Emekçi Kadınları Kazanalım
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Partinin Sesi / Sayı: 23 / Aralık – Ocak  1999


Partimizi başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlerin devrim ve sosyalizm kavgasının önderi haline getirmek için savaşıyoruz. Bu erek uğruna yürütülen savaşımın başarısı kuşkusuz ki demokratik kadın hareketinin de yedeklenmesini Partimizin önderliğinde yönlendirilmesini gerektiriyor. Bu çalışmanın başarısı ise öncelikle Partimizin kadın sorununu kendi özgünlüğü içerisinde ele almasına, işlevsel partisel bir irade ve çalışmayı gerektiriyor.
Bu amaçla tarihsel deneyimin içselleştirilmesi, komünist kadın çalışmasının planlı, iradi, örgütlü hale getirilmesi gerekiyor. Bu görev başarıldığı oranda, demokratik kadın hareketini geliştirmek, yönetmek olanaklı olacaktır. Bunun için iç organizasyonumuzun, yerel parti faaliyetinin eleştirel değerlendirilmesi, edilgenliğin pratik olarak aşılması gerekli.
Komünist kitle çalışmasının yarısı olması gereken işçi ve emekçi kadınlara dönük özgün sistematik çalışma yeni güçler, yeni imkanlar sunacak ve daha güçlü bir mücadele geliştirecektir. Partimize ve yerel parti faaliyetlerine yeni alanlar açacak, daha özgün bir çalışmayı koşullayacaktır. Kitleselleşme sorununun bütün yakıcılığıyla önümüzde durduğu bir tarihsel kesitten geçiyoruz ve kadınlar içerisindeki komünist ve demokratik kadın çalışması yeni ufuklar demektir. Bu alanın devrimci hareket tarafından da ihmal edildiğini, kendi misyonumuza bağlı olarak gerek doğrudan partisel örgütleme gerekse de esnek ve dolaylı örgüt biçimleriyle kadın çalışmasına gerekli değeri vermeliyiz.
Koşulların olduğu her yerde Partide komünist kadın kurulları oluşturmalı, koşulların zayıf olduğu yerlerde ise olgunlaştırarak bir plan dahilinde örgütlenmeli ve işlevli kılınmalıdır.
Politik kitle çalışması ve demokratik kadın hareketinde değerlendirilebilecek örgütsel biçimleri, mevzileri etkin kullanma pratiğiyle davranılmalıdır.
Bu amaçla söz konusu özgün çalışmanın örgütlenmesine uygun yerel örgütlerimizde sorun gündeme alınıp somut planlama çerçevesinde pratik adımlar atılmalı ve örnek bir çalışma geliştirilmelidir.
Kuşkusuz ki, politika tarzımız bu bağlamda emekçi kadın çalışmasının esasını, içeriğini "takvim devrimciliği" belirleyemez. Politik tarzımız, yığınlar için politika tarzıdır ve odağında politik iktidar sorunu durur. Dolayısıyla emekçi kadınlara dönük çalışma tarzımız, sınıf mücadelesinin, devrim ve sosyalizm kavgasının sistematik, her günkü çalışmalarının militan bir bileşeni olmalıdır. Sınıfsal, siyasal, toplumsal her sorun bu çalışmanın konusudur.
Bununla birlikte 8 Mart gibi tarihsel dönüm noktaları ve enternasyonalist günler, devrimci geleneklerin yaratıldığı günler vardır ve bugünlerde Partimiz daima kendisini militanca en önde ortaya koymasını bilmiştir.
Önümüzde yeni bir 8 Mart var. 21. asrın, yeni bin yılın ilk 8 Martı. 8 Mart görkemli karışlanmalıdır. Bu çalışma süreci yukarıda ifade ettiğimiz iç zaaflara karşı sistematik bir mücadele geliştirmenin de bir dinamiği olmalıdır. Propaganda, ajitasyon, örgütlenme, eylem hazırlık somut bir plan dahilinde sayısız biçimlerde örgütlenmelidir. Parti kuvvetleri bağımsız iş yapma yeteneklerini etkin bir şekilde kullanmalı. Ortak iş yapılabileceklerle ve ortak davranılabileceklerle birleştirici ve birleşik bir çizgide çalış maya gerekli değer verilmeli. Harekete geçmek için kimseyi beklemek gerekmiyor. Harekete geçip işi örgütlerken, birleşik eylemi de örgütleyeceğiz.
