KONGRA-GEL (PKK), EMPERYALİST VE SÖMÜRGECİ KUŞATMA ALTINDA
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Emperyalist ve sömürgeci kuşatma saldırısının bir yansıması olarak ABD, Kongra-Gel (PKK) içine müdahale etti. Ve bu müdahale, PWD (Yurtsever Demokratik Parti) adıyla yeni bir siyasal oluşumu doğurdu. Bu oluşum, Kongra-Gel'den kaçarak ABD ve KYB (Kürdis-tan Yurtseverler Birliği-Celal Talabani) himayesine sığınan açık Amerikancı ve işbirlikçi kadro ve güçlerin bir girişimidir. Amerikancılar, Kuzey Kürdistan'ın KYB ve KDP'si (Kürdistan Demokratik Partisi) olmak istiyorlar. Başını eski PKK Başkanlık Konseyi üyelerinden Osman Öcalan (Abdullah Öcalan'ın kardeşi) ve Nizamettin Taş çekmektedir.

Bu girişimin programı ve eylemi, Kürt sorununda Amerikancı çözümü esas alır. Osman Öcalan ve PWD, ABD'nin Irak işgalini "demokratik sömürgecilik" olarak nitelendirir; Ortadoğu'da statükoculuğu yıktığı ve "demokrasi"yi yerleştireceği için ABD'nin Irak işgalini, BOP'sini (Büyük Ortadoğu Projesi) desteklediğini açıklar. "Ortadoğu'daki anti-demokratik, insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, halkların ve kültürlerin demokratik özgür gelişimini engelleyen baskıcı otoriter rejimler aşılmak zorundadır. Bu bağlamda bölgedeki statükoyu dağıtmayı hedefleyen ABD müdahalesi demokratikleşmeye imkan sunduğu ve Kürt sorununun çözüm imkanlarını artırdığı için desteklenmelidir. Yine Geniş Ortadoğu Projesi, bölgenin yaşadığı çağ dışı konumu aşma sürecini hızlandıracaktır." (PWD Kuruluş bildirgesi).

PKK, 1984 Ağustos'undan itibaren Kuzey Kürdistan'da (Türkiye Kürdistanı) sömürgeci işgale karşı gerilla savaşı yürüterek devrimci ulusalcı bir çizgide yükselişe geçti. Kuzey Kürdistan başta gelmek üzere büyük bir ulusal uyanış ve diriliş mücadelesine önderlik etti. Kürt halkı uyandı, siyasallaştı; özgürlüğü ve siyasallaşmayı yaşadıkça savaştı. Bu ulusal uyanış ve diriliş, Kürdistan'ın diğer üç parçasına da (İran, Suriye, Irak ) yayıldı. Ve Kürt sorunu bütün dünyanın günde-mine girdi. PKK, Yeni Dünya Düzenine (YDD) kafa tuttu. Sosyalizmden etkilendiği ve Kürt yoksullarına dayandığı için YDD'ye uzun yıllar direndi.

Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin Kürt devrimi düzeyine erişmesi, Türkiye ve bölgeye yayılma eğilimi içine girmesi karşısında, ABD emperyalizmi ve sömürgeci Türk rejim, 1993 yılından itibaren MİT, CIA ve MOSSAD işbirliğine dayalı kirli ve karanlık yöntemleri esas alan yeni bir saldırı konseptine yöneldi. ABD ve AB emperyalistleri politik destek sunmakla kalmadı, uluslararası emperyalist bir komplo ile Suriye'den çıkardıkları PKK Genel başkanı A. Öcalan'ı, '99 yılında Kenya'da yakalayarak, pazarlıklar sonucu Türk burjuva devletine teslim ettiler.

