Kafkaslarda Emperyalist Savaş ve Komünistlerin Görevleri
Share on Facebook Share on Twitter
 
Diğer yazılar
 

Partimiz, emperyalistler arası çelişkilerin savaşa dönüştüğü Kafkasya ve Hazar Havzası'nın emperyalist işgalden ve talandan kurtarılması ve emperyalizmin bölgeden kovulması için, bölge halklarının ortak hareket etmelerinin kaçınılmaz olduğunu düşünmektedir.

 
01 Eylül 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 73  
 
Emperyalistler arasındaki hegemonya mücadelesi Kafkasya'yı da savaşın içine sürükledi. Kafkasya'da özerk bir bölge olan Güney Osetya Gürcistan'dan bağımsızlığını ilan edince, önce Gürcistan ordusunun işgaline uğradı. Ardından Rusya ordusu Güney Osetya'ya girerek, Gürcistan ordusunu geri püskürttü ve Güney Osetya'yı işgal etti. Rusya'nın desteğini alan Abhazya da bağımsızlık ilan edeceğini açıkladı. Gürcistan ordusunun Rus ordusuna yenilerek geri çekilmesinden sonra AB'nin arabuluculuğuyla taraflar arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı. Ancak ateşkese rağmen, özellikle ABD ve Rusya arasında süren karşılıklı sert açıklamalar, soğuk savaş dönemini hatırlatmaktadır. Emperyalist rekabetin krize dönüşen bu bölgesinde durum ciddiyetini korumaktadır ve bölge halkları kendilerini her an yeni bir emperyalist savaşın içinde bulabilirler. Her savaş gibi bu savaş da, halklar için binlerce ölü, on binlerce yaralı, yıkım, göç, acı ve gözyaşı getirdi.
Kafkasya/Hazar Havzası, Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasından sonra, emperyalist devletlerin üzerinde hegemonya mücadelesine giriştikleri önemli alanlardan biridir. Bu hegemonya mücadelesinin temelinde yatan, Kafkaslarda petrol ve doğalgaz kaynaklarının varlığı ve bu kaynakların dünya pazarlarına taşınmasıdır.
Emperyalist devletlerin Kafkasya'yı yeniden paylaşmak amacıyla yürüttükleri hegemonya mücadelesi farklı araçlarla sürdürülmektedir. Sovyetler Birliği'nde 1956'da Kruşçev modern revizyonistlerinin iktidarı ele geçirmesi ve 1991'de dağılmasının ardından, Kafkaslarda milliyetçilik ve halkları birbirine düşman etme politikası geliştirilmiştir. Oysa Kafkas halkları, Ekim devriminden sonra sosyalizmin döneminde SSCB'de yaşayan bütün diğer uluslar, milliyetler ve etnik gruplar gibi, Lenin'in UKKTH politikasının uygulanmasıyla sosyalist ilişkiler içinde özgürce gelişme olanağı bulmuşlardı.
1991'den sonra Rusya, emperyalist bir güç olarak Kafkasları hegemonyasında tutmaya çalışırken, ABD ve AB emperyalistleri de bölgedeki ülkeleri kendi hegemonyasına geçirmeye çalıştılar. ABD ve AB emperyalistleri, siyasi ve ekonomik destekler sunarak bölgenin bazı ülkelerinde kendilerine bağlı işbirlikçi güçleri iktidara taşımış ve bu yolla bölge ülkelerinin bir kısmını kendilerine bağlamışlardı. Bölge üzerinde daha çok Rusya ile ABD ve AB ülkeleri arasında yaşanan hegemonya mücadelesine, bugün Çin gibi emperyalist güçlerin yanı sıra, Kafkaslarda ABD politikalarının uzantısı ve bölgesel yayılmacı bir güç olarak davranan Türk devleti de dahil olma çabasındadırlar.
Gürcistan, bugün ABD'nin denetiminde bir kukla hükümetin işbaşında olduğu bir ülkedir. ABD, Gürcistan üzerinden Rusya'nın etki alanını Kafkaslarda sınırlamayı ve Hazar Denizi ile Karadeniz arasında Azerbaycan ile birlikte bir köprü teşkil eden bu koridoru kendi kontrolünde tutmayı hedeflemektedir. Gürcistan'ın, Rusya'nın Kafkaslardan güneye açılmasını engelleyen bir hat teşkil etmesi ve Hazar Havzası'ndaki petrol ve doğal gazın dünya pazarına taşınmasında bir köprü durumunda olması, onu jeopolitik olarak önemli kılmaktadır. Nitekim Baku-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattıyla Azeri petrolleri Gürcistan ve Türkiye üzerinden Akdeniz'e ulaştırılmakta ve dünya pazarına sunulmaktadır. Böylece Rusya, Hazar Havzası petrol ve doğal gazının dünya pazarına sunulmasını kontrol edememektedir ve bu da Rusya için stratejik açıdan bir kayıp iken ABD açısından stratejik bir kazanımdır. Bu durum Gürcistan'ı ABD açısından stratejik bir ortak durumuna getirmiştir. Gürcistan'ın NATO'ya üye yapılıp yapılmaması sorunu da Rusya ile ABD ve AB arasındaki bir sorun olarak varlığını korumaktadır. Gürcistan'ın NATO'ya girme isteğinde olması, ABD'nin Gürcistan'ı NATO'ya alarak NATO sınırlarını Hazar Havzasına doğru genişletme ve Rusya'yı askeri olarak çembere alma isteği, Rusya için bir tehdit oluşturmaktadır. Rusya bunu kendisi için bir tehlike olarak görmekte ve şiddetle karşı çıkmaktadır.
