ORTADOĞU'DA SIKIŞTIRILAN BİR HALK: KÜRTLER
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Ortadoğu'nun yerleşik ve devletsiz halklarından biri Kürtlerdir. Çeşitli ülkelerin sınırları içinde sömürge statüsünde bulunan dağınık ve parçalı Kürt nüfusu 30 milyonu aşkındır. Kürdistan ülkesi coğrafik yapısı, ulusal iradesi ve kültürüyle dört parçaya bölünmüştür. Kürtleri ulusal boyunduruk ve baskı altında tutan bu ülkeler Türkiye, Irak, İran ve Suriye'dir. Bölgenin sömürgeci ya da gerici bu devletleri emperyalizmin desteğiyle tarihsel süreç içinde Kürdistan'nın parçalanması ve sömürgeleşmesini gerçekleştirmişlerdir.

Kürdistan siyasi ve iktisadi bakımdan ilhak edilmiş, askeri işgal altındadır.

Tarih, bu işgalci müdahale ve çözümlere, bu sömürgeci yönetim ve politikalara karşı Kürtlerin 18. YY'dan bu yana sayısız ayaklanma, direniş ve savaşlarına tanıklık eder. Ne var ki, Kürdistan'ın dört parçaya bölünmesi, stratejik konumu ve zengin petrol yataklarını barındırması, ulusal harekete önderlik eden geleneksel milliyetçi siyasal yapıların işbirlikçi politikaları nedeniyledir ki, Kürtler özgüce dayalı ulusal uyanış, bilinç ve eyleminin ürünü bağımsız ulusal devletlerini (bir kaç aylık Mahabad Kürt devleti dışında) kuramadılar.

Geçmişin ayaklanma ve direnişleri bir yana, 1991'de 1. Körfez savaşı ve o koşulların ürünü G. Kürdistan'daki Kürt siyasal oluşumu, 15 yıl boyunca K. Kürdistanda PKK önderliğinde kahramanca yürütülen gerilla savaşı ve sonrası serhildanlar, ve en son olarak ABD'in Irak işgali süreci, Kürt ulusal sorununu, Kürtlerin ulusal ve demokratik istemlerini dünyanın gündemine taşıdı.

Dün olduğu gibi, bugün de mazlum Kürt halkı Ortadoğu'da emperyalist, faşist ve siyonist güç merkezlerinin kirli ve karanlık oyunları içine çekilmek istenmektedir.

Irak'ın işgali, ABD ve İngiltere tarafından statükocu ve geleneksel politikalar ve "kırmızı çizgiler"in geçersiz kılınmaya çalışıldığı koşullarda, değişen güç ilişkileri ve dengeleri Kürt halkını da ulusal talep ve istemleri doğrultusunda somut arayış ve kazanımlara yöneltmiştir. Nitekim, 1991 Körfez savaşından sonra ABD'nin himayesi ve şimdi Irak'ın işgali koşullarında G. Kürdistan'da KDP ve KYB önderliğinde, ulusal siyasal oluşum ve kurumsallaşma artık bir gerçektir. Irak'ta Merkezi Konsey'in onayladığı anayasa taslağı (Kürtçeyi ikinci resmi dil, Kürt parlamentosu, silahlı güçleri vb kabul edilmesi) bütün Kürtler tarafından büyük bir sevinç ve çoşku ile kutlandı. İran'da onbinlerce Kürt sokakları doldurdu, Suriye Quamıslo'da Kürtler ayaklandı. Kürdistan'ın dört parçasında 2004 Newroz'u kitlesel ve çoşkulu kutlamalara sahne oldu.

Kürdistan'ın dört parçasında gelişen birleşik bağımsız Kürdistan eğilimine karşı, bölgenin sömürgeci ve gerici yönetimleri (Türkiye, Suriye ve İran), kendi aralarındaki çelişkileri bir yana bırakarak anti Kürt cephe oluşturmakta gecikmediler.

Ne var ki, Kürtler bakımından çekici hale gelen G. Kürdistan'daki bu siyasal oluşum, ABD'nin vesayeti altında gerçekleşiyor. Güney Kürdistan'da KDP ve KYB geleneksel Kürt milliyetçiliği politikalarının bölgede Türkiye, İran ve Suriye politikalarının bir uzantısı olmaktan çıkması, ancak ABD emperya-lizminin askeri ve siyasi şemsiyesi altına sığınmak gibi kirli bir işbirlikçilikle mümkün olabiliyor.

O nedenle bu siyasal çizgi tehlikelidir. Kürt ulusal davasına her zaman ihanet etmeye ve emperyalist çözümlere yatmaya açıktır. Bölgede Amerikan emperyalizminin işgalci varlığının önemli dayanaklarından biridir.

