YEREL SEÇİMLER
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da 28 Mart'ta yerel seçimler yapıldı. 43.5 milyon seçmenin kayıtlı olduğu 2004 yerel seçimlerinde 10 milyondan fazla seçmen oy kullanmadı ve böylece son 20 yılın en düşük katılımlı yerel seçimi gerçekleşmiş oldu.

Seçimler sürecinde başta iktidar olanaklarını elinde bulunduran ve sermayenin de desteğini alan islamcı AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) olmak üzere, tüm burjuva partiler yine işçi ve emekçileri aldatmak için olmadık vaadlerde bulundular. Yalan ve demagojilerini medya aracılığıyla günün 24 saati işçi ve emekçilere taşıyarak, halkı anket vb. araçlarla yönlendirerek, adeta işçinin, emekçinin oyuna ipotek koydular.

Seçimlerde emek düşmanı, islamcı çizgisiyle birlikte ABD ve diğer emperyalistlerin hizmetinde olan iktidar partisi AKP, kullanılan geçerli oyların % 42'sini alarak, belediye başkanlıklarının büyük bir kesimini aldı. Şüphesiz, ülkemizde seçimlerin özgür bir ortamda yapılamayışı ve daha öncede olduğu gibi, kimi yerlerde seçimlerden sonra oyların çöplüklerden çıkmasının da bu sonuçta rolü vardır. Ayrıca halkın değişiklik isteğini, yolsuzluk, rüşvet ve kirli siyasete olan tepkisini, AKP demagojilerle kendi kanalına akıtabilmiştir.

AKP, böylece ulaşabileceği en üst noktaya ulaşırken, böylesi bir sonucun ortaya çıkmasına ilişkin şunlar söylenebilir:

Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkı, sayıları 10'u geçen ve kimisi onlarca yıl siyaset sahnesinde olan emperyalizm ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin geleneksel partileri, daha önce defalarca seçip denediği ve onların işçi, emekçi düşmanı yüzlerini gördüğü için artık onlara oy vermemiş ve 2002 Kasım seçimlerindeki tavrını sürdürmüştür. Düzen partilerinden parlamentoda tek muhalefet partisi olan "sosyal-liberal" CHP (Cumhuriyet Halk Partisi), ki bu ad altında TC'nin kuruluşundan beri hep bir parti var olmuştur, muhalefette olmasına rağmen oy kaybı yaşamaktan kurtulamamış ve birçok önemli belediyeyi kaybetmiştir.

Seçim sürecinde yaşanan önemli bir gelişme de, Kürt halkının önemli oranda desteklediği Kürt ulusal reformcu parti olan DEHAP'ın (Demokratik Halk Partisi), küçük burjuva reformist partiler olan EMEP (Emeğin Partisi), ÖDP (Özgürlük ve Demokrasi Partisi), SDP (Sosyalist Demokrasi Partisi) ve Özgür Parti'yi de yanına alarak, düzen partisi olan SHP (Sosyal Demokratik Halk Partisi) çatısı altında seçime girmesiydi. Demokratik Güç Birliği adı altında yapılan ve işçi ve emekçileri düzene yedeklemeye çalışan bu ittifak seçimlerden yenilgiyle çıktı. Güçbirliği, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde % 6,2 oy alırken, bu seçimlerde % 5,1 oy almıştır. DEHAP ve küçük burjuva reformist partilerin, daha önce sömürgeci faşist diktatörlüğün Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşta iktidar ortağı olan ve halkın tarihin çöplüğüne gömdüğü, siyasal bir varlığı olmayan bu düzen partisini tekrar halka sol ve demokrat olarak sunmalarını başta Kürt halkı olmak üzere işçi ve emekçiler kabullenmemiş ve DEHAP'a olan desteğini azaltmıştır. SHP çatısı altındaki Demokratik Güç Birliği, HADEP'in 1999 yerel seçimlerinde Kuzey Kürdistan'da tek başına kazandığı birçok belediyeyi bu seçimde kaybetmiştir.

Başta Kürt halkı olmak üzere işçi ve emekçiler bu tavırlarıyla;

1- Kirli savaşta yaşadığı acıları unutmadığını ve düzen partisi SHP'ye oy vermeyeceğini

göstermiş

2- DEHAP'ın düzen partileriyle işbirliğini geliştirerek sömürgeci sisteme yaranma ve düzen tarafından kabul görme çabasını onaylamamış

3- Halk da güçlü bir şekilde varolan birlik isteğinin SHP gibi düzen partileriyle olamayacağını göstermiş ve Demokratik Güç Birliği'nin "demokratik"liğini sorgulamış

4- Bir arayış içinde olduklarını, nispeten yeni olan ve işçi, emekçi düşmanı yüzü henüz yeterince kavranmamış olan AKP'ye oy vererek göstermiştir.

