EMPERYALİST SAVAŞ VE ORTADOĞU HALKLARININ KADERİ
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

ABD ve İngiltere, büyük askeri üstünlük ve yığınak sayesinde Irak'ı işgal etti. Şimdilerde stratejik çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda Irak ve Ortadoğu'yu yeniden biçimlendirmeye; himayeci sömürgecilik yönetimini kurmaya çalışıyor.

ABD, bu Pirüs zaferini 1. Körfez savaşı ve on yıldır BM denetimiyle silahsızlandırdığı ve ticari ambargoya maruz bıraktığı Irak'ı yoğun bombardımana tabii tutarak, binlerce sivil Irak'lıyı katlederek gerçekleştirdi. Böylece, çok geçmeden emperyalist haydutların "Irak'a özgürlük", "Irak'ın tehdit olmaktan çıkarılması" ve "kimyasal silahların imhası" gibi sahte gerekçeleri de açığa çıktı.

Irak'ta emperyalist savaşın gerçek nedenleri belirginleştikçe, çeşitli uluslararası ve bölgesel güçlerin duruşları, yönelim ve açıklamaları da belirginleşti. Yeni ittifak arayışı ve girişimleri başladı. Almanya, Fransa ve Belçika AB'nin "savunma ihtiyaçlarını" görüşmek üzere ortak zirve topladı. Ve savunması güçlü olmayan bir AB'nin dış politikasının da güçlü olmayacağını açıkladı. AB üyesi ülkelerden İspanya, İtalya ve İngilter'e bu zirveye tepki gösterdi. 200 askerle saldırıya katılan Polanya dahil, emperyalist savaşın suç ortakları Irak'ta ganimeti yağmalama ve ihaleleri paylaşma görüşmelerine başladılar.

ABD'nin "stratejik ortağı" Türkiye, ABD'nin "haydut devlet" nitelemesi ve savaş tehditlerine rağmen "Kürt sorunu" nedeniyle Suriye ve İran'la ilişkilerini sıkılaştırdı. Dışişleri Bakanı A.Gül, Suriye'yi ziyaret etti.

ABD, yeni Irak yönetimini oluşturmada zorlanıyor. Yeni itirazlarla yüz yüze kalmaktadır. Daha şimdiden KDP ve KYB arasında G.Kürdistanda ABD'nin varlığı konusunda çelişkiler baş gösterdi. Bazı Kürt parti ve örgütleri, Saddam rejiminin yıkılması ve G.Kürdistan'ın işgal edilmesini alkışladı, "koalisyon güçleri ve Kürt ulusunu kutladı". Irak'ta Kürt-Arap, Kürt-Türkmen, Şii Arap-Sunni Arap, Arap-Türkmen çelişkileri ekseninde çatışma riskleri büyüdü. Özellikle Irak yönetiminin oluşturulması üzerine etnik ve dinsel çatışmalar zamana yayılarak büyüyebilir.

Petrol ve inşaat tekellerinin güvenliği gerekçesiyle işgalci güçler saldırı düzenlemeye, katliamlar yapmaya, kadın ve çocukları öldürmeye devam edeceklerdir. Ortadoğu'da yeni bir durum yaşanmakta. Uluslararası ve bölgesel güç ilişkileri ve dengeleri değişmektedir.

Mevcut uluslararası ilişkiler düzeni değişti. 1920'de kurulan Cemiyeti Akvam (Milletler Cemiyeti) 1930'ların ortasında etkisiz kaldı. Milletler Cemiyeti'nin hiç bir yaptırımcı rolü kalmadı. İtalya ve Almanya uluslararası ilişkiler sistemini tanımadıklarını açıkladılar. Bu kriz, 1945'ten sonra, 2. paylaşım savaşı sonrasında oluşturulan uluslararası yeni düzen ve hukukla giderildi. Uluslararası düzen 1990'da modern revizyonist, sosyal emperyalist sistemin çözülmesiyle yeniden yıkıldı. Bundan sonra yeni bir düzen kurulamadı. "Tek kutuplu dünya" denilen dönem, bir geçiş dönemi oldu.

1990'lı yıllarda emperyalist güçler, "başı bozuk" devletler ve "uluslararası terörizm"e karşı BM ve NATO'yu "meşru müdahale" araçları olarak kullandı. Somali, 1.Körfez savaşı, Bosna Hersek ve Kosova'ya askeri müdahale, Yugoslavya'nın parçalanması ve Balkanların paylaşılması, Afganistan işgali bunun bazı örnekleridir.

