Faşist Zulüm Makinası Parçalanacak Halklarımıza; Kapitalist düzenin koruyucu gücü, faşist rejim, yirmi cezaevinde F tipi hücre sistemine karşı Açlık Grevi ve Ölüm Orucu direnişini sürdüren devrimci tutsaklara gaz bombaları, silah ve iş makinalarıyla saldırdı. Faşizmin propaganda bakanları saldırıyı ”devletin şefkat ve insan hayatını kurtarma operasyonu” olarak tanımladılar. Bu faşist propaganda ve demagoji eşliğinde onlarca devrimci katledildi, onlarcası yaralandı. Bir o kadarı da ölümü bekliyor. Eli kanlı, ağzı salyalı faşist cellatlar emekçi halklarımıza ”şefkat operasyonu” olarak lanse etmeye çalıştığı faşist barbarlığı ve vahşeti ”bu müdahale sizin çocuklarınızı kurtarmak için yapılmaktadır. Hekimlerimiz kendilerine düşeni yerine getireceklerdir. Ve herkesin bu mücadelede devletin yanında olmasını” bekliyoruz diyerek, bütün toplumsal muhalefeti katliamlarına ortak olmaya çağırıyorlar. Faşizmin bakanları, savcıları, medyası Hitler faşizminin propaganda bakanlarını fersah fersah geride bıraktılar. Zindanlarda devrimcilerin katı ve kararlı direnişleriyle karşılaşmalarına karşılık ”jandarmamız, hiç kimseye zarar gelmesini istemediği için yavaş yavaş ilerliyor” diyerek, katliamı emekçi halklarımızdan gizlemeye çalışıyorlar. Burjuva medyanın bütün yazılı ve görsel birimleri de Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, kısaca faşizmin bütün propaganda bakanlarının yalan ve namusuzluklarını gerçekmiş gibi emekçi milyonların üzerine boca ediyorlar. Ama gerçekler çıplaktır. Katliamı gizleyemiyorlar. Devrimci direniş ve irade karşısında ise küçük dillerini yutmuş bulunmaktadırlar. Faşist diktatörlüğün, İçişleri Bakanı Saadetin Tantan’ın; ”iki yıldır hazırlanıyorduk, operasyon için özel timler kuruldu. Bu timler iki yıl boyunca sıkı eğitim gördü” açıklaması devletin katliam için yaptığı hazırlıkların açık bir itirafıdır. Burjuva medyanın devlet propagandası içinde ”1988 yılında kurulan jandarma özel asayiş komutanlığına bağlı birlikler operasyonda etkili rol oynadı” biçimindeki özel vurgu da hem Tantan’ın söylediğini, hem de katliamın önceden planlı olarak hazırlandığını kanıtlıyor. Faşist katliam ve terör bütün ayrıntılarda çıplak olarak ortadayken diktatörlüğün Başbakanı onu, ”teröristleri kendi terörizmlerinden kurtarma girişimi” olarak anlatarak demagoji yapıyor. Devrimcileri koğuşlarda toplu olarak ateşe vererek yakan bu cani insan kasapları, kitleler karşısında mikrofonlara ve ekranlara çıktıklarında nasıl da büyük hümanistler kesiliveriyorlar. Faşist rejim makinasının katliam ve yalanı üzerinde genel bir konsensüs sağlasalar da gerçekleri gizleyemezler! Faşist diktatörlüğün zindan katliamı, son sürecin bir dizi gelişmeleriyle organik bir bağıntılılık içerisindedir. AB’ye tam üyelik süreci çerçevesinde, 8 Kasım 2000’de yayımlanan ”Katılım Ortaklığı Belgesi” ve bu belge karşısında Türk burjuva devletinin hummalı bir şekilde çalışmalarını tamamlamak üzere olduğu ”ulusal program”la AB’ye gitmekte acelesinin olmadığına uygun davranması, bu bağlamda Avrupa Birliği emperyalistleriyle ilişkilerin bir ölçüde gerginleşmesi, ardından AB ülkelerinin bazı müeyyideler devreye sokmasıyla, Türkiye’yi acil yardıma muhtaç hale getirmesi, Aralık ayının ikinci haftasında Almanya’nın başkenti Berlin’de başta IMF, Deutsche Bank, Dresdner Bank olmak üzere otuzdan fazla sermayenin Türkiye’ye akışının sağlanması ve güvencelenmesi tartışmalarıyla, Türk egemen sınıfları bütün radikal devrimci muhalefeti tırpanlamak ve silmek için emperyalist efendilerinin tüm desteğini aldılar. IMF programları ve ”acil yardım” olarak alınan on milyonlarca Doların istikrarı için bütün toplumsal muhalefetin tırpanlanması gerekiyor egemenler için. Zindan saldırı ve katliamı, lokal bir ”operasyon” değildir. Faşist karşıdevrim çok kapsamlı bir saldırı planını sürece sokmuş bulunuyor. Aralık ayının ikinci haftasından beri Güney Kürdistan’a yapılan yığınak, iki aydan beri İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve başka illerde sokak gösterilerinin hemen hemen her gün tümüne karşı gösterilen faşist kıyıcılık, sokakta yazılama ve afişleme yapan devrimcilerin kurşunlanarak katledilmesi, faşist polis güruhunun ve sivil faşist beslemelerin sokaklara salınması ve 20 cezaevinde ”şefkat operasyonu” yalanıyla böğürtülen katliam devletin bütünlüklü planının birer parçalarıdır. Faşist rejim ve sözcüleri boşuna sevinmesinler! Zindanlardaki ve sokaklardaki sert devrimci direnişler bunun boş bir hayal olduğunu gösteriyor. Ecevit’in ”F tipinin gerekli, zorunlu olduğunu artık toplumumuzun sanırım hemen her kesimi algılar duruma gelmiştir” açıklamasından sonra, bütün burjuva köşe yazarları ve kurumları ”hiç bir devlet böyle bir dayatmayı kabul edemezdi” diyerek F tipi hücre sistemini savunmada devletle ağız birliği etmelerine rağmen devrimci tutsaklar direnişlerine devam ediyorlar. Sömürgeci faşist diktatörlük, zindan katliamı ve saldırı dalgasıyla devrimci iradeyi kırmak ve sokağı susturmak istiyor. Faşist zulüm makinası onlarca devrimciyi katletmiştir. Ama direnişi kıramamıştır. Açlık Grevi ve Ölüm Orucu yeni durumda da devam ediyor. Devrimciler ve komünistler götürüldükleri ölüm hücrelerinde de şanlı direnişlerini sürdürüyor. Devrimci savaş yeni bir evreye girerek, değişik biçimlerle devam edecektir. Sokaklarda direnişler boyutlanıyor. Faşist zulüm makinasını parçalamak, için her alanda, birimde ve cephede devrimci direnişi sürdürmek ve şehitlerimizin hesabını sormak için ileri! 20 Aralık 2000 MLKP Merkez Komitesi
|