IV. BÖLÜM: PARTİ KRİZİ
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

II. Kongre

 

1997 yazı, MLKP tarihi bakımından önemli bir momente tekabül eder. Parti, kendi temelleri üzerinde, ama olağan dışı koşullarda ilk Kongre'sini toplar. Geride kalan üç yıllık dönemde elde edilen bazıları gerçekten görkemli başarılara ve parti tarzının karakteristik bir çizgisi haline gelen kazandığı "devrimci irade"ye dayanarak, bu üç yıllık dönemde verdiği büyük kayıplara, yüksek saldırı riskine karşın büyük bir cüretle II. Kongre'yi toplar. Parti hukukunun yüksekte tutulması ve partinin siyasal kararlılığını yansıtması bakımından Kongre'nin toplanması kendi başına küçümsenemez bir siyasal ve örgütsel başarıdır.

II. Kongre, örgütsel bir kaosa ramak kala, yani tamamen olağan dışı koşullar altında toplanır. II. Kongre'nin toplanması her şeyden önce örgütsel yenilgi tehlikesini bertaraf eder. Partinin daha çarpıcı bir geriye düşüşünü önler.

Toplanma koşullarının olağan dışı karakteri nedeniyle, II. Kongre hazırlık sürecinde, ‘94-‘97 deneyimleri bir yana, partinin bir örgütsel kaos tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına yol açan gelişmeler bile sağlıklı ve kapsamlı biçimde tartışılamaz. Verdiği kayıplar nedeniyle partinin önderlik ve yönetme gücü anlamında uğradığı çarpıcı nitelik kaybı Kongre'ye damgasını vurur. Kadro düzeyinin düşüklüğü, tartıştığı kimi sorunları aydınlatmada sınırlı kalması, bazı yöntem hataları vb, güvensizlik tortuları bırakır.

II. Kongre belge ve dökümanları, partinin kendi gelişimini ve örgütsel sorunlarını aydınlatmak ve çözümlemek bakımından önemli ve anlamlı çabaları yansıtır. Hatta oradan bakıldığında Kongre'nin rolü bakımından "her şeyin yolunda olduğu" izlenim ve kanaati bile edinilebilir. II. Kongre belgeleri üç yıllık deneyimleri ışığında partinin gelişim yönünü gösterir. Bununla birlikte hem II. Kongre arifesinde örgütsel sorunların ağır tablosunun bilgisine dayanmaması hem de partinin örgütsel geriye düşüşünü yeterince göz önünde bulundurmaması gibi nedenlerle ciddi subjektif yanlar taşımakla birlikte, partinin siyasal diyalektiğini oluşturma, örgütsel perspektifler sunma ve partiyi geliştirme görüş açısına sahiptir.

Partinin gelişiminin "doğru" analizi ve sonuçlar çıkartılması, gelişim yönünün aydınlatılması ve görevlerin doğru kararlaştırılması, en başta Kongre'yi teşkil eden kadrolar olmak üzere, genel olarak parti kadro ve örgütleri tarafından sindirilememişse eğer, partinin kendini var ediş eyleminde pratikleştirilerek hayatiyet kazandıracak görüş açısı berraklığı, devrimci kararlılık ve irade oluşturulamamışsa biçimsel kalmaya yazgılıdır. II. Kongre çözümlemeleri ile II. Kongre'yi izleyen bütün bir sürecin nesnel olarak denetlenebilir verileri arasındaki mesafe, kendisini izleyen süreçte partiyi, parti çalışmalarını büyük ölçüde II. Kongre çözümleme ve kararlarının yönlendiremediği gerçeğini açığa çıkartır. MLKP, tarihi ve gelişimi bakımından bu çok dikkate değer bir olgudur.

Birlik Kongresi, Parti ve Birlik Konferansı partiye ve sorunlarına hakimdir, partiyi yönlendirir. Aynı şey II. Kongre için geçerli değildir. Bu çelişki, ağır darbeler alarak verdiği kayıplar nedeniyle partinin yaşadığı önderlik ve yönetme gücü kaybı sonucu oluşur. Partinin önderlik ve yönetim gücünde yaşadığı nitelik kaybı, II. Kongre'nin düşük düzeyini belirlemiştir. Tabii ki, bu bir sonuçtur. Üç yıllık parti tarihi, ama özellikle negatif yönleri tarafından koşullandırılmıştır. Kazandığı başarılar ve elde ettiği kazanımların yanı sıra, üç yıllık dönemde faşist rejim partiye indirdiği darbelerle partinin iç dinamiklerini tahrip etmeyi, önderlik düzeyini geri düşürmeyi ve partinin gelişimini frenlemeyi, "doğal dengesini" sarsmayı başarmıştır. Partinin kendi sorunlarına egemenliği ve politik çizgisine hakimiyeti ve bağlılığı bozulmuş, belirgin bir irade zaafiyeti oluşmuştur.

"BK'nin dikkatinin odağında partinin kuruluşunun sorunları vardır. Bunlar başlıca ilkeseldir, geneldir, teoriktir. Oysa ikinci aşama dediğimiz dönemden itibaren artık parti, bütün kuvvetleriyle ve çok enerjik biçimde siyasal mücadelenin ön saflarında mevzilenir. Teorik olan pratikleşmekte, genel olan özelleşmekte, ilkesel olan somutlaşmaktadır. BK sonrası söz konusu geniş parti platformlarının gündemini şekillendiren işte bu gerçekliktir. Partimizin gelişme çizgisinin yönü, rotası bu temel gerçekte verilidir."(44)

Oysa yaşadığı süreç, yayılmış irade kırılması nedeniyle II. Kongre'den sonra MLKP giderek kendine dönerek, gelişim çizgisinin açığa çıkmış rotasından sapar.