Gelinen yerde BM, AB ve NATO gibi uluslararası ilişkiler düzeninin en önemli bu kurumlarında kriz patlak verdi. Uluslararası emperyalist ilişkiler düzeninin bu temel kurumları krizin içine çekildi. Ve emperyalist sistemin krizini ağırlaştırdı. Kriz ve şiddetlenen çelişkiler, bütün eski yapıları ve ilişkileri çözmektedir.

Irak ve Ortadoğu'ya yönelik emperyalist savaş saldırganlığı sürecinde Bush, Blair ve Aznar'ın Azor adasında yaptıkları ortak zirve, yeni bir uluslararası ilişkiler düzeninin ilanıydı. Yeni süreçte uluslararası ilişkiler düzeninin oluşmasında ABD ve İngiltere'nin başını çektiği emperyalist ittifak ile başını Almanya ve Fransa'nın çektiği ittifak arasındaki denge önemli rol oynayacaktır.

Emperyalist ilişkiler düzenindeki kriz, ABD-İngiltere ile Almanya-Fransa ittifakları arasındaki hegemonya mücadelesi, Irak'ta emperyalist işgalin iktisadi, toplumsal ve siyasi sonuçları, Güney Kürdistan'da muhtemel gelişmeler, Filistin sorunu vb. gelişme ve olgular, çelişkilerin Ortadoğu'da odaklaşması, belirginleşmesi ve keskinleşmesini gündeme getirdi. Bu durum, Türkiye'yi de üzerinde hegemonya mücadelesi yürütülecek bir alan haline getirdi. Türkiye ABD ve AB arasına sıkıştı. Bir yandan ABD ile stratejik işbirliğini sürdürmek, diğer yandan AB stratejik hedefiyle birlikte yürümek istemektedir.

BM, AB ve NATO'nun geleceği belirsizleşti, iç çelişki ve çatışmalar taşımaktadır.

Güney Kürdistan (Irak Kürdistan'ı) sorununda Türkiye ve ABD arasındaki çelişki savaş sürecinde açığa çıktı.

AB, uluslararası hale gelmiş Kıbrıs ve Kürt sorununda farklı bir yönelime girdi. AB sözcüleri, Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci bir güç görmeye başladı.

Kıbrıs sorununda BM Genel Sekreteri Annan planı, AB uyum yasaları ve ordunun siyaset üzerindeki etkisinin azaltılmasında hem fikir olan TÜSIAD (sermaye oligarşisinin örgütü) ve AKP (islami eğilimli Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümeti, emperyalist savaş sürecinde Türk Genelkurmayı'nın Kıbrıs ve Kürt sorunundaki politikalarını benimsedi. Kıbrıs'ta Annan planı reddedildi. Kürt sorununda geleneksel inkar siyaseti, farklı biçimlerde devam edecektir.

Türkiye'de Irak ve Ortadoğu savaşının siyasi, askeri ve iktisadi sonuçları, Güney Kürdistan, Musul ve Kerkük sorunu, Türkmenler sorunu, AB ile ilişkiler, Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, Türban ve kadrolaşma sorunları kriz ögeleri ve çatışma konuları olmaya devam edecektir.

Yeni dönemde Türkiye, bölge ve uluslararası alanda işçi sınıfı, emekçi ve ezilenlerin enternasyonal eylemi ve hareketinin zemini güçlü dinamikler ve olanaklar taşımaktadır.

ENTERNASYONAL KİTLE HAREKETİNİN YÖNÜ

Enternasyonal kitle hareketi, emperyalist savaş sürecinde büyüdü. "Antiküresel" ve antiemperyalist savaşım sürecinin örgütlenme, iletişim ve mücadele biçimlerinin deneyimlerine dayanan emperyalist savaş karşıtı eylemler on milyonların iradesini sokaklara taşıdı. Dünyanın her köşesinde kitlesel eylemler gerçekleşti. Milyonların sokaklara taşan eylemi, salt emperyalist savaş karşıtı bir mücadeleyle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda emperyalist kapitalizmin neoliberal saldırılarının sonuçları ve yıkımına karşı sınıfsal tepkilerin somut ifadesi oldu.

Yeni dönemde bu hareketin kalıcılığı ve ileri çekilmesi mümkündür. Bu, emperyalist savaşa karşı oluşan platform ve mücadelenin emperyalist işgal, emperyalist savaş saldırganlığı ve tehditine yönlendirilmesine ve bunun emperyalist kapitalizmin neoliberal politikaları ve kapitalizme karşı mücadeleyle birleştirilmesine bağlıdır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

EMPERYALİST SAVAŞ VE ORTADOĞU HALKLARININ KADERİ
fc Share on Twitter
 

ABD ve İngiltere, büyük askeri üstünlük ve yığınak sayesinde Irak'ı işgal etti. Şimdilerde stratejik çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda Irak ve Ortadoğu'yu yeniden biçimlendirmeye; himayeci sömürgecilik yönetimini kurmaya çalışıyor.

