Zorunlu Bir Açıklama: TÜRKİYE-KUZEY KÜRDİSTAN PROLETARYASI VE DEVRİMCİ HAREKETİNE! Kendi ifadesiyle “yakın zamana kadar” partimiz MLKP’nin “çeşitli kademelerinde sorumluluk almış” olan Garbis Altınoğlu, Mayıs ayı ortalarında, bugüne kadar partimizle yaptığı “iç yazışmaları” kitap biçiminde derleyerek, kendi imzasıyla yazdığı bir “önsöz” le “ilerici kamuoyuna olduğu gibi sun”maktadır. Bu aynı zamanda partimizle kopuşun da ilanı oluyor. Biz, derlemenin “önsöz”ünde özetlenen “eylem”in içeriğinin öz olarak devrimci hareketimizce bilinmesini sağlamanın ötesinde bir çabaya girmeye şimdilik gerek görmediğimizi söylemek istiyoruz. Garbis Altınoğlu, derleme’sinin başlığına; “ partiyi, proletarya’yı ve komünizmi savunma yazıları” demiş. Ama “Önsöz”de izlediği yöntem ise, bu iddiayı baştan sona yalanlayan hileli ve sinsi bir “iç savaş” yöntemidir.O, bu derleme, “uzun süreli ideolojik savaşımın belgelerinden oluşmaktadır” diyor. Biz ise, öz olarak onun ideolojik mücadelede nasıl bir yol ve yöntem izlediğini, ne kadar “etkili” bir ideolojik mücadele yürüttüğünü ortaya koyacağız. Her canlı organizmada olduğu gibi, ya da milyonların eylemine önderlik edecek düzeyde gelişkin partilerde, devrimini yaparak düşmanını alaşağı etmiş partilerde olduğu gibi partimiz de de, kuruluş sürecinde ve kurulduktan sonra bir iç mücadele yaşanmıştır. Bugün de yaşanmaktadır. Bunda şaşılacak bir yan yoktur. Devrimci partileri ve örgütleri, her zaman, bilimsel ve devrimci yöntemlerle yürütülen iç mücadele geliştirmiştir. Bu bağlamda Garbis Altınoğlu’da değişik zamanlarda karşımıza çıkan değişik sorunlarda kendi görüşlerini dile getirmiş, yanlış bulduğu görüşleri eleştirmiştir. Bunlar daha çok merkezi yayın organlarımızda çıkan ve yer yer partimizin temel belgelerindeki resmi görüşlerimizle de belli noktalarda çelişen yazılar üzerinde yapılmıştır. Ama o, pek çok noktasında tutulmaya elverişli olmayan bir yöntemle, eleştirdiği yazı ve görüşleri, Merkez Komite’mizin ve partimizin resmi görüşleri olarak anlama ve lanse etme yolu tutmuştur. Bir yandan da her söylediğinin yapılmasını tasfiyeci ve bozguncu bir tarzda dayatmıştır. Partimizin kolektif iradesine hiç bir parti kadrosu kendisini dayatamaz. Her devrimci parti için değerlidir, ama vazgeçilmez değildir. O, partimizin kuruluşunda ilan ettiği programına ve Birlik Kongre belgelerindeki temel tezlerimize bir itiraz yükseltmedi. Son zamanlarda ise, “esas itibariyle doğru temel görüşler” demeye başladı. Partimizin teorik yayın organı ve merkezi politik ajitasyon organımızdaki temel görüşlerimize köklü ve temel noktalarda eleştiri getiremiyor. Ama keyfi ve proletaryanın ve komünizm davasının çıkarlarıyla bağdaşmayan bir tarzda gelmiş-geçmiş bütün önderliklerimizi oportünist, revizyonist vb. niteleyebiliyor. Bizim ne olduğumuzu ise, bugüne değin ortaya koyduğumuz politik-pratik devrimci eylemimiz ve bütün dünya proletaryasının gözleri önünde göndere çektiğimiz Marksist-Leninist programımız anlatıyor. Garbis Altınoğlu, “derlemesi”nde, MLKP’nin sınıflar mücadelesinin pratiğindeki konumlanışı karşısında neden susuyor? Orada partimizin hiç bir ferdine söyleyebileceği tek bir sözü yoktur da ondan! O, partiyi ve komünizmi savunma iddasındadır, ancak “önsöz”de yazdıkları bunun kocaman bir ince hile olduğunu kanıtlıyor. “Önsöz”ün bütün özü ve ruhu, MLKP’yi devrimci kadrolar nezdinde yıpratmak, güvenilmez göstermek ve devrimci kadroların MLKP’ye olan inancını ve güvenini bozmak üzere şekillenir. “Önsöz”de “MLKP’yi yiyip bitiren oportünizm” diyor. Hem oportünizmin partiyi bitirdiğini söyleyeceksin, MLKPkadrolarına sizin kendisiyle devrime gidecek bir savaş örgütünüz yok diyeceksin, hem de “önsöz” ünde “partiyi” savunmaktan dem vuracaksın. Bu