Diğer taraftan bölgesel bir güç olduğunu düşünen ve bölgedeki gelişmelerde rol oynamaya heveslenen Türk Devleti ise, Gürcistan'a 45 milyon dolarlık askeri yardımda bulunmaktadır. ABD ile birlikte Gürcü ordusunu yeniden yapılandırma ve eğitme çabası, askeri hibe de bulunması, Türk Devleti'nin ABD'den bağımsız olarak bölgede rol oynayabileceği anlamına gelmemektedir. Türk Devleti'nin Kafkaslara yayılma hayallerinin varlığı, özellikle Türki devletleri kendi etkisine alma isteklerinin varlığına rağmen, Türk Devleti'nin ABD'nin izni olmadan bölgede bir adım dahi atabilecek durumda olmadığı da bir gerçektir.
Osetya savaşı bu çıkar ilişkilerinden bağımsız olarak ele alınamaz. Rusya ve ABD hesaba katılmadan ne Osetya tek başına bağımsızlık ilan edebilecek durumdadır, ne de Gürcistan tek başına bir askeri harekata girişebilecek durumdadır. Şimdiye kadar Gürcistan sınırları içinde özerk bir bölge olan Güney Osetya, Rusya'ya güvenerek bağımsızlığını ilan ederken, Gürcistan ise, ABD'nin desteğine güvenerek Güney Osetya'ya karşı askeri işgale girişmiştir. Dolayısıyla Osetya savaşı, sadece Gürcistan ile Osetya arasındaki bir savaş değildir. Bu savaş, bölgenin jeopolitik konumundan dolayı özünde ABD ile Rusya arasında süren bölgesel bir hegemonya savaşıdır.
Gürcistan ABD desteğine güvenerek Osetya'ya girerken, Rusya ise karşı saldırı ile Osetya'yı işgal'in yanı sıra, Karadeniz ile Tiflis arasındaki ana karayolu üzerindeki Gürcistan kentlerinin çoğunu kontrolü altına geçirmesi ve Abhazya'nın bağımsızlık isteğini desteklemesi ile, bölgedeki her fırsatı en sert biçimde kendi lehine kullanacağını göstermektedir.
Kafkaslarda yaşanan savaş, gerici ve haksız savaştır. Sosyalizm döneminde barış ve kardeşlik içinde kendi kimlikleri ve kültürleriyle yaşamış olan Kafkas halkları, emperyalist çıkarlar uğruna ölüme itilmektedirler. Kafkaslarda gerçek barış ve halkların dostluğu, halkların kardeşçe yaşayabilmesinin yegane yolu emperyalist güçlerin bölgeden çıkmasıyla ve Kafkas halklarının kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesiyle olanaklı olacaktır.
Partimiz, Kafkas halklarının UKKTH ilkesi temelinde kendi kaderlerini belirlemelerinden yanadır. Kuzeyi Rusya sınırları içinde ve Güney'i de Gürcistan sınırları içinde bulunan Osetya halkı da kendi kaderini bu ilke temelinde kendisi belirlemelidir. Kafkas halkları, tüm yabancı güçler bölgeden çıktıklarında kendi kaderlerini kendileri belirleyebileceklerdir. Partimiz, emperyalistler arası çelişkilerin savaşa dönüştüğü Kafkasya ve Hazar Havzası'nın emperyalist işgalden ve talandan kurtarılması ve emperyalizmin bölgeden kovulması için, bölge halklarının ortak hareket etmelerinin kaçınılmaz olduğunu düşünmektedir. Emperyalist baskı ve işgal, bölgemizde halkların sorunlarını aynılaştırmış, kaderlerini ortaklaştırmıştır. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadelenin "ulusal" sınırları aşarak, bölgesel ve uluslararası düzeyde örgütlü olarak yürütülmesi gerekmektedir.
Partimiz, bölgemizde ilerici, antiemperyalist ve devrimci güçlerin emperyalizme karşı mücadelesinin koordine edilmesi ve birleşik bir mücadele olarak sürdürülmesi için, Kafkasya ve Hazar Havzası Antiemperyalist Mücadele Koordinasyonu oluşturmanın ihtiyacını görmekte ve böylesi bir koordinasyonun oluşturulması çabası vermektedir.

