Sömürgeci faşist diktatörlük Kürt sorununda demokratik çözüme yanaşmayacağını bir kez daha açıkladı. Kürt ulusal hareketinin bütün barış çabalarına verilen cevap, geleneksel inkâr ve yok etme politikasının keskinleşmesidir. Diktatörlüğün yeni hamlesi Kürt halkının demokratik kazanımlarına ve yasalar dâhilinde meşru siyasi faaliyetine yöneliktir. Son seçimlerde bütün engelleme ve baskılara rağmen DTP parlamentoya seçildi ve mecliste kendi grubunu oluşturdu. Kürt halkının yasal siyasi faaliyet hakkını dahi tanımayan Türk devleti için bu tahammül edilemez bir durumdu. Kürt halkının temsilcilerini siyasi yaşamdan uzaklaştırmak için herhangi bir vesile bulmak sadece bir zaman sorunudur. Savcının Kasım ortalarında, dokunulmazlıklarına rağmen bazı vekillere karşı yürürlüğe koyduğu kovuşturmalardan sonra DTP'nin kapatılması için yasaklama davasını gündeme getirdi. Davada parti olarak DTP'nin kapatılması ve 7'si milletvekili 221 yöneticinin ve parti üyesinin 5 sene siyasi faaliyetten men edilmesi talep edilmektedir. Yasaklama talebi inkâr ve yok etme politikasına dayanan konseptin bir parçasıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi, talebi kabul etmiş, dava süreci işlemeye başlamıştır. Kapatma davası, DTP'nin, ''devletin bağımsızlığı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelik eylemlerin odağı haline geldiği'' iddiasına dayanıyor. İddianamede, DTP'nin, kapatılan DEHAP'in devamı olarak, tutsak PKK lideri Abdullah Öcalan'ın talimatıyla kurulduğu, PKK'nin hedefleri doğrultusunda faaliyet gösterdiği öne sürülüyor. DTP milletvekillerinin çeşitli açıklamaları, Roj TV'de yaptıkları konuşmalar ve DTP'nin düzenlediği çok sayıda eylem ve gösteri suç sayılmakta, son süreçte DTP binalarına yapılan baskınlar sonucu tutuklanan DTP'lilerin PKK'ye yardım ve yataklık ettikleri iddia edilmekte. Yine Ekim ayında PKK tarafından esir alınan 8 Türk askerinin serbest bırakılması için DTP milletvekillerinin gösterdiği çabalar da iddianamede yer alıyor. Parti kapatma davalarında dikkat çeken bir yön de, davalar Anayasa Mahkemesi'nde açılmasına rağmen prosedürün „ceza davası" prosedürü olarak işletilmesidir. Kürt halkına karşı bu yeni saldırı bütün ülkede protestolara neden oldu. DTP başkanı, mahkemenin „Türkiye'nin demokratikleşmesini ve çağdaşlaşmasını" engellediğini ve „Türkiye'yi partiler mezarlığına" çevirdiğini söyledi. ESP, sendikalar ve aydınlar gibi çok sayıda güçler, dayanışma eylemleri örgütlediler ve bu yasaklama davasının Kürt halkının demokratik kazanımlarına karşı bir saldırı olduğunu ve kabul edilemeyecek bir skandal olduğunu açıkça ortaya koydular. Türk devleti tarihinde çok sayıda parti kapatmıştır. Bunların önemli bir bölümü, Kürt halkının siyasi kurumlarına yönelik kapatma davalarıdır. Ancak partilerin kapatılmasından sonuç alınamamış, Kürt halkı örgütlü silahlı mücadelesine dayanarak siyasi kurumlarını her defasında yeniden inşa etmiştir. Kürt halkı bu hakkı Türk devletinden değil, kendi meşru mücadelesinden almıştır. Açılan kapatma davası, sömürgeci faşist diktatörlüğün Kürt sorunundaki açmazından başka bir şeye işaret etmemektedir.
|