Türk Egemen Sınıfları Arasında Uzlaşma: AKP Kapatılmadı
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Elbetteki Ergenekon ve AKP'yi kapatma davalarının gidişatının belli olması, burjuva siyaset arenasında yaşanan tarihsel hesaplaşmada sağlanan geçici uzlaşma, egemen sınıflar arasındaki rekabetin ve hesaplaşmanın bittiği anlamına gelmeyecektir.

 
01 Eylül 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 73  
 
Türk egemen sınıfları arasında süren ve rejim krizine dönüşen rekabet geçen yıl türban, anayasa değişikliği, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 22 Temmuz genel seçimleri ve ardından Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi üzerinden sürerken, bu yıl daha çok Ergenekon Davası ve AKP'yi kapatma davası üzerinden sürmekteydi. Rejimin taraflarından AKP'nin 22 Temmuz seçimlerini kazandıktan sonra, bu başarıdan aldığı cesaretle Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı seçmesi, kendi iktidar alanını genişletmede yaptığı yeni bir hamle olmuştu. Geçen yıl daha çok doğrudan generaller tarafından yürütülen AKP karşıtlığı, bu yıl daha çok Anayasa Mahkemesi, Yargıtay gibi yargı kurumları öne çıkarılarak yürütülmüş ve böylece ordunun geri plana çekildiği ve yerini "hukuk" mücadelesinin aldığı görüntüsü verilmeye çalışılmıştı.
Diğer taraftan rejimin Ergenekon operasyonlarıyla devlet içindeki kontgerilla örgütlenmesinin kontrolden çıkan, halk ve kamuoyu nezdinde artık deşifre olmuş bazı emekli generallerden askeri ve sivil bürokratlara, medyadan sermaye çevrelerinin kimi temsilcilerine ve ırkçı faşist partilerin bazı yöneticilerine kadar 50'yi aşkın kişiyi tutuklayarak dava açması da Türkiye'de yargının işlediği ve bağımsız olarak çalıştığı görüntüsü vermeyi hedeflemektedir. Bu dava da devletin kendini aklama davasıdır ve işçi sınıfı ve emekçileri aldatma davasıdır. Ergenekon iddianamesinin kabul edilmesinden kısa süre sonra, AKP'yi kapatma davasının da netleşmesi, rejim krizini hafifleten bir rol oynadı.
AKP'ye Anayasa mahkemesinde açılan kapatma davası, mahkemenin AKP'yi kapatmaması kararıyla sonuçlandı. AKP'ye uyarı cezası ve hazine yardımının bir kısmının kesilmesi cezası verildi. Bu iki davada varılan sonuç, egemen sınıflar arasında geçici bir uzlaşma niteliğindedir. Türk egemen sınıflarını yargı sistemi aracılığıyla bu uzlaşmacı sonuca iten, rejimin daha derin