 

 

Arşiv

 

2019
Haziran Mayıs
Şubat
2018
Ekim
2016
Kasım Ekim
Eylül Ağustos
Temmuz Haziran
Mayıs Nisan

 

Kafkaslarda Emperyalist Savaş ve Komünistlerin Görevleri
fc Share on Twitter
 

Partimiz, emperyalistler arası çelişkilerin savaşa dönüştüğü Kafkasya ve Hazar Havzası'nın emperyalist işgalden ve talandan kurtarılması ve emperyalizmin bölgeden kovulması için, bölge halklarının ortak hareket etmelerinin kaçınılmaz olduğunu düşünmektedir.

 
01 Eylül 2008 /Enternasyonal Bülten / Sayı: 73  
 
Emperyalistler arasındaki hegemonya mücadelesi Kafkasya'yı da savaşın içine sürükledi. Kafkasya'da özerk bir bölge olan Güney Osetya Gürcistan'dan bağımsızlığını ilan edince, önce Gürcistan ordusunun işgaline uğradı. Ardından Rusya ordusu Güney Osetya'ya girerek, Gürcistan ordusunu geri püskürttü ve Güney Osetya'yı işgal etti. Rusya'nın desteğini alan Abhazya da bağımsızlık ilan edeceğini açıkladı. Gürcistan ordusunun Rus ordusuna yenilerek geri çekilmesinden sonra AB'nin arabuluculuğuyla taraflar arasında bir ateşkes anlaşması imzalandı. Ancak ateşkese rağmen, özellikle ABD ve Rusya arasında süren karşılıklı sert açıklamalar, soğuk savaş dönemini hatırlatmaktadır. Emperyalist rekabetin krize dönüşen bu bölgesinde durum ciddiyetini korumaktadır ve bölge halkları kendilerini her an yeni bir emperyalist savaşın içinde bulabilirler. Her savaş gibi bu savaş da, halklar için binlerce ölü, on binlerce yaralı, yıkım, göç, acı ve gözyaşı getirdi.
Kafkasya/Hazar Havzası, Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasından sonra, emperyalist devletlerin üzerinde hegemonya mücadelesine giriştikleri önemli alanlardan biridir. Bu hegemonya mücadelesinin temelinde yatan, Kafkaslarda petrol ve doğalgaz kaynaklarının varlığı ve bu kaynakların dünya pazarlarına taşınmasıdır.
Emperyalist devletlerin Kafkasya'yı yeniden paylaşmak amacıyla yürüttükleri hegemonya mücadelesi farklı araçlarla sürdürülmektedir. Sovyetler Birliği'nde 1956'da Kruşçev modern revizyonistlerinin iktidarı ele geçirmesi ve 1991'de dağılmasının ardından, Kafkaslarda milliyetçilik ve halkları birbirine düşman etme politikası geliştirilmiştir. Oysa Kafkas halkları, Ekim devriminden sonra sosyalizmin döneminde SSCB'de yaşayan bütün diğer uluslar, milliyetler ve etnik gruplar gibi, Lenin'in UKKTH politikasının uygulanmasıyla sosyalist ilişkiler içinde özgürce gelişme olanağı bulmuşlardı.