A.Öcalan, PKK'de önderlikle özdeşleştirilmişti. Onun yakalanması PKK bakımından önemli bir kayıp ve dönemeçti. A. Öcalan, İmralı'daki (A. Öcalan'ın tutuklu bulunduğu Marmara denizinde bir ada) açıklama, savunma ve mahkeme konuşmalarıyla PKK için yeni bir strateji, Türkiye'de "demokratik cumhuriyeti" hedef-leyen barışçıl gelişim stratejisi ortaya koydu. Böylece PKK, devrimci ulusalcı bir parti olmaktan çıkıp reformcu ulusalcı bir parti haline geldi.

MLKP, bu gelişmeyi, siyasal bir irade kırılması, ideolojik teslimiyet,yenilgi ve tasfiyecilik olarak tanımladı.

Şüphesiz ki, Kongra-Gel'den kaçan Amerikancı güçlerin ihanet ve işbirlikçiliğine bu anlayış, siyasi ve ideolojik duruş ciddi bir zemin yaratmıştır. Nitekim, Kongra-Gel yeni stratejisinin bir gereği olarak ABD'nin Irak ve Ortadoğu işgaline karşı ya sessiz kaldı, ya da destekledi. ABD'nin Irak ve Ortadoğu'da statükocu yönetimleri yıktığını, bölgeye "demokrasi" götürdüğü biçimindeki anlayış ve politikaları savundu. Kongra-Gel, emperyalist işgal ve saldırı karşıtı enternasyonal ve yerel eylemlerde yer almadı, mesafeli durdu. Son seçimlerde, 1993'ün savaş hükümeti ortağı SHP ve M. Karayalçın'la (dönemin başbakan yardımcısı) ittifak yapmayı tercih etti.

Kongra-Gel'deki gelişmeler, aynı zamanda Kongra-Gel'in gerek seçimlerde SHP ile ittifak arayışı, gerekse de Haziran'da İstanbul NATO zirvesi karşıtı eylemlerdeki uzlaşıcı ve destekleyici politik duruşundan güç almıştır. Ve bu durum, Kürt ulusal hareketi krizinin bir görünümü ve sonucudur.

Bütün bunlar, Osman Öcalan ve grubunun kaçışına döşenen taşlar anlamına geldi. Beş yıl boyunca "eylemsiz" kalan gerillada şüphesiz ki, iç sıkıntı, sorun ve kriz-ler doğacak ve büyüyecekti. Zira tarihsel gerçeklik, siyasal gelişmeler ve olaylar da çeşitli politik öngörü ve duruşları test etti, son sınırına dayandırdı. Her anlayış ve düşüncenin, artık kendi pratiğini yaşaması dayatmıştı.

Gelinen yerde Türk burjuva hükümeti, göstermelik birkaç reformcu kırıntıyı da öne sürerek, ABD'den PKK'nin tasfiyesini her seferinde talep etti, bölgede ABD politikalarının uzantısı olabilmeyi ya da onay vermeyi buna dayan-dırdı.

ABD, diğer şeyler bir yana Türk burjuva ordusunun 15 yıl boyunca bitiremediği PKK'yi tasfiye edemeyeceğini biliyordu ve bölgede Irak'tan sonra ikinci bir bataklığı yaşamak istemedi. Silahlı saldırı yerine, Kongra-Gel'in içine müdahale etmek, "başka yöntemlerle" onları silahsızlandırmak, KDP ve KYB çizgisine (bu partiler, Irak'ta işgali destekleyen ve ABD ile işbirliği içinde olan Kürt ihanetçi güçlerdir, dönem dönem Türk ordusuyla birlikte PKK'ye karşı savaşmışlardır) çekmeye yöneldi. ABD, Osman Öcalan'la soyadından dolayı bir süreden beri özel bir ilişki içindeydi. Ve Osman Öcalan üzerinden PKK'yi etkisiz kılmaya çalışmaktadır. Kongra-Gel önderlerinden Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan gibi önderler, bu kaçış ve ABD'ye sığınışı, "uluslararası komplonun bir devamı" olarak açıkladı. PWD'nin, ABD tarafından kurulan yeni bir "UNITA" olduğunu eklediler.

