BİR YILIN ARDINDAN
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

2005 yılı, emperyalistler arası çelişkilerin derinleşmeye ve kapsamlaşmaya devam ettiği bir yıl olmuştur. Özellikle ABD, AB, Rusya, Çin arasında dünyayı yeniden paylaşmak amaçlı adımlar şekillenmeye başlamıştır. Amerikan emperyalizmi "renkli" devrimleriyle, GUAM gibi "derin" örgütüyle, Gürcistan, Türkiye, Afganistan ve Orta Asya ülkelerindeki askeri ve ekonomik varlığıyla Rusya, Çin ve AB'yi Kafkasya'dan, Orta Asya'dan ve Ortadoğu'dan uzak tutmaya çalışmaktadır. Bu durum karşısında, diğer emperyalist rekabet merkezleri sessiz kalmamaktalar. "Şanghay Örgütü" çerçevesinde Rusya ve Çin, Amerikan emperya-lizminin dünya hakimiyeti jeopolitikasına karşı koymaya çalışmaktalar. Bunun ötesinde AB, özellikle Almanya ve Fransa gibi emperyalist ülkelerin yönlendirmesiyle Balkanlarda, Akdeniz bölgesinde (dolayısıyla Ortadoğu'da) ve Karadeniz havzasında Amerikan hakimiyetine karşı rekabet içinde.

2005 yılı Amerikan emperyalizmi açısından bir yenilgi yılıdır: Irak direnişi, Amerikan emperyalizminin her şeye muktedir olmadığını, yenilebilir olduğunu göstermiştir. BOP, şimdilik gerçekleşemez olmuştur. Ortadoğu'da Irak ve Filistin direnişleri ve Latin Amerika'da Venezüella, Küba gibi ülkelerin tavırları, Amerikan hakimiyetine darbeler vururken, dünya çapında antiemperyalist mücadeleye ivme kazandırmış, sömürüye, talana ve işgale karşı mücadele edenlere güç kaynağı olmuştur.

Fransız emperyalizminin neoliberal saldırılarına, ırkçı ve ayrımcı uygulamalarına karşı patlak veren göçmen isyanı, iz bırakan eylemlerden biriydi. ABD, birçok ülkede gizli cezaevlerinin ve CIA uçaklarının insan kaçırma faaliyetlerinin ortaya çıkmasıyla dünyada her tür yasa ve kuralı çiğnediğini gösterirken, halkların öfkesi ve tepkisine de daha fazla maruz kalmaktadır.

2005 yılı, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de burjuvazi ile işçi sınıfı arasında sert mücadelelerin sürdüğü, karşılıklı yenilgi ve zaferlerin yaşandığı bir yıl oldu. Faşist diktatörlüğün bir çok cephede zorlandığı ama aynı zamanda uluslararası arenada, örneğin 3 Ekim'de AB üyeliği için müzakerelere başlanmasıyla AB ile ilişkilerini geliştirdiği bir yılı geride bıraktık.

1 Mart 2003 Tezkeresinden sonra Amerikan emperyalizmiyle arası açılan diktatörlük, Amerikan emperyalizminin dünya hegemonyası çıkarlarına hizmeti 2005 yılı boyunca da sürdürdü ve yeniden "stratejik ortaklık"tan bahsedilmeye başlandı. Türk-Amerikan ilişkilerinin ne denli derinleştiğini ve aynı zamanda kapsamlaştığını FBI Başkanı R. Mueller'in, CIA Başkanı P. Goss'un ve NATO Genel Sekreteri J. De Hoop Schefeer'in ziyaretlerinde görmekteyiz.

2005 yılı boyunca diktatörlük, AKP hükümeti eliyle IMF gibi emperyalist kurumların dayattığı neoliberal saldırıları uygulamada, başta kamu işletmeleri olan SEKA, Seydişehir, Erdemir, Tüpraş, Petkim, Telekom ve Limanlar olmak üzere, özelleştirme adı altında memleketi pazarlamada kararlı olduğunu gösterdi.