1991'den sonra Rusya, emperyalist bir güç olarak Kafkasları hegemonyasında tutmaya çalışırken, ABD ve AB emperyalistleri de bölgedeki ülkeleri kendi hegemonyasına geçirmeye çalıştılar. ABD ve AB emperyalistleri, siyasi ve ekonomik destekler sunarak bölgenin bazı ülkelerinde kendilerine bağlı işbirlikçi güçleri iktidara taşımış ve bu yolla bölge ülkelerinin bir kısmını kendilerine bağlamışlardı. Bölge üzerinde daha çok Rusya ile ABD ve AB ülkeleri arasında yaşanan hegemonya mücadelesine, bugün Çin gibi emperyalist güçlerin yanı sıra, Kafkaslarda ABD politikalarının uzantısı ve bölgesel yayılmacı bir güç olarak davranan Türk devleti de dahil olma çabasındadırlar.
Gürcistan, bugün ABD'nin denetiminde bir kukla hükümetin işbaşında olduğu bir ülkedir. ABD, Gürcistan üzerinden Rusya'nın etki alanını Kafkaslarda sınırlamayı ve Hazar Denizi ile Karadeniz arasında Azerbaycan ile birlikte bir köprü teşkil eden bu koridoru kendi kontrolünde tutmayı hedeflemektedir. Gürcistan'ın, Rusya'nın Kafkaslardan güneye açılmasını engelleyen bir hat teşkil etmesi ve Hazar Havzası'ndaki petrol ve doğal gazın dünya pazarına taşınmasında bir köprü durumunda olması, onu jeopolitik olarak önemli kılmaktadır. Nitekim Baku-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattıyla Azeri petrolleri Gürcistan ve Türkiye üzerinden Akdeniz'e ulaştırılmakta ve dünya pazarına sunulmaktadır. Böylece Rusya, Hazar Havzası petrol ve doğal gazının dünya pazarına sunulmasını kontrol edememektedir ve bu da Rusya için stratejik açıdan bir kayıp iken ABD açısından stratejik bir kazanımdır. Bu durum Gürcistan'ı ABD açısından stratejik bir ortak durumuna getirmiştir. Gürcistan'ın NATO'ya üye yapılıp yapılmaması sorunu da Rusya ile ABD ve AB arasındaki bir sorun olarak varlığını korumaktadır. Gürcistan'ın NATO'ya girme isteğinde olması, ABD'nin Gürcistan'ı NATO'ya alarak NATO sınırlarını Hazar Havzasına doğru genişletme ve Rusya'yı askeri olarak çembere alma isteği, Rusya için bir tehdit oluşturmaktadır. Rusya bunu kendisi için bir tehlike olarak görmekte ve şiddetle karşı çıkmaktadır.
Diğer taraftan bölgesel bir güç olduğunu düşünen ve bölgedeki gelişmelerde rol oynamaya heveslenen Türk Devleti ise, Gürcistan'a 45 milyon dolarlık askeri yardımda bulunmaktadır. ABD ile birlikte Gürcü ordusunu yeniden yapılandırma ve eğitme çabası, askeri hibe de bulunması, Türk Devleti'nin ABD'den bağımsız olarak bölgede rol oynayabileceği anlamına gelmemektedir. Türk Devleti'nin Kafkaslara yayılma hayallerinin varlığı, özellikle Türki devletleri kendi etkisine alma isteklerinin varlığına rağmen, Türk Devleti'nin ABD'nin izni olmadan bölgede bir adım dahi atabilecek durumda olmadığı da bir gerçektir.
