NEOLİBERAL SALDIRILAR VE İŞÇİ SINIFININ DİRENİŞİ
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da sermayenin işçi ve emekçilere saldırıları durdurak bilmiyor. Mevcut AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümeti, IMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist kuruluşların tüm direktiflerini 2004 yılı sonuna kadar hayata geçirme kararlılığında olduğunu açıkladı. Şimdiye kadar atılan adımlar ve yapılan uygulamalarla IMF'nin Türk ekonomisi ve maliyesinin denetimi ve yönetimi için sayısız araç oluşturuldu.

Sermayenin işçi sınıfına neoliberal saldırılarının bir parçası olan kölelik yasasının meclisten geçirilmesinin ardından, gündeme soktuğu Personel Rejimi Reformu ve Kamu Yönetimi Yasası ile emekçi memurların ekonomik ve sosyal haklarını ellerinden almayı ve onları örgütsüzleştirmeyi hedefine koydu.

Sermayenin hükümet eliyle gerçekleştirdiği ve hızlandırdığı özelleştirme, taşeronlaştırma, sıfır zam, örgütsüzleştirme vb. saldırılar geçtiğimiz Haziran ayında da işçi sınıfının gündemindeydi. Saldırılar, işçi sınıfında biriken öfkenin düne göre daha ileri değişik eylem biçimleriyle kendisini dışa vurdu. Deri işçileri uğradıkları saldırılara ve yöneticilerinin tutuklanmasına rağmen direnişlerini sürdürdü. Tekel işçileri, fabrikalarının özelleştirilmesine karşı 11 Haziranda başlattıkları direnişlerini, 12-13 Haziran'da işyerlerini terketmeme, 19-20 Haziran günlerinde de bütün işyerlerinde fabrikaların etrafında el ele tutuşarak sermayeye karşı bedenleriyle duvar ördü. Türk-İşi "Genel Grev" kararı almaya zorlayan Tekel işçileri, "Birlik, Mücadele Zafer", "Genel Grev Genel Direniş" sloganlarını yükselterek, işçi sınıfına sermayenin saldırılarına karşı direnişi yükseltmenin mesajlarını veriyor. TEKEL işçilerinin direnişi hükümete şimdilik geri adım attırdı ve hükümet TEKEL ihalesini 3 ay ertelediğini açıklamak zorunda kaldı.

KESK saldırılara karşı 9 Haziran'da bir eylem takvimi belirledi ve 60 ilde eylemlere başlayacağını ilan etti. Bu eylem takvimi çerçevesinde emekçi memurlar 14 Haziran'da Samsun, Antep ve Bursa'da, 21 Haziran'da Tunceli, Aydın ve Kayseri'de, 25 Haziran'da ise İstanbul ve Ankara'da sokağa çıkarak hükümeti protesto etti.

Birçok işyerinde toplu sözleşme görüşmelerinin çıkmaza girmesi sonucu grev kararı alınırken, 1997 yılında özelleştirilen Kırıkkale'deki PETLAS fabrikasında alınan grev kararı hükümet tarafından "Milli Güvenlik" gerekçesiyle ertelendi. Özelleştirilmesi 30 Haziran'da Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onaylanan İzmir'deki PETKİM fabrikası işçileri, 1 Temmuz sabahı fabrika girişinde 2 bin işçinin katıldığı ve öğlen saatle-rine kadar devam eden bir eylem yaparak, fabrikayı satın alan Uzan'ları dün de fabrikaya sokmadıklarını ve bugün de sokmayacaklarını açıkladı. PETKİM işçileri daha önce de işyerinin özelleştirilmesine karşı fabrika işgali geliştirmişlerdi.

Öte yandan Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), tüm illerde sermayenin saldırılarına karşı işçi ve emekçileri aydınlatmak amacıyla 23 Haziran'da "Özelleştirmeye, kölelik yasalarına hayır" şiarıyla yoğunlaştırılmış bir aydınlatma faaliyetine girişti. İstanbul'da 23 Haziran'da startı verilen ve "Bayrak Yürüyüşü" adı verilen çalışma işçi havzalarında ve emekçilerin yoğun olarak oturduğu semtlerde devam etti. ESP, bu çalışmayla 1475 sayılı kölelik yasasıyla başlayan, özelleştirme ve Personal Rejimi Yasası, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı ile devam eden saldırılara karşı, işçi sınıfının saflarında gelişen mücadele eğilimini büyütmeyi hedefliyor. Çalışmanın başlıca şiarlarını ''Özelleştirme saldırılarına karşı işyerlerimizi savunalım", "Kölelik yasası iptal edilsin - Özelleştirme saldırısına son" olarak belirleyen ESP, bu çalışmayla emekçilerin birleşik direnişini örmeyi hedefliyor. Bildiri ve özel sayı dağıtımı, saatlerce süren bilgilendirme ve ajitasyon konuşmaları, birebir görüşmeler, imza toplama gibi çeşitli araçlarla yürütülen aydınlatma çalışmasını planlı bir şekilde yürüten ve İstanbul'un tüm işçi semtlerine ulaşmayı hedefleyen ESP, kısa sürede onbinlerce işçiye ulaştı. ESP'nin aydınlatma çalışmasından rahatsız olan fabrika güvenlik elemanlarının engellemeleri, jandarma ve polisin birçok yerde ESP'lilere saldırıları, gözaltına almaları ve tutuklamaları bu çalışmayı engelleyemiyor, ESP'lileri yıldıramıyor. Semtten semte bayrağı adeta törenlerle birbirlerine devreden ESP'liler, bu çalışmayla yeni bir mücadele sürecinin tohumlarını ekiyor. ESP, İstanbul'da start alan bu çalışmayı her ilde, yerelin özgünlüğüne göre farklı araç ve biçimlerde yürütmeyi hedefliyor.