Kongra-Gel ve Kürt ulusal hareketi, ABD, AB ve sömürgeci bölge devletlerinin askeri, siyasi, ideolojik ve psikolojik kıskacı altındadır. Bu saldırı örnekleri çoğaldı ve devam ediyor. Sömürgeci faşist rejim ve medyası, geçenlerde katledilen bir gerillanın ailesine taziyeye giden Diyarbakır (Kürdistan'ın en büyük kenti) belediye başkanı Osman Baydemir'e yönelik "siyasal linç" kampanyası yürüttü. Katledilen ya da sağ yakalanan gerillalar kol, kafa ve kulak kesme gibi vahşetlere maruz kalmaktadır. "Derin devlet" (kontra devlet, hiçbir kural ve yasa ile kendisini bağlamayan devlet), Kürt halkının mücadelesi ve dış dinamiklerin baskısıyla kırıntı anlamına gelen "Kürtçe dil kursu" ve DEP'li milletvekillerinin (Leyla Zana ve üç arkadaşı) serbest bırakılmasını hazmetmiş değildir. Şovenist ve inkarcı politikalarla intikam peşindedir.

MLKP, bu süreçte, emperyalist ve sömürgeci kuşatmaya karşı direnişi ortaklaştırma ve büyütmenin gerekliliğini kendi eylemiyle göstermeyi görev biliyor. Kürt ulusal devriminin kazanımları, ürünleri ve değerlerini korumanın tarihsel ve siyasal sorumluluğunu taşıyor ve bu amaçla siyasal eylemini yükseltiyor.

Bugün bir kez daha görüldü ki, Kürt sorununda gerçek çözüm, devrimci halkçı çözümdür. Bu da, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin ABD emperyalizmine karşı mücadele ile birleştirilmesi; burjuva ya da Amerikancı çözüm beklentilerine son verilmesi, Türk burjuva devletine karşı Kürt halkının Türk emekçilerle ortak savaşım yürütmesinin başarılması görevlerini önümüze koymaktadır.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

KONGRA-GEL (PKK), EMPERYALİST VE SÖMÜRGECİ KUŞATMA ALTINDA
fc Share on Twitter
 

Emperyalist ve sömürgeci kuşatma saldırısının bir yansıması olarak ABD, Kongra-Gel (PKK) içine müdahale etti. Ve bu müdahale, PWD (Yurtsever Demokratik Parti) adıyla yeni bir siyasal oluşumu doğurdu. Bu oluşum, Kongra-Gel'den kaçarak ABD ve KYB (Kürdis-tan Yurtseverler Birliği-Celal Talabani) himayesine sığınan açık Amerikancı ve işbirlikçi kadro ve güçlerin bir girişimidir. Amerikancılar, Kuzey Kürdistan'ın KYB ve KDP'si (Kürdistan Demokratik Partisi) olmak istiyorlar. Başını eski PKK Başkanlık Konseyi üyelerinden Osman Öcalan (Abdullah Öcalan'ın kardeşi) ve Nizamettin Taş çekmektedir.

Bu girişimin programı ve eylemi, Kürt sorununda Amerikancı çözümü esas alır. Osman Öcalan ve PWD, ABD'nin Irak işgalini "demokratik sömürgecilik" olarak nitelendirir; Ortadoğu'da statükoculuğu yıktığı ve "demokrasi"yi yerleştireceği için ABD'nin Irak işgalini, BOP'sini (Büyük Ortadoğu Projesi) desteklediğini açıklar. "Ortadoğu'daki anti-demokratik, insan hak ve özgürlüklerini hiçe sayan, halkların ve kültürlerin demokratik özgür gelişimini engelleyen baskıcı otoriter rejimler aşılmak zorundadır. Bu bağlamda bölgedeki statükoyu dağıtmayı hedefleyen ABD müdahalesi demokratikleşmeye imkan sunduğu ve Kürt sorununun çözüm imkanlarını artırdığı için desteklenmelidir. Yine Geniş Ortadoğu Projesi, bölgenin yaşadığı çağ dışı konumu aşma sürecini hızlandıracaktır." (PWD Kuruluş bildirgesi).