Antifaşist, ilerici ve demokrat güçleri biraraya getirme çaba ve yönelimi her zaman güçlü olan Marksist Leninist Komünistler, bu seçimler öncesinde de DEHAP'ın belirgin olarak düzen sınırları içinde ittifak arayışına girmesi ve diğer küçük burjuva reformist partilerin her zaman böyle bir eğilim taşımaları nedeniyle, seçimlere sosyalist alternatif bir güç olarak girdiler ve seçim sürecinden en iyi şekilde yararlanmaya çalıştılar.

Seçimlere 23 adayla katılan Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), açtığı 60'a yakın seçim büroları etrafında ördüğü çalışmayla, işçi ve emekçilere sosyalizm ışığını taşıdı. ESP, "Yeni bir kent, insanca bir yaşam için sosyalizm" şiarıyla birçok aracı birleştirerek yürüttüğü seçim çalışmasıyla onbinlerce işçi ve emekçiyle buluşurken, faşist diktatörlüğün yoğun saldırısıyla karşılaştı. Hemen her gün birçok yerde saldırıya uğrayan, büroları talan edilen, kaçırma, tehdit, gözaltı ve tutuklamalar yaşayan ESP, inadına devrim, inadına sosyalizm diyerek, her saldırının ardından daha kararlı ve coşkulu bir şekilde çalışmalarını yükseltmiştir. Saldırıların kendilerini asla engeleyemeyeceğini, saldırılara karşı fiili direnişleriyle de gösteren ESP, sadece diktatörlüğün korku duvarlarını yıkmakla kalmamış, gerek faşist saldırılara karşı kararlı devrimci duruşu, gerekse de sosyalist ışığı kitlelere taşımaktaki net tavrıyla işçi ve emekçilerden olumlu tepkiler almıştır. Marksist Leninist Komünistler, bu seçim sürecinde Kürdistan'ın kalbi olan Amed kentinin yoksul halkına da merhaba diyerek, çalışmalarını Kuzey Kürdistan'da güçlendirdi. Devletin, komünistleri Amed'e sokmamak için yaptığı tüm saldırılara rağmen, komünistler şimdi Amed sokaklarını "Bize gücünüz yetmez, biz kazanacağız" diyerek kızıllaştırmaktalar.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

YEREL SEÇİMLER
fc Share on Twitter
 

Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da 28 Mart'ta yerel seçimler yapıldı. 43.5 milyon seçmenin kayıtlı olduğu 2004 yerel seçimlerinde 10 milyondan fazla seçmen oy kullanmadı ve böylece son 20 yılın en düşük katılımlı yerel seçimi gerçekleşmiş oldu.

Seçimler sürecinde başta iktidar olanaklarını elinde bulunduran ve sermayenin de desteğini alan islamcı AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) olmak üzere, tüm burjuva partiler yine işçi ve emekçileri aldatmak için olmadık vaadlerde bulundular. Yalan ve demagojilerini medya aracılığıyla günün 24 saati işçi ve emekçilere taşıyarak, halkı anket vb. araçlarla yönlendirerek, adeta işçinin, emekçinin oyuna ipotek koydular.

Seçimlerde emek düşmanı, islamcı çizgisiyle birlikte ABD ve diğer emperyalistlerin hizmetinde olan iktidar partisi AKP, kullanılan geçerli oyların % 42'sini alarak, belediye başkanlıklarının büyük bir kesimini aldı. Şüphesiz, ülkemizde seçimlerin özgür bir ortamda yapılamayışı ve daha öncede olduğu gibi, kimi yerlerde seçimlerden sonra oyların çöplüklerden çıkmasının da bu sonuçta rolü vardır. Ayrıca halkın değişiklik isteğini, yolsuzluk, rüşvet ve kirli siyasete olan tepkisini, AKP demagojilerle kendi kanalına akıtabilmiştir.

AKP, böylece ulaşabileceği en üst noktaya ulaşırken, böylesi bir sonucun ortaya çıkmasına ilişkin şunlar söylenebilir:

Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkı, sayıları 10'u geçen ve kimisi onlarca yıl siyaset sahnesinde olan emperyalizm ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin geleneksel partileri, daha önce defalarca seçip denediği ve onların işçi, emekçi düşmanı yüzlerini gördüğü için artık onlara oy vermemiş ve 2002 Kasım seçimlerindeki tavrını sürdürmüştür. Düzen partilerinden parlamentoda tek muhalefet partisi olan "sosyal-liberal" CHP (Cumhuriyet Halk Partisi), ki bu ad altında TC'nin kuruluşundan beri hep bir parti var olmuştur, muhalefette olmasına rağmen oy kaybı yaşamaktan kurtulamamış ve birçok önemli belediyeyi kaybetmiştir.