Hükümetin başta petrol, tekel, kağıt olmak üzere değişik sektörlerde geliştirdiği özelleştirme saldırısı, ve sermayenin diğer saldırıları, işçileri birleşik bir harekete yöneltmektedir. Özelleştirme saldırıları sonucu varlıkları tehlikeye giren bazı sendika merkezleri de işçi eylemlerine engel olmamak zorunda kalmışlardır. Yeni numarasıyla 4857 olan 1475 sayılı iş yasası (kölelik yasası) ve Personel Rejimi Yasası, işçi ve emekçi memur cephesinin birlikte hareket etmesini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda KESK'in DİSK ve HAK-İş'e yaptığı, sermayenin saldırılarına karşı ortak mücadele çağrısı olumlu bir gelişmedir.

MLKP, işçi ve emekçi memurların birleşik mücadelesini örmek ve genel grev genel direnişi işçi sınıfın somut olarak gündemine sokmak kararlılığındadır.

MLKP, hükümet ve sermayenin saldırılarının nihai olarak püskürtülebilmesinin, işçi ve emekçilerin insanca ve özgürce yaşayabilmesinin ancak devrim ve sosyalizmle olanaklı olduğunun bilinci ve perspektifiyle kavgayı büyütmeye devam edecektir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

NEOLİBERAL SALDIRILAR VE İŞÇİ SINIFININ DİRENİŞİ
fc Share on Twitter
 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da sermayenin işçi ve emekçilere saldırıları durdurak bilmiyor. Mevcut AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) hükümeti, IMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist kuruluşların tüm direktiflerini 2004 yılı sonuna kadar hayata geçirme kararlılığında olduğunu açıkladı. Şimdiye kadar atılan adımlar ve yapılan uygulamalarla IMF'nin Türk ekonomisi ve maliyesinin denetimi ve yönetimi için sayısız araç oluşturuldu.

Sermayenin işçi sınıfına neoliberal saldırılarının bir parçası olan kölelik yasasının meclisten geçirilmesinin ardından, gündeme soktuğu Personel Rejimi Reformu ve Kamu Yönetimi Yasası ile emekçi memurların ekonomik ve sosyal haklarını ellerinden almayı ve onları örgütsüzleştirmeyi hedefine koydu.

Sermayenin hükümet eliyle gerçekleştirdiği ve hızlandırdığı özelleştirme, taşeronlaştırma, sıfır zam, örgütsüzleştirme vb. saldırılar geçtiğimiz Haziran ayında da işçi sınıfının gündemindeydi. Saldırılar, işçi sınıfında biriken öfkenin düne göre daha ileri değişik eylem biçimleriyle kendisini dışa vurdu. Deri işçileri uğradıkları saldırılara ve yöneticilerinin tutuklanmasına rağmen direnişlerini sürdürdü. Tekel işçileri, fabrikalarının özelleştirilmesine karşı 11 Haziranda başlattıkları direnişlerini, 12-13 Haziran'da işyerlerini terketmeme, 19-20 Haziran günlerinde de bütün işyerlerinde fabrikaların etrafında el ele tutuşarak sermayeye karşı bedenleriyle duvar ördü. Türk-İşi "Genel Grev" kararı almaya zorlayan Tekel işçileri, "Birlik, Mücadele Zafer", "Genel Grev Genel Direniş" sloganlarını yükselterek, işçi sınıfına sermayenin saldırılarına karşı direnişi yükseltmenin mesajlarını veriyor. TEKEL işçilerinin direnişi hükümete şimdilik geri adım attırdı ve hükümet TEKEL ihalesini 3 ay ertelediğini açıklamak zorunda kaldı.