PKK, 1984 Ağustos'undan itibaren Kuzey Kürdistan'da (Türkiye Kürdistanı) sömürgeci işgale karşı gerilla savaşı yürüterek devrimci ulusalcı bir çizgide yükselişe geçti. Kuzey Kürdistan başta gelmek üzere büyük bir ulusal uyanış ve diriliş mücadelesine önderlik etti. Kürt halkı uyandı, siyasallaştı; özgürlüğü ve siyasallaşmayı yaşadıkça savaştı. Bu ulusal uyanış ve diriliş, Kürdistan'ın diğer üç parçasına da (İran, Suriye, Irak ) yayıldı. Ve Kürt sorunu bütün dünyanın günde-mine girdi. PKK, Yeni Dünya Düzenine (YDD) kafa tuttu. Sosyalizmden etkilendiği ve Kürt yoksullarına dayandığı için YDD'ye uzun yıllar direndi.

Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin Kürt devrimi düzeyine erişmesi, Türkiye ve bölgeye yayılma eğilimi içine girmesi karşısında, ABD emperyalizmi ve sömürgeci Türk rejim, 1993 yılından itibaren MİT, CIA ve MOSSAD işbirliğine dayalı kirli ve karanlık yöntemleri esas alan yeni bir saldırı konseptine yöneldi. ABD ve AB emperyalistleri politik destek sunmakla kalmadı, uluslararası emperyalist bir komplo ile Suriye'den çıkardıkları PKK Genel başkanı A. Öcalan'ı, '99 yılında Kenya'da yakalayarak, pazarlıklar sonucu Türk burjuva devletine teslim ettiler.

A.Öcalan, PKK'de önderlikle özdeşleştirilmişti. Onun yakalanması PKK bakımından önemli bir kayıp ve dönemeçti. A. Öcalan, İmralı'daki (A. Öcalan'ın tutuklu bulunduğu Marmara denizinde bir ada) açıklama, savunma ve mahkeme konuşmalarıyla PKK için yeni bir strateji, Türkiye'de "demokratik cumhuriyeti" hedef-leyen barışçıl gelişim stratejisi ortaya koydu. Böylece PKK, devrimci ulusalcı bir parti olmaktan çıkıp reformcu ulusalcı bir parti haline geldi.

MLKP, bu gelişmeyi, siyasal bir irade kırılması, ideolojik teslimiyet,yenilgi ve tasfiyecilik olarak tanımladı.

Şüphesiz ki, Kongra-Gel'den kaçan Amerikancı güçlerin ihanet ve işbirlikçiliğine bu anlayış, siyasi ve ideolojik duruş ciddi bir zemin yaratmıştır. Nitekim, Kongra-Gel yeni stratejisinin bir gereği olarak ABD'nin Irak ve Ortadoğu işgaline karşı ya sessiz kaldı, ya da destekledi. ABD'nin Irak ve Ortadoğu'da statükocu yönetimleri yıktığını, bölgeye "demokrasi" götürdüğü biçimindeki anlayış ve politikaları savundu. Kongra-Gel, emperyalist işgal ve saldırı karşıtı enternasyonal ve yerel eylemlerde yer almadı, mesafeli durdu. Son seçimlerde, 1993'ün savaş hükümeti ortağı SHP ve M. Karayalçın'la (dönemin başbakan yardımcısı) ittifak yapmayı tercih etti.

Kongra-Gel'deki gelişmeler, aynı zamanda Kongra-Gel'in gerek seçimlerde SHP ile ittifak arayışı, gerekse de Haziran'da İstanbul NATO zirvesi karşıtı eylemlerdeki uzlaşıcı ve destekleyici politik duruşundan güç almıştır. Ve bu durum, Kürt ulusal hareketi krizinin bir görünümü ve sonucudur.