Osetya savaşı bu çıkar ilişkilerinden bağımsız olarak ele alınamaz. Rusya ve ABD hesaba katılmadan ne Osetya tek başına bağımsızlık ilan edebilecek durumdadır, ne de Gürcistan tek başına bir askeri harekata girişebilecek durumdadır. Şimdiye kadar Gürcistan sınırları içinde özerk bir bölge olan Güney Osetya, Rusya'ya güvenerek bağımsızlığını ilan ederken, Gürcistan ise, ABD'nin desteğine güvenerek Güney Osetya'ya karşı askeri işgale girişmiştir. Dolayısıyla Osetya savaşı, sadece Gürcistan ile Osetya arasındaki bir savaş değildir. Bu savaş, bölgenin jeopolitik konumundan dolayı özünde ABD ile Rusya arasında süren bölgesel bir hegemonya savaşıdır.
Gürcistan ABD desteğine güvenerek Osetya'ya girerken, Rusya ise karşı saldırı ile Osetya'yı işgal'in yanı sıra, Karadeniz ile Tiflis arasındaki ana karayolu üzerindeki Gürcistan kentlerinin çoğunu kontrolü altına geçirmesi ve Abhazya'nın bağımsızlık isteğini desteklemesi ile, bölgedeki her fırsatı en sert biçimde kendi lehine kullanacağını göstermektedir.
Kafkaslarda yaşanan savaş, gerici ve haksız savaştır. Sosyalizm döneminde barış ve kardeşlik içinde kendi kimlikleri ve kültürleriyle yaşamış olan Kafkas halkları, emperyalist çıkarlar uğruna ölüme itilmektedirler. Kafkaslarda gerçek barış ve halkların dostluğu, halkların kardeşçe yaşayabilmesinin yegane yolu emperyalist güçlerin bölgeden çıkmasıyla ve Kafkas halklarının kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesiyle olanaklı olacaktır.
Partimiz, Kafkas halklarının UKKTH ilkesi temelinde kendi kaderlerini belirlemelerinden yanadır. Kuzeyi Rusya sınırları içinde ve Güney'i de Gürcistan sınırları içinde bulunan Osetya halkı da kendi kaderini bu ilke temelinde kendisi belirlemelidir. Kafkas halkları, tüm yabancı güçler bölgeden çıktıklarında kendi kaderlerini kendileri belirleyebileceklerdir. Partimiz, emperyalistler arası çelişkilerin savaşa dönüştüğü Kafkasya ve Hazar Havzası'nın emperyalist işgalden ve talandan kurtarılması ve emperyalizmin bölgeden kovulması için, bölge halklarının ortak hareket etmelerinin kaçınılmaz olduğunu düşünmektedir. Emperyalist baskı ve işgal, bölgemizde halkların sorunlarını aynılaştırmış, kaderlerini ortaklaştırmıştır. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadelenin "ulusal" sınırları aşarak, bölgesel ve uluslararası düzeyde örgütlü olarak yürütülmesi gerekmektedir.
Partimiz, bölgemizde ilerici, antiemperyalist ve devrimci güçlerin emperyalizme karşı mücadelesinin koordine edilmesi ve birleşik bir mücadele olarak sürdürülmesi için, Kafkasya ve Hazar Havzası Antiemperyalist Mücadele Koordinasyonu oluşturmanın ihtiyacını görmekte ve böylesi bir koordinasyonun oluşturulması çabası vermektedir.