tavrın adını biz değil Türkiye devrimci hareketinin kadroları koyacaklardır. Garbis Altınoğlu, kendisiyle parti arasındaki görüş ayrılıklarını abartmış, MLKP’ye olan inancını tüketmiş ve örgütsüz kalmayı MLKP’ye yeğlemiştir. Ama kendisiyle yaptığımız bütün tartışmalarda MLKPile “dost” kalmak istediğini, ilişkilerini bu dostluk esprisine uygun düzenleyeceğini taahhüt etmiştir. Bu tartışmalar bağlamında, partimiz de kendisini karşısına almak gibi bir düşünceye sahip olmadığını ifade etmiş, pratikte de bu devrimci politikasına uygun davranmıştır. Ama o ne yapmıştır? Kendisiyle tartışmalarımız daha devam ediyorken, partimizle hala sorunlu da olsa resmi olarak organik bağı sürüyorken, o 1991-99 yılları arasında parti öncellerinden biri ve partiyle yaptığı yazışmaların hepsini, partimizi bilgilendirmeden “bazı önemsiz anlatım ve yazım hatalarının düzeltilmesi ve güvenlik gereği yapılan bazı kısaltmaları bir yana bırakacak olursa ilerici kamuoyuna olduğu gibi sunulmaktadırlar” diyerek, yayımlamıştır. Partimiz, sınıflar mücadelesindeki bütün tarihi boyunca sınıf düşmanı karşısında yalın bir devrimci sicile sahiptir. İç mücadelelerde keza partimizin tarihi devrimcidir. Devrimci hareketin partimizin tarihi hakkında bilgi sahibi olmasında hiç bir kaygımız yoktur. Ama her devrimci, iç mücadeledeki proleter ahlak normları ve kültürünü bilir. Her devrimci örgütün bu noktada yerleşmiş bir devrimci geleneği vardır. Doğal olarak sorulur, hangi telaş; Garbis Altınoğlu’nun partimizin kendisini ilgilendiren ve kendisiyle olan tartışmaları bütünüyle sonuçlandırmadan, bırakın parti kamuoyuna, parti örgüt ve kadrolarına daha bir açıklama yapmamışken partiyle yazışmaların “ilerici kamuoyuna olduğu gibi” sunmasına neden oluyor? Partimiz açısından durum çok açıktır. Bunun fazla zorluk çekilmeden devrimci hareket tarafından görüleceğine ve anlaşılacağına kesin inanıyoruz.Garbis Altınoğlu, dünya ölçeğinde esmekte olan karşıdevrimci tasfiye dalgasına göğüs geremedi. Yakın ve orta vadede ufukta görülebilecek bir devrime ihtimal veremez noktaya geldi. O’nun içerisine yuvarlandığı bu aydın umutsuzluğu O’nu müthiş bir küçük-burjuva bencilliği anaforuna sürükledi. Öyle ya birileri kalkar kendisine; “sen Garbis Altınoğlu’ydun ne oldu sana? Neden partiden ayrıldın“? derse, O’da belgelerini gösterecek MLKP ile birlikte yürüme imkanlarım tükendi diyecek. Arkasından gelecek “peki ne yapacaksın” sorusuna da, “daha kapsamlı işlerim var bekleyemem” diyerek ve hızla oradan uzaklaşacaktır. Kendi küçük burjuva bencil duygularının tatmini için partimize çamur atmaktan, onu karalamaktan geri durmadı. Devrimci hareketi yanlış bilgilendiriyor. Amaç kendisinin, devrime olan umutsuzluğunu gizlemektir. “MLKP’nin..... yaşadığı ve yaşamak zorunda bırakıldığı derin bunalım ve can çekişme” diyor “Önsöz”ünde. MLKP, sınıf düşmanına karşı büyük bir devrimci kavga yürütüyor. O, MLKP’nin yaşadığı “can çekişme” derken tamıtamına kendi umutsuzluğunu itiraf etmiş oluyor. MLKP, güncel siyasal mücadelenin ortasında yaşıyor. Can çekişen, Garbis Altınoğlu’nun devrim umutlarıdır. Çünkü o, “işçi sınıfını çalışmasının merkezine koyma, bu sınıfa sosyalist bilinç götürme ve onun anti-kapitalist eylemine önderlik etme”kten söz ediyor. Ama bu “iş”lerin ancak ve ancak, bu öncü sınıfın, öncü kurmayı, proletaryanın komünizme varmasının savaş aracı komünist partisinden, daha genel bir ifadeyle bir “örgüt”ten başka bir şeyle başarılamayacağını unutuyor. Zannediyor ki, böyle bir soru sormak kimsenin aklına gelmeyecek. Garbis Altınoğlu, “derleme” sini yayıma hazırlarken yazdığı “önsöz” de , bir çok kötü işler yapmakla suçladığı MLKP Merkez Komitesi’nin kendisi hakkkında da karalama kampanyası açacağından kimsenin şüphe