Bugün, bu çizgi, Kürtlerin ulusal demokratik birliğini içten parçalayan bir rol oynadığı gibi, ABD işgaline karşı gelişecek birleşik mücadeleyi de baltalamaktadır. Öyle ki, önümüzdeki dönemde emperyalist kışkırtma ve yönlendirmelerle Irak, daha ileri ulusal, etnik ve dinsel çatışma ve boğazlaşmalara sahne olabilir.

Kuzey Kürdistan'da reformist KONGRA-GEL çizgisi ise, bölgede ABD ve sömürgeci devletlerin siyasal ve askeri sıkıştırılmışlık çemberi içinden çıkamamaktadır. Ayrıca reformist ve uzlaşmacı politikalarla Newroz'da alanlara taşan büyük halk gücü ve enerjisi pörsümekte ve sürece yayılarak etkisizleşmektedir. PKK önderi A. Öcalan'ın tecrit koşullarında tehdit altında tutulması, gerillanın teslimiyet ya da imhaya zorlanması, Kürt yasal kurum ve temsilcilerinin devlet terörünün hedefine yerleştirilmesi, Osman Öcalan ve arkadaşlarının KONGRA-GEL içinde tasfiyeciliğe sürüklenmesi, Kuzey Kürdistan'da Kürt ulusal hareketini ciddi tehlikelerle yüz yüze bırakmıştır. Osman Öcalan ve arkadaşlarının tasfiyeci girişimi (A. Öcalan'ın çağrısı üzerine tasfiyeci girişimden geri dönüldü), A. Öcalan'nın oluşturduğu İmralı çizgisinin mantıki ve önlenemez bir sonucudur.

Partimiz MLKP, bu çizgiyi 2002 yılında, "Abdullah Öcalan'ın İmralı çizgisi ideolojik teslimiyet, politik irade kırılması, yenilgi ve tasfiyecilik çizgisidir." (MLKP 3. Kongre Politik raporu) biçiminde tanımlamıştı. Bu reformcu çizgi, sosyalist sembol, kavram ve sloganlarından arınmaya çalıştı. Leninist parti normları, kuralları ve disiplinini eleştirdi, ve şekilsiz, esnek ve "farklı iradeler"in birliğine dayalı bir örgütlenmeye yöneldi. KADEK ve KONGRA-GEL bu anlayışın ürünüydü. Gelinen yerde, KONGRA-GEL'de öze ilişkin olmayan bir irade parçalanması ya da farklılaşması sürpriz olmamıştır.

PKK ve Kürt ulusal hareketi, sosyalizm düşün-cesi ve kavramlarından, emekçi köylülük ve yoksulların eyleminden uzaklaştıkça, onun reformist çizgisi, siyasi, askeri kuşatılmışlık ve sıkıştırılmışlık koşullarında daha geri noktalara savrulabiliyor.

Çok doğal ki, bu sıkışmışlığı parçalayacak ve içine girilen tasfiyeciliği durduracak ya da geciktirecek tek bir yol vardır. O da, emperyalizme karşı tutarlı bir politik duruşu, sömürgeciliğe karşı kararlı bir mücadeleyi, işbirlikçi anlayışları açıktan teşhir etmeyi başarabilmektir. Ne yazık ki, KONGRA-GEL önderliği gibi, ABD'nin Ortadoğu ve Irak'a müdahalesinin "demokratik sömürgecilik" olarak nitelendirilmesi, daha başında böyle bir çıkışa imkan vermemektedir. Buna ancak devrimci bir çözüm yanıt verebilir.

MLKP Programında, Kürt sorununun çözümü şöyle formüle edilir: "İşbirlikçi tekelci burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin faşist diktatörlüğü zora dayalı devrimle yıkılacak, yerine ayrılma hakkının korunduğu İşçi-Emekçi Sovyet Cumhuriyetler Birliği kurulacaktır. (3. Kongre Politik Raporu).

MLKP'nin Kürdistan Örgütü, Kürdistan'ın siyasal, askeri kuşatılmışlık ve sıkıştırılmışlık koşullarında, sömürge Kürdistan'ın özgün yanlarını gözeten bir çalışmayla her geçen gün çalışmalarında Kürdistanileşiyor; yayınları, argümanı, slogan ve çağrılarıyla politik ve örgütsel gelişimi ile tarihsel ve siyasal sorumluluğunun farkındadır.

Yaşasın Halkların Özgürlüğü ve Kardeşliği!