"Partimizin kadın sorunundaki g. r. ş açı sı ve örgütleme politikası açık ve nettir. Sorun, buna uygun bir pratiğin geliştirilememesindedir. Burada bir irade zayıflığının olduğu açık. Bu alandaki çalışmayı küçümseyen, sorunlarına seyirci kalan tutumlara asla izin verilemez. Ve dahası kadınlar arasındaki komünist çalışmanın, Parti çalışmasının içeriğinin "Kadın sorunları"yla sınırlandırılarak bozulmasına, bu çalışmanın üç beş kadın militanın omzuna yüklenmesine de hoşgörüyle yaklaşılamaz. Emekçi kadın çalışması Partinin politikasına ve tüzük hükmüne uygun olarak özel bir şekilde örgütlenerek. Kimi yöntemleri zorlayarak, devrimci çalışmanın vazgeçilmez bir parçası olarak alana yüklenmeli ve gerekli adımları atmalıyız. " (MLKP ll. Kongre Belgeleri s. 58)
Aşağıda komünist bir kadın yoldaşın bu soruna ilişkin PS'ye gönderdiği yazıyı kısaltarak yayınlıyoruz.
"Emekçi kadın çalışmasını başarıyla yürüttüğümüz dönemin deneylerinden de biliyoruz ki, bir çok alana ulaşmanın, yüzlerce işçi, emekçi, genç ve ev kadınıyla buluşmanın anahtarı olabilmiştir. Başta İstanbul olmak özere bir çok bölgede yeni bir hareket dalgası yaşanmıştır. Bir çok sendika, kitle örgüt. . . vb. nezdinde, yarattığımız mevzi muhatap görülmüş ve hatta kendi kadın üyelerinin eğitilmesi, bilinçlendirilmesi bakımından yardım istenilen duruma gelinmiştir. Denilebilir ki bugün hala o dönemde yarattığımız değerlerin gölgesi altındayız. Bu küçük değinmeler bile neden bugüne geldiğimizi anlatmaya dair ipuçlarını vermeye yeterlidir. Peki o gün bizi bu alanda öne çıkaran, merkeze koyan olgular nelerdi?
Birincisi; tek tek kadınları değil, kadınları kitleler halinde örgütleyebilmenin yolu, onun özgünlüğüne denk düşecek özel bir çalışmayla mümkündür gerçeğinin bilince çıkarılması.
İkincisi; bir irade birliğinin oluşturulması ve bunun pratik iradi duruşta da ifadesini bulması.
Üçüncüsü; teori ile pratik arasındaki uyumda hiç değilse bu noktada ısrarlı ve inatçı davranılmıştır.
Dördüncüsü ise dışımızdaki nedenlerdir; yani bakir bir alana yönelmiştik. Türkiye'de feminist hareketin kıpırtılarının olduğu bir dönemdi. Kuşkusuz, bu harekete yönelik tepki alana yönelimdeki ısrarı perçinleştirici olmuştur.
Yine dışımızdaki kuvvetlerin de alana yönelişi, ilgisi beraberinde ortaya çıkan devrimci rekabet de sürecin örülmesinde etkili olan öğeler arasındadır.
Kısaca söylemek gerekirse başarının sırrı, tüm örgüt kolektiflerinin hiç değilse önemli bir kısmının alana topyekün yönelişindedir.