Örgütsel yenilginin eşiğine gelen parti, II. Kongre'nin toplanmasıyla birlikte, bu tehlikenin önüne geçer ve II. Kongre ağır düşman darbelerine karşı geliştirilmiş tarihsel bir inisiyatif olarak rolünü oynar. Diğer yandan, II. Kongre öncesi, anı ve sonrasında yaşanan kimi sorun ve tavırlar ile bunlardan kaynaklanan tartışmalar bazı kadrolarda ciddi kırılmalara yol açar ve bu durum parti içi yaşamı zehirleyici etkiler yapar.

Partinin ağır kayıplar verdiği koşullar altında genç ve deneyimi sınırlı kadrolar öne çıkmakta, ağır görev ve sorumlulukların altına girmekte tereddüt etmezler. Ancak ne var ki, bir bakıma kendileri de önderliğe muhtaçtır. Düzeltilmek üzere hemen önlerinde duran örgütsel tablonun ağırlığı ile bilgi ve deneyim birikimlerinin, yönetme ve önderlik güçlerinin göreli sınırlılığı arasına sıkışıp bocalayacaklardır.

 

Bocalama

 

Birlik mücadelesinin başarısı ve Birlik Devrimi'yle belirlenen ve etkileyici bir politik atılım biçiminde gerçekleşen kuruluş döneminin yarattığı yaygın, geniş politik etki bir yanda; diğer yanda kayıplar nedeniyle artan deneyimli kadro açığı, önderlik, örgütleme ve yönetme gücünün düşüşü, parti gerçekliğinin iki temel yönüdür. Parti siyasi etkisi altındaki güçlere hakim olmaktan uzaktır. Sıkıca örgütlenmiş kadro ve örgüt çalışması, partinin hemen halletmeye girişmesi gereken II. Kongre'nin ortaya koyduğu acil görevler, aynı zamanda partinin bulunduğu noktadan politik bakımdan ileri yürüyüşünün ve gelişiminin ön koşullarıdır.

Ne var ki partinin, ‘95/'97 döneminde verdiği ağır kayıpların derin sonuçları ve düşmanın geliştirdiği ideolojik siyasi tasfiyecilik saldırısının etkileri bu dönemde kendini parti yaşantısı ve çalışmalarında gösterir.

Kongre'den hemen sonra, Kongre'de kararlaştırılan örgütsel perspektifler ve Kongre'nin başarısından aldığı güçle önderlik, partinin daha üst düzeyde yeniden örgütlenmesi çağrısıyla partiyi, kadro ve örgütlenme sorunlarının çözümüne yöneltmeye ve seferber etmeye çalışır. Ancak giderek partinin örgüt ve kadro sorunlarının çözümü yolunda pratik biçimde ilerleyemediği belirginleşir. Bu durumda bir yandan sorunlar daha da ağırlaşırken; diğer yandan daha da önemlisi partinin bu sorunları çözebileceğine duyduğu özgüveni zayıflar ve hatta zaman içinde kırılır.

Kongreden hemen sonra kadro ve örgütlenme sorunlarının çözümüne yönelen önderlik, bir yıl sonra ağırlaşmış bu aynı sorunlar karşısında gerilemek anlamına gelen bir gerçekçiliği benimser. Böylece yaşamsal kadro ve örgüt sorunlarının çözümünde önderlik yetmezliği bariz bir hal alır. Kadro ve örgüt sorunlarının çözümünde bocalayan parti, zamana yayılmış bir siyasal irade kırılması yaşar, gerisin geri devrimci kendiliğindenciliğe savrulur.

2000 yılı yazına değin uzanan, II. Kongre sonrası bütün bir sürece, partinin önderlik ve yönetme gücünün sınırlılığı ile siyasi etki alanı ve gövdesinin genişliği arasındaki çelişki damgasını vurmuştur. Parti, bu gerçekliği kavrayamadığı gibi, önderlik ve yönetme gücünü nitelik bakımdan büyütme yolundan bu çelişkinin çözümü çizgisine de yönelememiştir. Kendiliğinden biçimde süreç içerisinde partinin siyasi etkisi zayıflamakta, gövdesi daralmaktadır.

Kuşkusuz parti politik bakımdan hareketsiz değildir. İstanbul cephesinde Susurluk mitingine katılım, 8 Mart ve 1 Mayıs yıldönümleri, genel seçim kampanyası, barış talepli gösterilere katılım, "emekçi halk hesap soruyor" kampanyası, genç komünistler cephesindeki kimi siyasi çıkış ve etkinliklere kitle seferberliği, ‘97 ve ‘98, 12 Mart Gazi katliamı ve başkaldırısı yıldönümleri gösterileri, ‘98 8, Mart eylemi ve emekçi memurların mücadelesinin kimi anlarında yer yer başarılı pratikler vb. olumlu örnekler sergilenir.

Keza, eylem ve güç birliği politikasını geliştirme ve uygulama çabası sürdürülür. Bu alanda parti en genelde başarılıdır da. İstanbul'da, Adana ve çevresinde, Avrupa'da, gençlik çalışmalarında ve zindanlarda parti güçleri girişken, inisiyatifli, birleştirici ve kapsayıcıdır. BDGP'nin kurulması, güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılmasında inisiyatif gösterilir, "Roma yürüyüşü" sürecinde gerçekleştirilen eylem birliği ve siyasal mücadele, keza ‘99 genel seçimlerinde yurtsever hareketle geliştirilen ittifak başarılı politik çalışmalardır.

