|
Partinin Sesi / Sayı: 43 / Ocak – Şubat 2004 Bir bütün olarak kadın kitlesinin, yani toplumun büyük çoğunluğunu oluşturanların, yaşamda tuttukları yeri, yani örgütsüz oldukları halde bu sisteme verdikleri emeğin büyüklüğünü, kattıkları güzellikleri görmemizle başlayacak kadına vereceğimiz önem. Yani üretkenliğimizi, yaratıcılığımızı, emeğimizi görerek, (Ki sistemin biz kadınlara verdiği hiçbir şey yokken, çürümüşlük, yozluk, umutsuzluk, bedenimizin metal aşinası, sömürü ve zulüm dışında.) Bunun yanında onun çelişkileriyle birlikte halen ayakta kalıyor oluşu da biz kadınların, bize ait olmayan bir yapıya hizmet veriyor oluşumuzdandır, ki bu da kendimize gerçekten önem vermediğimizi gösterir. Çünkü köleliğimizi kabullenmişiz ve sürüp gitmesine seyirci kalmışız. Eğer ki bizimle birlikte çekiyorsa ızdırabım bütün ezilenler, bunda biz iki kat suçluyuz. Çünkü var olan işleyiş en çok bizi vurduğu halde, en çok biz sessiz kalmışız. Öyleyse yaşamı değiştirmek için bizim daha çok nedenimiz var. Örgütlenip mücadele etmememiz için ayağımızdan tutup geri çeken el sayısı daha fazla. Özgürlüğümüz için savaşırken kendimizde ve çevremizde aşmamız gereken engeller de bir o kadar fazla. Öyleyse bizim savaşımız daha çetin ve sancılı olacaktır. Ama bir kez adım attık mı kurtuluş için, yakmayı biliriz gemileri. Sınıflar mücadelesinde sayısız kadın savaşçıyı kaybettik. Gün oldu kadın direnişçiler kahramanlıklarını kitleler halinde barikatlarda savaşarak gösterdiler. Şehit düşmelerini en önde çarpışmalarını, cesaretlerini, militanlıklarını dinledik; zaferler kazanılırken, üstlendikleri görevleri kadının mücadeledeki yerinin önemini öğrendik deneyimleri okurken. Ve bugün mücadelenin içerisindeki kadın; senin mücadeleye atılman, senin bir bütün özgürleştiğini göstermiyor. Senin yeni insan tipine kadın cephesinden yanıt veren komünist kadın olarak şekillenmediğin görülüyor. Çünkü örgütlü olduğun halde örgütlü bir yapıda hareket etmen tek başına yetmiyor. Bu hareketin içinde çarpışman gereken bir dizi yönlerin var. Sen fedakarlıkta en öndesin, cesarette, ısrarda, direngenlikte yine en öndesin. Ama sen kendine ve hemcinsine güvende, sen önder bir kadın olmada, sen hedef büyüklüğünde, yöneticilikte, bilgide en önde değilsin. Sen öğrenirken önce kadın önderlerden öğrenmiyorsan, eğer önder kadınların sayısı azsa tarihte ve kavgada parti saflarında yeterince kadının olmamasını devrimin yavaş ilerlemesi, zaferin gecikmesi olarak görmüyorsan ve kurtuluş olacaksa sömürüyü en çok yaşayanın önce kurtulması gerektiğini bilerek buna dönük çalışmaya gerekli önemi vermiyorsan, kadın kitlesini ilk örgütleyeceğin kesim olarak görmüyorsan, bir bütün olarak mücadelenin ihtiyaçlarına göre konumlanmadığın, eksik bıraktığın yanlar var demektir. Biz parti içerisinde komünist kadınlar olarak, dönemin ihtiyacına yanıt verebilmek için önder kadınlarımıza yüzümüz dönük olarak, ilk onlardan öğreneceğiz politikayı, örgütlenmeyi, bilgiyi, eylemi, cesareti, militanlığı, can fedalığı, öne çıkmayı, kendini kavgaya sunmayı, sevgiyi, yoldaşlık ilişkilerini, partiye bağlılığı. Ve onlar gibi devrimi örgütlerken, kendimize ve hemcinsimize verdiğimiz önemi, onları örgütlemeyle gerçekleştirebileceğiz. "Yaşamın yarısı bizsek, kavganın da yarısı biziz" diyerek parti saflarına girmek yetmiyor artık, biz her alanda, tüm yeteneklerimizi ve hünerimizi kavgaya en üst düzeyde sunacağız. Ve en üst düzeyde yerimiz olacak bizim. Enerjimizi sonsuza kadar sunacağız, yürürken öğreneceğiz, öğreteceğiz, bütün işçi-emekçi kadın kitlesini örgütleyip kendi kurtuluşumuz ve insanlığın kurtuluşu için partinin saflarında önder komünist kadınlar yaratacağız. Edilgenliğimizle, atıllığımızla, inisiyatifsizliğimizle, kendimize ve hemcinsimize güvensizliğimizle, korunma ihtiyacı gibi geri yanlarımızla savaşarak bunlardan kopuşarak en iyi sıçramayı biz gerçekleştirmeliyiz.
|
|
|
|
|
|
|