Faşist diktatörlüğün, ülkemiz işçi sınıfı ve emekçilerine dayattığı ve daha fazla sömürü ve yoksulluğu hedefleyen kölelik zincirinin bir halkası da, devrimci tutsaklara dayatılan Yeni Ceza İnfaz Yasa Tasarısı'dır. 17 Aralık AB zirvesi (bu zirve Türkiye ile AB arasında müzakerenin başlayıp başlamayacağı üzerine zirvedir) öncesinde yasayı meclisten çıkarmayı hedefleyen devlet, bu yasayla devrimci tutsakların iradesini kırmaya ve onları ideolojik olarak teslim almaya çalışıyor. Onlara tek tip elbise giyme, zorla çalıştırma ve bütün faşist yasaklara ve yaptırımlara boyun eğme dayatılıyor. Faşist diktatörlüğe karşı yürüttükleri mücadelede esir düşen ve F Tipi tecrit cezaevlerine kapatılan özgürlük ve sosyalizm savaşçılarını, davasından ve mücadelesinden vazgeçirmeye, düşünmeyen, üretmeyen, itiraz etmeyen birer insan posasına çevirmek istiyor.
Fakat Türk burjuva devletinin unuttuğu bir şey var. Devrimci tutsaklar 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğün koyu zulmü altında bile bu uygulamaları kabul etmediler. Açlık grevleri ve ölüm oruçları da dahil, büyük bedeller ödeme pahasına tek tip elbise saldırısını ve faşist yaptırımları püskürttüler. Ve bugün de komünist ve devrimci tutsaklar, şimdiye kadar verilen yüzlerce şehidin açtığı direniş yolundan yürümektedirler. Partimiz, Merkez Komitesi üyesi Hüseyin Demircioğlu, Tuncay Yıldırım ve Hüseyin Kayacı gibi birçok kadro ve militanını zindan direnişlerinde şehit verdi. MK üyemiz Hüseyin Demircioğlu 96 Ölüm Orucu direnişinde, "En önde ben olmalıyım" şiarıyla direnişin en ön saflarında zulmün ve ölümün üzerine yürüdü.
Tecrite ve Yeni Ceza İnfaz Yasası'na karşı olan güçler önemli oranda güçlerini birleştirmiş durumdalar ve bu yasanın meclisten çıkmaması için sokağın diliyle protestolarını yükseltmektedirler. İçerde direnen ve bu faşist uygulamaları kabul etmeyeceklerini haykıran devrimci tutsakları sahiplenme ve onların sesini Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın dört bir yanına yayma kararlılığıyla hareket eden tecrit karşıtları, bir yandan işçi ve emekçileri bu kölelik yasalarına karşı aydınlatırken, diğer yandan birçok eylem biçimiyle yasa tasarısını protesto etmektedirler. Panellerden bilgilendirme toplantılarına, yürüyüşlerden mitinglere, duvar yazılamalarından pankart asma eylemlerine, bildiri dağıtımından açlık grevlerine kadar farklı eylem biçimlerine tanık olmakta hergün sokaklar, alanlar ve direniş merkezleri.
Tecrite karşı oluşturulan platformlar, hemen her gün ülkenin birçok kentinde eylemler gerçekleştirirken, 11 Ekim'de de Ankara'da buluşarak, meclise bu yasayı kabul etmeyeceklerinin mesajını verdi. Eylemlerde, "Ceza İnfaz Yasa Tasarısı Geri Çekilsin", ''Devrimci İrade Teslim Alınamaz", '' Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur", '' Tek Tip Elbise Giymeyeceğiz", ''Devrimci Tutsaklar Teslim Alınamaz", ''F Tipinden İmralı'ya Tecriti Yeneceğiz" gibi sloganlar atılmaktadır.
Kürt Ulusal Hareketi, İmralı'da Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için; devrimci ve komünist hareket ise, 4 yıldır F tiplerinde tecridin kaldırılması için mücadele ediyorlar. Bugün bu iki kesimin mücadelesi " F tipinden İmralı'ya Tecride Hayır" ifadesinde birleştirilmiş durumdadır.
Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP)'nun yaptığı açlık grevleri ve işçileri aydınlatmak için başlattığı "İşçiler Özgürlük İstiyor" kampanyasını tecrite karşı mücadeleyle birleştirmesi, meşaleli yürüyüşleri ve değişik eylemleri, İHD'nin yaptığı paneller, basın açıklamaları ve oturma eylemleri, Tekstil-Sen ve Limter-İş gibi sendikaların işçi sınıfı cephesinden eylemleri, Emekçi Kadınlar Birliği'nin protestoları, Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC)'nin eylemleri de dikkati çekmektedir.
MLKP, bir yandan çeşitli kentlerde kurulan Tecrit Karşıtı Birlik ve benzeri platformların oluşmasına ve aktifleşmesine önderlik ederken, diğer yandan da bağımsız eylemleriyle Yeni Ceza İnfaz Yasasına karşı kitle öfkesine dayalı eylemi büyütmektedir.
|