bir kriz olan burjuvazinin hükümetsiz kalma ve ‘'demokrasi'' oyununun tehlikeye düşmesidir. AKP'nin yerine yıpranmamış, halkın karşısına çıkarabilecekleri ve alternatif olarak sunabilecekleri başka bir burjuva partinin olmayışı bu sonuca itmiştir. Çünkü mevcut burjuva partilerden ne CHP, ne de MHP bu boşluğu doldurabilecek veya alternatif olarak sunulabilecek partilerdir. Bu gerçekler, esasen AKP'nin kapatılmasının burjuvazi için oldukça zor olduğunu ve davanın muhtemelen bir uzlaşmayla sonuçlanacağını göstermekteydi.
Bir hükümet krizini ve dolayısıyla yol açabileceği istikrarsızlığı gören ABD ve AB emperyalistleri de devreye girerek AKP'nin kapatılmaması için çaba göstermişlerdir. ABD ve AB basınında yapılan kapatılmaması çağrıları, AB üyeliği müzakerelerin tehlikeye gireceği hatırlatmaları, ABD emperyalizmiyle yakın geçmişte yapılan görüşme ve anlaşmalar, Erdoğan ile Yaşar Büyükanıt'ın Dolmabahçe toplantısı, yine Erdoğan'la İlker Başbuğ buluşması, Erdoğan'ın Hürriyet gazetesi aracılığıyla "uzlaşma" eğilimleri göstermesi gibi gelişmeler, AKP'nin kapatılmama olasılığının güçlü olduğunu ortaya koymaktaydı.
Diğer yandan mahkemenin kapatmama kararının bir parçası olarak AKP'nin hazine yardımlarının bir kısmının kesilmesi ve uyarılması, AKP'ye bundan sonra da kontrol altında tutulacağı, dikkatli davranması, geçmişteki bazı girişim ve uygulamalardan vazgeçmesi gerektiği mesajı verilmiştir.
Elbetteki Ergenekon ve AKP'yi kapatma davalarının gidişatının belli olması, burjuva siyaset arenasında yaşanan tarihsel hesaplaşmada sağlanan geçici uzlaşma, egemen sınıflar arasındaki rekabetin ve hesaplaşmanın bittiği anlamına gelmeyecektir. Genelkurmay ve TÜSİAD'ın içinde bulunduğu ve ABD emperyalizmiyle belirlenmiş eksende sağlanan ve şimdilik AKP ile devam niteliği taşıyan bu "uzlaşma"nın ne kadar süreceği belirsizdir. AKP'nin daha önce hedeflediği ve gerçekleştiremediği ‘'anayasa değişikliği'' gibi kimi konularda önümüzdeki dönemde daha uzlaşmacı davranarak krizi hafifletmeye çalışacağı ve Kürt sorunu, Kıbrıs ve Ermenistan'la ilişkiler gibi sorunlarda generaller cephesi ile uzlaşma arayarak, emperyalist devletlerin çizdiği sınırlar içerisinde bir devlet politikası sergilemeye çalışacağı beklenebilir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Türk Egemen Sınıfları Arasında Uzlaşma: AKP Kapatılmadı
fc Share on Twitter
 