KESK saldırılara karşı 9 Haziran'da bir eylem takvimi belirledi ve 60 ilde eylemlere başlayacağını ilan etti. Bu eylem takvimi çerçevesinde emekçi memurlar 14 Haziran'da Samsun, Antep ve Bursa'da, 21 Haziran'da Tunceli, Aydın ve Kayseri'de, 25 Haziran'da ise İstanbul ve Ankara'da sokağa çıkarak hükümeti protesto etti.

Birçok işyerinde toplu sözleşme görüşmelerinin çıkmaza girmesi sonucu grev kararı alınırken, 1997 yılında özelleştirilen Kırıkkale'deki PETLAS fabrikasında alınan grev kararı hükümet tarafından "Milli Güvenlik" gerekçesiyle ertelendi. Özelleştirilmesi 30 Haziran'da Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onaylanan İzmir'deki PETKİM fabrikası işçileri, 1 Temmuz sabahı fabrika girişinde 2 bin işçinin katıldığı ve öğlen saatle-rine kadar devam eden bir eylem yaparak, fabrikayı satın alan Uzan'ları dün de fabrikaya sokmadıklarını ve bugün de sokmayacaklarını açıkladı. PETKİM işçileri daha önce de işyerinin özelleştirilmesine karşı fabrika işgali geliştirmişlerdi.

Öte yandan Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), tüm illerde sermayenin saldırılarına karşı işçi ve emekçileri aydınlatmak amacıyla 23 Haziran'da "Özelleştirmeye, kölelik yasalarına hayır" şiarıyla yoğunlaştırılmış bir aydınlatma faaliyetine girişti. İstanbul'da 23 Haziran'da startı verilen ve "Bayrak Yürüyüşü" adı verilen çalışma işçi havzalarında ve emekçilerin yoğun olarak oturduğu semtlerde devam etti. ESP, bu çalışmayla 1475 sayılı kölelik yasasıyla başlayan, özelleştirme ve Personal Rejimi Yasası, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı ile devam eden saldırılara karşı, işçi sınıfının saflarında gelişen mücadele eğilimini büyütmeyi hedefliyor. Çalışmanın başlıca şiarlarını ''Özelleştirme saldırılarına karşı işyerlerimizi savunalım", "Kölelik yasası iptal edilsin - Özelleştirme saldırısına son" olarak belirleyen ESP, bu çalışmayla emekçilerin birleşik direnişini örmeyi hedefliyor. Bildiri ve özel sayı dağıtımı, saatlerce süren bilgilendirme ve ajitasyon konuşmaları, birebir görüşmeler, imza toplama gibi çeşitli araçlarla yürütülen aydınlatma çalışmasını planlı bir şekilde yürüten ve İstanbul'un tüm işçi semtlerine ulaşmayı hedefleyen ESP, kısa sürede onbinlerce işçiye ulaştı. ESP'nin aydınlatma çalışmasından rahatsız olan fabrika güvenlik elemanlarının engellemeleri, jandarma ve polisin birçok yerde ESP'lilere saldırıları, gözaltına almaları ve tutuklamaları bu çalışmayı engelleyemiyor, ESP'lileri yıldıramıyor. Semtten semte bayrağı adeta törenlerle birbirlerine devreden ESP'liler, bu çalışmayla yeni bir mücadele sürecinin tohumlarını ekiyor. ESP, İstanbul'da start alan bu çalışmayı her ilde, yerelin özgünlüğüne göre farklı araç ve biçimlerde yürütmeyi hedefliyor.

Hükümetin başta petrol, tekel, kağıt olmak üzere değişik sektörlerde geliştirdiği özelleştirme saldırısı, ve sermayenin diğer saldırıları, işçileri birleşik bir harekete yöneltmektedir. Özelleştirme saldırıları sonucu varlıkları tehlikeye giren bazı sendika merkezleri de işçi eylemlerine engel olmamak zorunda kalmışlardır. Yeni numarasıyla 4857 olan 1475 sayılı iş yasası (kölelik yasası) ve Personel Rejimi Yasası, işçi ve emekçi memur cephesinin birlikte hareket etmesini zorunlu kılmaktadır. Bu konuda KESK'in DİSK ve HAK-İş'e yaptığı, sermayenin saldırılarına karşı ortak mücadele çağrısı olumlu bir gelişmedir.

MLKP, işçi ve emekçi memurların birleşik mücadelesini örmek ve genel grev genel direnişi işçi sınıfın somut olarak gündemine sokmak kararlılığındadır.

MLKP, hükümet ve sermayenin saldırılarının nihai olarak püskürtülebilmesinin, işçi ve emekçilerin insanca ve özgürce yaşayabilmesinin ancak devrim ve sosyalizmle olanaklı olduğunun bilinci ve perspektifiyle kavgayı büyütmeye devam edecektir.