkanı Abdullah Öcalan'nın emperyalist bir komplo sonucu tutsak edilmesi, Türk milliyetçiliği ve şovenizminin sol

versiyonuna oynaması önemli rol oynadı. 3 Kasım seçimlerinde % 1, 3 oranında oy aldı. Ve siyasal arenadan silindi.

AB yanlısı ve Türkiye'nin AB'ye girişi üzerine propaganda yapan diğer hükümet üyesi parti ANAP (Anavatan Partisi ) ve onun Genel Başkanı Mesut Yılmaz da bir seçim hezimeti yaşadılar. Bu parti de banka ve ihale

yolsuzluklarıyla anılmaktadır. 1999'daki %13, 2 oy oranı 3 Kasım seçimlerinde %5, 1'e düştü.

Seçimlerde üçlü koalisyonu oluşturan partilerin tükenişi, toplam oy oranlarındaki düşüşte görülmektedir. 1999'da bu partilerin toplam oy oranı %53,3 iken 3 Kasım 2002 seçimlerinde toplam oy oranları % 15'e düştü.

Parlamentoda muhalefet yapan faşist partilerden DYP (Doğru Yol Partisi) de ağır bir yenilgi yaşadı. 1993'te Kürt ulusal hareketi ve antifaşist halk hareketine karşı kirli ve karanlık bir savaş yürüten savaş hükümeti partilerinden DYP de baraja takıldı. Son seçimlerde aldığı oy oranı % 9,5'ta kaldı. Ve parlamentoya giremedi. DYP hükümeti ve Genel Başkanı T.Çiller, Yunanistan'a karşı Türk milliyetçiliğini kışkırttı ve Ege Denizi'nin küçük bir adasına bayrak dikerek "çakıl taşı" edebiyatıyla Türk ve Yunan halklarını gerici bir savaşın eşiğine getirdi.

Tansu Çiller, seçim propagandasında ABD'nin Irak'ı işgal savaşı sürecinde başbakan olmak istediğini ifade etmekten geri durmadı.

DYP, sermaye-militarizm ve siyaset işbirliğine dayalı kurulan ve antifaşist, devrimci ve Kürt yurtseverlerine karşı kontrgerilla saldırılarıyla binlerce insanı katleden "Susurluk çeteleri"ni kahraman gördü, rüşvet verdi. Ne kadar emekli faşist polis müdürü ve emekli general varsa partisine çağırdı, onları korudu.

Seçimlerde IMF, sömürgeci ve emperyalist savaş partileri DSP, MHP, ANAP, SP, DYP vd; onların liderleri B.Ecevit, D.Bahçeli, M. Yılmaz, R.Kutan, T. Çiller vd. tarihe gömüldüler.

Kürt ulusal reformcu partisi HADEP'in gücüne dayanan, küçük burjuva reformist partiler EMEP (Emeğin Partisi) ve SDP'nin (Sosyalist Demokrasi Partisi) katıldığı çatı parti DEHAP'ın oy oranı ise % 6, 2'de kaldı. Daha önce HADEP'in oy oranı % 4, 8 di. "Emek, Barış ve Demokrasi Bloğu" ile seçimlere katılan bu partiler, bekledikleri oyları alamadılar.

Diğer sol reformist partiler, ÖDP ve TKP ise, %0, 5 altında oy oranıyla bir varlık gösteremediler.

Seçim sonuçlarının ortaya çıkardığı gerçekler ve olası gelişmeler

Türkiye'de bütün "yeni siyaset, yeni parti ve yeni zihniyet" propagandaları yapısal krizin aşılmasına yetmediği gibi, güncel siyasal kriz çeşitli düzeylerde ve biçimler altında sürecektir.

AKP, bir koalisyon partisidir. AKP'nin içinde siyasal islamından liberaline, MHP'li rant çetelerinden Hizbullah döküntülerine kadar bir çok gerici/faşist kesim yer almaktadır. Önümüzdeki süreçte AKP ve hükümeti, sadece takkiyeci siyasal çizgisiyle değil, özel ve grupsal çıkarlar için yan yana gelen siyasal bileşimindeki bu iç çelişkilerden kaynaklı çatışmaları da yaşayacaktır.

ABD, AB ve TÜSİAD'ın (Büyük kapitalistlerin örgütü) destek açıklamalarına rağmen AKP hükümeti ile MGK, Cumhurbaşkanı, CHP ve ordu çelişkileri, laiklik ve şeriat ekseninde sürecektir.

Siyasal istikrar ve tek partili hükümeti esas alan seçim yasası ile AKP toplam seçmenin %26'sı ile parlamentonun 2/3'ünü ele geçirdi. Bağımsızlardan bir kaç parlamenterin satın alınması ya da katılmasıyla Anayasa değişikliği sayısına ulaşabilecektir. Seçmenlerin % 22'si sandık başına gitmedi. Seçmenlerin % 45'inin iradesi %10 baraj nedeniyle parlamentoya yansımadı. 1999 seçimlerinde bu oran % 17 idi. Parlamentoya toplam seçmen sayısının ancak %40'ı yansıdı. Kürtler parlamento dışında kaldı. Verilerin de gösterdiği gibi, bu seçimin meşruluk sorunu vardır. Seçmen sayısının azınlığı tarafından seçilenlerin, çoğunluğu temsil etme hakkı olamaz. Bu durum çok geçmeden seçimlerin yenilenmesi ve meşruiyet tartışmalarını yeniden gündeme getirecek.