Komünist ve devrimcilerin müdahalesi sınırlı, müdahale tarzı tekil ve kendiliğindenci de olsa 2005 yılı, işçi sınıfının bu saldırılara karşı görkemli direnişlerine sahne oldu. Özelleştirme saldırısı ve hak gasplarına karşı sınıfın değişik bölükleri, sendikaların dayattığı teslimiyet çizgisini aşarak, ailelerin ve halkın desteğini alarak, alışılagelmiş mücadele yöntemleri aştı ve dönem dönem devletin kolluk güçleriyle (polis, jandarma) çatışmalara girdi, yolları kesti, fabrikaları işgal ederek işyerlerini savundu. İşçi sınıfının mücadelesinde belli bir militanlaşma ve gelişme oldu.

Marksist Leninist Komünistlerin çabasıyla 2005 yılı başlarında İstanbul, İzmir, Adana, Bursa gibi büyük merkezlerde gerçekleştirilen ve yüzlerce işçinin katıldığı "İşçi Kurultayları", işçi sınıfının sorunlarının ve genel anlamda toplumsal sorunların tartışıldığı, işçilerin görüşlerini özgürce dile getirdikleri, işçi sınıfının tekil ve kendiliğindenci mücadelesini aşmasının ve örgütlü mücadele yollarının arandığı platformlar olmuştur. Bu faaliyetin sonucunda bir çok yerde "İşçi Birlikleri" kurulmuştur.

2005 yılında AKP iktidarının "Kentsel Dönüşüm Projesi" adı altında varoşlarda yaşayan yoksul halkın gecekondularını başlarına yıktığına tanık olduk. Ancak bu yıkım, AKP iktidarının sandığı kadar kolay olmadı. Yoksul gecekondu halkı, Marksist Leninist Komünistlerin müdahalesiyle başta İstanbul olmak üzere, birçok kentte yıkımlara karşı birleşerek karşı koydu, evlerini savundu. Yıkım saldırısına maruz kalan gecekondu halkı, devletin bu saldırılarına karşı savunma komitelerinde bir araya geldi.

EKB'nin, bu yaz topladığı kurultayın ardından ülke çapında yaygınlaştırılarak sürdürdüğü emekçi kadınları aydınlatma ve örgütleme mücadelesi, emekçi kadın kitlesi arasında yankı buldu. Gerek özelleştirmeye karşı mücadelede gerekse de gecekondu yıkımına karşı mücadelede kadınlar, önemli rol oynadılar.

Öğrenci gençlik ise, bir taraftan örgütlülük oranını yükseltmeye yönelik faaliyetini sürdürürken, diğer yandan bilimsel, parasız, demokratik eğitim talepleri doğrultusundaki mücadelesini, faşist diktatörlüğün şovenist saldırı ve linç girişimlerine karşı mücadeleyle birleştirme çabasında oldu.

2005 yılı, faşist diktatörlüğün, devrimci hareketi ve Kürt ulusal mücadelesini "bitirmek" için topyekün imha ve sindirme konseptini birtakım yasalarla, psikolojik ortam oluşturarak; şovenizmi körükleyerek, linç girişimlerini yönlendirerek, medyayı örgütleyerek ve aynı zamanda "uluslararası terörizme karşı mücadele ediyorum" diyerek pekiştirmeye çalıştığı bir yıl oldu.

2005 yılında Türk devletinin ve emperyalistlerin, PKK'siz ve Öcalan'sız çözüm arayışları karşısında ulusal hareket, Öcalan'sız çözüm olmaz anlayışı temelinde demokratik ve kültürel haklar talebini yükseltti. Diktatörlük ise, inkar ve imha politikasında diretti. Milliyetçilik ve şovenizmi körükleyerek Kürt halkına karşı linç saldırılarını kışkırttı. Kürt ulusu, tüm saldırılara rağmen dinamikliğinden fazla bir şey kaybetmediğini ve devletin imha saldırılarına boyun eğmeyeceğini kitlesel Newroz kutlamalarında ve son olarak Şemdinli'de ortaya çıkan devletin kontrgerilla saldırısına karşı geliştirdiği protestolarında gösterdi.