Çoğunluğumuz bakımından bu sorunun kilit noktasını ilgili kurum oluşturuyor. İlgili kurumun alandaki etkisine, hareket kabiliyetine ve örgütlenme düzeyine bakarak bu sorunun cevaplanacağını düşünüyoruz. Buradan hareketle de alanda bir ilerleme varsa kurumu alkışlıyor, bir duraksama, gerileme varsa bunun tek sorumlusunu kurum ve orada konumlanmış örgütümüz olarak görüyor ve bu gözle yargılıyoruz. İşte tam bu noktada yanılgı başlıyor. Tabii ki bu yanılgı doğrudan örgütlenme perspektifimizi de etkiliyor. Nerede ve nasıl mı yanılıyoruz. Buna birazdan girmeye çalışacağız. önce başka bir soru soralım: DKH'nin örgütlenmesi ve ona önderlik edilmesi kimin görevidir; ilgili aracın buradaki rolü nedir? Parti alana dair bir araç yaratmış olmakla önderlik görevlerini tamamlamış olabilir mi? Bu alandaki araç, partinin alanda önderliğini kurmak için duyduğu ihtiyacın ürünüdür. Ama bu ihtiyacın salt bu araçla giderilmesi de mümkün değildir. Kısacası işçi, emekçi, tüm ezilen kadın ve genç kadının da öncüsü ve önderi olmak tüm parti faaliyetinin bu alandaki konumlanışıyla doğrudan ilgilidir. İlgili kuruma bu anlamda biçilen rol kendi sınırları içerisinde büyük fakat tüm çalışmanın kapsamı bakımından sınırlıdır.
İşte burada tüm parti kolektiflerinin bu bilinç açıklığı ve netliğiyle hareket ettiğini, pratiğine bunun damgasını vurduğunu söylemek biraz güç. Örneğin İK'larımız kadınların örgütlenmesi sorununu ne kadar gündemleştirmiş ve somut planlar oluşturmuşlardır. Tüzük hükmü haline getirilmiş olan koşulların elverişli olduğu ya da olgunlaştırılarak kadın kurulları kurma zorunluluğu pratikte anlamını bulabilmiş midir? Örgütlenme perspektifinde kısa ve orta vadede planlarda buna yer verilmiş midir? Bu bilinçle işe sarılıyorlar mı? Ya da nasılsa ilgili aracımız var, orada üç beş kişi konumlanmış, onların işi fabrikalarda, semtlerde genç kadınlar arasında bu faaliyeti yürütmek değil mi? Semtlere gitmiyorlarsa, fabrikaları mesken tutmamışlarsa orada ne yapıyorlar mı diyoruz? İşte bu bakış açısı eylemimize eylemsizliğimize kılavuzluk ediyorsa bu alandaki iddiamıza yazık ediyoruz demektir.
Bu alanda etkin ve yetkin olmasını istediğimiz bir kurum var. Ondan beklentilerimiz, taleplerimiz var. Haklıyız. Nerede bir emek, çaba varsa orada onun sonuçlarına gözümüzü dikmemiz hakkımız. Güçlerimizi bu alanda sevk ve idare etmek için tecrübelerinden bize katmalarını isteyelim. Eylem aktivitelerini, reflekslerini güçlü tutmalarını bu bakımdan partiyi uyarmalarını isteyelim. Birim faaliyetinde desteklerini bekleyelim. . . Fakat onlardan, ilgili kurumdan tüm parti kolektiflerinin yerine getirmesi gereken görevleri beklemeyelim. Tersi bir durumda yanlış bir noktadan hareketle yanlış sonuçlara, değerlendirmelere gitmemiz kaçınılmazdır.
Diyebiliriz ki, bugünkü örgütsel tablomuzda, kadınlar arasında özel bir çalışma yürütme ve buna uygun örgütler kurma görevini bir yük olarak görüyoruz. İnsan yok, olanak yok diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz. Oysa üzerinde hareket ettiğimiz zeminin yarısını hep kadınlar oluşturuyor. Kadın çalışması da en nihayetinde 3K dediğimiz Kitleselleşme Kadrolaşma Kurumlaşma faaliyetimizin tamamlayıcı vazgeçilmez bir parçası. Kitlelerle devrimi yapacaksak ve kitleleri de sadece erkekler oluşturmuyorsa kadınlar da bu kitlenin vazgeçilmez bir parçasıysa ve bu toplumda ezilenden daha ezilen bir konumdaysa kadınları kazanmak zorundayız. Ve kazanma iddiamıza denk gelecek bir faaliyet yürütmek zorundayız. Genel ajitasyon propaganda faaliyeti sonucunda da kadınlara ulaşabilir onları kazanabiliriz. Bu işin bir yön. n. oluşturuyor. Ama işçi ve emekçi kadınların özgün sorunları ve talepleri özerinden yürütülecek bir özel çalışma onları kazanmanın yolunda daha emin yürümemizi sağlayacaktır.
