Faşist diktatörlüğün SSGSS saldırısı, Güney Kürdistan'a yönelik sömürgeci operasyonunu sürdürdüğü günlere denk geliyor. Türk burjuva devleti bir yanda Kürt halkının özgürlük mücadelesine, diğer yanda ise işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına saldırıyor.
01 Şubat 2008/ Enternasyonal Bülten /Sayı: 66 Türk burjuva devleti, bir yandan Kuzey Kürdistan'da yürüttüğü kirli savaşı Güney Kürdistan dağlarına taşırken, bir yandan da işçi ve emekçilerin sosyal ve siyasal haklarına yönelik saldırılarını tırmandırıyor. Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da 1980 askeri darbesinin ardından yaygın olarak uygulamaya konan özelleştirme saldırıları 1990'larda tırmanmıştı. Özellikle, 1999'da PKK lideri Abdullah Öcalan'ın uluslararası bir komplo ile tutsak alınması ve 2000 yılında 20 hapishanede düzenlenen 19 Aralık operasyonu ile devrimci tutsakların F tipi tecrit hücrelerine konmasının ardından, Türk burjuva devleti özelleştirme ve neoliberal yıkım saldırılarına hız vermişti. 3 Kasım 2002'de gerçekleşen genel seçimlerde AKP'nin tek parti olarak hükümet kurmasından sonra da, TÜSİAD AKP'nin yükselen yıldızına binerek yıkım programını hızla hayata geçirdi. 2003 yılında, sendikalar ve kitle örgütlerinin kölelik yasaları ismini verdiği 4857 sayılı yasayla esnek ve güvencesiz çalışma yasalaştı. Ardından Petkim, Tekel'in bazı bölümleri, Tüpras gibi belli başlı devlet işletmelerinin de aralarında olduğu çok sayıda şirket özelleştirilmiş, çokuluslu tekellere peşkeş çekilmişti. Seydişehir, Tekel, Paşabahçe, Seka gibi işletmelerde ise işçiler, özelleştirme ve fabrika kapatmalara karşı dişe diş mücadeleler sergilediler. Emekçi memurlar bakımındansa, kadrolu ve güvenceli çalışmanın tasfiyesine yönelik Kamu Personeli tasarısı, bu alanda bir kölelik yasası olarak meclisten geçmişti. Sağlık alanında da SSK'ların devrini içeren yasalar ve benzer bir dizi yasa meclisten geçirilerek özelleştirme yönünde önemli adımlar atıldı. AKP hükümeti son olarak da Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) ile yeni bir neoliberal sosyal yıkım planını hayata geçirmeyi hedefliyor. IMF ve TÜSİAD'ın talepleri doğrultusunda hazırlanan yasa, sosyal güvenlik hakkını ciddi biçimde tırpanlamayı ve sağlıkta özelleştirmeyi içeren hükümlere sahip. Yasa, kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşının hem kadınlar hem erkekler için 65 yaşına çıkartılmasını içeriyor. Emeklilik prim ödeme zorunluluğu 9 bin güne çıkarılıyor. Daha önce de bu sayı 5 binden 7 bine çıkarılmıştı. Emekli ücreti de yüzde 23 ile yüzde 33 arasında arası kesinti ile açlık sınırının altına düşürülüyor. Yine, Genel Sağlık Sigortası sistemi ile de, zaten hiç bir zaman işlevli bir kamu sağlığı sisteminin olmadığı ülkede sağlık sisteminin tümden özelleştirilmesi planlanıyor. Yasa ile kadın emekçilerin hamilelik dönemindeki sosyal hakları da gasp ediliyor, emzirme yardımı üç asgari ücretten bire indiriliyor. İşbirlikçi AKP hükümeti GSS yasa tasarısını kölelik yasasını kabul etmesinin ardından 2003 yılında gündemine almıştı. Yasa tasarısı 2004 yılından itibaren yeniden düzenlenerek 2005 yılında meclise gönderilmiş, geçtiğimiz yıl mecliste kabul edildikten sonra Anayasa mahkemesince bozulmuştu. Bundan sonra AKP hükümeti yasayı kararnameler çıkararak parçalar halinde kabul etme yönelimine girmişti. Bu ertelemelerden sonra bugün yasayı kararlı biçimde gündeme almış durumdalar. Faşist diktatörlüğün SSGSS saldırısı, Güney Kürdistan'a yönelik sömürgeci operasyonunu sürdürdüğü günlere denk geliyor. Türk burjuva devleti bir yanda Kürt halkının özgürlük mücadelesine, diğer yanda ise işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına saldırıyor. Bu yasaya karşı yürütülecek mücadele, aynı zamanda, Batı'da işçi sınıfı ve emekçiler ile Kuzey Kürdistan'da verilen özgürlük mücadelesi arasında bağ kurmanın, birleşik mücadele olanaklarını zorlamanın da bir vesilesidir. Şovenizme karşı halkların kardeşliğini yükseltme, Türk işçi ve emekçilerini barış ve özgürlük için mücadeleye kazanma yolunda değerlendirilmesi gerekir. Partimiz MLKP, bu perspektifle yerel ve merkezi düzeyde yasaya karşıtı kurulan mücadele platformlarının içinde aktif olarak yer alıyor, en geniş işçi ve emekçi kesimlerin yasa karşısında hak alıcı çizgide harekete geçişinin örgütlenmesi, yaygın bir aydınlatma faaliyetiyle yasaya karşı geniş bir eylem gücünün açığa çıkarılması için çalışma yürütüyor.
|