Türk Devleti, Psikolojik Savaş ve Kürtler
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Newroz’dan 1 Mayıs’a uzanan ve Türk işçi ve emekçilerini Kürt halkıyla buluşturmaya hizmet eden kitle seferberliği, 1 Haziran’da İstanbul’da düzenlenen “Yeter, Kürt sorununa demokratik çözüm” mitingi ile devletin imha ve inkar saldırısına cevap verilmiştir.

1 Haziran 2008 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 70


Sömürgeci faşist Türk Devleti’nin Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikası ve saldırısı devam etmektedir. PKK’nin önemli mevzilerinden Kandil Dağı da dahil olmak üzere Güney Kürdistan’a yönelik hava ve kara saldırılarından bir sonuç alamayan devlet, Mayıs ayı boyunca da Güney Kürdistan’a hava operasyonları düzenlerken, Kuzey’de ise kara ve hava operasyonlarına devam etti. Kürt halkına ve onun temsilcilerine yönelik saldırılarını DTP’nin farklı düzeylerdeki yöneticilerinin de içinde bulunduğu bolca tutuklama ile sürdürdü.
Tutuklu bulunan DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş, çıkarıldığı mahkemede serbest bırakılmasına rağmen, askere alınarak cezaevinden doğruca askeri kışlaya götürüldü ve hala özgürlüğüne kavuşmuş değil. DTP’ye yönelik kapatma davası ise devam etmektedir.
Kürt halkının sesi olan günlük gazetelerin yasaklanması nedeniyle 19 Mayıs’ta çıkmaya başlayan günlük Alternatif gazetesi, 1 hafta yayın yaptıktan sonra, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1 aylık kapatma saldırısına uğradı. Böylece Kürt halkının sesi kısılmak istenmektedir.
Türk Devleti, Kürt halkına ve gerillasına yönelik bu saldırılarına psikolojik savaşı yoğunlaştırmayı da ekledi. Genelkurmay Başkanlığı, kendi internet sitesinin yanı sıra hizada tuttuğu burjuva basın aracılığıyla yalan ve manipülasyona dayalı kirli savaş çığırtkanlığını artırdı. Bunu öyle bir noktaya vardırdı ki, burjuva basının tanınmış simalarından Mehmet Ali Birand bile, Posta adlı bir gazetedeki yazısında bu durumu şu sözlerle itiraf etti: ‘’Türk Silahlı Kuvvetleri, aylardan beri, PKK’ye karşı sürekli operasyonlar düzenliyor. ... Ancak bazen öylesine abartıyoruz ki, kamuoyunun güvenini sarsacak başlıklar atıyoruz... Öyle sloganlar, öyle haberlerle ortaya çıkıyoruz ki, işin ciddiyeti bozuluyor. Her hafta mutlaka bir ‘’PKK dağıldı’’ ve ‘’panik’’ havasından söz ediyoruz. Kaçan liderler, öldürülen komuta kademesi ve abartılı ölü rakamları... Medyanın bu yaklaşımı TSK’ye moral vermek adına sergileniyor. Oysa, tam aksine kamuoyundaki güvenin azalmasına neden oluyoruz. Bunca abartı, bunca dev slogan toplumu yoruyor. TSK’ye de moral vermiyor. Gereksiz bir erozyona yol açıyoruz.” Bu sözler Türk burjuva medyasının durumunu ortaya koymaktadır.