Parti hareketsiz değildir, ama politik faaliyetleri zayıflayıp daralarak sürer. Parti açıkça politik iddia kaybı yaşamaktadır. Politik mücadele tarzında egemen hale gelen devrimci kendiliğindencilik, irade kaybı ve politik duyarlılık zayıflaması, doğal ve kaçınılmaz biçimde kadro politikasına ve örgüt çalışmasına yansır. Politik irade kırılması ve devrimci kendiliğindencilik, zaten örgütsel alanda paralel gelişen bürokratizm ve idare-i maslahatçılığı besler.

Partinin politika yapış tarzında, iktidar perspektifinde, devrimi örgütleme görüş açısında daralma ve geriye düşüş dikkat çeker. Gelişen içe dönüklük, kaydedicilik ve genellemecilik belirginleşir. Öncü siyasi duruş pratiği zayıflamakta, parti kuvvetleri edilgenleşmektedir. Partinin kitle ilişkilerini siyasal savaşım içerisinde değerlendirme, geliştirme ve güçlendirme yaklaşım ve yeteneği geriler. Kitlelere ve kitle çalışmasına yabancılaşma gelişir. Parti siyasal nüfuz alanlarını örgütlemede başarısız kalır. Kitlelerin gücüne güven kaybı, çalışmalarda sağcılık, partinin kitlelerle buluşmasını önleyen etkenler arasındadır. Yaygın şekilde devrimcilik erezyonu, içe dönüklük ve apolitikleşme gelişir. Kadro ve örgütlerin siyasal duyarlılığı zayıflar. Dar pratikçiliğin derinleşmekte olduğu bu koşullar altında merkezi ve yerel önderliklerin parti örgütlerine, kadro ve olanaklara ve parti çalışmalarına hakimiyeti de zayıflamaktadır. Kadrolaşma çalışmasında başarısızlık, irade kaybı, kadro politikasında oportünist hatalar, faydacılık ve iç liberalizm, orta sınıf yaşam tarzından etkilenmeler, parti saflarında sıradanlaşma ve değer aşınması öğeleri vb. biçimlerde örgüt yaşamında belirgin bir ideolojik kanama yaşanmakta; kadro ve örgütler giderek kendi kendileriyle uğraşan sağlıksız yapılara dönüşmektedir. Bütün bunlar ilk anda oluşum halindeki krizin yansımalarıdır, ama aynı zamanda krizi olgunlaştıran etkenler olarak da rol oynarlar.

 

İdeolojik Politik Tasfiyecilik

 

Bu dönemde partinin politik ve örgütsel faaliyetlerinde ve ideolojik duruşunda uç veren tasfiyeci belirtiler her şeyden önce partinin kuruluş döneminde sakınamadığı ağır darbeler ve kayıpların yarattığı irade kırılmasından beslenmiştir. Diğer yandan antifaşist kitle hareketinin ‘94/'96 süreci boyunca gelişen radikal yöneliminin kırılması ve ılımlı bir hatta yönelmesi de tasfiyeciliğin gelişmesinin toplumsal/politik çerçevesi ve zemini olmuştur. Faşist rejim, komünist ve devrimci harekete indirdiği ağır darbelerin yanı sıra aynı zamanda devrimci ve komünist hareketi yasalcı, reformist çizgiye yönelterek de tasfiyeciliği beslemeye, örgütlemeye çalışmıştır. İdeolojik politik tasfiyecilik dayatması, bu dönem faşist diktatörlüğün komünist ve devrimci harekete karşı izlediği somut savaş çizgisidir.

Kuşatma, illegal yapıların tasfiyesi, aralıksız polis terörü altında bunaltma, sızma, ajanlaştırma ve her çeşit yol ve aracın kullanılmasıyla parti içi devrimci, yoldaşça güven ortamının ve duygusunun bozulup kırılması, ideolojik politik tasfiyecilik saldırısının en önemli ayağını oluşturmaktadır. Faşist diktatörlük, devrimci ve komünist örgütlenmeleri kendine dönük, kendi kendisiyle uğraşan kronik hastalıklı yapılar haline getirmeyi amaçlar.

Birlik mücadelesini ilgi ve dikkatle takip eden siyasi polis, daha baştan partiye sızma hedef ve yönelimine sahiptir. Partinin ağır kayıplar verdiği, örgütlülük düzeyinin düştüğü, kuvvetlerine hakimiyetin ve denetimin zayıfladığı koşullar altında ideolojik siyasi tasfiyecilik saldırılarını, sızdırdığı elemanları ve devşirmeleri üzerinden yoğunlaştırır. Parti içi güveni berhava edecek komplo da bu saldırının temel halkası ve belki sonuç alıcı hamlesi olarak planlanmıştır.

Güvenlikli çalışma bu dönemin ağırlıklı bir sorunu olarak özel önem kazanır. Güvenlikli çalışmada sağlanan ilerlemeler bu dönemin başarıları arasındadır. Faşist rejimin komplo ve yönlendirme saldırısı açığa çıkartılarak savuşturulur, sızma ve devşirme politikası etkisiz kılınır, düşman ajanları açığa çıkartılır ve cezalandırılır. Ancak parti, gerek düşman ajanlarının açığa çıkartılması gerekse de komplonun boşa çıkartılmasında bazı vahim hatalar yapmaktan sakınamaz. Keza polis saldırılarının baskısı altında bir tür güvenlik kaygısı oluşur ve bu durum, illegalitenin sağ kavranışının gelişmesini getirir. Bu "sağ illegalist anlayış" hem politik tutukluk, duyarlılık ve refleks körelmesinin hem de bürokratizm ve idare-i maslahatçılığın gelişmesinin beslendiği kaynaklar arasındadır.