Bütün bunlar, Osman Öcalan ve grubunun kaçışına döşenen taşlar anlamına geldi. Beş yıl boyunca "eylemsiz" kalan gerillada şüphesiz ki, iç sıkıntı, sorun ve kriz-ler doğacak ve büyüyecekti. Zira tarihsel gerçeklik, siyasal gelişmeler ve olaylar da çeşitli politik öngörü ve duruşları test etti, son sınırına dayandırdı. Her anlayış ve düşüncenin, artık kendi pratiğini yaşaması dayatmıştı.

Gelinen yerde Türk burjuva hükümeti, göstermelik birkaç reformcu kırıntıyı da öne sürerek, ABD'den PKK'nin tasfiyesini her seferinde talep etti, bölgede ABD politikalarının uzantısı olabilmeyi ya da onay vermeyi buna dayan-dırdı.

ABD, diğer şeyler bir yana Türk burjuva ordusunun 15 yıl boyunca bitiremediği PKK'yi tasfiye edemeyeceğini biliyordu ve bölgede Irak'tan sonra ikinci bir bataklığı yaşamak istemedi. Silahlı saldırı yerine, Kongra-Gel'in içine müdahale etmek, "başka yöntemlerle" onları silahsızlandırmak, KDP ve KYB çizgisine (bu partiler, Irak'ta işgali destekleyen ve ABD ile işbirliği içinde olan Kürt ihanetçi güçlerdir, dönem dönem Türk ordusuyla birlikte PKK'ye karşı savaşmışlardır) çekmeye yöneldi. ABD, Osman Öcalan'la soyadından dolayı bir süreden beri özel bir ilişki içindeydi. Ve Osman Öcalan üzerinden PKK'yi etkisiz kılmaya çalışmaktadır. Kongra-Gel önderlerinden Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan gibi önderler, bu kaçış ve ABD'ye sığınışı, "uluslararası komplonun bir devamı" olarak açıkladı. PWD'nin, ABD tarafından kurulan yeni bir "UNITA" olduğunu eklediler.

Kongra-Gel ve Kürt ulusal hareketi, ABD, AB ve sömürgeci bölge devletlerinin askeri, siyasi, ideolojik ve psikolojik kıskacı altındadır. Bu saldırı örnekleri çoğaldı ve devam ediyor. Sömürgeci faşist rejim ve medyası, geçenlerde katledilen bir gerillanın ailesine taziyeye giden Diyarbakır (Kürdistan'ın en büyük kenti) belediye başkanı Osman Baydemir'e yönelik "siyasal linç" kampanyası yürüttü. Katledilen ya da sağ yakalanan gerillalar kol, kafa ve kulak kesme gibi vahşetlere maruz kalmaktadır. "Derin devlet" (kontra devlet, hiçbir kural ve yasa ile kendisini bağlamayan devlet), Kürt halkının mücadelesi ve dış dinamiklerin baskısıyla kırıntı anlamına gelen "Kürtçe dil kursu" ve DEP'li milletvekillerinin (Leyla Zana ve üç arkadaşı) serbest bırakılmasını hazmetmiş değildir. Şovenist ve inkarcı politikalarla intikam peşindedir.

MLKP, bu süreçte, emperyalist ve sömürgeci kuşatmaya karşı direnişi ortaklaştırma ve büyütmenin gerekliliğini kendi eylemiyle göstermeyi görev biliyor. Kürt ulusal devriminin kazanımları, ürünleri ve değerlerini korumanın tarihsel ve siyasal sorumluluğunu taşıyor ve bu amaçla siyasal eylemini yükseltiyor.

Bugün bir kez daha görüldü ki, Kürt sorununda gerçek çözüm, devrimci halkçı çözümdür. Bu da, Kürt ulusal kurtuluş mücadelesinin ABD emperyalizmine karşı mücadele ile birleştirilmesi; burjuva ya da Amerikancı çözüm beklentilerine son verilmesi, Türk burjuva devletine karşı Kürt halkının Türk emekçilerle ortak savaşım yürütmesinin başarılması görevlerini önümüze koymaktadır.