Elbetteki Ergenekon ve AKP'yi kapatma davalarının gidişatının belli olması, burjuva siyaset arenasında yaşanan tarihsel hesaplaşmada sağlanan geçici uzlaşma, egemen sınıflar arasındaki rekabetin ve hesaplaşmanın bittiği anlamına gelmeyecektir.

 
01 Eylül 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 73  
 
Türk egemen sınıfları arasında süren ve rejim krizine dönüşen rekabet geçen yıl türban, anayasa değişikliği, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 22 Temmuz genel seçimleri ve ardından Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi üzerinden sürerken, bu yıl daha çok Ergenekon Davası ve AKP'yi kapatma davası üzerinden sürmekteydi. Rejimin taraflarından AKP'nin 22 Temmuz seçimlerini kazandıktan sonra, bu başarıdan aldığı cesaretle Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı seçmesi, kendi iktidar alanını genişletmede yaptığı yeni bir hamle olmuştu. Geçen yıl daha çok doğrudan generaller tarafından yürütülen AKP karşıtlığı, bu yıl daha çok Anayasa Mahkemesi, Yargıtay gibi yargı kurumları öne çıkarılarak yürütülmüş ve böylece ordunun geri plana çekildiği ve yerini "hukuk" mücadelesinin aldığı görüntüsü verilmeye çalışılmıştı.
Diğer taraftan rejimin Ergenekon operasyonlarıyla devlet içindeki kontgerilla örgütlenmesinin kontrolden çıkan, halk ve kamuoyu nezdinde artık deşifre olmuş bazı emekli generallerden askeri ve sivil bürokratlara, medyadan sermaye çevrelerinin kimi temsilcilerine ve ırkçı faşist partilerin bazı yöneticilerine kadar 50'yi aşkın kişiyi tutuklayarak dava açması da Türkiye'de yargının işlediği ve bağımsız olarak çalıştığı görüntüsü vermeyi hedeflemektedir. Bu dava da devletin kendini aklama davasıdır ve işçi sınıfı ve emekçileri aldatma davasıdır. Ergenekon iddianamesinin kabul edilmesinden kısa süre sonra, AKP'yi kapatma davasının da netleşmesi, rejim krizini hafifleten bir rol oynadı.
AKP'ye Anayasa mahkemesinde açılan kapatma davası, mahkemenin AKP'yi kapatmaması kararıyla sonuçlandı. AKP'ye uyarı cezası ve hazine yardımının bir kısmının kesilmesi cezası verildi. Bu iki davada varılan sonuç, egemen sınıflar arasında geçici bir uzlaşma niteliğindedir. Türk egemen sınıflarını yargı sistemi aracılığıyla bu uzlaşmacı sonuca iten, rejimin daha derin bir kriz olan burjuvazinin hükümetsiz kalma ve ‘'demokrasi'' oyununun tehlikeye düşmesidir. AKP'nin yerine yıpranmamış, halkın karşısına çıkarabilecekleri ve alternatif olarak sunabilecekleri başka bir burjuva partinin olmayışı bu sonuca itmiştir. Çünkü mevcut burjuva partilerden ne CHP, ne de MHP bu boşluğu doldurabilecek veya alternatif olarak sunulabilecek partilerdir. Bu gerçekler, esasen AKP'nin kapatılmasının burjuvazi için oldukça zor olduğunu ve davanın muhtemelen bir uzlaşmayla sonuçlanacağını göstermekteydi.
Bir hükümet krizini ve dolayısıyla yol açabileceği istikrarsızlığı gören ABD ve AB emperyalistleri de devreye girerek AKP'nin kapatılmaması için çaba göstermişlerdir. ABD ve AB basınında yapılan kapatılmaması çağrıları, AB üyeliği müzakerelerin tehlikeye gireceği hatırlatmaları, ABD emperyalizmiyle yakın geçmişte yapılan görüşme ve anlaşmalar, Erdoğan ile Yaşar Büyükanıt'ın Dolmabahçe toplantısı, yine Erdoğan'la İlker Başbuğ buluşması, Erdoğan'ın Hürriyet gazetesi aracılığıyla "uzlaşma" eğilimleri göstermesi gibi gelişmeler, AKP'nin kapatılmama olasılığının güçlü olduğunu ortaya koymaktaydı.
Diğer yandan mahkemenin kapatmama kararının bir parçası olarak AKP'nin hazine yardımlarının bir kısmının kesilmesi ve uyarılması, AKP'ye bundan sonra da kontrol altında tutulacağı, dikkatli davranması, geçmişteki bazı girişim ve uygulamalardan vazgeçmesi gerektiği mesajı verilmiştir.
Elbetteki Ergenekon ve AKP'yi kapatma davalarının gidişatının belli olması, burjuva siyaset arenasında yaşanan tarihsel hesaplaşmada sağlanan geçici uzlaşma, egemen sınıflar arasındaki rekabetin ve hesaplaşmanın bittiği anlamına gelmeyecektir. Genelkurmay ve TÜSİAD'ın içinde bulunduğu ve ABD emperyalizmiyle belirlenmiş eksende sağlanan ve şimdilik AKP ile devam niteliği taşıyan bu "uzlaşma"nın ne kadar süreceği belirsizdir. AKP'nin daha önce hedeflediği ve gerçekleştiremediği ‘'anayasa değişikliği'' gibi kimi konularda önümüzdeki dönemde daha uzlaşmacı davranarak krizi hafifletmeye çalışacağı ve Kürt sorunu, Kıbrıs ve Ermenistan'la ilişkiler gibi sorunlarda generaller cephesi ile uzlaşma arayarak, emperyalist devletlerin çizdiği sınırlar içerisinde bir devlet politikası sergilemeye çalışacağı beklenebilir.