Türk Devleti’nin politikasında bir değişiklik olarak görülmesi gereken nokta da Güney Kürdistan Federe Yönetimiyle geliştirilen ilişkilerdir. Türk Devleti, Güney’e saldırılarına paralel olarak Kürt yönetimiyle de görüşmeler yaparak, Talabani-Barzani şahsında Güney Yönetimi’ni tanımakta adımlar atmaktadır. Bununla ABD’nin çizdiği çerçevede PKK’yi tasfiyeyi amaçlamaktadır. ABD ise, 5 Kasım’daki Erdoğan-Bush görüşmesi ile başlatılan bu süreçte, hem Türkiye ile Güney’deki Kürt devlet oluşumu vesilesiyle gerilen ilişkileri yumuşatmaya ve hem de PKK’yi tasfiyeyi içine alan kendi lehine bölgesel bir çözüme ulaşmaya çalışmaktadır.
Faşist Türk Devleti cephesinden bunlar olurken, PKK ise geliştirdiği karşı ataklarla devletin saldırılarını boşa çıkarmakta ve Kürt halkının desteğini almaya devam etmektedir. PKK, bir yandan Kuzey Kürdistan’da Aktütün karakolunu bastığı eylemde olduğu gibi, askeri eylemlerle orduya darbeler indirirken, diğer yandan KCK yöneticilerinin Roj TV aracılığıyla canlı yayınlarla görevlerinin başında olduklarını ve savaşı büyütmeye devam edeceklerini açıklamaları, devletin psikolojik savaş saldırganlığını boşa çıkarmaktadır. Kitle seferberliğine dayalı “Edi Bese” hamlesinin ikinci ayağı olarak yeni kitle eylemlerine çağrı yapan KCK, böylece Kürt halkını kitlesel olarak mücadeleye seferber etmektedir.
Newroz’dan 1 Mayıs’a uzanan ve Türk işçi ve emekçilerini Kürt halkıyla buluşturmaya hizmet eden kitle seferberliği, 1 Haziran’da İstanbul’da düzenlenen “Yeter, Kürt sorununa demokratik çözüm” mitingi ile devletin imha ve inkar saldırısına cevap verilmiştir. Türkiye Barış Meclisi tarafından düzenlenen mitinge, KESK, DİSK, TMMOB, DTP, ESP, EMEP, SDP, EHP, ÖDP, SODAP’ın da aralarında bulunduğu onlarca kurum destek verdi.
Partimizin de desteklediği ve katılım çağrısı yaptığı miting, halkların kardeşleşmesinin, Kürt sorununu emek cephesinden sahiplenmenin güzel bir örneği oldu.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Türk Devleti, Psikolojik Savaş ve Kürtler
fc Share on Twitter
 