Bir gerçek daha var ki onun altının daha özel çizilmesi gerekiyor. Özellikle 91-92'den bu yana parti çalışmasının her kademesinde kadın militanların gerek sayısal gerekse nitelik olarak gelişme içinde olduğunu söyleyebiliriz. Parti fonksiyonerlerinin kadınsal oranının bu artışının doğalığında kadın çalışmasını daha da güncelleştirmesi ve gündemleştirmesi beklenirken en çok kadınlar ilgisiz kalmıştır alana. Burada buna değinip geçelim, çünkü bu başlı başına bir yazıyı, analizi gerekli kılıyor.
Burada genel olarak eleştiri çubuğunu tüm parti kolektiflerine çevirmek sorunun kalıcı çözüm. bakımından kaçınılmazdır. Fakat ilgili kurumdaki ilgili örgütün burada kendi payına düşeni eksiksiz almasının, kendini yeniden süzgeçten geçirmesi, yenilemesi ve aşması bakımından daha da özel bir önemi vardır.
Bu bakımdan ilgili kurum kendisini işin teknik boyutuyla ilgilenen bir örgüt konumundan çıkarmalıdır. Düşünsel ve pratik yoğunlaşma olarak işçi, emekçi ve genç kadınların örgütlenmesi sorunlarına yönelmeli ve somut örgütlenme planları oluşturmalıdır. Sahip olduğu olanakları yeniden yeniden gözden geçirerek, deneyimlerini parti kolektiflerine sunmalıdır.
Sonuç olarak bir iki noktaya vurgu yapmak gerekirse;
1) Kadınlar arasında özel bir çalışma yürütmenin gerekliliği ve bunun pratikte ifadesini bulacak bir irade birliğine yeniden ulaşmak, bunun için önderlik başta olmak özere tüm parti örgütlerinde konuyu gündemleştirmek;
2) Kadınların örgütlenmesi, aydınlatılması ve harekete geçirilmesi için özgün politikalar geliştirmek. İçe dönük, hedefi parti kitlesini harekete geçirmekle sınırlı politika tarzı yerine kitlelere yönelik politika tarzımızı, partili tarzı uygulamak. Kadın çalışmasını 8 Mart'larla sınırlamamak. Genel politikamızı bu anlamda özgünleştirmek. Tüm alanlarda olduğu gibi bu alanda da politika birliği merkezileşmeyi esas almak. Yani bir faaliyet alanımız A derken, diğerinin B'ye kilitlenmesi ayrıklığını ortadan kaldırmak. Tüm faaliyetimizin bir orkestra bütünselliği içinde olmasını sağlamak, ayrıksı sesleri akord etmek!
Mesela; bugünkü taktiğimizin merkezinde ne duruyor: Genel Grev, Genel Direniş. Öyleyse tam bu noktada kadın çalışmasının gündemi bundan ayrı olabilir mi? Olamaz. O, bu politikayı kendi özgünlüğü çerçevesinde değerlendirir, planlarını bunun üstünde şekillendirir, hedeflerini belirler, güncel siyasal gelişmeleri bu perspektifle ele alır. İşte tam burada politik merkeziyetçilik anlamını bulmuş olur.
3) İller arası ve ildeki kadın çalışmasının koordinasyonunu sağlamak. Halihazırda devam eden iller toplantılarını daha örgütlü hale getirmek. Toplantıların sonuçlarının toplantı salonuna hapsolmasını engellemek için sonuçlarını uygun tarzda illerde hayata geçirmek. Bu bakımdan kendiliğindenciliğe bir son vererek, bu toplantıların toplanış amacına uygun davranmak.
4) Bu alanla ilgili çıkan yayınların desteklenmesi, dağıtılması ve sonuçlarının denetlenmesi. Bu anlamda, çıkan yayını daha çok güncelleştirmek, somut politika yapmanın aracı olarak etkin bir tarzda kullanmak. Yani onu, yapılan etkinliklerin yazılı kaydedicisi durumundan çıkarmak.