 

Kriz

 

Politik faaliyetlerin daralması ve politik iddia kaybı, politik refleks körelmesi, apolitikleşmenin gelişmesi, partinin içe, kendine dönmesi, partinin etkisi altındaki güçleri politik savaşımda değerlendiremeyişi vb. krizin politik alandaki kimi çarpıcı belirtileridir. Bütün bunlar, partinin politika yapış tarzında politik irade kırılması sonucu gelişen ve egemen hale gelen devrimci kendiliğindencilik olarak somutlaştığı ölçüde partinin birlik devrimiyle inşa ettiği irade ve eylem birliğinin çözülmekte olduğu anlamına gelir.

Gelişen bürokratizm ve idare-i maslahatçılık, parti işleyişinin bozulması, parti hukukundan sapmalar, kadro ve örgütlerde ideolojik kanama, devrimcilik erezyonu ve parti saflarını terk ediş, krizin örgütsel alandaki en önemli bazı yansımaları olarak belirir.

Düzgün parti işleyişinin sağlanamaması ve parti içi bilgi akışının örgütlenip sürdürülemeyişi, parti içi ideolojik mücadelenin örgütlenmeyişi, düşünce ayrılıklarının belirip birikmekte olduğu koşullar altında kadrolar arasında güven erezyonuna neden olarak da krizi ağırlaştırıcı bir etken olur.

Bütün bunlarla da bağlı olarak partinin politik ve örgütsel durumuna ve görevlerine yaklaşımda düşünce ve irade birliği çözülür. Fakat parti krizi bunların ötesinde daha derin ve kapsamlıdır.

Komünist ve devrimci hareketin ağır örgütsel kayıpları, ‘96 1 Mayısı'nın ardından antifaşist hareketin kırılması ve barışçıl, ılımlı bir çizgiye çekilmesi, emekçi memur hareketinin ulaştığı en ileri düzeye rağmen grev ve toplusözleşme haklarını elde edememesi, gelişiminin durması ve bürokratik reformist gerileme sürecine girişi, işçi sınıfı hareketinde gerilemenin, geriye çekilişin sürmesi, işçi sınıfı ve emekçilerin en geniş kesimlerini "bölücü terör" demagojisiyle Türk şovenizminin teslim alması ve en nihayetinde ulusal kurtuluşçu devrimin yenilgisi, bu dönemin belirgin çizgilerini oluşturan politik gerçeklerdir. İşte, irade ve eylem birliğinin çözülmesi anlamına gelen parti krizi esasen dönemin belirleyici koşullarının parti yaşamında etkimesidir.

Krizin "dönemle" bağı, diğer şeylerin yanı sıra özellikle partinin işçi sınıfı hareketine bağlanması ve ulusal devrimin yenilgisi sorunlarında oluşan ayrılıklarda çarpıcı biçimde yansır. Gerek işçi sınıfı hareketine bağlanma ve gerekse ulusal devrimin yenilgisi sorunlarının partiyi derinden etkileyecek ayrılıklara ve iç ideolojik mücadeleye neden olması partinin yaşamla ve kitle hareketiyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu gösteren temel bir veridir. Bir parti ancak kitlelerden kopuksa bunlardan etkilenmez, bunlar kendisi için, kendi yaşamını da etkileyen sorunlar haline gelmez. Krizi ağırlaştıran bir etken olarak sosyalizm mücadelesinin yeni dönem sorunlarına ilişkin görüş ayrılıklarının gündeme girmesi de bu sürece denk gelir ve bunlara eklenir.

2000 baharında artık iyice olgunlaşan parti krizinin en ağır yükleri ve parti yaşamının tüm çelişkileri omuzlarına binen önderlik organı, çözüm üretemediği bu ağır durumun basıncı altında, krizin bir parçası haline gelerek yapısal olarak çöker. Yol tükenmiştir. Parti, ya krizin devrimci çözümü yoluna girecek ya da krizin en yıkıcı etkilerini yaşayacaktır.

 

Doğru Yolda

 

2000 Temmuz'unda şu değerlendirme yapılır:

"Parti doğru yolda yürüyor. Yoldaşlar, bu dört kelimelik cümle altı aylık organ raporlarının toplam ve temel sonucunu özetliyor.

"7 Mart, partimizin politik kararlılığını, faşist diktatörlüğün öncü güçleriyle göğüs göğüse çarpışma cüretini ortaya koymuştur. 8 Mart ve Newroz etkinlikleri, KGÖ'müzün II. Kongresi'ni toplaması ve genç yapıcıların enerjik eylemleri. Kuzey Kürdistan illerinde, Güney'de ve en başta da İstanbul'da 1 Mayıs'ta ortaya konan örgütlülük, disiplin ve devrimci coşku, gözaltında taciz ve tecavüze karşı yürütülen kampanya ve tersane işçilerinin direnişi...Partimiz gelişme yönünü açığa çıkartmıştır.

"Raporlar, partimizin kaçınamadığı politik duyarlılık ve kararlılık erezyonunun, politik refleks zayıflaması ve keza içe, kendine dönme eğilimini tersine çevirdiğini, faşist diktatörlüğün tasfiyeci iradesini kırdığını müjdeliyor.