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

ORTADOĞU'DA SIKIŞTIRILAN BİR HALK: KÜRTLER
fc Share on Twitter
 

Ortadoğu'nun yerleşik ve devletsiz halklarından biri Kürtlerdir. Çeşitli ülkelerin sınırları içinde sömürge statüsünde bulunan dağınık ve parçalı Kürt nüfusu 30 milyonu aşkındır. Kürdistan ülkesi coğrafik yapısı, ulusal iradesi ve kültürüyle dört parçaya bölünmüştür. Kürtleri ulusal boyunduruk ve baskı altında tutan bu ülkeler Türkiye, Irak, İran ve Suriye'dir. Bölgenin sömürgeci ya da gerici bu devletleri emperyalizmin desteğiyle tarihsel süreç içinde Kürdistan'nın parçalanması ve sömürgeleşmesini gerçekleştirmişlerdir.

Kürdistan siyasi ve iktisadi bakımdan ilhak edilmiş, askeri işgal altındadır.

Tarih, bu işgalci müdahale ve çözümlere, bu sömürgeci yönetim ve politikalara karşı Kürtlerin 18. YY'dan bu yana sayısız ayaklanma, direniş ve savaşlarına tanıklık eder. Ne var ki, Kürdistan'ın dört parçaya bölünmesi, stratejik konumu ve zengin petrol yataklarını barındırması, ulusal harekete önderlik eden geleneksel milliyetçi siyasal yapıların işbirlikçi politikaları nedeniyledir ki, Kürtler özgüce dayalı ulusal uyanış, bilinç ve eyleminin ürünü bağımsız ulusal devletlerini (bir kaç aylık Mahabad Kürt devleti dışında) kuramadılar.

Geçmişin ayaklanma ve direnişleri bir yana, 1991'de 1. Körfez savaşı ve o koşulların ürünü G. Kürdistan'daki Kürt siyasal oluşumu, 15 yıl boyunca K. Kürdistanda PKK önderliğinde kahramanca yürütülen gerilla savaşı ve sonrası serhildanlar, ve en son olarak ABD'in Irak işgali süreci, Kürt ulusal sorununu, Kürtlerin ulusal ve demokratik istemlerini dünyanın gündemine taşıdı.

Dün olduğu gibi, bugün de mazlum Kürt halkı Ortadoğu'da emperyalist, faşist ve siyonist güç merkezlerinin kirli ve karanlık oyunları içine çekilmek istenmektedir.

Irak'ın işgali, ABD ve İngiltere tarafından statükocu ve geleneksel politikalar ve "kırmızı çizgiler"in geçersiz kılınmaya çalışıldığı koşullarda, değişen güç ilişkileri ve dengeleri Kürt halkını da ulusal talep ve istemleri doğrultusunda somut arayış ve kazanımlara yöneltmiştir. Nitekim, 1991 Körfez savaşından sonra ABD'nin himayesi ve şimdi Irak'ın işgali koşullarında G. Kürdistan'da KDP ve KYB önderliğinde, ulusal siyasal oluşum ve kurumsallaşma artık bir gerçektir. Irak'ta Merkezi Konsey'in onayladığı anayasa taslağı (Kürtçeyi ikinci resmi dil, Kürt parlamentosu, silahlı güçleri vb kabul edilmesi) bütün Kürtler tarafından büyük bir sevinç ve çoşku ile kutlandı. İran'da onbinlerce Kürt sokakları doldurdu, Suriye Quamıslo'da Kürtler ayaklandı. Kürdistan'ın dört parçasında 2004 Newroz'u kitlesel ve çoşkulu kutlamalara sahne oldu.

Kürdistan'ın dört parçasında gelişen birleşik bağımsız Kürdistan eğilimine karşı, bölgenin sömürgeci ve gerici yönetimleri (Türkiye, Suriye ve İran), kendi aralarındaki çelişkileri bir yana bırakarak anti Kürt cephe oluşturmakta gecikmediler.

Ne var ki, Kürtler bakımından çekici hale gelen G. Kürdistan'daki bu siyasal oluşum, ABD'nin vesayeti altında gerçekleşiyor. Güney Kürdistan'da KDP ve KYB geleneksel Kürt milliyetçiliği politikalarının bölgede Türkiye, İran ve Suriye politikalarının bir uzantısı olmaktan çıkması, ancak ABD emperya-lizminin askeri ve siyasi şemsiyesi altına sığınmak gibi kirli bir işbirlikçilikle mümkün olabiliyor.