ABD, bu Pirüs zaferini 1. Körfez savaşı ve on yıldır BM denetimiyle silahsızlandırdığı ve ticari ambargoya maruz bıraktığı Irak'ı yoğun bombardımana tabii tutarak, binlerce sivil Irak'lıyı katlederek gerçekleştirdi. Böylece, çok geçmeden emperyalist haydutların "Irak'a özgürlük", "Irak'ın tehdit olmaktan çıkarılması" ve "kimyasal silahların imhası" gibi sahte gerekçeleri de açığa çıktı.

Irak'ta emperyalist savaşın gerçek nedenleri belirginleştikçe, çeşitli uluslararası ve bölgesel güçlerin duruşları, yönelim ve açıklamaları da belirginleşti. Yeni ittifak arayışı ve girişimleri başladı. Almanya, Fransa ve Belçika AB'nin "savunma ihtiyaçlarını" görüşmek üzere ortak zirve topladı. Ve savunması güçlü olmayan bir AB'nin dış politikasının da güçlü olmayacağını açıkladı. AB üyesi ülkelerden İspanya, İtalya ve İngilter'e bu zirveye tepki gösterdi. 200 askerle saldırıya katılan Polanya dahil, emperyalist savaşın suç ortakları Irak'ta ganimeti yağmalama ve ihaleleri paylaşma görüşmelerine başladılar.

ABD'nin "stratejik ortağı" Türkiye, ABD'nin "haydut devlet" nitelemesi ve savaş tehditlerine rağmen "Kürt sorunu" nedeniyle Suriye ve İran'la ilişkilerini sıkılaştırdı. Dışişleri Bakanı A.Gül, Suriye'yi ziyaret etti.

ABD, yeni Irak yönetimini oluşturmada zorlanıyor. Yeni itirazlarla yüz yüze kalmaktadır. Daha şimdiden KDP ve KYB arasında G.Kürdistanda ABD'nin varlığı konusunda çelişkiler baş gösterdi. Bazı Kürt parti ve örgütleri, Saddam rejiminin yıkılması ve G.Kürdistan'ın işgal edilmesini alkışladı, "koalisyon güçleri ve Kürt ulusunu kutladı". Irak'ta Kürt-Arap, Kürt-Türkmen, Şii Arap-Sunni Arap, Arap-Türkmen çelişkileri ekseninde çatışma riskleri büyüdü. Özellikle Irak yönetiminin oluşturulması üzerine etnik ve dinsel çatışmalar zamana yayılarak büyüyebilir.

Petrol ve inşaat tekellerinin güvenliği gerekçesiyle işgalci güçler saldırı düzenlemeye, katliamlar yapmaya, kadın ve çocukları öldürmeye devam edeceklerdir. Ortadoğu'da yeni bir durum yaşanmakta. Uluslararası ve bölgesel güç ilişkileri ve dengeleri değişmektedir.

Mevcut uluslararası ilişkiler düzeni değişti. 1920'de kurulan Cemiyeti Akvam (Milletler Cemiyeti) 1930'ların ortasında etkisiz kaldı. Milletler Cemiyeti'nin hiç bir yaptırımcı rolü kalmadı. İtalya ve Almanya uluslararası ilişkiler sistemini tanımadıklarını açıkladılar. Bu kriz, 1945'ten sonra, 2. paylaşım savaşı sonrasında oluşturulan uluslararası yeni düzen ve hukukla giderildi. Uluslararası düzen 1990'da modern revizyonist, sosyal emperyalist sistemin çözülmesiyle yeniden yıkıldı. Bundan sonra yeni bir düzen kurulamadı. "Tek kutuplu dünya" denilen dönem, bir geçiş dönemi oldu.

1990'lı yıllarda emperyalist güçler, "başı bozuk" devletler ve "uluslararası terörizm"e karşı BM ve NATO'yu "meşru müdahale" araçları olarak kullandı. Somali, 1.Körfez savaşı, Bosna Hersek ve Kosova'ya askeri müdahale, Yugoslavya'nın parçalanması ve Balkanların paylaşılması, Afganistan işgali bunun bazı örnekleridir.