duymamasını buyuruyor. Ama, biz o, MLKP’nin ne kadar “can çekişmek”te olduğunu “ilerici kamuoyuna” açıklamadan önce hiç kimseye, hiç bir yerde, hiç bir şey anlatmadık. MLKP ile dost kalacağını söyledi, ama işçi sınıfı, emekçi halk ve devrimcilerin MLKP’ye dair umutlarına saldırdı. MLKP düşmanlığına soyundu. MLKP, bu açıklamayı böyle bir zorunluluktan ötürü yapıyor. GarbisAltınoğlu, MLKP ile dost kalmaya devam edeceğini söyledi, ama her gerçek devrimcinin devrimci dünyasını ayağa kaldıracak şu sözleri de “önsöz” de yazmaktan hiç sakınmadı. Parti için mücadele yöntemine bakın: MLKP önderliğini, “A. Öcalan’ın kıçı önünde, hiç de gurur verici olmayan bir biçimde secdeye varmak”la itham ediyor. Bu bir devrimcilik erezyonudur. MLKP’ye karşı getirdiği karalama ve düşmanlığa bir şey söylemememiz için de, kendisine karşı karalama kampanyası başlatacağımızı peşinen ilan ederek yolumuzu kesiyor. Evet bunlar kirli yöntemlerdir. Adını koymayalım mı? Örgüt fikrine düşmanlıkta konumlanarak inançlarımıza saldırmakta özgür olmadığını bilmelidir Garbis Altınoğlu. Parti “iç yazışmaları”nı herhangi bir sorumluluk duymadan ve hiç bir uyarıyı dikkate almadan düşmana da hizmet edebilecek tarzda yayma yolunda yürümeye devam etmenin suç olduğunu her devrimci bilir. MLKP’nin program ve Birlik Kongresi Belgeleri’ndeki düşüncelerin, Marksist-Leninist olduğunu söylüyor. Ardından “Birlik Kongresiyle oluşan MLKP sürecine de fazlasıyla iyimser bir tarzda yaklaş”tığını anlatarak MLKP’ye umut bağlayan işçi, emekçi ve devrimcilere boşuna umutlanıyorsunuz, bu kez de bir devrim partisi göremeyeceksiniz. İyisi mi? Makus kaderinize boyun eğmeye devam edin.“Önsöz”ün özü-özeti budur. Garbis Altınoğlu, “önsöz”ün önemli bir bölümünü MLKP’nin kendi görüşlerinin yayılmasına ambargo koymasına ayırmış, “bir susku komplosunun kurbanı haline getirmeye ve yalıtmaya” diye devam ediyor. Burada da buram buram hileli yöntemler kokmaktadır. MLKP’nin beş yıllık mücadele tarihinde, bireysel görüşlerine, parti içinde en fazla “tölerans” tanınan Garbis Altınoğlu’dur. Partimiz onu zor ve sıkıntılı günlerinde çözücü platforma katılmasını istemiş, o bu platform’a katılmayı “zaman israfı” olarak tanımlamış, örgütün içinden ve güncel siyasal mücadeleden uzak durmuştur. Bir proleter demokrasinin devrimci normlarıyla işleyen partimizi, devrimci kamuoyu önünde proleter demokrasiden yoksun göstererek itibarını düşürme yolu tutuyor. Burada da açık bir MLKP düşmanlığı yapıyor. O, müthiş bir hile daha yapıyor. “Bu satırların yazarı siyasal yaşamı süreci boyunca, çoğu zaman bu örgütlerin yazgılarını belirleyecek bir konumda bulunmamış”. Böyle diyor “önsöz”. Sanki MLKP onu farklı düşüncelerinden ötürü yazgısını birinci derecede belirlemesine olanak tanımamış izlenimi bırakıyor. Halbuki gerçek bambaşka şekildedir. O, işçi sınıfı çalışması, proletarya diktatörlüğü, proletarya hegemonyası vb. üzerine çok laf etmiş, mekanik bir şekilde tekrarlamıştır. Somut olarak bu işlerin nasıl yapılması gerektiğine dair olarak da elle tutulur bir şey söylemediği “derlemesi” okununca da, rahatlıkla görülecektir. O hiç bir zaman gerçek bir siyasal önder gibi konumlanma yeteneğini gösteremediğinden yazgımızı belirleyememiştir. Bunda şaşılacak bir şey de yoktur. Sonuç olarak, Garbis Altınoğlu partimizi bu açıklamayı yapmak zorunda bırakmıştır. Partimizle “dost” kalacağını sözde söylemiş ama gerçekte ise “örgütsel hesaplaşma”dan söz etmiş derlemesine ve ona yazdığı “önsöz”le de partimize karşı tasfiyecilik ve yıkıcılık yapmaya başlamıştır. İşçi, emekçi ve devrimcilerin MLKP’ye dair umutlarına saldırarak devrimin ateşini söndüren itfaiye eri rolüne soyunmuştur. Bu role, hiç bir devrimci itibar etmemelidir! Haziran 2000 MLKP Merkez Komitesi
|