"Gerçekleştirdiğimiz politik atılımın çapı kuşkusuz küçüktür, abartılmamalıdır. Fakat mevcut politik koşullar altında devrimci hareketin içine itildiği durum nedeniyle olduğu gibi, daha da önemlisi partimizin kendi durumuna müdahalesi bakımından oldukça değerli ve önemlidir. Bilindiği gibi, faşist diktatörlük indirdiği ağır darbeler ve uygulaya geldiği bunaltıcı kuşatmanın basıncıyla partimizin devrimci iradesini kırmayı, içe döndürerek, ideolojik siyasi tasfiyeciliği dayatmayı amaçlamıştır. Bunda bir ölçüde başarılı olduğu da reddedemeyeceğimiz bir gerçektir. Partimiz bir ölçüde politik edilgenlik içerisine itilmekten kendini koruyamamıştır. 2000 yılının ilk altı aylık döneminde elde edilen politik atılım buna son verdiği için oldukça anlamlıdır. Partimiz yönünü kesin bir kararlılıkla sınıf mücadelesinin en yakıcı sorunlarını yanıtlamaya çevirmiştir."(45)

Analizlerde çubuğun başarılara büküldüğü dikkati çeker. Parti, başarılarını vurgulamaya, moral ve özgüvenini geliştirmeye ihtiyaç duymaktadır. Fakat aynı zamanda politika yapış tarzına eleştirel bir yaklaşım da geliştirilmektedir. Bu dönemde "parti krizi" parti basınında tartışma ve analiz konusu yapılmaz, ama gerçek şu ki, 2000 yazında önderliğin ana gündemi kendi durumu merkezde olmak üzere "parti krizi"dir. Eylül 2001'de önderlik 2000 yazı için şu değerlendirmeleri yapmaktadır:

"Son bir yılın deneyimleri incelendiğinde görülecektir ki, parti önderliği, partinin gelişiminin bu özel an'ını çözümlemeye, kavramaya ve parti çalışmasının yönetimine ışık tutacak sonuçlar çıkartmaya büyük önem veriyor.

"Parti krizinin çok özel ve oldukça kritik bir an'ını, parti değerlerine ve marksizme sıkı sıkıya sarılarak, parti hukuku ve devrimci eleştiri silahını tutarlılıkla uygulayarak aşan önderlik, 2000 yazında, ondan sonra yaşayageldiğimiz sürecin ivedilikle çözülecek sorunları, her aşamanın görevleri ve görevler arasındaki karşılıklı ilişkiler konusunda öngörülere ve açık düşüncelere sahiptir.

"Parti önderliği, elbette ki partiyi oldukça kapsamlı ve ateşli bir iç ideolojik mücadelenin beklediğini biliyordu. Çünkü birikmiş teorik, politik ve örgütsel sorunlarımız çözüm bekliyordu. Parti içi düşünce ayrılıkları vardı ve hatta bir parti krizi döneminden geçiyorduk. Önderlik en başta 2000 Temmuz'unda kendi içinden başlayarak başlattığı ve tüm partiye yaydığı ideolojik ve örgütsel düzeltme çalışmasıyla partiyi sürece hazırlıyordu. Partinin yönetme ve önderlik gücünü açığa çıkartmak için uygulanan hareket planının birinci adımı ideolojik ve örgütsel düzeltme çalışmasıydı." "Partinin kendini yenileme gücü" (Kasım 2000) başlıklı Pİ'nin 24. sayısı dolaysız biçimde iç ideolojik mücadeleye hazırlık amaçlıdır. Parti içi mücadeleyi inceler. Örgütlendirilmiş parti içi tartışma ya da parti içi ideolojik mücadele hukuku, kültürü ve deneyimleri üzerinde durur. Önderlik partiyi, bu bakımlardan da iç ideolojik mücadeleye hazırlamaktadır. Partinin önderlik ve yönetme gücünü açığa çıkartmanın ikinci temel halkası olur, iç ideolojik mücadele. "Hedef ve amaç, parti krizini aşmak, partinin irade ve eylem birliğini sağlamca tesis etmektir. Haziran 2001 tarihli Pİ 37'de tartışmaların kurucu niteliğine yapılan vurgu bu görevin ifadesidir."( 46)

2000 yazı; parti tarihinin, parti krizine müdahalenin belirlediği kesin bir dönemecidir. Önderlik; önderlik ve parti krizini, ‘97/2000 dönemi önderlik çalışmaları ve parti faaliyetlerini tartışır, analiz eder. Bu temel üzerinde önderlik kadrolarının sürece kişisel katkı ve sorumluluklarını ele alır ve tek tek tüm kadrolarını tartışır, eleştirir ve kişisel özeleştirilerini alır, değerlendirir. Önderlik düzeyinde ideolojik düzeltme çalışmasının derinleştirilmesi amacıyla kadroların yazılı özeleştirilerini hazırlamaları kararlaştırılır ve belirlendiği gibi uygulanır. Önderlikten başlatılan ideolojik düzeltme çalışmasının aynı tarzda profesyonel kadroların oluşturduğu iskeleti başta gelmek üzere tüm partiye yayılması kararlaştırılır.

İdeolojik ve örgütsel düzeltme çalışması iç içe geçer. Kadro politikasındaki düzeltme ve düzgün bir parti işleyişi önderlikten başlatılır. Önderlik kadrosu daraltılarak iç örgütlenmesi yeniden yapılandırılır. Önderlik kadrosunun daraltılması öncelikle önderliğin politik kararlılığını sınayıcı temel bir adım olduğu kadar aynı zamanda hem partinin kadro politikasını bütünde düzeltici rolü ve keza hem de ideolojik düzeltmeyi örgütsel sonuçlarına kadar götürdüğü için de oldukça anlamlı ve önemlidir.

Parti kendi durumuna ve sorunlarına düşüncede hakim olmaya, ideolojik ve örgütsel düzeltme çalışmasıyla kadrolardaki kanamayı durdurmaya ve düzgün bir parti işleyişini inşa etmeye başlar. 2000 yazında parti, olgunlaşan krizin devrimci çözümü yoluna girer.