Sosyalist bir kültür kurumu olan BEKSAV, İstanbul'da Şemdinli tanıklarının katıldığı bir panel düzenleyerek, Kürt halkının kardeşlik özlemlerini batıda Türk işçi ve emekçilerine taşıdı.

Devletin cezaevlerine yönelik tecrit ve devrimci tutsakları teslim almaya yönelik saldırıları, hem yasalar düzeyinde hem de bizzat uygulamalarla devam etti. Ancak devrimci tutsaklar, tecrit koşullarında da mücadelelerini devam ettirirken, dışarıda da komünist ve devrimcilerin ve tutsak yakınlarının desteğini de alarak yürütülen mücadele, "İmralı'dan F tipine tecride son" şiarıyla devam etti.

Irak işgaline ve genel olarak emperyalizme karşı mücadele, toplumun, devrimci ve komünist hareketin temel gündemi olmaya devam etti. Bu anlamda Türkiye'de komünist hareket ve devrimci hareket, Irak ve Filistin direnişlerini, Kürt ulusal mücadelesini sahiplenmede ve işgale karşı mücadelede dünya çapında dinamik bir hareket olma özelliğini gösterdi.

Devrim ve sosyalizm kavgası, sadece takvimsel günlerde sürdürülmez.; bu mücadele, işçi sınıfına, emekçilere ve Kürt ulusuna yönelik saldırılara sürekli bir karşı koyuşla ve faşist diktatörlüğün anladığı dilde cevap verilerek yürütülmektedir.

Marksist Leninist Komünistlerin farklı mücadele yöntemlerini bir arada uygulamada başarılar sağladıkları ve kitle şiddetinin yanı sıra, devrimci şiddet eylemlerini başarıyla uyguladıkları bir yılı geride bıraktık.

MLKP Kürdistan Seksiyonu, geride bıraktığımız yılda gerçekleştirdiği 1. Kürdistan Konferansı ile, Kürdistan işçi sınıfının Marksizm-Leninizm'in ışığıyla aydınlatılması kavgasında önemli bir irade sergilemiştir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

BİR YILIN ARDINDAN
fc Share on Twitter
 

2005 yılı, emperyalistler arası çelişkilerin derinleşmeye ve kapsamlaşmaya devam ettiği bir yıl olmuştur. Özellikle ABD, AB, Rusya, Çin arasında dünyayı yeniden paylaşmak amaçlı adımlar şekillenmeye başlamıştır. Amerikan emperyalizmi "renkli" devrimleriyle, GUAM gibi "derin" örgütüyle, Gürcistan, Türkiye, Afganistan ve Orta Asya ülkelerindeki askeri ve ekonomik varlığıyla Rusya, Çin ve AB'yi Kafkasya'dan, Orta Asya'dan ve Ortadoğu'dan uzak tutmaya çalışmaktadır. Bu durum karşısında, diğer emperyalist rekabet merkezleri sessiz kalmamaktalar. "Şanghay Örgütü" çerçevesinde Rusya ve Çin, Amerikan emperya-lizminin dünya hakimiyeti jeopolitikasına karşı koymaya çalışmaktalar. Bunun ötesinde AB, özellikle Almanya ve Fransa gibi emperyalist ülkelerin yönlendirmesiyle Balkanlarda, Akdeniz bölgesinde (dolayısıyla Ortadoğu'da) ve Karadeniz havzasında Amerikan hakimiyetine karşı rekabet içinde.

2005 yılı Amerikan emperyalizmi açısından bir yenilgi yılıdır: Irak direnişi, Amerikan emperyalizminin her şeye muktedir olmadığını, yenilebilir olduğunu göstermiştir. BOP, şimdilik gerçekleşemez olmuştur. Ortadoğu'da Irak ve Filistin direnişleri ve Latin Amerika'da Venezüella, Küba gibi ülkelerin tavırları, Amerikan hakimiyetine darbeler vururken, dünya çapında antiemperyalist mücadeleye ivme kazandırmış, sömürüye, talana ve işgale karşı mücadele edenlere güç kaynağı olmuştur.