Gelinen yerde BM, AB ve NATO gibi uluslararası ilişkiler düzeninin en önemli bu kurumlarında kriz patlak verdi. Uluslararası emperyalist ilişkiler düzeninin bu temel kurumları krizin içine çekildi. Ve emperyalist sistemin krizini ağırlaştırdı. Kriz ve şiddetlenen çelişkiler, bütün eski yapıları ve ilişkileri çözmektedir.

Irak ve Ortadoğu'ya yönelik emperyalist savaş saldırganlığı sürecinde Bush, Blair ve Aznar'ın Azor adasında yaptıkları ortak zirve, yeni bir uluslararası ilişkiler düzeninin ilanıydı. Yeni süreçte uluslararası ilişkiler düzeninin oluşmasında ABD ve İngiltere'nin başını çektiği emperyalist ittifak ile başını Almanya ve Fransa'nın çektiği ittifak arasındaki denge önemli rol oynayacaktır.

Emperyalist ilişkiler düzenindeki kriz, ABD-İngiltere ile Almanya-Fransa ittifakları arasındaki hegemonya mücadelesi, Irak'ta emperyalist işgalin iktisadi, toplumsal ve siyasi sonuçları, Güney Kürdistan'da muhtemel gelişmeler, Filistin sorunu vb. gelişme ve olgular, çelişkilerin Ortadoğu'da odaklaşması, belirginleşmesi ve keskinleşmesini gündeme getirdi. Bu durum, Türkiye'yi de üzerinde hegemonya mücadelesi yürütülecek bir alan haline getirdi. Türkiye ABD ve AB arasına sıkıştı. Bir yandan ABD ile stratejik işbirliğini sürdürmek, diğer yandan AB stratejik hedefiyle birlikte yürümek istemektedir.

BM, AB ve NATO'nun geleceği belirsizleşti, iç çelişki ve çatışmalar taşımaktadır.

Güney Kürdistan (Irak Kürdistan'ı) sorununda Türkiye ve ABD arasındaki çelişki savaş sürecinde açığa çıktı.

AB, uluslararası hale gelmiş Kıbrıs ve Kürt sorununda farklı bir yönelime girdi. AB sözcüleri, Türkiye'yi Kıbrıs'ta işgalci bir güç görmeye başladı.

Kıbrıs sorununda BM Genel Sekreteri Annan planı, AB uyum yasaları ve ordunun siyaset üzerindeki etkisinin azaltılmasında hem fikir olan TÜSIAD (sermaye oligarşisinin örgütü) ve AKP (islami eğilimli Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümeti, emperyalist savaş sürecinde Türk Genelkurmayı'nın Kıbrıs ve Kürt sorunundaki politikalarını benimsedi. Kıbrıs'ta Annan planı reddedildi. Kürt sorununda geleneksel inkar siyaseti, farklı biçimlerde devam edecektir.

Türkiye'de Irak ve Ortadoğu savaşının siyasi, askeri ve iktisadi sonuçları, Güney Kürdistan, Musul ve Kerkük sorunu, Türkmenler sorunu, AB ile ilişkiler, Kürt sorunu, Kıbrıs sorunu, Türban ve kadrolaşma sorunları kriz ögeleri ve çatışma konuları olmaya devam edecektir.

Yeni dönemde Türkiye, bölge ve uluslararası alanda işçi sınıfı, emekçi ve ezilenlerin enternasyonal eylemi ve hareketinin zemini güçlü dinamikler ve olanaklar taşımaktadır.

ENTERNASYONAL KİTLE HAREKETİNİN YÖNÜ

Enternasyonal kitle hareketi, emperyalist savaş sürecinde büyüdü. "Antiküresel" ve antiemperyalist savaşım sürecinin örgütlenme, iletişim ve mücadele biçimlerinin deneyimlerine dayanan emperyalist savaş karşıtı eylemler on milyonların iradesini sokaklara taşıdı. Dünyanın her köşesinde kitlesel eylemler gerçekleşti. Milyonların sokaklara taşan eylemi, salt emperyalist savaş karşıtı bir mücadeleyle sınırlı kalmadı. Aynı zamanda emperyalist kapitalizmin neoliberal saldırılarının sonuçları ve yıkımına karşı sınıfsal tepkilerin somut ifadesi oldu.

Yeni dönemde bu hareketin kalıcılığı ve ileri çekilmesi mümkündür. Bu, emperyalist savaşa karşı oluşan platform ve mücadelenin emperyalist işgal, emperyalist savaş saldırganlığı ve tehditine yönlendirilmesine ve bunun emperyalist kapitalizmin neoliberal politikaları ve kapitalizme karşı mücadeleyle birleştirilmesine bağlıdır.