 

Devrimci Kendiliğindenciliğe Karşı

 

Belli koşulların bir sonucu olarak irade ve eylem birliğinin çözülmesi anlamına gelen parti krizi gerçekliği, geniş kapsamlı ve hararetli bir iç ideolojik mücadeleyi koşullandırmıştır. İdeolojik ve örgütsel düzeltme çalışması zemininde sağlanan düzgün parti işleyişine dayanılarak parti krizinin sorunları parti tartışmasına açılır. Kongre hazırlık süreci ve Kongre'de gerçekten zengin bir iç ideolojik mücadele yaşanır.

İç ideolojik mücadele partiyi bir kez daha sınar. Sonuç, marksist ve devrimci bir parti gerçeğinden başka bir şey değildir. III. Kongre kendisi hakkında şunları da söyler:

"MLKP III. Kongresi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan devriminin teorik, programatik, stratejik ve taktik sorunlarını, iç ve uluslararası politik durumu, partimizin geride kalan yıllardaki söz ve pratiğini, dünya proletaryasının ve devriminin karşı karşıya bulunduğu gerçekleri, sorunları ve çözüm yollarını ele aldı, değerlendirdi ve çeşitli kararlara ulaştı.

"MLKP III. Kongresi, güçlü bir irade birliğinin, partimizin ideolojik gelişiminin ve politik kararlılığının ifadesi oldu.

"Partimiz, III. Kongre'sinde ulaştığı sonuçlarla Birlik Devrimi'nin çizgisine sımsıkı bağlı kalarak ve onun sınıf mücadelesinin güncel iç ve uluslararası ihtiyaçları temelinde derinleştirip geliştirerek savaşımı yükselteceğini ilan etti."(47)

Her şeyden önce bütün bir parti tarihi, 97/2000 süreci önde olmak üzere, partinin kuruluşu ve parti çalışmasının belli başlı tüm yönleri tartışılır. Parti kendi gerçekliği ile, ama tamamen eleştirel tarzda yüzleşir. Anlam ve değer kaybına uğramış başarılarından olduğu kadar, yanılgılarından ve başarısızlıklarından da öğrenir, güç alır. Parti birlik mücadelesi ve kuruluş sürecinde olduğu gibi, bir kez daha "devrimci kendiliğindencilikle" dövüşür, hesaplaşır. Politik deneylerinin ışığı altında politik önderlik anlayış ve tarzını, teorik ideolojik düzeyde daha kesin çizgileriyle kurar.

Parti tüzüğü ve programına dair tartışmalı sorunların yanı sıra özellikle Kürt ulusal devriminin yenilgisi ve Kürt ulusal sorunu, tartışma ve ideolojik mücadelenin ağırlıklı konularından birisi olur.

Sosyalizm mücadelesinin yeni dönemi başlığı altında ele alınan sorunlar ise partinin dikkatini daha da fazla geleceğe yöneltir, ancak tartışmalar sonuca gidilecek kadar olgunlaştırılamaz.

Eleştiri ve tartışma özgürlüğü, parti hukukuyla kurallara ve güvencelere bağlanmış sosyalist demokrasi, MLKP'nin üstün bir yanı olarak, kendini yenileme gücünü ve sorunlarını çözebilme yeteneğini realize eden, varlığının temel koşullarından birisi olarak ışır.

"Partimiz, III. Kongre'sini başarıyla tamamlayarak bir dönemi geride bıraktı. Dolaysız bir iç ideolojik mücadele deneyi ve sosyalist demokrasinin yetkin bir uygulamasıyla karakterize olan hazırlık süreci ve III. Kongre'miz, sınıflar mücadelesi tarihine MLKP'nin özeleştiri yeteneğinin, devrimci iddiasının, yenilenme gücünün ve özel sağlamlığının bir ifadesi olarak kaydedilecektir."(48)

"MLKP III. Kongresi, politik mücadelede devrimci kendiliğindencilikle, örgütsel yaşamda bürokratizm ve idare-i maslahatçılıkla karakterize olan bir dönemi tüm yönleriyle masaya yatırmış, ideolojik, politik ve örgütsel açılardan gerekli devrimci sonuçları çıkartmış ve bütün bu konularda partiyi yeniden Birlik Devrimi'nin rotasına sokmuştur. Bu ayağa dikiliş MLKP'nin ideolojik politik gücünün ve kararlılığının ifadesi olmaktan başka, birlik devriminin derinliğini ve sağlamlığını da ortaya koymuştur."(49)

Devrimci kendiliğindenciliği, bürokratizm ve idare-i maslahatçılığı mahkum eden Kongre, partiyi yeniden kendi rotasına, önder partiye geçiş hattına sokar. III. Kongre, partinin çözülen irade ve eylem birliğini yeniden tesis ederek parti krizine devrimci çözümün son noktasını koyar.

 

İlk Ben Olmalıyım

 

1996 ve 2000 ölüm orucu çarpışmaları devrimci hareketin yakın tarihi içinde önemli bir yer tutar. Parti, her iki çarpışma içerisinde de kendi tarzında yer alır.

Faşist rejimin sürgün ve tecrit saldırısına karşı geliştirilen Mayıs-Temmuz 1996 ölüm orucu eylemi, öncelleri dahil olmak üzere, parti için bir ilktir.

Sömürgeci diktatörlük yürütmekte olduğu topyekün savaşın ikinci saldırı dalgası sürecinde, zindanları birer faşist boyun eğdirme merkezi haline getirmek için sürgün ve tecrit planını geliştirmiş, Eskişehir tabutluğunu açmıştı. Aynı dönemde, ziyaretçiler, zindan kapılarında yoğun bir gözaltı terörüne maruz bırakılmaya başlanır.