Fransız emperyalizminin neoliberal saldırılarına, ırkçı ve ayrımcı uygulamalarına karşı patlak veren göçmen isyanı, iz bırakan eylemlerden biriydi. ABD, birçok ülkede gizli cezaevlerinin ve CIA uçaklarının insan kaçırma faaliyetlerinin ortaya çıkmasıyla dünyada her tür yasa ve kuralı çiğnediğini gösterirken, halkların öfkesi ve tepkisine de daha fazla maruz kalmaktadır.

2005 yılı, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de burjuvazi ile işçi sınıfı arasında sert mücadelelerin sürdüğü, karşılıklı yenilgi ve zaferlerin yaşandığı bir yıl oldu. Faşist diktatörlüğün bir çok cephede zorlandığı ama aynı zamanda uluslararası arenada, örneğin 3 Ekim'de AB üyeliği için müzakerelere başlanmasıyla AB ile ilişkilerini geliştirdiği bir yılı geride bıraktık.

1 Mart 2003 Tezkeresinden sonra Amerikan emperyalizmiyle arası açılan diktatörlük, Amerikan emperyalizminin dünya hegemonyası çıkarlarına hizmeti 2005 yılı boyunca da sürdürdü ve yeniden "stratejik ortaklık"tan bahsedilmeye başlandı. Türk-Amerikan ilişkilerinin ne denli derinleştiğini ve aynı zamanda kapsamlaştığını FBI Başkanı R. Mueller'in, CIA Başkanı P. Goss'un ve NATO Genel Sekreteri J. De Hoop Schefeer'in ziyaretlerinde görmekteyiz.

2005 yılı boyunca diktatörlük, AKP hükümeti eliyle IMF gibi emperyalist kurumların dayattığı neoliberal saldırıları uygulamada, başta kamu işletmeleri olan SEKA, Seydişehir, Erdemir, Tüpraş, Petkim, Telekom ve Limanlar olmak üzere, özelleştirme adı altında memleketi pazarlamada kararlı olduğunu gösterdi.

Komünist ve devrimcilerin müdahalesi sınırlı, müdahale tarzı tekil ve kendiliğindenci de olsa 2005 yılı, işçi sınıfının bu saldırılara karşı görkemli direnişlerine sahne oldu. Özelleştirme saldırısı ve hak gasplarına karşı sınıfın değişik bölükleri, sendikaların dayattığı teslimiyet çizgisini aşarak, ailelerin ve halkın desteğini alarak, alışılagelmiş mücadele yöntemleri aştı ve dönem dönem devletin kolluk güçleriyle (polis, jandarma) çatışmalara girdi, yolları kesti, fabrikaları işgal ederek işyerlerini savundu. İşçi sınıfının mücadelesinde belli bir militanlaşma ve gelişme oldu.

Marksist Leninist Komünistlerin çabasıyla 2005 yılı başlarında İstanbul, İzmir, Adana, Bursa gibi büyük merkezlerde gerçekleştirilen ve yüzlerce işçinin katıldığı "İşçi Kurultayları", işçi sınıfının sorunlarının ve genel anlamda toplumsal sorunların tartışıldığı, işçilerin görüşlerini özgürce dile getirdikleri, işçi sınıfının tekil ve kendiliğindenci mücadelesini aşmasının ve örgütlü mücadele yollarının arandığı platformlar olmuştur. Bu faaliyetin sonucunda bir çok yerde "İşçi Birlikleri" kurulmuştur.

2005 yılında AKP iktidarının "Kentsel Dönüşüm Projesi" adı altında varoşlarda yaşayan yoksul halkın gecekondularını başlarına yıktığına tanık olduk. Ancak bu yıkım, AKP iktidarının sandığı kadar kolay olmadı. Yoksul gecekondu halkı, Marksist Leninist Komünistlerin müdahalesiyle başta İstanbul olmak üzere, birçok kentte yıkımlara karşı birleşerek karşı koydu, evlerini savundu. Yıkım saldırısına maruz kalan gecekondu halkı, devletin bu saldırılarına karşı savunma komitelerinde bir araya geldi.