Newroz’dan 1 Mayıs’a uzanan ve Türk işçi ve emekçilerini Kürt halkıyla buluşturmaya hizmet eden kitle seferberliği, 1 Haziran’da İstanbul’da düzenlenen “Yeter, Kürt sorununa demokratik çözüm” mitingi ile devletin imha ve inkar saldırısına cevap verilmiştir.

1 Haziran 2008 / Enternasyonal Bülten / Sayı: 70


Sömürgeci faşist Türk Devleti’nin Kürt halkına yönelik imha ve inkar politikası ve saldırısı devam etmektedir. PKK’nin önemli mevzilerinden Kandil Dağı da dahil olmak üzere Güney Kürdistan’a yönelik hava ve kara saldırılarından bir sonuç alamayan devlet, Mayıs ayı boyunca da Güney Kürdistan’a hava operasyonları düzenlerken, Kuzey’de ise kara ve hava operasyonlarına devam etti. Kürt halkına ve onun temsilcilerine yönelik saldırılarını DTP’nin farklı düzeylerdeki yöneticilerinin de içinde bulunduğu bolca tutuklama ile sürdürdü.
Tutuklu bulunan DTP Genel Başkanı Nurettin Demirtaş, çıkarıldığı mahkemede serbest bırakılmasına rağmen, askere alınarak cezaevinden doğruca askeri kışlaya götürüldü ve hala özgürlüğüne kavuşmuş değil. DTP’ye yönelik kapatma davası ise devam etmektedir.
Kürt halkının sesi olan günlük gazetelerin yasaklanması nedeniyle 19 Mayıs’ta çıkmaya başlayan günlük Alternatif gazetesi, 1 hafta yayın yaptıktan sonra, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1 aylık kapatma saldırısına uğradı. Böylece Kürt halkının sesi kısılmak istenmektedir.
Türk Devleti, Kürt halkına ve gerillasına yönelik bu saldırılarına psikolojik savaşı yoğunlaştırmayı da ekledi. Genelkurmay Başkanlığı, kendi internet sitesinin yanı sıra hizada tuttuğu burjuva basın aracılığıyla yalan ve manipülasyona dayalı kirli savaş çığırtkanlığını artırdı. Bunu öyle bir noktaya vardırdı ki, burjuva basının tanınmış simalarından Mehmet Ali Birand bile, Posta adlı bir gazetedeki yazısında bu durumu şu sözlerle itiraf etti: ‘’Türk Silahlı Kuvvetleri, aylardan beri, PKK’ye karşı sürekli operasyonlar düzenliyor. ... Ancak bazen öylesine abartıyoruz ki, kamuoyunun güvenini sarsacak başlıklar atıyoruz... Öyle sloganlar, öyle haberlerle ortaya çıkıyoruz ki, işin ciddiyeti bozuluyor. Her hafta mutlaka bir ‘’PKK dağıldı’’ ve ‘’panik’’ havasından söz ediyoruz. Kaçan liderler, öldürülen komuta kademesi ve abartılı ölü rakamları... Medyanın bu yaklaşımı TSK’ye moral vermek adına sergileniyor. Oysa, tam aksine kamuoyundaki güvenin azalmasına neden oluyoruz. Bunca abartı, bunca dev slogan toplumu yoruyor. TSK’ye de moral vermiyor. Gereksiz bir erozyona yol açıyoruz.” Bu sözler Türk burjuva medyasının durumunu ortaya koymaktadır.
Türk Devleti’nin politikasında bir değişiklik olarak görülmesi gereken nokta da Güney Kürdistan Federe Yönetimiyle geliştirilen ilişkilerdir. Türk Devleti, Güney’e saldırılarına paralel olarak Kürt yönetimiyle de görüşmeler yaparak, Talabani-Barzani şahsında Güney Yönetimi’ni tanımakta adımlar atmaktadır. Bununla ABD’nin çizdiği çerçevede PKK’yi tasfiyeyi amaçlamaktadır. ABD ise, 5 Kasım’daki Erdoğan-Bush görüşmesi ile başlatılan bu süreçte, hem Türkiye ile Güney’deki Kürt devlet oluşumu vesilesiyle gerilen ilişkileri yumuşatmaya ve hem de PKK’yi tasfiyeyi içine alan kendi lehine bölgesel bir çözüme ulaşmaya çalışmaktadır.
Faşist Türk Devleti cephesinden bunlar olurken, PKK ise geliştirdiği karşı ataklarla devletin saldırılarını boşa çıkarmakta ve Kürt halkının desteğini almaya devam etmektedir. PKK, bir yandan Kuzey Kürdistan’da Aktütün karakolunu bastığı eylemde olduğu gibi, askeri eylemlerle orduya darbeler indirirken, diğer yandan KCK yöneticilerinin Roj TV aracılığıyla canlı yayınlarla görevlerinin başında olduklarını ve savaşı büyütmeye devam edeceklerini açıklamaları, devletin psikolojik savaş saldırganlığını boşa çıkarmaktadır. Kitle seferberliğine dayalı “Edi Bese” hamlesinin ikinci ayağı olarak yeni kitle eylemlerine çağrı yapan KCK, böylece Kürt halkını kitlesel olarak mücadeleye seferber etmektedir.
Newroz’dan 1 Mayıs’a uzanan ve Türk işçi ve emekçilerini Kürt halkıyla buluşturmaya hizmet eden kitle seferberliği, 1 Haziran’da İstanbul’da düzenlenen “Yeter, Kürt sorununa demokratik çözüm” mitingi ile devletin imha ve inkar saldırısına cevap verilmiştir. Türkiye Barış Meclisi tarafından düzenlenen mitinge, KESK, DİSK, TMMOB, DTP, ESP, EMEP, SDP, EHP, ÖDP, SODAP’ın da aralarında bulunduğu onlarca kurum destek verdi.
Partimizin de desteklediği ve katılım çağrısı yaptığı miting, halkların kardeşleşmesinin, Kürt sorununu emek cephesinden sahiplenmenin güzel bir örneği oldu.