Parti, saldırıyı öteki devrimci parti ve örgütlerle birlikte ve birleşik bir iradeyle 20 Mayıs'ta süresiz açlık greviyle yanıtlar. Mücadelenin 30. günü ise eylemin SAG'den ölüm orucu'na dönüştürülmesi önerisi direnişteki parti ve örgütlere yazılı olarak götürülür. Aynı metinde, ölüm orucu eylemcilerinin aynı koğuşta toplanması, şehit düşecekler için ortak bir şehitlik hazırlanması ve eylemin zaferinin ardından ortak bir kitap çıkartılması gibi öneriler de yer alır.

3 Temmuz'da, SAG'nin 45. gününde başlatılan ölüm orucu saldırısına Parti, Ulucanlar, Sağmalcılar, Eskişehir, İskenderun, Malatya ve Buca zindanlarındaki kadın ve erkek tutsaklardan 21 savaşçıyla katılır.

Proletarya ve halklarımızın özgürlük savaşımı tarihine adını şerefle yazdıran ölüm orucu saldırısında, komünist ölüm orucu müfrezelerinin başında yürüyen Partinin Merkez Komitesi üyesi Hüseyin Demircioğlu, eylemin 69. günü olan 25 Temmuz'da dördüncü şehit olarak ölümü paçavraya çevirir. Partinin dört değerli militanı ise süreci ölüm orucu gazisi olarak fethederler.

12 şehit verilen ve çok sayıda gazisi bulunan ölüm orucu eylemi, sürgün ve tecrit saldırısını püskürtüp, Eskişehir zindanını kapattırarak zaferle sonuçlanır.

Devrimci hareketin yakın dönem tarihi içinde özel bir yer tutan ve kuşkusuz 1996'yı birçok yönüyle aşan 19 Aralık direnişi ve ölüm orucu eylemi, MGK'nın, sermaye oligarşisinin ve emperyalistlerin ortak planına dayanan hücre-tecrit saldırısına karşı geliştirildi. 96'dan farklı olarak düşman bu kez daha hazırlıklıydı ve F tipi zindanları inşa etmişti.

Gerek 19 Aralık direnişi, gerekse de ölüm orucu eylemi, yerel sınırları aşarak, sınıf savaşımı ve faşizme karşı mücadele tarihine adını dünya ölçeğinde yazdıran ayırdedicilikler taşır. F tiplerine ve hücre-tecrit terörüne karşı girişilen ölüm orucu saldırısı, özü itibarıyla özgün bir feda eylemi olan bu büyük hücumda yer alanların yüzlerle sayılması, bayraktarlarının bazılarının 1996 ölüm orucuna da katılmış olmaları, eylemin yayıldığı süre, zorla müdahale karşısında gösterilen kahramanlıklar, şehitlerin sayısı, eylemciler ve şehitler arasında kadın savaşçıların oranı gibi açılardan, yerkürede, günümüze değin yaşanan ölüm orucu saldırılarına kıyasla tanık olunmamış bir düzeydir. Keza faşist rejimin aynı anda yirmi ayrı zindanda büyük bir askeri güçle giriştiği ve diğer şeylerin yanısıra binlerce gaz bombası kullandığı katliam saldırısına karşı, 28 şehit, yüzlerce yaralı ve onlarca gazi pahasına geliştirilen 19-22 Aralık barikat direnişi hapishanelerdeki mücadele tarihinde özel bir yer tutar.

Faşist diktatörlüğün F tipi saldırı stratejisi, sürecin olası gelişim özellikleri, devrimci direniş plan ve taktiği konularında bir görüş birliği sağlanamayınca, ölüm orucu eylemi birleşik bir hücum olarak geliştirilemez. Sonrasında ölüm orucuna dönüştürülen SAG'ların çıkış noktaları olarak, eylem 20 Ekim ve 10 Aralık'ta başlayan iki ayrı koldan gelişir. İki ayrı merkez oluşur. Bu durum Mayıs 2001'e değin sürer. Söz konusu tarihte, Marksist Leninist Komünist Parti'nin süregelen ısrarlı çabaları ve iki devrimci partinin katkılarıyla hareketin birleşik temsili ve birleşik gelişimi sağlanır. 4. ölüm orucu ekiplerinden başlayarak ete kemiğe bürünen bu durum, 5, 6 ve 7. ölüm orucu müfrezelerinin şahsında Mayıs 2002'ye değin devam eder.

Parti, 10 Aralık'ta başlattığı açlık grevi eylemini, 19 Aralık barikat direnişinin ardından -daha önce proletarya ve halklarımıza ilan ettiği gibi- F Tipi zindanların açılmasıyla 9 Ocak'tan itibaren ölüm orucuna dönüştürür. 10 Aralık 2000'de başlayan süreci 14 Mayıs 2002'de sona erdiren parti, bu süre içinde 9 Ocak, 28 Ocak, 10 Şubat, 20 Mayıs, 5 Haziran, 28 Temmuz ve 26 Eylül'de hücuma geçen; Buca, Kırıklar F Tipi, Gebze Özel Tip, Sincan F Tipi, Kandıra F Tipi, Edirne F Tipi ve Tekirdağ F Tipi zindanlarında kadın ve erkek 57 gönüllünün yer aldığı 7 ölüm orucu müfrezesi çıkarır. Ayrıca, 10 Ocak 2002'de İstanbul Gazi'de, 15 Şubat 2002'de ise İzmir Yamanlar'da toplam beş komünist savaşçının mevzilendiği iki ölüm orucu siperi açar. Bu siperler, aynı zamanda, geride kalan dönem ve yeni sürecin örülmesi bakımından, öncü için çok özel ve özgün denilebilecek koşullarda, Partinin devrimci ruhunu kazanma ve devrimci kararlılığını sınama hamlesidir.