Geleneksel düzen partilerinin iflası yaşamalarının şüphesiz ki, siyasal, toplumsal ve iktisadi bir çok nedeni vardır.

Kürt halkı ulusal kurtuluş mücadelesiyle egemen sınıfların siyasi ve ideolojik etkisinden koptu.

Türk işçi ve emekçileri her geçen gün burjuva devlete, devletin kurumlarına, burjuva medya, burjuva ordu ve düzen partilerine daha çok güvensizlik duydu ve kopuş sürecine girdi. Emekçi yığınların yönetilmekte değişiklik istemeleri siyasette yeniden yapılanma sonucunu doğurdu. Ve 28 Şubat askeri darbesinin yeniden yapılandırma politikalarıyla bu "yeni" durum yönlendirilmeye, biçimlendirilmeye çalışılacaktır.

Türk burjuva devleti, AKP hükümeti ile geniş yığınların kapitalist sisteme ve faşist rejime, onun kurumlarına duyduğu güvensizlik ve kopuş sürecini tersine çevirmeye, tepkilerini törpülemeye ve yeniden sistem içine çekmeye ve rejimle barıştırmayı hedefleyecektir.

AKP, seçim zaferi yaşadı

Çünkü, bu sonuç ezilen milyonların yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik ve sefalete karşı tepkilerinin ifadesidir. Yolsuzluk, rüşvet ve susurluk çeteleri büyük vurgunları ve icraatlarıyla sefalet ve işsizlik içindeki yığınların gündeminden hiç düşmedi. AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan, yoksul kitleler nezdinde İstanbul Belediye Başkanlığı sürecinde hiç hak etmediği "dürüst, temiz başkan" imajı kazandı.

Çünkü, bu sonuç ABD emperyalizmi ve IMF'ye kölece bağımlılığa, ulusal onursuzluğa, Filistin'in işgaline ve ABD'nin Irak saldırganlığına yönelik tepkidir. Çünkü, bu sonuç ekonomik kriz, IMF program ve politikalarının iktisadi ve toplumsal sonuçları; bu sıkıntı ve sorunlara karşı çözüm üretemeyen düzen partilerine verilen bir yanıttır.

AKP, ezilen milyonlar ve varoş yoksullarının çaresizlik, çözümsüzlük ve arayış içinde yöneldikleri "denenmemiş" parti olarak seçimlerden başarılı çıktı. Çünkü bu sonuç, kapitalist sistem ve ekonomik krizin toplumun manevi dünyası, değerleri, gelenekleri ve duygularında yarattığı dejenerasyon ve çürümeye yönelik bir arayışıdır. Rüşvet, fuhuş, hırsızlık, dilencilik, açlık, sefalet, aile ve akrabalık bağının çözülmesi, çevreye ve aileye yabancılaşma biçimindeki toplumsal olgu ve görüngüler, yığınları islama sığınmaya götürdü. Bunun adresi de AKP idi.

AKP hükümeti, IMF programı ve politikalarını uygulayacaktır. ABD'nin Irak'a yönelik emperyalist işgal ve savaşını destekleyecektir. AKP, TÜSİAD, MGK, ABD ve AB emperyalistlerinin istemleri ve ihtiyaçları doğrultusunda bir icraat yapacaktır. AKP, sosyal oportünizmi ve takkiyeciliğiyle buna yatkındır.

Olası bir gelişme de 28 Şubat dönemindekine benzer bir ortamın oluşmasıdır. AKP'ye oy veren dinci-tarikatçı kesimler, kendi çıkarları ve görüşleri doğrultusunda adımların atılmasını talep edebilirler. Buna karşı MGK ve bazı sivil toplum örgütlerinin tepkisi ve sokak gösterilerinin olması veya örgütlenmesi mümkündür Bu gelişmeye de hazır olmamız gerekir.

Devrimci seçeneği ESP oluşturdu

3 Kasım seçimlerinde işçi sınıfı ve emekçi yığınların devrimci ve sosyalist seçeneğini MLKP'nin desteklediği ESP (Ezilenlerin Sosyalist Platformu) ve onun bağımsız sosyalist adayları oluşturdu. MLKP, ESP'nin bağımsız sosyalist adaylarıyla seçim sürecine devrimci ve etkin bir müdahalede bulundu. Devrimci aydınlatma, örgütleme ve mücadele pratiğini bu süreçte geliştirdi, büyüttü ve güçlendirdi. Ve ESP, büyük devrimci bir iddia ve iradeyle, " Ezilenlerin seçeneksiz olmadığını kısa sürede herkesin göreceğine inanıyoruz. Bu bilinç ve iradeyle yola devam ediyoruz." diyerek, ezilenlerin sesi ve öncüsü olarak geleceğe olan inancı, umudu ve kararlılığı ifade etti... Haklıydılar, Çünkü yığınları liberal ve reformist beklentilere sokmadılar. Devrimci seçeneği açık ve belirgin bir tarzda işçi sınıfı ve emekçilere, gençlere ve Kürt halkına açıkladılar. Proletarya ve insanlığa kurtuluşun yolunu gösterdiler...