EKB'nin, bu yaz topladığı kurultayın ardından ülke çapında yaygınlaştırılarak sürdürdüğü emekçi kadınları aydınlatma ve örgütleme mücadelesi, emekçi kadın kitlesi arasında yankı buldu. Gerek özelleştirmeye karşı mücadelede gerekse de gecekondu yıkımına karşı mücadelede kadınlar, önemli rol oynadılar.

Öğrenci gençlik ise, bir taraftan örgütlülük oranını yükseltmeye yönelik faaliyetini sürdürürken, diğer yandan bilimsel, parasız, demokratik eğitim talepleri doğrultusundaki mücadelesini, faşist diktatörlüğün şovenist saldırı ve linç girişimlerine karşı mücadeleyle birleştirme çabasında oldu.

2005 yılı, faşist diktatörlüğün, devrimci hareketi ve Kürt ulusal mücadelesini "bitirmek" için topyekün imha ve sindirme konseptini birtakım yasalarla, psikolojik ortam oluşturarak; şovenizmi körükleyerek, linç girişimlerini yönlendirerek, medyayı örgütleyerek ve aynı zamanda "uluslararası terörizme karşı mücadele ediyorum" diyerek pekiştirmeye çalıştığı bir yıl oldu.

2005 yılında Türk devletinin ve emperyalistlerin, PKK'siz ve Öcalan'sız çözüm arayışları karşısında ulusal hareket, Öcalan'sız çözüm olmaz anlayışı temelinde demokratik ve kültürel haklar talebini yükseltti. Diktatörlük ise, inkar ve imha politikasında diretti. Milliyetçilik ve şovenizmi körükleyerek Kürt halkına karşı linç saldırılarını kışkırttı. Kürt ulusu, tüm saldırılara rağmen dinamikliğinden fazla bir şey kaybetmediğini ve devletin imha saldırılarına boyun eğmeyeceğini kitlesel Newroz kutlamalarında ve son olarak Şemdinli'de ortaya çıkan devletin kontrgerilla saldırısına karşı geliştirdiği protestolarında gösterdi.

Sosyalist bir kültür kurumu olan BEKSAV, İstanbul'da Şemdinli tanıklarının katıldığı bir panel düzenleyerek, Kürt halkının kardeşlik özlemlerini batıda Türk işçi ve emekçilerine taşıdı.

Devletin cezaevlerine yönelik tecrit ve devrimci tutsakları teslim almaya yönelik saldırıları, hem yasalar düzeyinde hem de bizzat uygulamalarla devam etti. Ancak devrimci tutsaklar, tecrit koşullarında da mücadelelerini devam ettirirken, dışarıda da komünist ve devrimcilerin ve tutsak yakınlarının desteğini de alarak yürütülen mücadele, "İmralı'dan F tipine tecride son" şiarıyla devam etti.

Irak işgaline ve genel olarak emperyalizme karşı mücadele, toplumun, devrimci ve komünist hareketin temel gündemi olmaya devam etti. Bu anlamda Türkiye'de komünist hareket ve devrimci hareket, Irak ve Filistin direnişlerini, Kürt ulusal mücadelesini sahiplenmede ve işgale karşı mücadelede dünya çapında dinamik bir hareket olma özelliğini gösterdi.

Devrim ve sosyalizm kavgası, sadece takvimsel günlerde sürdürülmez.; bu mücadele, işçi sınıfına, emekçilere ve Kürt ulusuna yönelik saldırılara sürekli bir karşı koyuşla ve faşist diktatörlüğün anladığı dilde cevap verilerek yürütülmektedir.

Marksist Leninist Komünistlerin farklı mücadele yöntemlerini bir arada uygulamada başarılar sağladıkları ve kitle şiddetinin yanı sıra, devrimci şiddet eylemlerini başarıyla uyguladıkları bir yılı geride bıraktık.

MLKP Kürdistan Seksiyonu, geride bıraktığımız yılda gerçekleştirdiği 1. Kürdistan Konferansı ile, Kürdistan işçi sınıfının Marksizm-Leninizm'in ışığıyla aydınlatılması kavgasında önemli bir irade sergilemiştir.