Bu görkemli ve bilinen sınırları alt üst eden kitlesel ölüm orucu eyleminde komünist öncü, 6 Mayıs 2001'de İzmir Yeşilyurt Araştırma Hastanesi'nde 2. Ölüm Orucu müfrezesinden Hüseyin Kayacı'yı, 21 Mart 2002'de ise İzmir Yamanlar'daki ölüm orucu siperinde 6. Ölüm Orucu müfrezesinden Tuncay Yıldırım'ı şehit verir. Çok sayıda komünist direnişçi koşuyu ölüm orucu gazisi olarak tamamlar. Parti, dışarıdaki ölüm orucu siperinde ölümü yenen ve öncünün saflarındaki politik kararsızlığı gürültüsüzce tepeleyen kurucu üyesi Tuncay Yıldırım'ın, tutsak düştüğünde Adana İl Komitesi Sekreteri olduğunu açıklar. Deri işçisiyken, çalışmanın ihtiyaçları doğrultusunda tersane işçiliğine geçen Hüseyin Kayacı ise parti üyesidir.

Parti, Şubat 2002'den başlayarak hazırladığı ve Ankara mitingiyle tepe noktasına ulaşan "üç kapı üç kilit" kampanyasıyla, sokaktaki sessizlik perdesini yırtmaya ve diktatörlük üzerinde bir kitle baskısı oluşturmaya yönelir. Ne var ki, tüm bu adımlarda genellikle yalnız kalır. Devrimci hareket sokakta fazlasıyla etkisizdir. Ki aynı süreçte, zindanlarda birleşik hareket eden devrimci gruplardan biri dışındakiler, ölüm orucunu sonlandırma eğilimlerini kesin karara dönüştürmüşlerdir. Bu tavrı değiştirme çabaları sonuçsuz kalan Parti, "amacı ve rolü dikkate alındığında eylemin bu gerçeklikler altında iki grup tarafından sürdürülmesinin isabetli olmayacağı", "o aşamada eylemin iradi ve birleşik bir geri çekilişle bitirilmesi" değerlendirmesini yaparak, "sokakta büyütülecek mücadele yoluyla yeni bir çıkışın hazırlanmasının daha doğru olacağı" kararını verir. Eylemi bitirişinden sonraki süreçte askeri biçimler dahil, mücadelenin değişik biçimleriyle hücre-tecrit terörünü gündemde tutmaya ve püskürtülmesinin koşullarını yaratmaya çalışır. Ancak bu pratikler yetersiz kalır ve sonuç alıcı bir düzey kazanamaz. Sorun, Partinin politik gündeminde durmaya devam eder.

Hücre-tecrit saldırısı, devrimci hareketi nefessiz bırakma, zindanlardan başlayarak ağır bir yenilgiye uğratma hedefine ayarlıydı. Ne var ki, gerek 19 Aralık direniş kahramanlığı, gerekse de kitlesel ölüm orucu saldırısı faşizmin planlarını bozdu. Açık bir ideolojik ve moral yenilgiye uğratılan diktatörlük, F tiplerini açık tutmayı başarsa bile, hedeflediği uygulamaları gerçekleştiremedi ve umduğu sonuçlara ulaşamadı. Devrimci tutsaklar örgütlülüklerini, dayanışmalarını, paylaşımlarını sürdürmeyi ve kendilerini devrimci temelde yeniden üretmeyi başardılar.

Ölüm orucu eylemleri, özgürlük ve sosyalizm uğruna sınıf mücadelesinin gerektirdiği her tür araç ve biçimi kullanma yolundan ilerleyen Marksist Leninist Komünist Parti'nin tarihine, feda ruhunun ve savaşım kararlılığının cisimleşmiş ifadesi olarak kazındı.

 

Kendini Yapış Tarzının Karakteristik Bir Çizgisi

 

Kolektivizm birliğin yöntemidir. Birlik mücadelesinin başarısına belirleyici katkılar yapar. Demek ki, burada ilkin, bizzat kolektivizmi birliğin yöntemi olarak belirleyen BODT (Nisan Toplantısı) anılmalıdır.

MLKP 1994 sonbaharında MLKP-K adıyla Birlik Kongresi'nde kurulur.

1995 yazında I. Konferansı'nı (Parti ve Birlik Konferansı) toplar.

1997 yazında ise II. Kongre toplanır.

Bunlara, 1995 sonunda toplanan I. İşçi Konferansı, 1996 yazında toplanan Komünist Gençlik Örgütü I. Kongresi ve 2000 kışında toplanan II. Kongresi ve 1999'un ilk aylarında emekçi memurlar arasında faaliyet yürüten parti güçleri kurultayı ayrıca eklenmelidir.

2002 baharında ise III. Kongre toplanır.

Bütün tarihi, MLKP'nin kendini kolektif tarzda yaptığına tanıklık eder. Kongreler, konferans ve kurultaylar, partinin kendini var edişinin bütün bu yüksek düzeyde kolektif araçları, parti saflarında yaşam bulan sosyalist demokrasinin güvenceleri ve göstergeleridir. Temelleri birlik mücadelesinde atılan ve partiyle birlikte gelişen kolektivizm ve sosyalist demokrasi, partinin iç dinamiklerinin beslenme, hareketlenme kanallarıdır. Partinin kendini yapış tarzının temelini oluşturan kolektivizm ve sosyalist demokrasi, düzgün parti işleyişi zemininde tabii eleştiri ve tartışma özgürlüğü sayesinde işlevsel olmakta, bütün parti örgütlerinin ve birey olarak partililerin katkısıyla parti iradesi şekillenmektedir. Partinin sorunları çözüm gücünü açığa çıkartmanın olduğu kadar, parti saflarında oluşabilecek ve oluşan sapmaları açığa çıkartıp düzeltmenin de hukuki güvencelere bağlanmış güvenilir yöntemidir kolektivizm.