O nedenle bu siyasal çizgi tehlikelidir. Kürt ulusal davasına her zaman ihanet etmeye ve emperyalist çözümlere yatmaya açıktır. Bölgede Amerikan emperyalizminin işgalci varlığının önemli dayanaklarından biridir.

Bugün, bu çizgi, Kürtlerin ulusal demokratik birliğini içten parçalayan bir rol oynadığı gibi, ABD işgaline karşı gelişecek birleşik mücadeleyi de baltalamaktadır. Öyle ki, önümüzdeki dönemde emperyalist kışkırtma ve yönlendirmelerle Irak, daha ileri ulusal, etnik ve dinsel çatışma ve boğazlaşmalara sahne olabilir.

Kuzey Kürdistan'da reformist KONGRA-GEL çizgisi ise, bölgede ABD ve sömürgeci devletlerin siyasal ve askeri sıkıştırılmışlık çemberi içinden çıkamamaktadır. Ayrıca reformist ve uzlaşmacı politikalarla Newroz'da alanlara taşan büyük halk gücü ve enerjisi pörsümekte ve sürece yayılarak etkisizleşmektedir. PKK önderi A. Öcalan'ın tecrit koşullarında tehdit altında tutulması, gerillanın teslimiyet ya da imhaya zorlanması, Kürt yasal kurum ve temsilcilerinin devlet terörünün hedefine yerleştirilmesi, Osman Öcalan ve arkadaşlarının KONGRA-GEL içinde tasfiyeciliğe sürüklenmesi, Kuzey Kürdistan'da Kürt ulusal hareketini ciddi tehlikelerle yüz yüze bırakmıştır. Osman Öcalan ve arkadaşlarının tasfiyeci girişimi (A. Öcalan'ın çağrısı üzerine tasfiyeci girişimden geri dönüldü), A. Öcalan'nın oluşturduğu İmralı çizgisinin mantıki ve önlenemez bir sonucudur.

Partimiz MLKP, bu çizgiyi 2002 yılında, "Abdullah Öcalan'ın İmralı çizgisi ideolojik teslimiyet, politik irade kırılması, yenilgi ve tasfiyecilik çizgisidir." (MLKP 3. Kongre Politik raporu) biçiminde tanımlamıştı. Bu reformcu çizgi, sosyalist sembol, kavram ve sloganlarından arınmaya çalıştı. Leninist parti normları, kuralları ve disiplinini eleştirdi, ve şekilsiz, esnek ve "farklı iradeler"in birliğine dayalı bir örgütlenmeye yöneldi. KADEK ve KONGRA-GEL bu anlayışın ürünüydü. Gelinen yerde, KONGRA-GEL'de öze ilişkin olmayan bir irade parçalanması ya da farklılaşması sürpriz olmamıştır.

PKK ve Kürt ulusal hareketi, sosyalizm düşün-cesi ve kavramlarından, emekçi köylülük ve yoksulların eyleminden uzaklaştıkça, onun reformist çizgisi, siyasi, askeri kuşatılmışlık ve sıkıştırılmışlık koşullarında daha geri noktalara savrulabiliyor.

Çok doğal ki, bu sıkışmışlığı parçalayacak ve içine girilen tasfiyeciliği durduracak ya da geciktirecek tek bir yol vardır. O da, emperyalizme karşı tutarlı bir politik duruşu, sömürgeciliğe karşı kararlı bir mücadeleyi, işbirlikçi anlayışları açıktan teşhir etmeyi başarabilmektir. Ne yazık ki, KONGRA-GEL önderliği gibi, ABD'nin Ortadoğu ve Irak'a müdahalesinin "demokratik sömürgecilik" olarak nitelendirilmesi, daha başında böyle bir çıkışa imkan vermemektedir. Buna ancak devrimci bir çözüm yanıt verebilir.

MLKP Programında, Kürt sorununun çözümü şöyle formüle edilir: "İşbirlikçi tekelci burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin faşist diktatörlüğü zora dayalı devrimle yıkılacak, yerine ayrılma hakkının korunduğu İşçi-Emekçi Sovyet Cumhuriyetler Birliği kurulacaktır. (3. Kongre Politik Raporu).

MLKP'nin Kürdistan Örgütü, Kürdistan'ın siyasal, askeri kuşatılmışlık ve sıkıştırılmışlık koşullarında, sömürge Kürdistan'ın özgün yanlarını gözeten bir çalışmayla her geçen gün çalışmalarında Kürdistanileşiyor; yayınları, argümanı, slogan ve çağrılarıyla politik ve örgütsel gelişimi ile tarihsel ve siyasal sorumluluğunun farkındadır.

Yaşasın Halkların Özgürlüğü ve Kardeşliği!