Seçim sürecinde yaşanan önemli bir gelişme de, Kürt halkının önemli oranda desteklediği Kürt ulusal reformcu parti olan DEHAP'ın (Demokratik Halk Partisi), küçük burjuva reformist partiler olan EMEP (Emeğin Partisi), ÖDP (Özgürlük ve Demokrasi Partisi), SDP (Sosyalist Demokrasi Partisi) ve Özgür Parti'yi de yanına alarak, düzen partisi olan SHP (Sosyal Demokratik Halk Partisi) çatısı altında seçime girmesiydi. Demokratik Güç Birliği adı altında yapılan ve işçi ve emekçileri düzene yedeklemeye çalışan bu ittifak seçimlerden yenilgiyle çıktı. Güçbirliği, 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde % 6,2 oy alırken, bu seçimlerde % 5,1 oy almıştır. DEHAP ve küçük burjuva reformist partilerin, daha önce sömürgeci faşist diktatörlüğün Kürt halkına karşı yürüttüğü kirli savaşta iktidar ortağı olan ve halkın tarihin çöplüğüne gömdüğü, siyasal bir varlığı olmayan bu düzen partisini tekrar halka sol ve demokrat olarak sunmalarını başta Kürt halkı olmak üzere işçi ve emekçiler kabullenmemiş ve DEHAP'a olan desteğini azaltmıştır. SHP çatısı altındaki Demokratik Güç Birliği, HADEP'in 1999 yerel seçimlerinde Kuzey Kürdistan'da tek başına kazandığı birçok belediyeyi bu seçimde kaybetmiştir.

Başta Kürt halkı olmak üzere işçi ve emekçiler bu tavırlarıyla;

1- Kirli savaşta yaşadığı acıları unutmadığını ve düzen partisi SHP'ye oy vermeyeceğini

göstermiş

2- DEHAP'ın düzen partileriyle işbirliğini geliştirerek sömürgeci sisteme yaranma ve düzen tarafından kabul görme çabasını onaylamamış

3- Halk da güçlü bir şekilde varolan birlik isteğinin SHP gibi düzen partileriyle olamayacağını göstermiş ve Demokratik Güç Birliği'nin "demokratik"liğini sorgulamış

4- Bir arayış içinde olduklarını, nispeten yeni olan ve işçi, emekçi düşmanı yüzü henüz yeterince kavranmamış olan AKP'ye oy vererek göstermiştir.

Antifaşist, ilerici ve demokrat güçleri biraraya getirme çaba ve yönelimi her zaman güçlü olan Marksist Leninist Komünistler, bu seçimler öncesinde de DEHAP'ın belirgin olarak düzen sınırları içinde ittifak arayışına girmesi ve diğer küçük burjuva reformist partilerin her zaman böyle bir eğilim taşımaları nedeniyle, seçimlere sosyalist alternatif bir güç olarak girdiler ve seçim sürecinden en iyi şekilde yararlanmaya çalıştılar.

Seçimlere 23 adayla katılan Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), açtığı 60'a yakın seçim büroları etrafında ördüğü çalışmayla, işçi ve emekçilere sosyalizm ışığını taşıdı. ESP, "Yeni bir kent, insanca bir yaşam için sosyalizm" şiarıyla birçok aracı birleştirerek yürüttüğü seçim çalışmasıyla onbinlerce işçi ve emekçiyle buluşurken, faşist diktatörlüğün yoğun saldırısıyla karşılaştı. Hemen her gün birçok yerde saldırıya uğrayan, büroları talan edilen, kaçırma, tehdit, gözaltı ve tutuklamalar yaşayan ESP, inadına devrim, inadına sosyalizm diyerek, her saldırının ardından daha kararlı ve coşkulu bir şekilde çalışmalarını yükseltmiştir. Saldırıların kendilerini asla engeleyemeyeceğini, saldırılara karşı fiili direnişleriyle de gösteren ESP, sadece diktatörlüğün korku duvarlarını yıkmakla kalmamış, gerek faşist saldırılara karşı kararlı devrimci duruşu, gerekse de sosyalist ışığı kitlelere taşımaktaki net tavrıyla işçi ve emekçilerden olumlu tepkiler almıştır. Marksist Leninist Komünistler, bu seçim sürecinde Kürdistan'ın kalbi olan Amed kentinin yoksul halkına da merhaba diyerek, çalışmalarını Kuzey Kürdistan'da güçlendirdi. Devletin, komünistleri Amed'e sokmamak için yaptığı tüm saldırılara rağmen, komünistler şimdi Amed sokaklarını "Bize gücünüz yetmez, biz kazanacağız" diyerek kızıllaştırmaktalar.